Tck tanitim semineri notlari


Suçun gece vakti işlenmesi



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə38/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   127

Suçun gece vakti işlenmesi


MADDE 143. - (1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar artırılır.

Daha az cezayı gerektiren hâller

MADDE 144. - (1) Hırsızlık suçunun;

a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,

b) Bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,

İşlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. 115



GEREKÇE :

Madde metninde, hırsızlık suçunun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren hâlleri tanımlanmıştır.

(a) bendinde müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan bir malın çalınması durumu düzenlenmiştir. Suçun bu şeklinin oluşması için failin malın hukukî durumunu bilmesi gerekir.

Keza, (b) bendinde, hırsızlık suçunun bir hukukî ilişkiye dayanan ala­cağın tahsili amacıyla işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir hâl olarak kabul edilmiştir.

Bu iki hâlde de soruşturma ve kovuşturmanın yapılması, mağdurun şi­kâyetine tabi tutulmuştur.

Malın değerinin az olması

MADDE 145. - (1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak116, ceza vermekten de vazgeçilebilir.117

GEREKÇE :

Madde metninde, hırsızlık suçunun konusunu oluştu­ran malın değerinin azlığı nedeniyle cezada indirim yapılması veya ceza vermekten sarfınazar edilmesi konusunda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.



Kullanma hırsızlığı

MADDE 146. - (1) Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.

GEREKÇE :

Madde metninde, kullanma hırsızlığı tanımlanmıştır. Bu hırsızlık şeklinin oluşması için kişi sahibinin rızası olmaksızın malı alır­ken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket et­mesi gerekir. Kullanma hırsızlığında, kullanmanın her hâlde kısa sayılacak bir süre devam etmesi temel koşuldur.

Malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde, bu madde hükmü uygulanamaz, yani hırsızlık suçundan dolayı verilecek cezada indirim yapı­lamaz.

Zorunluluk hâli

MADDE 147. - (1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

GEREKÇE

Madde metninde, hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ih­tiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde, zaruret hâlinin varlığı kabul edil­mektedir. Ağır ve acil ihtiyaç, örneğin hasta olan çocuk için ilâç çalınması, açlık nedeni ile gıda maddesi çalınması gibi hâlleri kapsar. Ancak, bu du­rumda hâkime olayın mahiyetine göre, verilecek cezada indirim yapma veya ceza vermekten sarfınazar etme konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.


& 28. MALVARLIĞINA KARŞI SUÇLAR (m. 141-169)


Malvarlığına karşı suçlar, 765 sayılı TCK’nun 10. babında “mala karşı işlenen cürümler” başlığı altında düzenlenmişti. Ancak bu bab altında düzenlenen suçlardan bazıları maddi bir varlık olarak malı değil, bir bütün olarak malvarlığını korumaya yönelikti. 765 sayılı TCK’nun 10. babının birinci faslı hırsızlık, ikinci faslı yağma, yol kesme ve adam kaldırma, üçüncü faslı dolandırıcılık ve iflas, dördüncü faslı emniyeti suistimal, beşinci faslı eşyayı cürmiyeyi satın almak ve saklamak, altıncı faslı hakkı olmayan yere tecavüz, yedinci faslı nası ızrar, sekizinci faslı karşılıksız yararlanma ve nihayet dokuzuncu faslı müşterek hükümleri düzenlemişti. Buna karşılık Yeni TCK’da ‘malvarlığına karşı suçlar’ ‘özel hükümler’ içerisinde ‘kişilere karşı suçlar’ başlığı altında 10. bölümde düzenlenmiştir ( madde 141 ve devamı). Böylece mal varlığının kişi hayatındaki etkisi dikkate alınmıştır. Zira malvarlığına karşı suçlar da sonuçta, kişinin korunması amacını güder ve bu yüzden örneğin hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlar, kişiye yönelik saldırı oluşturur.

Yeni Kanunda mal aleyhine suçlar terimi terk edilerek mal varlığına karşı suçlar terimi tercih edilmiştir. Böylece mal varlığı kavramının daha geniş bir kavram olarak ele alınması sağlanmıştır. Yeni düzenlemede; temel suç tipleri korunmuştur. Ancak bu temel suç tiplerinin ifade ediliş biçimi unsurlarının bir kısmı yenilenmiş ve değiştirilmiştir. Özellikle değeri düşük mal varlığına yönelik suçlara ağır cezalar verilmesinin toplumun adalet duygusu üzerinde bıraktığı olumsuz etkinin giderilmesine yönelik hükümler getirilmiştir. Uygulama alanı oldukça azalmış bazı suçlar yasadan çıkarılmış buna karşılık gelişen yaşam koşullarına göre yeni suç tipleri eklenmiştir.

Ceza hukukunda malvarlığı, mülkiyeti de kapsayan üst bir terimdir. Ceza hukukunda da mülkiyet denilince, bundan Medeni Kanundaki mülkiyet kavramı anlaşılır. Buna karşılık malvarlığı, ekonomik değer taşımayan hakları kapsam dışı bırakan ekonomik bir kavram olarak karşımıza çıkar. Bununla birlikte, özel hukuk yönünden ekonomik değeri bulunmayan ve bu nedenle malvarlığı kavramının dışında kalan bir tutam saç, mektup gibi sahibi yönünden yalnızca duygusal bir değeri bulunan şeyler de ceza hukuku anlamında malvarlığı kavramına girmekte ve suça konu oluşturabilmektedir. Malvarlığına yönelik suçlar, mülkiyete yönelik suçlar ve bir bütün olarak malvarlığına yönelik suçlar biçiminde ikiye ayrılmaktadır. Mülkiyete karşı suçlar, mülkiyetle birlikte mülkiyet üzerindeki tasarruf özgürlüğünü de korur. Bu anlamda mülkiyet, hangi nedenle olursa olsun, ekonomik açıdan avantaj sağlayan tasarruflarda bulunma yetkisi olup, bu suçlarla, mülkiyetle birlikte bu yetki de korunmaktadır. Buna karşılık bir bütün olarak malvarlığına yönelik suçlar, yalnızca ekonomik nitelikteki bir menfaat üzerinde tasarrufta bulunmaya karşı bir koruma sağlamaktadır. Burada malvarlığı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunmaya ilişkin yetki korunmamaktadır.

Mülkiyet, akla gelebilecek hemen tüm saldırılara karşı korunmuşken; malvarlığı, yalnızca belirli nitelikteki saldırılara karşı, yani sınırlı biçimde korunmaktadır. Örneğin hileli davranışlarla malvarlığına zarar vermek dolandırıcılılık; cebir ve tehdit ile zarar vermek yağma suçunu oluşturur.

I. Hırsızlık Suçu ;

1. Suçun Basit Hali


Hırsızlık suçunu düzenleyen maddelerde öncelikle suçun temel şekli düzenlenmiştir.

141/1 maddesine göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden “ almak hırsızlık olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi suçun temel şeklinin ifade ediliş biçiminde yapılan değişiklik dışında önemli bir değişme yoktur.



A. Maddi Konu: Başkasına ait taşınır malın bulunduğu yerden alınmasıdır. Gerekçede almak; suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanılmasının olanaksız hale getirilmesi olarak tanımlanmıştır. Hırsızlık suçuna konu olan mal, fail dışında bir başka kişiye ait olmalıdır.

Başkasının mülkiyetinde bulunan, yani fail dışındaki bir kişiye ait olan mal, başkasına ait olan bir maldır. Malın başkasına ait olup olmadığı konusunda ölçü, özel hukuktur. Bu nedenle failin, Medeni Hukuk anlamında çalınan şeyin maliki olma sıfatını yitirdiği andan itibaren hırsızlık söz konusudur. Örneğin taksitli satış yapan satıcı ödenmeme halinde sattığı şeyi geri alırsa, satışı geriye yürüyecek şekilde iptal etse dahi hırsızlık suçunu işlemiş olur. Çünkü satılan malın mülkiyeti teslimle birlikte alıcıya geçmekte ve bu yüzden satıcı bakımından sonradan taksitler ödenmemiş olsa bile, mal artık “başkasına ait” sayılmaktadır. Bununla birlikte Yeni TCK m. 143/1 b ’de hırsızlık suçunun “bir hukuksal ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla” işlenmesi cezanın indirilmesini gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Buna göre taksitle sattığı malı taksitlerin ödenmemesi nedeniyle alıcısından sattığı şeyi geri alması durumunda satıcı hırsızlık suçundan dolayı cezalandırılabilecek, ancak bu suçtan dolayı verilen cezanın indirilmesi yoluna gidilecektir.

Bunun gibi, hava, su, vahşi hayvan gibi, sahipsiz veya sahibi tarafından terkedilmiş mallar üzerinde hırsızlık suçu işlenemez. Bununla birlikte sonuncu durumda, malın, sahibi tarafından kesin ve mülkiyetten feragat anlamına gelebilecek biçimde terkedilmiş olması gerekir; unutulmuş veya kaybedilmiş mal, üzerindeki mülkiyet hakkı ortadan kalkmış olmayacağı için, hırsızlık suçuna konu olabilir. Mal, niteliği gereği mülkiyete konu oluşturamıyorsa, hırsızlık suçuna da konu olamaz. Bu bağlamda vahşi hayvanlar ve balıklar hırsızlık suçuna konu olamaz ise de, bir başkası tarafından yakalanmış ve üzerinde mülkiyet tesis edilmiş ise, bunlar üzerinde hırsızlık suçu işlenebilir. Ancak yakalanan vahşi hayvanların serbest kalması durumunda, hırsızlık suçuna konu olabilmeleri mümkündür. Belirtelim ki, hayvanat bahçesindeki vahşi hayvanlar sahipsiz sayılmayacakları için hırsızlık suçuna konu olabilirler.

Bu bağlamda yeri gelmişken, bu suçla, buluntu mala usulsüz temellük suçu (Eski TCK m. 511, Yeni TCK m. 160) arasındaki farkı da ortaya koymak gerekir. Buna göre eğer fail, suça konu malın başkasına ait olduğunu biliyor veya bilmesi gerekiyor ise, hırsızlık; değilse, buluntu mala usulsüz temellük suçu oluşur.

Paydaş veya elbirliği ile mülkiyete konu olan bir mal da, fail bakımından başkasına ait olan bir maldır. Nitekim Eski TCK m. 494 ve Yeni TCK m. 144/1 a)’da, paydaş veya elbirliği ile mülkiyete konu olan mal üzerinde işlenen hırsızlık suçu daha az cezayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Öte yandan mülkiyeti muhafaza kaydı ile satılan malı satıcının bulunduğu yerden almasının hırsızlık suçunu oluşturup oluşturmayacağı üzerinde durulmalıdır. Hemen belirtelim ki, Yargıtay mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılan malın satıcı tarafından alınmasının hırsızlık suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. Kanaatimizce burada suçun oluşup oluşmadığı sorunu, bu suçla korunan hukuksal yararın ne olduğunun belirlenmesine bağlıdır. Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere burada korunan yarar mülkiyet ve malın mülkiyeti de satıcıya ait olduğuna göre, hırsızlık suçunun oluşmayacağı sonucuna varmak gerekir. Aynı durum rehin konusu yapılmış olan mal üzerinde mülkiyet hakkı sahibi olan kişi bakımından da geçerlidir. Bu durumda, Eski TCK bakımından daha çok kendiliğinden hak alma suçunun oluşması olasılığı üzerinde durmak gerekir. Buna karşılık Yeni TCK’da kendiliğinden hak alma suçuna ayrıca yer verilmiş olmadığı için, mülkiyeti muhafaza kaydıyla satılan veya rehin konusu malın sahibi tarafından geri alınması durumunda, eğer malın geri alınması için cebir ve şiddet kullanılmış değilse, herhangi bir suç oluşmaz.

Failin, başkasına ait bir malı kendisine ait olduğunu sanarak alması, tipiklikte yanılma nedeniyle (Yeni TCK m. 30/1) hırsızlık suçunu oluşturmayacağı gibi, başkasının olduğunu sanarak kendisine ait bir malı alması da (tipiklikte tersine yanılma) hırsızlık suçunu oluşturmaz.


Bulunduğu Yerden Alma :Hırsızlık suçunun maddi ögesini oluşturan hareket, malın bulunduğu yerden alınmasıdır. Bundan anlaşılması gereken ise, mal üzerinde başkasına ait fiili egemenliğin ortadan kaldırılması ve yeni bir egemenlik kurulmasıdır. Bu ise, mal üzerinde maddi eylemin varlığını gerektirir. Bu nedenle sözgelimi bir kitapçıda kitabın içeriğini bir veya birkaç seferde okumak suçun maddi ögesi bulunmadığı için bu suçu oluşturmaz.


Hırsızlık suçunun oluşması için öncelikle malın fail dışında bir başkasının (bunun mutlaka malın sahibi olması gerekmez) zilyedliği altında bulunması gerekir. Bu anlamda zilyedlik egemenlik iradesine dayanan fiili egemenlik ilişkisidir. Buna göre Ceza Hukuku anlamında zilyedlik, biri objektif ve diğeri de subjektif olmak üzere iki koşul içerir: Objektif açıdan zilyedlik, eşya üzerinde doğrudan etki edebilme yönündeki iradenin gerçekleştirilmesine herhangi bir engelin karşı gelmemesi anlamına gelir. Subjektif açıdan zilyedlik, egemenlik iradesini gerektirir. Bunun için mülkiyet iradesinin bulunmasına gerek olmadığı gibi, hukuksal açıdan iradeyi açıklama yetkisine sahip olmak da gerekmez. Bu yüzden sarhoşlar, uyku halinde bulunanlar, küçükler ve akıl hastaları da zilyedliğe sahip olabilirler. Geçici bir süre için iradenin ortadan kalkmış olması da zilyedlik iradesinin varlığını etkilemez. Bu noktada özellikle ölmüş kişilerin de bu yeteneğe sahip olduğu kabul edilmelidir. Buna karşılık tüzel kişilerin zilyedlik iradesinin varlığından söz edilemez. Tüzel kişilerde tüzel kişi adına o mal üzerinde fiili egemenliği kullanan yasal temsilciler veya görevliler o malın zilyedi kabul edilir.

Egemenlik iradesinin ayrı ayrı her bir mala yönelik olmasına gerek yoktur; genel olarak ortaya konmuş olması yeterlidir.

Mal üzerindeki egemenliğin hangi anda sona ermiş olduğu üzerinde de ayrıca durulmalıdır. Mal üzerindeki zilyedlik, mala egemen olma olanağının ortadan kalkmasıyla birlikte sona erer.

Hırsızlık suçunun oluşması için fail, mal üzerinde yeni bir egemenlik kurmuş olmalıdır. Egemen görüşe göre bunun için failin mala dokunmuş olması yeterli olmadığı gibi, malın götürülmüş veya bir yere gizlenmiş olmasına da gerek yoktur. Failin hareket halindeki bir araçtan çaldığı cüzdanı, daha sonra almak üzere, araçtan aşağı atması örneğinde olduğu gibi, önceki zilyedliğin ortadan kaldırılması ile yeni zilyedlik kurulması aynı anda olmayabilir. Yeni zilyedliğin mutlaka malı alan kişi tarafından kurulmuş olmasına da gerek yoktur. Mal üzerinde yeni bir zilyedlik kurulup kurulmadığı, somut olayın koşullarına göre yanıtlanması gereken bir sorundur. Bu değerlendirme yapılırken, yeni zilyedin mal üzerindeki egemenliği, önceki zilyedlik sahibinden bağımsız olarak herhangi bir engelle karşılaşmadan kullanıp kullanamayacağına bakılmalıdır. Kasada ödeme yapılması gereken alışveriş mağazalarında malı cebinde saklayan veya satışa sunulmuş olan malı yiyen veya içen kişi, bir kişi tarafından gözetleniyor da olsa, o mal üzerinde zilyedlik elde etmiş demektir. Mal üzerinde, çıkışta sinyal veren elektro - manyetik güvenlik etiketinin bulunması durumunda da aynı şey geçerlidir. Ayrıca malı sahiplenme maksadıyla gizleyen ve ödeme yapmaksızın kasayı pas geçen kişi de zilyedliği elde etmiş sayılır.

Eğer fail, malı daha sonraki bir aşamada götürmek için zilyedlik sahibinin egemenlik alanında tutmuş ise, gizlemek suretiyle zilyedlik sahibinin müdahale olanağını fiilen ortadan kaldırmış ve fail mal üzerinde egemenliği nihai olarak güvence altında almış olup olmadığına bakılarak bir sonuca ulaşılmalıdır. Bu bağlamda örneğin daha sonra bulunduğu yerden almak üzere bilerek fail bir kitabı yanlış bir yere bırakmış ise, söz konusu kitap henüz failin zilyedliği altına girmiş sayılmaz. Buna karşılık mücevher parçasının bir çöp torbası içine gizlenmesi durumunda malın failin zilyedliği altında olduğu kabul edilir. Kolayca saklanabilen küçük ve göze çarpmayan mallarda, mal, zilyedlik sahibinin egemenlik alanında da olsa, bir elbise veya çanta gibi kolayca taşınabilen bir hazne içinde saklanmışsa, fail malın zilyedliğini ele geçirmiş sayılır. Çünkü hak sahibi engelsiz biçimde zilyedliği yeniden elde etmek için failin kişisel alanına girmek zorunda ise, onun egemenlik yetkisi de ortadan kalkmış demektir.

Failin, mal üzerinde zilyedliği ortadan kaldırmak için başvurduğu araç önemli olmadığı gibi, bunun gizlice yapılmış olmasına da gerek yoktur.



B. Fail : Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Buna karşılık hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle bir tüzel kişinin yararına haksız bir menfaat sağlanmış ise 169. madde uyarınca bu tüzel kişi hakkında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilmelidir.

Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə