Sonuçlar
197
boşanmalarına gerekçe oluşturmaktadır. Çiftlerin
boşanma gerekçeleri karşılaştırmalı
olarak analiz
edildiğinde, şiddet uygulayan erkeklerin bu konuya
çok üstünkörü değindiği ve zaman zaman konudan
önemseyen bir üslupla bahsettiği gözlenmiştir. Diğer
yandan kadınların bir bölümünün evlilik boyunca
şiddet görse de boşanmak için uzun süre beklediği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, kadınların aile içi
şiddete maruz kaldıkları durumlarda, psikolojik ve
fiziksel salahiyetlerini koruyabilmesi açısından 6284
sayılı Kanun'un etkin şekilde ve boşanma sırasında
kanun uygulayıcılar tarafından arabuluculuk
girişimin olmaması gerekmektedir.
Boşanmanın öne çıkan diğer nedeni ekonomik
sıkıntılar ve çalışma hayatıdır. Erkeklerin işsiz
olduğu veya düzenli işlerde çalışmadığı
durumlarda
yük kadının üstündedir. Bu durum da kadınların
önemli bölümü açısından erkeğin sorumluluklarını
yerine getirmediği anlamı taşımaktadır. Diğer
deyişle burada toplumsal olarak erkeğe atfedilen
roller öne çıkmaktadır. Erkeklerin bu konuda
eleştirileri ise eski eşlerinin tutumlu
olmaması ve daha fazlasını talep etmesiyle
ilişkilidir. Bunun yanı sıra, kadının
işgücüne katılımına erkeğin izin vermemesi de
boşanmaya yol açan gerekçeler arasındadır.
Hane içi sorumluluklar da kadın ve erkekler
tarafından boşanma gerekçesi olarak tanımlanan bir
alandır ancak burada gerekçeler farklılaşmaktadır. Bu
farklılaşmanın en temel nedeni toplumsal cinsiyet
normlarının ve bu normların öngördüğü hane içi
işbölümü kalıplarının etkisinin kadın ve erkek
açısından farklı tezahür etmesi olabilir. Erkekler
hanenin bakımına ilişkin sorumlulukların tümünü
kadınların üstlenmesi beklerken kadınlar
özellikle
evlilik sürecinde çocuk aileye katıldıktan sonra bu
yükler konusunda eşlerinden destek ve paylaşım
beklemektedir. Kadınlar bu başlık altında en çok eski
eşinin çalışmamasından, maddi yetersizliklerden,
çocuğun bakımını paylaşmamasından veya tadilat
gibi ev işlerini yapmamasından söz etmiştir. Bu konu
nedeniyle evliliklerinin bittiğini belirten erkekler
eski eşlerini yemek yapma, temizlik yapma ve daha
nadiren çocuk bakımı konularında eleştirmiştir.
Evlilik birliğinin kurulmasından önce ve evlilik
süresince toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kadın
ve erkeklere yönelik ülke çapında bilinçlendirme
çalışmaları bireylerin sağlıklı aile hayatı
içinde
yaşamasına katkı sağlayacaktır.
Araştırma kapsamında daha önce evli olup boşanmış
çiftlerle de görüşmeler yapılmıştır. Boşanma
nedenlerine ilişkin eşlerin birbirinden farklı
hususlardan söz etmesi dikkat çekicidir. Örneğin
aldatma ve cinsellik konusunda kadın ve erkeğin
yaklaşımı farklıdır. Bunlara ek olarak yakın çevrenin
ilişkiye müdahalesi, ekonomik durum ve bireylerin
çalışma durumu başlıklarında da boşanmış çiftler
anlaşma sağlayamamıştır. Tarafların farklı gerekçelere
işaret etmesinin nedenlerinden birisi iletişim
eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Bu yüzden, farklı
nedenlerden ötürü evlilik içi sorunların yaşandığı
durumlarda, çiftlere destek olacak mekanizmaların
devreye girmesi, iletişimin henüz kopmadan
onarılmaya çalışılmasının sağlıklı bir yol olduğu
söylenebilir. Psikolojik destek mekanizmalarının
kullanılması, çiftler arasındaki
sorunlar uzmanlar
tarafından ele alınmasına, böylece tarafların ve
çocuk ya da çocukların olduğu durumlarda tüm
aile bireylerinin psikolojik olarak desteklenmesine
yardımcı olacaktır.
Boşanmaya ilişkin düşünceler evlilikte süregelen
sorunlarla ilişkili olabildiği gibi sonradan ortaya
çıkan ekonomik sıkıntılar veya aldatma / aldatılma
gibi nedenlerden ötürü de ortaya çıkabilmektedir.
Dikkat çekici nokta, bireylerin önemli kısmının
boşanma konusunu ilk defa düşünmelerinin
üzerinden ancak belli süre geçtikten sonra bu kararı
alabildiğidir. Kadınların önemli bölümünün evliliğin
ilk zamanlarından itibaren boşanmayı düşündüklerini
ancak bu kararlarını uygulamaya geçirmeden önce
çok uzun süre bekledikleri anlaşılmıştır. Hem
kadın hem erkeklerde boşanmanın çocuklarını
kötü etkileyeceği düşüncesiyle boşanma kararını
uygulamaya geçirmeme ön plana çıkmaktadır.
Özellikle boşanmış kadına yönelik toplumsal algı,
kadının ekonomik bağımsızlığının olmaması veya
yetersiz olması kadınların boşanamamalarının
önündeki temel engellerdir. Öte yandan tür zorluklara
rağmen evliliği sonlandıran kişinin çoğunlukla kadın
olması da dikkate değerdir.
TBNA2014
198
Görüşülen çoğu birey için mal paylaşımı, tazminat,
nafaka, velayet gibi hukuksal konuları
boşanma
kararında bir engel oluşturmamıştır. Bu durum,
alınan boşanma kararlarında bireylerin evlilikleri
süresince yaşadıkları durumun yıpratıcılığı ile
ilişkilendirilebilir. Özellikle anlaşmalı boşanan
çiftlerin boşanma sürecinin bir an evvel ilerlemesi
için birbirlerinden minimum talepte bulunmayı
düşünerek bu kararı vermiştir. Maddi eksenli
olarak tabir edilebilecek nafaka, tazminat, mal
paylaşımı konularının boşanma kararı üzerinde
etkisi olmadığını belirtenlerin bir kısmının zaten
eski eşlerinin herhangi bir maddi varlığı yoktur. Öte
yandan, erkekler bazen boşanma kararlarını pazarlık
konusu yaparak eşlerini kendilerinden maddi bir şey
istememeleri konusunda ikna etmeye veya eşlerine
baskı yapmaya çalışabilmektedir. Çocukların velayeti
boşanma kararını etkileyen hukuki konuların başında
gelmektedir. Her iki tarafın da çocukların velayetini
talep ettiği, velayetin kendilerine verilmeyeceğini
düşündükleri durumlarda boşanmaktan
vazgeçtikleri veya süreci bir müddet askıya aldıkları
tespit edilmiştir.
Boşanma kararının uygulanması hem kadın hem
erkek bireyler için son derece yıpratıcı
ve bir an
önce tamamlanması istenen bir süreçtir. Boşanma
fikrinin zaman içinde olgunlaştığı ve yaşanan
olumsuzlukların dayanılamayacak seviyeye ulaştığı
bu aşamada bireylerin ilişkinin düzelebileceğine
yönelik inançları bulunmamakta hatta yakın
çevrenin yorum ve yönlendirmeleri bile kararlarında
etkili olmamaktadır. Sınırlı sayıda bireyin aldığın
psikolojik destek ve danışmanlık hizmetleri ise
evliliğin sürdürülmesinden çok bireye yönelik
psikolojik yardım şeklindedir. Bu kapsamda Sosyal
Hizmet Merkezleri’nin hem kadın hem erkeğin
katılımıyla evlilik birliğinin kurulmasından önce
ve evlilik süresince evlilik danışmanlığı hizmeti
vermesi, evlilik içi iletişimin güçlenmesine ve
bireylerin kriz anlarını daha sağlıklı şekilde
yürütmesine yardımcı olacaktır.
Araştırma kapsamında
görüşülen bireylerin
yaklaşık yarısı boşanma başvurusunu avukat
olmadan kendileri bilfiil gerçekleştirmiştir. Avukat
tutmamış bireylerin büyük çoğunluğu, özellikle
düşük sosyoekonomik seviyeden bireyler avukatları
olması durumunda davanın kendileri açısından
daha olumlu sonuçlanacağına inanmaktadır.
Özellikle kadınların bir kısmı boşanma esnasında
eşlerinden yok denecek kadar az seviyede talepte
bulunmuştur. Bu durumun temel gerekçesi eşle
hukuki konularda çatışma yaşamama isteğidir.
Uygulamada hakimler gerekli durumlarda bireyleri
baronun adli yardım servisine yönlendirmektedir öte
yandan görüşülen bireyler arasında ücretsiz hukuki
destek alanların sınırlı sayıda olduğu görülmüştür.
Özellikle düşük eğitimli bireylerin hukuki destek
mekanizmaları konusunda daha net ve anlaşılır
şekilde bilgilendirilmesi gereklidir.
Anlaşmalı boşanmalar genel olarak tek celsede
sonuçlanmakta, ortalama bir ay sürmektedir.
Anlaşmalı boşanmalarda boşanma süreci bireyler
açısından çok daha az yıpratıcıdır. Çekişmeli
boşanmalarda davalar 5 - 6
celseye kadar uzamakta,
çoğu davada 1 - 1,5 sene sürmekte hatta 2 seneye
kadar sarkabilmektedir. Bununla birlikte son
10 yıl içinde Aile Mahkemeleri’nin iş yükünün
belirgin bir şekilde artmıştır. 2013 yılı itibariyle
hakim başına düşen ortalama dava sayısı 1.858’dir.
Bu sayılar mahkeme süresinin uzun sürmesinin
sadece bireyler arasındaki çekişmelerden değil aynı
zamanda mahkemeler üzerindeki iş yükünden de
kaynaklandığını göstermektedir.
Çoğu davada, boşanma süresi uzadıkça tarafların
birbirlerine karşı düşmanlıklarının arttığı,
mahkemede el kuvvetlendirmek amacıyla çocukların
koz olarak kullanıldığı, kişilerin boşanma sonrası
işlevsel bir ilişki yürütmelerine engel olacak
bir süreç yaşandığı söylenebilir. Dava süresince
velayetin belli olmaması, çocuğun eşler arasındaki
mücadelede ortada kalması ciddi sorun teşkil
etmektedir. Uzun davaların
bir başka mahsuru da
geçim kaynağı olmayan kadınların nafaka almadan
bu süreç boyunca maddi sıkıntı yaşamasıdır.
Şiddetin yaşandığı evliliklerde, boşanma süresinin
uzaması ile kadının her türlü şiddet biçimine daha
fazla maruz kalması sözkonusu olabilmektedir.
Çekişmeli boşanmalarda, çoğu kanun uygulayıcı
için ideal olan 2- 3 celse ve 6 - 12 ayı geçmeyen
mahkeme süresidir.