Tck tanitim semineri notlari



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə40/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   127

E. Hukuka Aykırılık Ögesi : Eski TCK m. 49, Yeni TCK m. 24, 25’de sayılan genel hukuka uygunluk nedenleri olan görevin ifası, yasal savunma ve zorunluluk hali bu suçta da hukuka aykırılığı ortadan kaldırır. Örneğin intihar etmek isteyen veya saldırıda bulunan bir kişinin elindeki silahı alma durumunda yasal savunma; yolunu kaybeden bir turistin barınaktaki yiyecekleri çalması durumunda zorunluluk hali hukuka uygunluk nedeni söz konusu olur. Eski TCK m. 494’de olduğu gibi Yeni TCK’da da suçun “ağır ve acil bir gereksinimi karşılamak için işlenmiş olması”na yer verilmiş olmakla birlikte (Yeni TCK m. 147); önceki düzenlemeden farklı olarak cezada indirim yapılması veya tamamen cezadan vazgeçilmesi konusunda hakime takdir yetkisi verilmiştir. Burada özel nitelikli bir hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu ileri sürülebilir ise de; gerektiğinde faile indirilmiş de olsa ceza verme olanağının bulunması, burada bir hukuka uygunluk nedeni bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu yüzden söz konusu hükmün uygulanabilmesi için, hırsızlık suçuna konu olan mala yönelik gereksinimin “zaruret haline ulaşmamış olması” gerekir. Bu nedenle eğer zorunluluk hali (Eski TCK m. 49/2, Yeni TCK m. 25/2) mevcutsa, zaten fiil hukuka aykırı olmayacağı için failin cezalandırılması yoluna gidilemez. Kanun, mala yönelik gereksinimin “ağır” ve “acil” olması zorunluluğu aramıştır. Bununla anlatılmak istenen, karşılanmadığı takdirde kişinin hukuken korunan herhangi bir yararının tehlike ile karşı karşıya kalacak olmasıdır. Bu tehlike, doğrudan faile yönelmiş olabileceği gibi, bir üçüncü kişiye de yönelmiş olabilir.


Öğretide bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir neden olarak fiilin toplumsal uygunluğu ve varsayılan rızadan söz edilmektedir. Yargıtay da bir kararında arkadaşlarıyla mağdura ait bahçenin yakınında oyun oynamakta olan failin, bahçedeki elma ağacından birkaç elma koparıp yemesinin “törelere, örf ve adete göre süregelen toplumsal bir alışkanlığın ve genel bir hoşgörünün doğal ve olağan bir tezahürü olduğu” gerekçesiyle hırsızlık suçunu oluşturmayacağını belirtmişti. Yeni TCK, hırsızlık suçuna konu olan malın değerinin az olmasını, duruma göre cezadan vazgeçilmesini gerektiren bir neden olarak ayrıca öngörmüş bulunmaktadır (Yeni TCK m. 145).

2. Suçun Özel Görünüş Biçimleri

A. Teşebbüs :


Suçun maddi ögesi ile ilgili olarak yapılan açıklamalardan da ortaya çıktığı üzere, hırsızlık suçunda hareketten ayrı bir netice tasavvur etmek olanağı bulunmadığı, başka bir anlatımla alma ögesinin gerçekleşmesiyle birlikte suç da tamamlandığı için, Eski TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde bu suça tam teşebbüs mümkün değildi. Ne var ki, Yargıtay, engel bir neden yüzünden mal, sahibinin egemenlik alanı dışına çıkarılmamış ise, bu suça tam teşebbüsten dolayı failin cezalandırılması yoluna gitmekteydi ki, bu görüş öğretide haklı olarak eleştiri ile karşı karşıya kalmıştı. Bu suçta suçun tamamlanması ile sona ermesi birbirinden farklı olabilir. Malın alınması ile birlikte suç da tamamlanmış olduğu halde, suç, malın güvence altına alınması ile birlikte sona erer. Oysa Yargıtay, suçun tamamlanmış sayılması için, sanki onun güvence altına alınmış olmasını da gerekli gördüğü için, zilyedliğin ortadan kaldırılmış olması ile mal üzerindeki zilyedliğin fail tarafından serbestçe kullanılabilmesi arasında geçen süre içinde engel bir neden ortaya çıkması yüzünden mal güvence altına alınamamış ise, suçun da tam teşebbüs aşamasında kaldığı sonucuna varmaktaydı. Yeni TCK, tam - eksik teşebbüs ayırımını kaldırdığından, Eski TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde söz konusu olan bu tartışmanın bir önemi kalmamıştır. YTCK açısından teşebbüs nedeniyle ceza indirilirken, burada bir zarar suçu söz konusu olmadığından, suçun konusu üzerinde meydana getirilen “tehlikenin derecesini” göz önünde bulunduracaktır.

B. İçtima :


Suç, içtima açısından özellik göstermez. Bununla birlikte şayet bu suç “bina içindeişlenmiş olursa, bu durum, hırsızlık suçunun nitelikli hali sayıldığı için (Yeni TCK m. 142/1 b), bileşik suç kuralları gereğince (Eski TCK m. 78, Yeni TCK m. 42) ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçundan (Eski TCK m. 193, Yeni TCK m. 116) dolayı faile ceza verilmez.

Eğer fail aynı zamanda aynı kişiye ait birden fazla malı almış ise, tek bir hırsızlık suçundan söz edilir. Buna karşılık değişik kişilere ait birden fazla mal söz konusu ise mağdur sayısınca hırsızlık suçu oluşur. Bununla birlikte değişik kişilere ait malların aynı anda alınması, aynı suç işleme kararına bağlanabiliyorsa, zincirleme (müteselsil) suçtan (Eski TCK m. 80, Yeni TCK m. 43/2) söz edilebilir. Nitekim Yeni TCK m. 41/2’de “aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda” da zincirleme suça ilişkin kuralların uygulanacağı belirtilmiştir. Buna karşılık değişik kişilere ait mallar üzerinde farklı zamanlarda işlenen hırsızlık suçunda, Yeni TCK m. 41/1, “bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi” zorunluluğundan söz etmek suretiyle zincirleme suç kurallarının uygulanamayacağını belirtmiştir. Eski TCK’da, Yeni TCK’da olduğu gibi suçların “aynı kişiye karşı” işlenmiş olması gibi bir koşul aranmadığı halde, Yargıtay’ın, hırsızlığa konu malların değişik kişilere ait olması durumunda zincirleme (müteselsil) suçun söz konusu olamayacağı yönündeki görüşüne katılmak mümkün gözükmemekteydi.

Failin hırsızlık konusu malı daha sonra tahrip etmesi veya satması durumunda cezalandırılmayan sonraki hareketler söz konusu olur ve ayrıca mala zarar verme (Yeni TCK m. 151) veya suç eşyasını satın alma ve kabul etme suçundan (Yeni TCK m. 163) dolayı faile ceza verilemez.

C. İştirak


Hırsızlık suçu, iştirak açısından özellik göstermez; bu suça her türlü iştirak mümkündür. Ancak suça “ikiden fazla kişi” (en az üç kişi) irtikap eden biçiminde katılmışlar ise, bu durum, Eski TCK’da nitelikli hal oluşturmakta iken (Eski TCK m. 491/son, 492/son, 493/son); Yeni TCK’da bu tür bir nitelikli hale ayrıca yer verilmemiştir.

141/2 de ekonomik değeri olan her türlü enerjinin taşınır mal olduğu belirtilerek enerjinin niteliği konusunda tartışma yolu kapatılmıştır. Buna göre, ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji taşınır maldır ve bu nitelikteki enerji hırsızlık suçunun konusunu oluşturur.



3. Nitelikli Hırsızlık;

TCK da hırsızlık suçunun nitelikli halleri toplu bir halde düzenlenmiştir. Bu maddede suçun nitelikli halleri düzenlenmiş ve faile suçun temel şekline göre daha ağır ceza verileceği hükme bağlanmıştır.



A) Suçun kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan eşya hakkında işlenmesi

Suça konu olan şeyin “kamu kurum ve kuruluşlarında bulunması” yeterli olup, failin belirtilen yere “girmiş” olması zorunluluğu aranmadığından, dışarıdan pencere veya kapıdan el uzatmak suretiyle işlenen hırsızlık suçunda da bu nitelikli halin uygulanması gerekir. Suça konu şeyin “kamu kurum ve kuruluşlarında bulunmasından söz edildiği için, buranın “eklentisi” sayılan bir yerde bulunan eşya hakkında işlenen hırsızlık suçunda da nitelikli halin uygulanması yoluna gidilemeyecektir.

Bu maddede sayılan yerlerde bulunan hırsızlık suçunun konusu olan mal orada çalışanlara veya oraya gelen kişilere veya o kurumlara ait olabilir. Burada suçun işlendiği yerin niteliğine göre ceza ağırlaştırılmıştır. Suça konu malın kime ait olduğunun öneminin olmadığı vurgulanmak istenmiştir.

B) Suçun ibadete ayrılmış yerlerde bulunan eşya hakkında işlenmesi

Burada da nitelikli halin uygulanabilmesi için suça konu şeyin “ibadete ayrılmış olan bir yer”de bulunması yeterli olup, ayrıca bunun ibadethaneye ait olması veya ibadet amacına özgülenmiş bulunmasına gerek yoktur. “İbadete ayrılmış yer”den anlaşılması gereken, söz konusu dinin mensuplarının ibadetlerine özgülenmiş bulunan ve suçun işlendiği sırada da bu niteliğini koruyan her türlü yerdir. Suça konu şeyin ibadete ayrılmış yerde “bulunması” zorunlu olduğundan, ibadethane içinde de olsa, o dinin mensuplarının birbirine karşı işledikleri hırsızlık suçunda bu nitelikli hal uygulama alanı bulmaz. Öte yandan suça konu şeyin “ibadete özgülenmiş” bir yerde bulunmasından söz edildiği için, buranın “eklentisi” sayılan bir yerde bulunan eşya hakkında işlenen hırsızlık suçunda da nitelikli halin uygulanması yoluna gidilemeyecektir.



C) Suçun kamu yararına veya hizmetine özgülenen eşya hakkında işlenmesi

Burada ise, eşyanın bulunduğu yer değil, özgülendiği amaç önem taşımaktadır. Bu da maddede “kamu yararı” veya “kamu hizmeti” olarak belirtilmiştir. Eşyanın bu amaçlara özgülenmiş sayılabilmesi için kişi ayırımı gözetilmeksizin, bedeli karşılığında veya bedelsiz herkesin yararlanmasına sunulmuş ve suçun işlendiği sırada da bu niteliğini koruyor olması zorunludur. Burada da kamu yararı ve hizmetine özgülenmiş bu eşyanın devlete veya özel kişilere ait olması bakımından bir ayırım yapılmamıştır.


D) Suçun muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi (Yeni TCK m. 142/1 b)

Yeni TCK m. 144/1 b’de suçun konusunu, „herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle“ veya „bina ve eklentileri içinde“ muhafaza altına alınmış olan eşya oluşturması bu suçta nitelikli hal olarak göz önünde bulundurulmuştur. Örneğin bir marketten çalınan malın bu kapsama girmesi için kilit altına alınmış olması gerekir. Bazı marketlerde sigara, içki, parfüm vb. mallar kilitli dolaplarda saklanmaktadır. Bu gibi yerlerden malın çalınması halinde bu suç oluşur. Marketin rafından malın çalınması halinde suçun temel şekli oluşmuş olur.

Maddedeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, eşyanın korunma altına alınması nitelikli halin uygulanması için tek başına yeterli olmayıp, bunun “kilitlenmiş” veya “bina ve eklentileri içinde bulunması” da aranmıştır. Kilitlenmek suretiyle korunma altına alınmış olan eşya üzerinde işlenmiş olan hırsızlığın nitelikli hal oluşturabilmesi için, bunun “herkesin girebileceği bir yerde bırakılmış olması” da gerekmektedir. Kanunda cezanın ağırlaştırılması için bina ve eklentilerine girilmiş olması gibi bir zorunluluk aranmadığı için, dışarıdan bu gibi yerlere el uzatmak suretiyle işlenen hırsızlık suçunda da nitelikli halin uygulanması yoluna gidilebilir.

E) Suçun konusunu halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya oluşturması

Burada hırsızlık suçunun nitelikli hali, suça konu olan şeyin bulunduğu yer nedeniyle kabul edilmiştir. Buna göre suçun konusunun, “halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde” veya bu gibi araçların “belli varış veya kalkış yerlerinde” bulunması gerekmektedir. Bu madde anlamında “ulaşım aracı”, toplu veya bireysel taşımaya hizmet eden ister bir kamu kurumuna, isterse özel kişilere ait olsun her türlü motorlu taşıttır. Bununla birlikte söz konusu ulaşım aracının “halkın yararlanmasına sunulmuş olması” aranmıştır. Bununla anlatılmak istenen, ulaşım aracının, kişi ayırımı gözetilmeksizin bireysel veya toplu taşımaya hizmet ediyor olmasıdır. Bu nedenle özel otomobiller içinde işlenen hırsızlık suçunda bu nitelikli hal uygulanmaz. Ulaşım aracının toplu taşımaya hizmet etmesi zorunluluğu aranmadığından, taksi içinde işlenen hırsızlık suçunda da bu nitelikli hal uygulama alanı bulur. Suçun ulaşım aracı içinde işlenmiş olması yeterli olup, Eski TCK m. 492/6’dan farklı olarak suç konusu şeyin “yolculara ait olması” gibi bir zorunluluk aranmamıştır.

Öte yandan suç bu nitelikteki bir ulaşım aracının “belli varış ve kalkış yerlerinde” bulunan eşya hakkında da işlenmiş olabilir. Maddede özellikle “varış ve kalkış” yerlerinden söz edildiği için, “ara duraklarda” işlenen hırsızlık suçunda bu nitelikli halin uygulanmaması gerekir.

F) Suçun bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi

Söz konusu nitelikli hal, Eski TCK m. 492/3’de de yer almakta idi. Bu bent anlamında “afet veya genel felaket”, zelzele, yangın, sel, su basması, salgın hastalık, savaş, ayaklanma gibi belirsiz sayıdaki insanların yaşamına yönelik tehlike ortaya çıkaran her türlü olayı ifade etmektedir. Suça konu eşyanın da bunun meydana getirebileceği zararları önleme veya hafifletme amacına yönelik olması gerekir. Söz konusu eşyanın özel kişilere veya kamu tüzel kişilerine ait olması ve sürekli veya geçici olarak bu amaca özgülenmiş bulunması, nitelikli halin uygulanması açısından önem taşımaz.



G) Suçun adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi
Bu bentte öngörülen nitelikli hal, Eski TCK m. 491/2 b. 2’deki nitelikli hale benzerlik göstermekte ise de; önceki ceza kanununda “kamunun güvencesi altında bulunan eşya”dan söz edilmekte iken, yeni ceza kanununda “açıkta bırakılmış eşya”dan söz edilmektedir. Eski TCK m. 491/2 b.2 anlamında da eşyanın “kamunun güvencesi altında olması”, herkese açık bir yerde bırakılması ve herhangi bir kişinin mal üzerinde denetim, gözetim ve önleminin bulunmaması anlamına geldiğinden Yeni TCK’daki farklı ifadeye rağmen, her iki deyim arasında bir anlam farkı bulunmadığı düşüncesindeyiz.

Öte yandan “malın açıkta bırakılması”, ya örf ve adetten veya malın özgülenme ve kullanma biçiminden ileri gelmesi ve suçun da malın açıkta bırakıldığı bir sırada işlenmiş olması gerekir.

H) Suçun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi

Suçun kesintili biçimde işlenmesi, bu nitelikli halin kabulünde etken olmuştur. Bentte yalnızca “elektrik enerjisi”nden söz edildiği için diğer enerji kaynaklarına yönelik olarak işlenen hırsızlık suçunda bu nitelikli hal uygulanmaz.



I) Suçun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak işlenmesi

Bentte “kişinin malını koruyamayacak durumda olması” veya “ölmesinden” yararlanarak işlenen hırsızlık suçu nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Zilyedin, malını “koruyamayacak durumda olması”, hastalık, sakatlık, alkollü olma gibi nedenlerle o mal üzerinde yeterli bir koruma gerçekleştiremeyecek durumda olmasını ifade etmektedir. Keza kişinin “ölmesinden” yararlanarak gerçekleştirilen hırsızlık da diğer bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Her iki durumda nitelikli halin kabulü için suçun kişinin “üzerinde” işlenmiş olması gibi bir zorunluluk aranmamıştır. Fakat her halde zilyedin, bizzat fail tarafından malı savunamayacak duruma getirilmemiş olması da gerekir. Aksi takdirde hırsızlık değil, yağma suçu oluşur (YTCK m. 150/3).



İ ) Suçun elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle işlenmesi

iki ayrı nitelikli hale aynı bent içinde yer verilmiştir:

a) Suçun “elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle” işlenmesi:

Uygulamada “kapkaç” olarak nitelendirilen ve yolda giden bir kişinin çantasını kapıp kaçmak suretiyle işlenen hırsızlık suçu bu bent kapsamına girmektedir. Bununla birlikte kişinin malın teslim edilmemesine yönelik direncinin kırılması için cebire başvurulmamış olması gerekir; aksi takdirde oluşan suç hırsızlık değil, yağma olur.

b) Suçun “özel beceriyle” işlenmesi:

Önceki yasada “yankesicilik”ten söz edildiği halde, yeni yasa hırsızlık suçunun “özel beceri ile işlenmesi”nden söz etmektedir. Yasanın gerekçesinde de belirtilen bir hayvanı alıştırmak veya ondan yararlanmak suretiyle işlenmesi örneğinde olduğu gibi, YTCK’da yer verilen “özel beceri”, ETCK’daki “yankesicilik”i de kapsayan daha geniş bir anlam içermektedir.



J ) Suçun doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak işlenmesi

Burada bir taraftan faildeki ahlaki kötülük, diğer taraftan suç konusu üzerinde denetim ve gözetimin zayıflaması veya ortadan kalkması nedeniyle suçun işlenmesindeki kolaylık göz önünde bulundurulmuştur. Nitelikli halin uygulanabilmesi için doğal bir afet veya sosyal olayın fiilen meydana gelmiş ve bunun da bir “korku” veya “kargaşa” ortaya çıkarmış olması gerekir.



K ) Suçun haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi

YTCK bu bendin uygulanabilmesi için iki koşul aramıştır:

-İlk olarak “kilit açılmış” olmalıdır. Bu bent anlamında “kilit”, taşınır veya taşınmaz bir malı içeriden veya dışarıdan kapalı tutmaya yarayan ve bir anahtarla mekanizması harekete geçirilen herhangi bir alettir. Kilidin konulduğu yerin önemi yoktur. Kilidi açmak için harcanan çabanın az veya çokluğu veya kilidin sağlamlığı önemsizdir.

-İkinci olarak, bu kilit “haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle” açılmış olmalıdır. Buradaki sayım sınırlayıcı olduğundan, anahtar veya diğer aletlerden yararlanmaksızın kildin açılmış olması durumunda nitelikli hal uygulanmaz. “Taklit anahtar”, kilidi haksız yere açmak için alınmış veya başka kilitlere ait olup da değiştirilmiş anahtardır. Bentteki “diğer aletler” deyimi bir kilidin kırmadan açılmasına yarayan, örneğin tel, maymuncuk, çivi, bıçak gibi her türlü aracı içerir. Nihayet suçun, “haksız yere elde bulundurulan” anahtarla işlenmesi de söz konusu olabilir. Bununla anlatılmak istenen, failin, cebir, hile veya hırsızlık gibi hukuka aykırı herhangi bir yolla anahtarı eline geçirmesidir.



L ) Suçun bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmesi

Her ne kadar bentte, “bilişim sistemlerinin” kullanılarak hırsızlık suçunun işlenmesi, bu suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiş ise de; bilişim sistemleri kullanılmak suretiyle haksız bir yarar elde edilmesi durumunda daha çok dolandırıcılık veya diğer bilişim suçları gündeme gelebilir ise de; hırsızlık suçunun oluşması çoğu durumda mümkün gözükmediği için, hükmün uygulama alanı oldukça sınırlı gözükmektedir.



M) Suçun tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak işlenmesi

Burada iki nitelikli hale aynı bent içinde yer verilmektedir:



a) Suçun “tanınmamak için tedbir alarak” işlenmesi:

ETCK m. 493’de “kıyafet değiştirme”den söz edilirken, YTCK, “tanınmamak için tedbir alma”dan söz etmektedir. Yeni TCK’da yer verilen düzenleme, öncekine göre daha açık ve amacı açıklamaya daha elverişlidir. Failin yakalanmasını önlemek ve böylece cezadan kurtulmasını sağlamasını önlemek amacını güden bu nitelikli hal, kişinin dış görünüşünü olduğundan farklı göstermek amacıyla herhangi bir öneme başvurması durumunda uygulama alanı bulur. Failin gerçekten teşhis edilmiş olup olmadığı nitelikli halin uygulanması açısından önem taşımaz.



b) Suçun yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak işlenmesi.

Resmi sıfat takınmakla anlatılmak istenen, failin kendisine kamu görevi ifa eden bir kişi süsü vermesidir. Fail, kamu görevlisi olup da, bu sıfatını kullanmaksızın görevi sırasında bu suçu işleyecek olursa, bu nitelikli hal uygulanmaz. Burada yetkisi olmaksızın resmi sıfat takınmak suretiyle işlenmiş tek bir suç söz konusu olup, failin ayrıca YTCK m. 262’den dolayı (“kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi”) cezalandırılması mümkün değildir.



N ) Suçun barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında işlenmesi

Yeni TCK, bu bentte Eski TCK m. 491/2 b. 5 ve 492/1 b. 9’u birleştirmek suretiyle “hayvan hırsızlığını” nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Nitelikli halin uygulanması bakımından hayvanın “barınak yerlerinde” veya “sürüde” veya “açık yerlerde” bulunması bakımından bir ayırıma gidilmemiştir.



O) Suçun sıvı veya gaz halindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi

Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ceza daha da ağırlaştırılır. Söz konusu fıkrada, “suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesinin” niçin yalnızca m. 142/3’de öngörülen nitelikli hal bakımından nitelikli hal olarak göz önünde bulundurulduğu tarafımızdan anlaşılamamıştır.



Eski TCK m. 491/son, 492/son ve 493/son’da suçun ikiden fazla kimseler tarafından işlenmesi veya birden fazla bendin birlikte ihlal edilmesi durumunda cezanın üst sınırdan uygulanması gerektiği yönünde bir düzenlemeye yer verilmiş idi. Yeni TCK’da bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediği için, hakim alt ve üst sınırlar arasında somut cezayı belirlerken (Yeni TCK m. 61) birden fazla bendin bir arada ihlal edilmesini göz önünde bulundurabilecektir.

Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə