Temmuz 2016 sayi 19 Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin



Yüklə 0,9 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/32
tarix25.06.2018
ölçüsü0,9 Mb.
#51165
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   32

50

51

   



|

   Temmuz 2016  

|

   Sayı 19



BURSA

DA ZAMAN



   

|

   Temmuz 2016  



|

   Sayı 19

BURSA



DA ZAMAN



Tarihin İzinde; Midilli / Saffet YILMAZ

TARİHİN İZİNDE;

MİDİLLİ

  Küçük bir resmi tatil aralığını Midilli’de 



geçirmeye karar verince, ilk işim ınternet-

ten Osmanlı’nın oradaki izlerini aramak 

oldu. Meğer fazla bir uğraşa gerek yokmuş, 

gidince zaten ecdadın bıraktığı mirasın 

gölgesinde, o camii senin bu çeşme benim 

dolaşıyorsun. Osmanlı toprağı olduğu 

1462’den Yunanistan’a bırakıldığı 1913 yı-

lına kadar Osmanlı adayı karış karış işlemiş, 

ruhunu vermiş. Evet, Osmanlı öncesinde de 

önemli bir yerleşim alanı olan bir ada ancak 

Osmanlı adayı aldıktan sonra hem kendi 

ruhunu verecek eserler inşa etmiş hem 

mevcut eserleri restore ederek dönüştür-

müş, kullanmış. Bunu; bir Orta Çağ kalesi 

olarak tanımlanan Molyvos Kalesi’nde de, 

Osmanlı öncesi dönemlerde yapılmış olan 

Midilli Kalesi’nde de görmek mümkün.

Ada’nın Anadolu’dan ayrı geçirdiği yaklaşık 

100 yıllık sürede, kuşkusuz üzerinde yaşa-

yanların kendi medeniyetlerini öne çıkara-

cak eserler inşa edilmiş. Ya da, bu eserlerin 

korunup kollanmasına öncelik verilmiş. 

Ancak Osmanlı’dan kalan pek çok şey hala 

orada, sahiplerini bekliyor. Ama yalnız, 

ama arayıp soranı yok, yıkık, virane… Ama 

bekliyor. Orada, öylece bekliyor.  Ne yazık 

ki bazılarının yalnızlığına, uygun olmayan 

işlevlerin yükü de eklenmiş…

Adaya gitme kararı aldığımızda, bari orta-

larda bir yerde konaklayalım, her tarafına 

erişmek kolay olsun dedik, iyi etmişiz. Doğa 

harikası bir bölge olan Gera bölgesinde 

Evriaki’ye yerleştik. Ada’nın iki iç denizin-

den ilkinin kıyısında, balık ve zeytini ile ünlü 

bir yer. Yaslandığı Olimpos dağının eteğinde 

gerdanlıkta sıralanmış inciler gibi köyler. 

Mesagros, Skopoles, Plakados, Paleoki-

pos…


Midilli’de gemiden indikten sonra ardımıza 

bile bakmadan adanın içlerine doğru ilerli-

yoruz. Konakladığımız Evriaki’nin keşfinden 

sonra ilk işimiz, Oruç Reis ve Barbaros 

Hayrettin’in doğduğu Paleokipos Köyü’ne 

gitmek oluyor. Gera bölgesinin güzel bir 

köyü ancak, belki şu evde doğmuştur, şu 

sokakta büyümüştür, şu çeşmeden su 

içmiştir arayışlarımız nafile çabaya dönüşü-

yor. Ne Barboros’tan ne de Oruç Reis’den 

iz var. 

Ancak Osmanlı’nın izlerini bulmak fazla 

sürmüyor. Paleokipos’un hemen yanındaki 

Mesagros Köyü’ne geçiyoruz. Ayvalık’ın 

herhangi bir köyünde gibiyiz. Yıkık, virane 

bir cami karşılıyor bizi. Oldukça eski bir yer-

leşim yeri olan köyün meydanı Ege’deki bir 

Türk köyünden farksız. En az yüz yıllık bir 

çınar, ondan daha eski bir çeşme. Çınarın 

altına dizili masalar, etrafta köy kahvehane-

leri ve kimisi tek başına çayını yudumlayan 

kimisi çeşitli taş ve kağıt oyunları oynayan 

köylüler…

Köyün girişindeki caminin minaresi uzak-

tan selamlıyor ziyaretçilerini. Her ne kadar 

önemli bir kısmı yıkılmış olsa da, kapının 

üzerindeki kitabesi sağlam, orijinal yerin-

Niye vermişiz, nasıl kaybetmişiz, kim kiminle ne anlaşma yapmışa 

girmeyeceğim; Ege’nin en büyük adalarından biri olan Midilli buram 

buram Anadolu, buram buram ecdat kokuyor. Camisi, medresesi, tekkesi, 

çeşmesi, köprüsü… Hani o meşhur şarkıda söylendiği gibi, geçtiğin her 

sokak, soluklandığın her köy meydanı, hararetini giderdiğin her çeşme 

sana Anadolu’yu, ecdadını hatırlatıyor.

Saffet YILMAZ



Caminin tamir kitabesi hala yapının üzerinde duruyor. 

1240-(1824-25) senesinde caminin tamir edildiği belirtilmekte.

Net olarak okunamıyor ancak 1850’li yıllar olabilir.  

Sultan Abdülemecid’e ait olduğu tahmin edilen tuğra.

La ilahe illallah Muhammedün Resulullah. 979/1571 senesinde Kanuni Sultan 

Süleyman oğlu II. Selim döneminde yapılmıştır. Mustafa adında biri yaptırmıştır.


52

53

   



|

   Temmuz 2016  

|

   Sayı 19



BURSA

DA ZAMAN



   

|

   Temmuz 2016  



|

   Sayı 19

BURSA



DA ZAMAN



de. Minarenin üzerindeki kitabede aynı 

şekilde. Caminin minaresinde hilal ve haç’ın 

birarada bulunduğu yazıyor her yerde. 

İki dini sembolün bir arada bulunmasının 

nedeni de, caminin, yakınlarda bulunan eski 

Agios Yannis Kilisesi’nin kalıntıları üzerine 

yapılması imiş.  Ama biz haç işaretini gö-

remedik. Cami ve diğer anıtsal yapılardaki 

kitabeleri fotoğraflayıp Uludağ Üniversite-

si’nin değerli akademisyenlerinden Doç. Dr. 

Hasan Basri Öcalan’a gönderdim. Hocam 

sağolsun, hepsini çevirip gönderdi. Mina-

redeki ve caminin giriş kapısı üzerindeki 

kitabeler tamir kitabeleri ve 1903 yılını 

gösteriyor. Caminin adına veya yaptırana 

ilişkin bilgi maalesef yok.

Bir sonraki durağımız Papados, mermer 

işlemeli Türk çeşmesi muhteşem. Me-

sagro’nun merkezindeki Arap tarzı çeşme 

de aynı şekilde.

Burada her köyün meydanında güzel çeş-

meler var, hepsi Osmanlı değil tabii.. Güzel 

çeşmelerin sırrı elbette ki su’da. Eşsiz bir 

suyu var adanın. Türk rakısına rakip olan 

uzo’nun burada meşhur olması da yine 

suyun kalitesi ile ilgili.

Bölgede her yer zeytin. Hem de her biri 

yüzlerce yıllık zeytin ağaçları. İster düz bir 

alanda ister yamaçta, nerede bulunur-

sa bulunsun, ağacın gövdesinin çevresi 

itinayla duvar edilerek bu işe verilen önem 

ortaya konmuş. Zaten köylüler, ‘Tanrı’nın 

bize verdiği en büyük nimet” olarak tanımlı-

yorlar zeytin ağacını. ‘Kutsal ağaç’ diyorlar. 

Ada genelinde 11 milyondan fazla zeytin 

ağacı var ve 50 bin tonun üzerinde zeytin 

yağı elde ediliyor.

Adada o kadar çok zeytin işleme tesisi var 

ki! Neredeyse adım başı. Ancak geleneksel 

yöntemlerle çalışan tesisler yerini modern 

tesislere bırakmış ve bu eski tesisler işlevini 

müze olarak sürdürüyor. Zeytin endüstri-

sini çok iyi anlatan müzeler oluşturmuşlar, 

birkaçını biz de görme imkanı bulduk.

Midilli doğal cennet noktalarından biri. 

Avrupa’nın en gözde kuş cennetlerinden 

biri olmanın yanı sıra, eşsiz sahillere sahip. 

Toplamda 370 kilometre kıyı şeridi bulu-

nuyor ve her tercihe göre koy,  kıyı, sahil 

bulmak mümkün.

Ama en belirgin özelliği, yeşil bir ada olma-

sı. Zeytinliklerin yanı sıra muhteşem orman-

ları var, neredeyse Karadeniz ormanları gibi, 

dev çam ve sedir ağaçları.

Zaten Ada’yı meşhur kılan da bu yeşil kim-

liği. Adadaki orman varlığının milyonlarca 

yıl önceki izlerini bulmak ise ayrı bir keyif. 

Midilli’nin batı tarafında taşlaşmış orman 

parkı(Petrified Forest Park) bulunuyor. Ada 

üzerindeki 6 büyük yerleşim biriminden 

ve batıda yer alan Sigri’nin çok yakının-

da. Adanın orta yerinden araçla en batıya 

gitmek yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Taşlaşmış 

ağaçların çıkarıldığı bölgeye ulaşınca içimizi 

büyük bir heyecan kapladı. Doğal park ala-

nının ziyarete kapalı olduğunu, yola gerilen 

demir zinciri görünce anladık ve üzüldük. 

Ancak 1,5 saat yol geldik ve dünyada ayak-

ta kalabilmiş en büyük fosilleşmiş ağaçları 

görmeliydik. İstikamet Sigri’deki Doğa 

Tarihi Müzesi. Yolumuz üzerinde, bulunan 

taşlaşmış orman varlıklarının üzerinin alçı 

gibi bir malzeme ile kapatıldığını görüyoruz. 

Sanırım zarar görmesini önlemek istemişler. 

Biraz ileride, etrafı tel örgülerle çevrili ama 

açıkta duran taş ağaçları görünce aracı 

durdurup hemen yakınına gittim, inanıl-

maz bir görüntü. Gördüğüm bir ağaç, ama 

dokunduğum şey ağaç değil, taş! Taşlaşmış 

Orman Müzesi’nde çok daha güzel örnek-

ler gördük elbette. Boylu boyunca yatan 

taşlaşmış ağaçlardan fosilleşmiş ağaç yap-

raklarına kadar ormana dair herşey. Ayakta 

kalabilen pek çok ağaç gövdesi ve tama-

men gelişmiş kök sistemleri incelendiğinde 

bu ağaçların bugün bulundukları yerlerde 

ansızın taşlaşmış oldukları anlaşılıyor. Tü-

müyle kendiliğinden oluşmuş fosil ormanı. 

Ama öyle bir orman ki, Ege havzasının son 

20 milyon yıldaki jeolojik tarihini yazan 

eşsiz bir kitap gibi. Yaklaşık 20 milyon yıl 

önceki güçlü bir volkan patlaması, bölgede-

ki sık ağaçlı zengin ormanı tümüyle kapsar 

ve yüksek ısıda volkanik gazlar arasında 

kalan ağaçlar bölgenin florasının mükem-

mel bir şekilde fosilleşmesine olanak tanır. 

Ağaçların iç yapısı gibi bitkilerin morfolojik 

özellikleri de hiç bozulmadan, mükemmel 

bir şekilde korunmuş.

Ada’ya gitmeyi düşünenler için şiddetle 

tavsiye ettiğimi belirtmeliyim. İster müzede 

ister doğal alanlarında, dünyanın ayakta 

kalmış en büyük fosil ağacını görmek(-

yüksekliği 7 metre, çapı 8,58 metre), 

dağ yamacındaki patikaları izleyerek çam 

fidanı öbeklerini incelemek büyük bir keyif. 

Ayakta kalmış yükselen gövdeler dünyanın 

başka hiçbir yerinde göremeyeceğiniz bir 

fosil ormanı eko-sistemi oluşturmuş bura-

da. Muhteşem bir tecrübe.

Sadece fosil ormanı bile bölgeye gitmek 

için yeterli ama biz tarihin izinde ilerlemeye 

devam.

Tarihin İzinde; Midilli / Saffet YILMAZ



Midilli Yeni Cami


Yüklə 0,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə