Tck tanitim semineri notlari


Daha az cezayı gerektiren hâl



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə53/127
tarix29.05.2018
ölçüsü4,78 Mb.
#46542
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   127

Daha az cezayı gerektiren hâl


MADDE 159. - (1) Dolandırıcılığın, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

VIII. DOLANDIRICILIK (m.157-159);


Eski TCK m. 503’e göre “bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiseler hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına haksız bir menfaat sağlayan kişiye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve sağladığı haksız menfaatin bir misli kadar ağır para cezası verilir.

Fiili, mağdurda esasen var olan hatadan, hile ve desise kullanmak suretiyle yararlanarak gerçekleştiren kişi hakkında da birinci fıkrada yazılı ceza uygulanır”.

Buna karşılık Yeni TCK m. 157’ye göre, “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir”.

765 sayılı TCK nun 503. maddesinde yer alan düzenlemeden farklı olarak; “hile ve desise” deyimi yerine “hileli davranışlar” deyimi getirilmiştir. Bunun yanında 503. maddede yer alan “Bir kişiyi kandırabilecek nitelikte” deyimi yeni yasada konulmamıştır. Yeni düzenlemeden eskiden farklı olan bir diğer durumda eskiden “haksız menfaat sağlama” aranırken artık hileli davranışlar sonucunda “yarar sağlama” yeterli olacaktır.

Bu değişikliğin en önemli sonucu, dolandırıcılık suçunun oluşmasının artık daha kolay olmasıdır. Önceki düzenlemeden failin yaptığı hileli ve desiseli davranışların kandırabilecek niteliğine ulaşması yani belirli bir ağırlığa ulaşması beklenmekteyken yeni düzenlemede suçun oluşması için hileli davranışların varlığı yeterli sayılmıştır. Artık bu hileli davranışların objektif veya sübjektif olarak kandırabilecek nitelikte olması aranmayacaktır. Ancak gerek dolandırıcılık suçunun niteliği ve gerekse de gerekçede konunun ifade ediliş biçimine göre, yine de her türlü hileli davranış bu suç kapsamına giremeyecektir. Uygulamada hileli davranışın basit bir nitelikte olması yeterli görülmeyecektir. Örneğin, bir satıcının sattığı giysinin yüzde yüz pamuklu kumaştan üretildiğini söylemesine rağmen satılan giysideki pamuk oranının yüzde seksen olduğunun tespiti durumunda eylem dolandırıcılık sayılacak mıdır?

Suçun niteliğindeki bu değişim karşılıksız yararlanma suçları açısında da önem taşımaktadır. Bu konuya karşılıksız yararlanma konusunda değinilmiştir.

Yeni düzenlemede, failin mağdurun içinde bulunduğu hatadan yararlanması düzenlemesine yer verilmemiştir. Ancak gerekçe dikkate alındığında dolandırıcılık suçunun ihmali davranışla da işlenmesi mümkün görüldüğünden, failin herhangi bir hareket yapmadan mağdurun içinde bulunduğu hatadan yararlanması da dolandırıcılık suçu kapsamında kalacaktır.

Maddeye ilişkin gerekçede şu düşüncelere yer verilmiştir;

“Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Söz konusu suç tanımı ile, kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu suçun işlenişi sırasında hileli davranışlar ile kişiler aldatılmaktadır. Aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güven ihlâl edilmektedir. Bu suretle kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir.

Çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu hareketlerden birincisini hile oluşturmaktadır.

Hile, icraî bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi; karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olmasından yararlanarak da, yani ihmalî davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Hataya düşen kişi ile hukukî ilişkide bulunulan durumlarda, böyle bir yükümlülük vardır. Ayrıca, muhatabın belli bir husustaki hatası karşısında kişinin ihmalî davranışının, örneğin susmasının, bir beyan, açıklama değerini taşıması gerekir.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen hilenin etkisiyle, bu hileye maruz kalan kişinin veya bir üçüncü kişinin zararına olarak, fail veya bir başkası bir menfaat elde etmelidir.

Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddî unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin malvarlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir. Bu itibarla, fail, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir; hile ile zarar arasındaki illiyet bağının varlığının bilincinde olmalıdır. Belirtilen hususlara ilişkin kast, doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da olabilir.

Dolandırıcılık suçunun işlenmesi suretiyle elde edilen yararın miktarı çoğu zaman tam olarak belirlenememektedir. Bu gibi durumlar göz önünde bulundurularak, dolandırıcılık suçundan dolayı hapis cezasının yanı sıra ayrıca adlî para cezası öngörülmüştür.”

Bu suçta fail, bir kimseyi hileli davranışlarla aldatıp onun veya bir başkasının zararına olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin malvarlığına ilişkin bir yarar elde etmektedir.


1. Korunan Hukuksal Yarar


Dolandırıcılık suçunda korunan hukuksal yarar, münhasıran malvarlığıdır. Türk öğretisinde bu suçta malvarlığı yanında ayrıca hileli davranışlarla mağdurun aldatılmış olması nedeniyle irade özgürlüğünün de korunduğu anlayışı yaygındır.

Dolandırıcılık suçunda mağdur, aldatılan veya kendi veya bir başkasının malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunan kişi değil, münhasıran malvarlığı zarara uğrayan kişidir. Bu durum, özellikle Yeni TCK m. 159 çerçevesinde şikayet hakkının kullanılması ve Yeni TCK m. 167’de öngörülen cezasızlık ve ceza indirim nedeninin uygulanması bakımından önem taşımaktadır.



Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə