90
İlk dönem nesir türü
Upanishad metinlerinde Atman, ferdi bilinç prensibi;
Brahman ise evrenin şahıs üstü temeli olarak görülür. Zamanla bu fark giderilir ve
ikisi de özdeş olarak kabul görür. Bu anlamda çokluktan söz edilemez. Vedalar’da
yer almayan bu anlayış Upanishadlar’ın genelinde hâkim olan bir düşüncedir.
205
Bu
düşünceyi dillendiren meşhur deyişlerden biri olan “tat tvam asi” (Sen O’sun) ibaresi
birçok yerde tekrar tekrar zikredilir. Dolayısıyla Rig Veda’da yer alan aşkın tanrı
anlayışı, Upanishadlar’da ‘içkin bir tanrı anlayışı’ şeklinde görülür.
206
Bu metinlerde kendisi aracılığıyla görülen, işitilen, koklanan, konuşulan, acı
tatlı ayırt edilen Öz (Atman), başta Brahman ile bir tutulur. Atman’ın Brahman,
İndra, Pracapati ve diğer bütün tanrıları kapsadığı ifade edilir.
207
Böylece kremada
bulunan
yağ benzetmesiyle, Atman’ın her canlının içine yayıldığı vurgulanır.
208
Bu
tür benzetmelerle Upanishad felsefesinin temeli olan Atman-Brahman özdeşliği
ortaya konulur.
Upanishadlar’da Brahman ve Atman’ın tek gerçek olduğu vurgulanırken
önceki dönem düşüncelerinden uzaklaşılmaz. Nitekim eski devir inançlarında da
Brahman’ın tek gerçek olduğu fikri merkezidir. Örneğin “Varlık (Sat) ve Yokluk
(Asat) O’dur.
209
Brahman, Pracapati’dir (Yaratılışın Efendisi), Rudra’dır, Vishnu’dur
(Kaplayan), Hiranyagarbha’dır (Altın Tohum), Vişvasric’dir (Her şeyin yaratıcısı),
Savitri’dir (Canlandıran), Davitri’dir (Yaratıcı), İndra’dır, İndu’dur (Ay). Brahman
ısı verir, ateşle kaplı altından bir toptur.”
210
Bu nitelendirmeler Brahman’ın diğer
205
S. Dasgupta,
A History of Indian Philosophy, I/47-48.
206
Radhakrishnan, Indian Philosophy, I/169.
207
Aitareya, Upanishad, III, V, 3.
208
Şvetaşvatara Upanishad, I, 16.
209
Mundaha Upanishad, II, 2,1
210
Maitri Upanishad, VI, 8; Veda dönemi ilahlarıyla sonraki dönem Upanishad tanrılarılarının aslında
hep “O” (Brahma) olduğu, bunlar arasında bir uzlaşılmaya gidildiği fikri, Şvetaşvatara Upanishad, IV,
2’de geçen şu ifadelerle de desteklenir. “Tanrı Agni’dir, Aditya’dır, Vayu’dur, Ay’dır. O kuşkusuz
saftır. O Brahma’dır, Sular’dır, Pracapati’dir”.
91
tanrılarla aynı kategoride değerlendirildiğini gösterir. Böylece önceki dönem
anlayışları da
kabul edilerek, tanrı tasavvuru tek çatı altında birleştirilmeye çalışılır.
Böyle bir yaklaşım ilk anda gelebilecek tepkileri bir ölçüde kırma ve eski anlayışı
yavaş yavaş terketme yöntemi olarak dikkat çeker. Zira sonraki dönem
Upanishadlar’da bütün tanrıların devre dışı bırakılarak Atman-Brahman özdeşliğinin
ön plana çıktığı görülür.
İlk dönem Upanishadar’da Veda dönemine ait Tanrı isimleri yer alır. Bu
metinlerde Veda tanrılarının üstün özelliklerine, tabiata ait birçok tanrıya ve onlara
yapılan dualara yer verilir. Bu durum ilk dönem Upanishadlar’da çok tanrıcılık
fikrinin yer aldığını göstermektedir. Ancak daha sonraki dönemde ve
Upanishadlar’ın genelinde tek yüce Varlık olarak Brahman’ın ön plana çıkması ve
diğer tanrılardan ayrı bir konumda tutulması Upanishad
metinlerinde çok
tanrıcılıktan tek tanrıcılık anlayışına geçiş olduğunu göstermektedir.
Upanishadlar’a göre ruhun kurtuluşu Tanrı’yı bilmeye bağlıdır. Çünkü
tutkuları yüzünden dünyevi işlere bağlı olan Atman (ruh), Tanrıyı idrak etmeden
gerçeği göremez. Ruh ancak Tanrı’yı bilerek kendini saran bütün bağlardan
kurtulabilir ve bunun sonucunda nihai huzura kavuşabilir. Tanrı değişken olmadığı
gibi ölümlü de değildir. Değişken olanı ve ruhu Tanrı yönetir. Düşüncesini Tanrı’ya
yoğunlaştıran, onunla birlik olur ve ona karışır.
211
Kişinin nihai kurtuluşu elde etmesi
için Brahman ile birleşmesi gerekir. Bunun yolu da bireyin içindeki öz ile aşkın
varlık olan Brahman arasındaki bağı kurabilmesidir. Bu bağ, Atman’ın ve
Brahman’ın niteliklerinin bilinmesi ve içselleştirilmesi sonucunda kurulabilir.
211
Şvetaşvatara Upanishad, I, 8;10.
92
Upanishad
düşüncesine göre bedendeki bireysel Brahman (Atman) ve
evrensel Brahman’ın görülebilmesi için Om hecesinin yardımına ihtiyaç duyulur. Bu
anlamda bir kimse kendi
bedenini alt sürtme çubuğu, Om hecesini de üst sürtme
çubuğu olarak kullanır ve bu iki çubuk arasındaki sürtmeyi, meditasyon (derin
düşünme) uygulayarak gerçekleştirirse, sürtme sonucu ateş kıvılcımının çıkması gibi,
Tanrı’yı görür.
212
Upanishadlar’da anlatılan Brahma tasvirlerine bakıldığında, Brahman’ın
aşkın ve içkin olmak üzere iki yönü dikkat çeker. Nitekim her iki Brahman arasında
bir çelişki yoktur. Çünkü Brahman Tek’dir ve bir ikincisi olmayandır. Brahman,
aşkınlık durumuna veya görünüşüne göre ele alınarak incelenebilir. Buna göre
Upanishadlar, Aşkın Brahman’ı anlatırken ispatlanabilecek söylemlerden arındırmak
maksadi ile onun bilinen her şeyden tamamen farklı olduğunu ortaya koyar. Örneğin
Upanishadlar’da şu ifadeler yer alır:
“Bu ikilik içermeyen Brahman hareket etmediği
halde düşünceden bile daha hızlıdır. Yerinde durduğu halde gezinir. Bir atomdan
daha küçük, en büyükten daha büyüktür”.
213
Bu şekilde Upanishadlar, Brahman’ın
gerçek manada idrak edilmesinin hayatın en yüce anlamı olduğunu ifade eder.
Aşkın Brahman mekân, zaman ve nedensellik gibi tüm sınırlayıcı
niteliklerden uzaktır. “
O, sınırsızdır, doğmamıştır, ne yorumlanabilir ne de
kavranabilir.” Kalpteki bu özün (Brahman) hem en küçük hem de en büyük varlık
olduğu “
kalpteki öz, bir pirinç tanesinden, bir arpa tanesinden, bir hardal
çekirdeğinden daha küçüktür. Yine o yeryüzünden, hava boşluğundan, gökyüzünden,
bütün dünyalardan daha büyüktür”
214
ifadeleri ile belirtilir.
212
Şvetaşvatara upanishad, I, 9;14.
213
İsa Upanishad, 4-5.
214
Çhandokya upanishad, III, XIV, 3.