Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı


Hyperfine Structure Investigation of Lanthanum I and Vanadium I Elements



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə2/15
tarix21.04.2018
ölçüsü0,84 Mb.
#39636
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15

Hyperfine Structure Investigation of Lanthanum I and Vanadium I Elements
In this dissertation, it is mainly aimed to experimentally investigate the hyperfine structure (HFS) of neutral Lanthanum (La I) and neutral Vanadium (V I).
Hyperfine structure of neutral Lanthanum were examined by using high resolution Fourier Transform (FT) Spectroscopy and Laser Induced Fluorescence (LIF) Spectroscopy methods.
In the study of Lanthanum element, firstly high resolution Lanthanum-Argon plasma spectrum was recorded by using Fourier Transform Spectroscopy. The Lanthanum spectrum in the near infrared spectral range of 833 nm -1665 nm was systematically investigated for the first time in this study. As a result of the investigation, it’s classified that 545 spectral lines of which 440 are new of Lanthanum element and 827 spectral lines of which 239 are new of Argon element. The all observed spectral lines, both known from literature and previously unclassified, of Lanthanum and Argon elements in the Fourier spectrum were classified via their expected hyperfine patterns taking into account the selection rules for electric dipole transitions. For all of the already known levels in investigated transitions, the fine structure energy levels were improved more accurately.
In the second part of the study of Lanthanum element, previously unobserved 96 La I spectral lines were accurately identified and confirmed by using Laser Induced Fluorescence Spectroscopy. As a result of the study, 18 new fine structure energy levels of La I were discovered and the magnetic dipole hyperfine structure constants A of the discovered energy levels were determined. Hyperfine structure transitions of several previously unidentified 51 spectral lines observed in Fourier spectrum were classified by looking both centre of gravity wavelengths and their hyperfine structure patterns by using the new discovered energy levels in this study.
The experimental analysis of hyperfine structure of neutral Vanadium element were investigated with high resolution Fourier Transform Spectroscopy. In this part, it is mainly aimed to determine the magnetic dipole hyperfine constants A of the lowest multiplet of odd parity, the 6G of the configuration 3d34s4p. In this study, 16 spectral transitions connecting lower energy levels of 3d34s4p 6G multiplet with upper energy levels of the multiplets 3d34s5s 6F, 3d34s4d 6H and 3d34s4d 6G was observed and analysed. The A magnetic dipol hyperfine structure constants of fine structure energy levels with 6G term of the configuration 3d34s4p were obtained for the first time.

  

AKILLI Mahmut

Tez Adı : EEG Zaman Serilerinde Zayıf Sinyaller

Danışman : Prof. Dr.Gediz AKDENİZ

Anabilim Dalı : Fizik

Programı : Yüksek Enerji ve Plazma Fiziği

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr.Gediz AKDENİZ

Prof. Dr. Haşim MUTUŞ

Prof. Dr. Hasan TATLIPINAR

Prof. Dr. Handan GÜRBÜZ

Yard. Doç. Dr. Zeynep Ç. ÖNEM




Eeg Zaman Serilerinde Zayıf Sinyaller
Duffing denklemine dayalı olarak geliştirilen zayıf sinyal arama yöntemi öz itibariyle, nonlineer dinamik sistemlerin a-periyodik salınımlarının faz uzayına dayanır; kaotik sistemlerin ‘başlangıç koşullarına olan hassas duyarlılığından hareketle, sistemi dışarıdan uyarma (tedirgin etme) durumlarının faz uzayında meydana getirdiği olası değişimleri gözlemleyerek zayıf periyodik sinyallerin varlığı algılanmaya çalışıldı. Bu tekniğin matematiksel temeli, nasıl kullanıldığı ve diğer sinyal işleme yöntemlerinden farklılığı bu çalışmada ele alındı.
Bu tezde, kaotik fiziksel bir dinamik sistemin yapısındaki olası zayıf periyodik sinyallerin (küçük genlikli periyodik salınımların) varlığını Duffing Denklemine dayalı olarak geliştirilen bu yöntem ile araştırıldı. Bunun için öncesinde zayıf periyodik sinyallere ilişkin yapılmış bir simülasyon deneyi incelendi, ve ayrıca bu yöntemin geçerliğini test etmek için simülasyon deney çalışmaları yapıldı. Yaygın olarak kullanılan diğer sinyal işleme yöntemleri konusunda da bilgi verildi. Bu çalışmada, epilepsi tanısı konan ve anamnezi alınan nöbet geçiren-geçirmeyen sağ eli kullanan hastaların standart çekilen EEG kayıtları kullanıldı. Bu EEG sinyalleri incelenerek, “nonlineer dinamik sistemlerde zayıf periyodik sinyaller var mıdır?” sorusuna cevap arandı.
Bu çalışma sonucunda, EEG zaman serilerinde zayıf periyodik sinyallerin varlığı gözlemlendi. Bulunan zayıf periyodik sinyallerin frekans ve genlik değerleri hesaplandı. Duffing denklemine dayalı olarak Dinamik Sistemler için geliştirilmiş bu zayıf periyodik sinyal arama yönteminin diğer yöntemlerden farklılığı konusunda bir değerlendirme yapıldı. EEG sinyallerine ilişkin ulaşılan bu sonuçların epilepsi hastalığı açısından bir tartışması yapıldı.

   
Weak Sıgnals In Eeg Tıme Serıes


The method we used in this thesis is based on the duffing equation and depends on the phase-state of chaotic vibrators of the nonlinear dynamic systems. The presence of weak periodic signals were studied using the principle of sensitive dependance on initial conditions of a chaotic system,by observing the possible changes in the phase state due to excitation of a nonlinear dynamic system from outside. The mathematical background of this method, its applications and its difference from other signal analysing methods were discussed.
In this thesis, we investigated the presence of weak periodic signals (low amplitude periodic oscillations) in physical dynamic systems with this Duffing equation based method. First, we analysed a simulation experiment on weak periodic signals and tested the reliability of this method by performing our own simulation experiment. Then, we examined other common signal analysing methods. As a real data, EEG recordings of two right-handed epileptic patients, one is seizure free and one is having seizurewere used. The EEG signals were analysed and answer is searched for the quesion; “Are there weak periodic signals present within the nonlinear dynamical systems?”
As a result, we observed the presence of weak periodic signals in EEG time series. We calculated the amplitude and frequency values of the weak periodic signals that we found. We made evaluations on the difference of this weak periodic signal detection method for dynamical systems based on the Duffing equation from other signal analysing methods. We discussed the implications of our results on EEG signals to epilepsy condition.

DÖNMEZ Ömer
Tez Adı : Düşük Boyutlu Yarıiletken Yapıların Modülasyon Spektroskopisi İle İncelenmesi

Danışman : Prof. Dr. Çetin Arıkan

Anabilim Dalı : Fizik

Programı : Katıhal Fiziği

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Çetin Arıkan

Prof. Dr. Hüseyin Sarı

Prof. Dr. Yüksel Ergün

Doç. Dr. Ayşe Erol

Doç. Dr. Elif Akalın



Düşük Boyutlu Yarıiletken Yapıların Modülasyon

Spektroskopisi İle İncelenmesi
Bu çalışmada, farklı yapıdaki örnekler modülasyon spektroskopisi ile incelenmiştir. Elde edilen bulgular örneklerin külçe, katkılı ya da katkısız kuantum kuyusu olmasına bağlı olarak incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar, bu tekniklerin çok basit külçe yapılı ve karmaşık aygıt yapılarına sahip örneklerin karakterizasyonunda kullanılabileceğini göstermiştir.
Modülasyon spektrumlarında gözlenen sinyal şekilleri, farklı yaklaşımlarla analiz edilerek örnekleri oluşturan yarıiletkenlerdeki optik geçişler irdelenmiştir. Modülasyon spektrumlarının analizi ile elde edilen optik geçiş enerjileri, foto ışıma spektrumlarıyla kıyaslanarak yorumlanmıştır. Ayrıca iç elektrik alanı Franz-Keldysh salınımlarının analizi ile belirlenmiştir.

 

 



Investigation of Low Dimensional Semiconductor Structures

By Modulation Spectroscopy
In these studies, various dilute bismuth and nitrogen containing samples were investigated by modulation spectroscopy. Photoreflectance and contactless electroreflectance results were analyzed depending on bulk, doped and undoped quantum well structures. The experimental results show that modulation spectroscopy can be used to characterize simple bulk and complex device structures.
Optical transition line shape of semiconductor structures in the modulation spectra was investigated using under different approaches. Optical transition energy determined from modulation spectrum analysis was compared with photo-luminescence optical transition energy and interpreted. Also, built-in electric field was determined Franz-Keldysh oscillation analysis in modulation spectrum.

BİYOLOJİ ANABİLİM DALI


BALCI Muharrem

Tez Adı : Gemlik Körfezi Fitoplankton Türlerinin Zamana Bağlı Değişimleri Ve Ortamın Ekolojik Özellikleri

Danışman : Prof. Dr. Neslihan BALKIS

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Hidrobiyoloji

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Neslihan BALKIS

Prof. Dr. Sevim POLAT

Prof. Dr. Yelda AKTAN

Prof. Dr. Meral SOYLU



Doç. Dr. Serhat ALBAYRAK

Gemlik Körfezi Fitoplankton Türlerinin Zamana Bağlı Değişimleri Ve

Ortamın Ekolojik Özellikleri
Gemlik Körfezi’nde fitoplankton türlerini, bolluklarını ve ortamın ekolojik özelliklerini belirlemek amacıyla, Haziran 2010-Mayıs 2011 döneminde gerçekleştirilen çalışma sonucunda Cyanophyceae, Dinophyceae, Dictyochophyceae, Bacillariophyceae ve Chlorophyceae sınıfları olmak üzere toplam beş fitoplankton grubu saptanmıştır.
Cyanophyceae sınıfına ait cins seviyesinde 2 tür (% 1,30), Dinophyceae sınıfına ait dokuzu cins düzeyinde 83 tür (% 53,90), Dictyochophyceae sınıfına ait 3 tür (% 1,95), Bacillariophyceae sınıfına ait onbeşi cins düzeyinde 64 tür (% 41,55) ve Chlorophyceae sınıfına ait cins seviyesinde 2 tür (% 1,30) olmak üzere toplam 154 fitoplankton taksonu kaydedilmiş ve bu taksonlardan 5’i Türkiye denizleri için yeni kayıt (Amphisolenia laticincta, Cochlodinium sp., Gynogonadinium aequatoriale, Heterocapsa rotundata ve Metaphalacroma sp.) olarak verilmiştir.
Çalışma süresince deniz suyu sıcaklığı 8,11 (Mart 2011, ist. 5, 20 m) - 29,30 oC (Ağustos 2010, ist.11) arasında, tuzluluk ‰ 15,93 (Ekim 2010, ist. 3) ve ‰ 38,65 (Eylül 2010, ist. 3), çözünmüş oksijen değeri ise 2,06 mg l-1 (Haziran 2010, ist. 3, 50 m) ve 15,55 mg l-1 (Mayıs 2011, ist. 4, 0,5 m) arasında değişim göstermiştir. Tuzluluk değerleri incelendiğinde, Akdeniz suyunun etkisi 30 m’den itibaren görünmeye başlarken, tüm örnekleme dönemi dikkate alındığında bu etki 30 ve 50 m derinliklerinde Temmuz 2010 ve Ocak 2011 dönemleri arasında belirginleşmiştir.
Çalışma süresince orta hattaki dikey örneklemenin yapıldığı istasyonlarda, Nisan 2011’de, yüzeyden 50 m derinliğe kadar özellikle 1, 2 ve 3 numaralı örnekleme yapılan istasyonlarda Nitrit+Nitrat-N değerlerinin en yüksek seviyelerde olduğu gözlenirken NH4–N miktarları 0,02–1,83 µg-at l-1, PO4-P değerleri 0,02 µg-at l-1 (Şubat 2011) ile 2,96 µg-at l-1 (Haziran 2010) arasında değişim göstermiştir. Çalışma süresince dikey örneklemenin yapıldığı istasyonlarda ölçülen silikat-Si değerleri 0,08 µg-at Si l-1 (Ocak 2010) ve 38,11 µg-at Si l-1 (Mart 2011) aralığında değişim göstermiştir.
Çalışma sonucunda Gemlik Körfezi için klorofil-a değerleri temel alınarak yapılan su kalitesi analizinde çalışma süresince yalnızca 30 ve 50 m’lerde yüksek su kalitesi ve oligotrofik durum ile iyi su kalitesi ve düşük mezotrofik durum saptanmıştır. Çalışmanın genelinde 0,5-20 m aralığında klorofil-a yoğunluklarındaki mevsimsel farklılıklardan dolayı düşük su kalitesi ve yüksek mezotrofik ile kötü su kalitesi ve ötrofik durum ortaya çıkmıştır.
Temporal Changes of Phytoplankton Species in the Gulf of Gemlik and

Ecological Properties of the Environment
As a result of the study, which was carried out to determine the abundance of the phytoplankton species and ecological characteristics of the environment in the Gulf of Gemlik, total of five phytoplankton groups inlcudes Cyanophyceae, Dinophyceae, Dictyochophyceae, Bacillariophyceae and Chlorophyceae classes were detected.
In the study, 2 species at genus level belong to the class Cyanophyceae (1.30%), nine genus in of 83 species belong to the class Dinophyceae (53.90%), 3 species belong to the class Dictyochophyceae (1.95%), fifteen genus in of 64 species belong to the class Bacillariophyceae (41.55%), and two species at genus level belong to the class Chlorophyceae (1.30%) were recorded. Total of 154 phytoplankton species were detected and 5 new species (Amphisolenia laticincta, Cochlodinium sp., Gynogonadinium aequatoriale, Heterocapsa rotundata and Metaphalacroma sp.) WERE is provided as new record for the ​​Turkish Seases.
During the study, seawater temperature between 8.11 (March 2011, st. 5, 20 m) and 29.30 oC (August 2010, st.11), salinity between ‰ 15.93 (October 2010, st. 3) and ‰ 38.65 (September 2010, st. 3), dissolved oxygen between 2.06 mg l-1 (Jun 2010, st. 3, 50 m) and 15.55 mg l-1 (May 2011, st. 4, 0.5 m) have changed. The effect the Mediterranean water according to salinity values started to appear of more than 30 m from, this effect is taken into account all the sampling period of 30 and 50 m deep in the periods between July 2010 and January 2011 have been noticed.
During the study, the amounts of NH4-N to be 0.02 to 1, 83 mg-at l-1, PO4-P values ​​0.02 mg-at l-1 (February 2011) at the 2.96-mg l-1 (June 2010) ranged while. Where the vertical sampling stations during the study period silicate-Si values ​​measured at 0.08 mg-Si l-1 (January 2010) and 38.11 mg-at Si l-1 (March 2011), the range has changed. During the study period, the highest levels of nitrite + nitrate-N values was observed at the vertical sampling station, especially 1, 2 and 3, from the surface to a depth of 50 m in April 2011. The maounts of NH4–N, PO4-P and SiO4-Si were ranged as 0,02–1,83 µg-at l-1, 0,02-2,96 µg-at l-1 and 0.08-38,11 µg-at Si l-1 at the vertical sampling stations.
As a result of study the analysis of the water quality for the Gulf of Gemlik ​​based on chlorophyll-a values, high water quality and oligotrophic status, good water quality and low mesotrophic status at only 30 to 50 meters was detected during teh study. In the study, low water quality and high-mesotrophic, bad water quality and eutrophic situation has arisen at water column between 0,5-20 m due to the differences in seasonal changes in chlorophyll-a densities.


OBAKAN Pınar
Tez Adı : Farklı Prostat Kanseri Hücre Hatlarında Epibrassinolidle Tetiklenen Apoptotik Süreçte Poliaminlerin Rollerinin Araştırılması

Danışman : Prof. Dr. Şehnaz BOLKENT

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Zooloji

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Şehnaz BOLKENT

Prof. Dr. Refiye Yanardağ

Prof. Dr. Meral ÜNAL

Doç. Dr. Ömür BULAN

Doç. Dr. Elif Damla ARISAN



Farklı Prostat Kanseri Hücre Hatlarında Epibrassinolidle Tetiklenen

Apoptotik Süreçte Poliaminlerin Rollerinin Araştırılması
Dünyada prostat kanseri, erkeklerde kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Prostat bezi tüm insan vücudunda en fazla poliamin konsantrasyonunun bulunduğu dokudur. Poliaminler (PA’lar) prostat kanserinde kan dolaşımında artan miktarlarda bulunmakta ve bu nedenle prostat kanseri gelişiminde biyobelirteç olarak belirtilmektedirler. PA’lar, amin türevli organik bileşenler olup, hücre çoğalması ve büyümesindeki rolleri ile bilinmektedirler. Bu nedenle tümör hücrelerinde poliamin miktarının azaltılması son zamanlarda terapötik yaklaşımlardan biri olmuştur. Birçok kemoterapötik maddenin poliamin katabolizmasını tetiklediği ve reaktif oksijen türlerinin yan ürün olarak açığa çıkmasını sağladığı, aynı zamanda hücre içi poliamin seviyelerini düşürdüğü ve apoptoza neden olduğu çeşitli tümör modellerinde gösterilmiştir. Epibrassinolid (EBR), bitki büyüme düzenleyicileri olan brassinostreroidlerinlerin biyolojik olarak aktif bir üyesi olup, son yıllarda tümör oluşturmayan hücrelere etki etmeksizin, farklı kanser hücrelerinde apoptozu tetikleyen bir madde olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte moleküler mekanizması tam olarak bilinmemektedir.
Bu çalışma kapsamında EBR’nin apoptotik etkisi androjen reseptör (AR) pozitif LNCaP ve AR negatif DU145 prostat kanseri hücre hatlarında, hücre canlılığının tayini, mitokondri membran potansiyeli kaybı, DNA kırıkları oluşumu parametreleri ile incelenmiş, aynı zamanda kaspaz ve Bcl-2 protein aileleri üyelerindeki ifade değişimleri immunoblotlama yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. EBR uygulaması ile hücre döngüsündeki değişimler akım sitometrisi ve immunoblotlama yöntemleri ile belirlenmiştir. Poliamin biyosentez ve katabolik enzimlerinde EBR ile tetiklenen değişimler immunblotlama ve eş zamanlı kantitatif polimeraz zincir reaksiyonu yöntemleri ile ortaya koyulmuştur. Bunun yanı sıra, EBR ile tetiklenen apoptotik süreçte poliaminlerin ve androjen reseptörünün rolleri ise katabolik enzimlere ve androjen reseptörüne özgü siRNA’lar ile gen sessizleştirmesi gerçekleştirildikten sonra hücre canlılığı tayini ve DNA kırıklarının ELİZA yöntemi ile incelenmesi sonucu ortaya koyulmuştur.
EBR uygulaması her iki hücre hattında da hücre canlılığında kayba, mitokondri ile ilişkili, kaspaz-bağımlı apoptozun tetiklenmesine neden olmuştur. Aynı zamanda prostat kanseri hücrelerinde, EBR hücre döngüsünü düzenleyen proteinlerin anlatımlarında değişiklikler yaratarak hücre döngüsünün durmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra, LNCaP hücrelerinin, DU145 hücrelerine oranla EBR’ye karşı daha duyarlı oldukları saptanmıştır. Bu farklı etkinin nedeni EBR’nin PA biyosentetik ve katabolik enzimlerinin EBR ile etkileşimi kapsamında araştırılmış ve LNCaP hücrelerinde poliamin metabolik enzimlerinin anlatımlarındaki değişimlerin EBR ile tetiklenen apoptozda önemli olduğu saptanmıştır. Poliamin katabolik enzimlerinin aktivitesini hedef alan inhibitör varlığında veya söz konusu enzimlerin anlatımlarının geçici olarak susturulması ile LNCaP hücrelerinde EBR ile tetiklenen apoptozun engellendiği saptanmıştır. EBR’nin steroid türevli bir molekül olması dolayısı ile AR ile olan ilişkisi, her iki hücre hattının AR bakımından farklı genomik özelliğinden yararlanılarak, AR susturulması yöntemi ile incelenmiş ve AR’nin EBR ile tetiklenen apoptozda fonksiyonel olduğu saptanmıştır. Tüm bu sonuçlar, EBR’nin terapötik etkinliğinin belirlenmesinde bilgi verme ve diğer moleküler yolaklarla olan ilişkinin aydınlatılmasında bir başlangıç niteliği taşımaktadır. 

 

 



Investigation of The Roles of Polyamines in Epibrassinolide-induced

Apoptosis in Various Prostate Cancer Cell Lines
Prostate cancer is the second leading cause of cancer-related death among men, in the worldwide. Prostate gland has the highest polyamine concentrations of any tissue in human body. Their levels were found increased in blood flow during prostate cancer, therefore they have been indicated as biomarkers for prostate cancer development. Polyamines (PAs), amine-derived organic compounds, are known for their role in cell proliferation and growth. Therefore reducing polyamine contents in tumor cells is one of the recent theurapeutic approaches. Recently many chemotherapeutic agents have been demonstrated to induce polyamine catabolism with the generation of reactive oxygen species (ROS) as by-products, deplete intracellular PA levels and cause apoptosis in different tumor models. Epibrassinolide (EBR) a biologically active member of the brassinosteroids, plant growth regulator family, has been recently indicated as an apoptotic inducer in various cancer cells without affecting non-tumor cell growth. However, the precise molecular mechanism of EBR is not entirely understood.
In this study, the apoptotic effect of EBR was investigated in androgen receptor (AR) positive LNCaP and AR negative DU145 prostate cancer cell lines by relative cell viability, mitochondria membrane potential loss determinations and the formation of DNA fragmentation. In addition, the changes in the expression profiles of caspases and Bcl-2 family members were detected by immunoblotting method. The cell cycle profile changes in response to EBR treatment were investigated by fluorescence-activated cell sorter and immunoblotting methods. The polyamine biosynthetic catabolic enzymes alterations following EBR treatment were determined by immunoblotting quantitative real-time polymerase chain reaction methods. Additionally, the roles of polyamines and AR in EBR-induced apoptosis were shown by cell viability determination and DNA fragmentation profiles by ELİSA method after the gene silencing procedure using specific siRNAs.
We aimed to determine the potential apoptotic effect of EBR related with PA metabolism in androgen-dependent LNCaP, androgen-independent DU145 prostate cancer cells in this study. EBR treatment induced cell viability loss, mitochondria-mediated and caspase-dependent apoptosis in both prostate cancer cell lines. EBR also affected the expression levels of cell cycle regulatory proteins and caused cell cycle arrest in prostate cancer cells. However, LNCaP cells were found more sensitive to EBR than DU145 cells. The reason of the different responses against EBR was investigated by targeting polyamine biosynthetic and catabolic enzymes. We concluded that the changes of protein expression levels of polyamine metabolic enzymes are critical in EBR-induced apoptosis in LNCaP cells.
We determined that in the presence of polyamine catabolic enzymes inhibitor or siRNAs, the apoptotic response against EBR was prevented in LNCaP prostate cancer cells. Since EBR is a steroid-derived molecule, its ability to induce apoptosis in relation with the androgen receptor was investigated due to the different genomic characterization of two cell lines in terms of active AR status. AR silencing method showed that AR is functional in EBR-induced apoptosis in LNCaP prostate cancer cell line. All these results highlighted the therapeutic efficiency of EBR as well as constituted an introduction to enlight the relation of EBR with other molecular pathways.


SANCAR BAŞ Serap

Tez Adı : Bazı Antimikrobiyal Peptidlerin Meme Kanser Hücre Soyları Üzerine

Etkileri

Danışman : Prof. Dr. Şehnaz BOLKENT

Anabilim Dalı : Biyoloji

Programı : Zooloji

Mezuniyet Yılı : 2013

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Şehnaz BOLKENT

Prof. Dr. Seyhan ALTUN

Prof. Dr. Hüveyda BAŞAĞA

Prof. Dr. Refiye YANARDAĞ

Prof. Dr. Feriha ERCAN



Bazı Antimikrobiyal Peptidlerin Meme Kanser Hücre Soyları

Üzerine Etkileri

Antimikrobiyal peptidler böceklerden memelilere kadar pek çok organizmada bulunur ve aminoasit dizisi ile sekonder yapıları bakımından birbirinden farklılık gösterir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, bu peptidlerin mikroorganizmaların yanı sıra tümör hücreleri üzerinde de etkili olduğunu göstermektedir. Bakteri membranı gibi anyonik özelliğe sahip olan tümör hücre membranlarına, katyonik antimikrobiyal peptidlerin elektrostatik olarak bağlanması ve bu membranlarla etkileşiminin ardından, bu peptidlerin membrana yerleşerek membran bütünlüğünü bozduğu ileri sürülmektedir. Katyonik antimikrobiyal peptidlerin bu direkt etkisinin yanı sıra, bazı peptidlerin hücre içine girerek mitokondri membran bütünlüğünü bozduğu ve kanser hücrelerinde apoptozu indüklediği de bilinmektedir.


Bu çalışmada, daha önce antikanser aktivitesi araştırılmamış dört farklı antimikrobiyal peptidin meme kanseri hücre soyları olan MCF-7 ve MDA-MB 231 hücrelerine olan etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Antikanser aktivitesini araştırdığımız peptidler sığır (Bos taurus) nötrofillerinde bulunan siklik dodekapeptid, kurbağa (Rana palustris) deri salgısında saptanan Eskulentin-2PLa, ağustos böceği (Cryptotympana dubia) hemolenfinde tanımlanan kriptonin ve yaban arısının (Bombus pascuorum) hemolenfinde bulunan apiadesindir. Farklı organizmalarda bulunan bu peptidlerin seçiminde, tümör hücre membranları ile etkileşebilmeleri için katyonik karakterde ve amfipatik bir yapıda olmalarına dikkat edildi. Ayrıca normal hücrelere olan etkilerin incelenebilmesi için fare 3T3 fibroblast hücre soyu da kullanılmıştır.
Antikanser aktivitesini araştırdığımız bu peptidlerin kanser hücre canlılığı üzerine etkileri tiazolil mavi tetrazolyum bromid (MTT) testi ile; hücreler üzerine olası litik etkileri laktat dehidrogenaz (LDH) salınımının ölçülmesi ile; apoptuzu indükleyici etkileri kaspaz-3 aktivitesinin spektrofotometik ölçülmesi ile ve DNA fragmentasyonunun agaroz jel elektroforezinde analizi ile; hücre ölümünün morfolojik olarak belirlenmesi akridin oranj/etidyum bromür ikili floresan boyama tekniği kullanılarak floresan mikroskopta incelenmesi ile araştırılmıştır. Katyonik antimikrobiyal peptidlerin hücre membranlarına verdikleri olası hasarların incelenmesi amacı ile taramalı elektron mikroskobu kullanılmıştır. Kanser hücre membranlarının negatif özellikte olmasına katkı sağladığı öne sürülen anyonik karakterdeki heparan sülfat ve kondroitin sülfata karşı peptidlerin olası afiniteleri, solid faz heparan sülfat ve kondroitin sülfat bağlama ölçümü ile araştırılmıştır. Negatif yüklü tümör hücre membranları ile antikanser aktivitesini araştırdığımız antimikrobiyal peptidlerin elektrostatik etkileşimlerini incelemek için, peptidlerin normal ve tümör hücrelerine olan afinitesi peptid bağlama ölçümü yöntemi ile araştırılmıştır.
Elde ettiğimiz sonuçlara göre, siklik dodekapeptid, eskulentin-2PLa ve kriptoninin meme kanser hücrelerinde hücre canlılığını azalttığı, ancak apidaesinin böyle bir etkisinin olmadığı saptanmıştır. Siklik dodekapeptidin bu etkisi, MCF-7 ve MDA-MB 231 hücrelerine karşı gözlenirken, fibroblast hücre canlılığında gözlenmemiştir. Eskulentin-2PLa ve kriptonin ise tümör hücreleri yanı sıra fibroblast hücre canlılığını da azaltmıştır. Antikanser aktivitesini ilk kez ortaya koyduğumuz bu üç katyonik antimikrobiyal peptidin meme kanseri hücrelerini, membran bütünlüğünü bozarak ve membranlarda por oluşturarak nekrotik hücre ölümü ile öldürdüğü gözlenmiştir. Üç farklı katyonik antimikrobiyal peptidin negatif yüklü glikozaminoglikanlara bağlandığı ve fibroblast hücrelerine oranla meme kanseri hücrelerine daha fazla bir afinite gösterdiği de saptanmıştır.
Tüm bu sonuçlar değerlendirildiğinde, meme kanseri hücrelerine gösterdiği toksisiteden dolayı, siklik dodekapeptid, eskulentin-2PLa ve kriptoninin terapötik öneminin olduğu, ancak bu peptidlerin arasında siklik dodekapeptidin seçici toksisitesinden dolayı diğer iki peptide göre terapötik değerinin daha fazla olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, henüz in vivo kanser modellerinde etkinliği bilinmeyen bu peptidlerin, seçici olarak kemoterapiye dirençli tümör hücrelerine ulaştırılması sonucunda, tümör hücre ölümünü nekroz yolu ile indükleyebileceği ve kemoterapide karşılaşılan güçlüklerin üstesinden gelinebileceği ileri sürülebilir.

Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə