Temmuz 2016 sayi 19 Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin



Yüklə 0,9 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə15/32
tarix25.06.2018
ölçüsü0,9 Mb.
#51165
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   32

46

47

   



|

   Temmuz 2016  

|

   Sayı 19



BURSA

DA ZAMAN



   

|

   Temmuz 2016  



|

   Sayı 19

BURSA



DA ZAMAN



araştırma / Bir Dünya Kenti Olarak İznik / Hacı TONAK

Fotoğrafa bakıldığında, Turgut Bulut beyin 

durduğu yerin,  bazilika örenini kuzeyin-

den yarım ay şeklinde sarmalayan başka 

bir yapının ayakta kalmış yükseltilerinden 

biri olabileceği akla geliyor. Mustafa Şahin 

hocanın yazısında yer verilen ve ören yerini 

su altında gösteren fotoğrafta, bu yayın göl 

içinde doğu yönünde uzanan kalıntısı açıkça 

görülebiliyor. Turgut Bulut beyin üzerinde 

durup poz verdiği ve o yıllarda örüntüsü 

daha tümüyle çözülmemiş hisarımsı yapı da 

söz konusu yayın son ucunda hayli belirgin. 

İki fotoğraf arasındaki ortaklık, doğal olarak 

burada bitiyor. 

Turgut Bulut bey; Bursa’da Baro Başkanlığı, 

Türkiye Barolar Birliği’nde kurucu üyeliği 

ve yönetim kurulu üyeliği, Dünya Barolar 

Birliği’nde Türkiye temsilciliği,  Bursa Erkek 

Liseliler Derneği’nde başkanlık, Cumhuriyet 

Halk Partisi’nin Bursa İl örgütünde uzun 

süre yönetim kurulu üyeliği gibi farklı sos-

yal, siyasal görevler üstlenmiş, ama en çok 

da mesleki başarıları ve mesleğine kattıkları 

ile ün kazanmış, Bursa’nın yaklaşık yüz yıllık 

zaman dilimi içindeki değişimi ile olayları-

na doğrudan tanık olmuş tarihi bir kişilik.  

Gözlemlerine de hafızasına da tam olarak 

güvenilebilir; fotoğrafta durduğu yerden, 

su altındaki kalıntıları görmekle birlikte 

adlandırmakta o gün olduğu gibi bugün de 

tereddüt gösteriyor: “bazilika da, başka bir 

yapı da olabilir” diyor. 

Su altında yatay uzanan bir yapı kalıntısının 

ne olduğuna dair bir yargıda bulunabilmek 

kolay değil. Bir resmi bütünüyle görebilmek 

için, dikey bir dayanağa sahip olmasına 

ve yüz yüze olmanıza karşın geriye çekilip 

uzaktan bakılması gerektiği bilinir;  Mustafa 

Şahin hocanın “St. Neophytos bazilikası” 

olarak adlandırdığı, ilgili yazıyı tamamlayan 

fotoğrafın tümlüğünü de objektifin böyle 

görmesine ve elbette öteki uygun koşullara 

borçluyuz.

St. Neophytos bazilikasına adını veren Ne-

ophytos, Uludağ çevresindeki yerleşimlerin 

birinde Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak 

dünyaya gelmiş; inancı dolayısıyla da 16 

ya da 17 yaşındayken, “Roma imparatoru” 

sanını paylaşan Diokletianus’un yürüttüğü 

Hristiyan karşıtı bir kampanya sırasında 

akıl almaz işkencelerle öldürülmüştü.  St. 

Neophytos’un İznik’te “martir” mertebesine 

eriştiği günlerde, sonradan onun gibi Hristi-

yanlık tarihine “Aziz” sanıyla geçen İmpara-

tor Birinci Konstantin İzmit’te,  (Nikomadya) 

tetrarşi üyeleri arasına katılıyordu.  Tetrarşi, 

“Augustus” sanı taşıyan iki büyük impara-

tora ve hiyerarşide onları izleyen “Caeser” 

sanı taşıyan iki küçük imparatora dayanan 

dörtlü bir yönetimdi.

Roma tarihinin “Büyük” sanıyla andığı tek 

imparator olan Birinci Konstantin, İlirya’da, 

Niş kentinde, sonradan imparatorluğa 

kadar yükselecek General Konstantius 

Chlorus’un oğlu olarak dünyaya gelmişti 

(272). Nicomedia’da, daha 19 yaşındayken 

babası gibi bir tetrark, bir general ve impa-

rator olan Diokletianus’un yakın adamların-

dan biri oldu. MS 305 yılında tetrarklardan 

Maximianus’un çekilmesiyle onun yerini 

alarak Roma merkezi yönetimini paylaşan 

dört kişinin arasına katıldı. Ertesi yıl babası-

nın ölümü üzerine, kendisine bağlı orduları 

harekete geçirerek Augustus ünvanını aldı 

ve “birinci adamlığını”, dolayısıyla da yöne-

timini ilan etti. 

Gene de, Birinci Konstantin’in tüm Roma 

İmparatorluğu’nun tek egemeni olması için 

tam 18 yıl geçmesi gerekecekti. İmpara-

torluk iddiasında bulunan tetrarklardan 

Maximianus’un 320 yılında boğdurularak 

öldürülmesi, Galerius’un ise 310 yılında 

doğal nedenlerden ölümüyle birlikte, bu 

hakkın sahiplerinden geriye bir tek Augus-

tus Arelius Maxentius kalmıştı. 28 Ekim 312 

tarihinde Roma kentinin hemen dışındaki 

Milvian köprüsü’nde yapılan savaşta Kons-

tantin, Maxentius’un ordusunu bozguna 

uğrattı. Maxentius kaçmaya çalışırken Tiber 

Nehri’nde öldürüldü. 

Birinci Konstantinus, bu tarihten sonra artık 

Roma’nın Augustus’u ve Licinius ile birlikte 

iki büyük imparatordan biridir. Licinius, 

Konstantin’le çatışmaktansa kızkardeşi 

Flavia Julia Constantia ile evlenerek, ona 

akrabalık bağı ile bağlanmayı seçti.  Bu 

akrabalık ilişkisi kendisine bir tür koruma 

sağlarken, bir taraftan da her iki imparatora 

diğerinin bölgesi üzerinde hak iddia etme 

fırsatını vermekteydi. Bu şansını değer-

lendirmek üzere ilk hamleyi yapan Licinus 

oldu. İki imparatorun ortak imzasıyla Hristi-

yanlara bazı haklar tanıyan Milano sözleş-

mesinin ilan edilmesinin hemen ardından 

harekete geçerek kayınbiraderinin yaşamı-

na mal olacak bir komploya destek verdi. 

Komplocular başarılı olabilseydi Licinius, 

veraset yoluyla Roma’nın tek egemeni ola-

caktı; ne var ki öyle olmadı, komplo açığa 

çıktı ve Roma’nın doğusu ile batısı arasında 

birçok kez olduğu gibi iç savaş çıktı (314). 

Konstantin’in orduları karşısında İstanbul’a 

kadar gerileyen ve bu kentin surlarının 

arkasına hapsolan Licinius, bunaltıcı kuşat-

mayı donanmasıyla yarmaya çalışsa da ba-

şaramadı. Üsküdar civarında 18 Eylül 324 

tarihinde yapılan savaşta Konstantin’in as-

kerlerine esir düştü.  Usta bir stratej ve çok 

iyi bir savaş taktisyeni olan I. Konstantin, 

acımasızlığıyla da ünlüydü. Kız kardeşine 

ve imparatorluk ileri gelenlerine Licinius’un 

canını bağışladığını bildirmesine karşılık altı 

ay sonra bu büyük rakibini, ardından da kız 

kardeşi ile çocuklarını ortadan kaldırdı. 

Tam adı Latincedeki yazılışıyla Gaius Flavius 

Valerius Aurelius Constantinus olan bu 

büyük hükümdar; İznik’te su altında yatan 

bazilikaya adını veren, olasılıkla kabri de 

orada olan yoksul çocuk aziz Neophy-

tos’u öldürten imparator Diokletianus’un 

yardımcılarından ve olasılıkla da Romalıları 

eğlendiren Hristiyan karşıtı şiddet kampan-

yalarını örgütleyenlerdendi. Sonra, tetrar-

şinin dört üyesinden biri ve sonrasında da 

tek başına imparator oldu ve Neophytos’un 

bazilikasında Birinci Konsil’i toplayarak 

kilise tarihine “Aziz” ve “Büyük Konstantin” 

olarak geçti.

İZNİK’TE SPOR BAYRAMLARI

İznik’in (Nikea) bir dünya kenti, evrensel 

bir kent olduğunu tarihsel hikayeler açıkça 

ortaya koyar. Anadolu’nun eski çağlarında 

gelişmiş kentlerden beklenen işlerden biri 

spor bayramları düzenlemek ve bunlar 

aracılığıyla sporun gelişmesine ve spor-

culara destek olmaktı. Bitinya, Roma ve 

Bizans’daki Nikea, düzenli bir şekilde bu 

bayramları kutlayan kentlerdendi. Çünkü 

gerek bayındırlığı, gerek zenginliği, gerekse 

sosyal yaşamı ve kültür yaşamı bakımın-

dan dönemin önde gelen kentleri arasında 

sayılıyordu. Olimpiyatlarla benzerlik taşıyan 

bu spor bayramlarında Nikealı sporcuların 

başarıları konusunda günümüze ulaşmış 

bilginin olmadığı belirtiliyor. Ne var ki başka 

kentlerden gelip Nikea spor bayramlarından 

madalyalar ve ödüllerle kentlerine dönen 

kimi sporcular, başarılarını anlatan heykel-

ler, yazıtlar ve resmedildikleri sikkeler ara-

cılığıyla biliniyor. Bayramlardan madalya ile 

ayrılan sporcu için başarı kazandığı şehirde 

ve doğduğu ülke veya kentte heykel dikilir, 

kaidesine de sporcunun adı, yarıştığı spor 

dalı,  elde ettiği derecesi yazılırdı. 

Nikeia spor bayramlarında ödül alanlardan 

bugüne değin isimleri keşfedilenlerden bir 

kısmı şöyle sıralanıyor: 

Lidya’da Saitta’lı güreşçi M. Aurelius 

Artemidoros: Nikea’da imparator Kommo-

dus (180-192) için yapılan Kutsal Agon 

oyunlarında ödül aldı.  Kutsal Agon (kutsal 

bayram) yalnızca bazı ayrıcalıkları olan 

önemli kentlerde kutlanırdı.  Nikea gibi 

Nikomedya da bu kentler arasındaydı.  

Nikea’da kutlanan Kutsal Agon oyunlarına 

uzak ülkelerden ve kentlerden de sporcu-

lar katıldığı Atina’da bulunan ve Septimus 

Severus dönemine tarihlendirilen bir sporcu 

heykelinden anlaşılmıştır.

Frigya’da Kibyralı atlet M. Aurelius Polykra-

tes: Nikaia’da imparator Septimus Severus 

(193-211) onuruna yapılan bir Severia 

bayramında (yarışmalarında) ödül aldı. 

Frigya’da Laodikeia’lı borazancı T. Filavus 

Philagros:  Bitinya millet meclisinin Nikea’da 

toplanması onuruna Tralleis’de (Lidya) 

düzenlenen oyunlarda ödül alan bu sporcu 

İmparator Karakalla’nın (211-217) kişisel 

ilgisini çekmiş ve imparator bu sporcunun 

heykelinin dikilmesi ile doğrudan ilgilenmiş-

ti.

Karia’da Aphrodisisas’lı atlet M. Aurelius: 



Bitinya’da diğer başarılarının yanında üç 

kez (bunlardan biri Nikea olmalı) Agustus 

koşusunu kazanmıştı.

Milvian Köprüsü Savaşı (312), Augustus Maxsentius’un yenilgisiyle sonuçlandı ve resmi olarak Augustus Konstantinus tek başına büyük imparator oldu. Hristiyanlığa inancının bu savaş sırasında düşünde 

beliren İsa peygamberin, ona zafer muştulamasının payı olduğu öne sürülür.

İzzet Keribar



Yüklə 0,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə