Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması
147
aşamalı oluşumuna dair fikirlerinin, gelecekteki psikoloji bi-
limini belirleyeceğini düşündüğünü de ekledi.
335
Ancak tüm
bunlara rağmen Darwin’in, Evrim Teorisi’ni Spencer’a daya-
narak oluşturduğunu söylemek hatalı olur. Her ne kadar can-
lıların evrim geçirdiğini Spencer daha önce söylemiş olsa da
(1852), Darwin araştırmacılarının hemen hepsi, o dönemde,
Darwin’in canlıların evrim geçirdiğine dair kanaatini oluş-
turduğu görüşündedirler. Ama her iki düşünürün birbirinden
alıntıları ve birinin kullandığı kavramı sonra diğerinin de kul-
lanması karşılıklı etkinin açık bir delilidir.
Spencer’ın günümüzdeki şöhretinin en önemli sebebi, ge-
nel evrimsel felsefesinden ve biyoloji alanındaki yaklaşımın-
dan ziyade, Evrim Teorisi’ni sosyoloji ve ahlak alanına uygula-
masını ifade eden ‘Sosyal Darwinizm’ diye anılan görüşüdür.
Buna göre, doğadaki evrimsel süreçten insanlar ve toplum-
lar için reçeteler çıkartılır. Kitabın dinlerle ilgili ilerdeki bö-
lümünde, Evrim Teorisi’nin ahlak ve sosyoloji alanına taşın-
ması ile ilgili konu işlenecektir.
YENİ-DARWİNİZM
VE GENETİĞİN ÖNEM KAZANMASI
Günümüzde Evrim Teorisi veya Darwinizm denince akla
gelen biyolojik teori, temelde Darwin’in ‘doğal seleksiyon’
fikriyle genetikteki gelişmelerin bir sentezidir ki bu yakla-
şım Yeni-Darwinizm (Neo-Darwinizm) olarak da anılır. Yeni-
Darwinizm’in kurucularından biri olarak gösterilen Theodo-
sius Dobzhansky, Yeni-Darwinizm ismi yerine sentetik teori
(synthetic theory) ve evrimin biyolojik teorisi (biological theory
of evolution
) demeyi tercih ettiğini; çünkü biyolojinin genetik,
sistematik, karşılaştırmalı morfoloji, fosilbilim, embriyoloji,
335 Charles Darwin, Türlerin Kökeni, çev: Öner Ünalan, Onur Yayınları, Ankara,
(1996), s. 550.
Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
148
ekoloji dallarının da konuyla ilgili olduğunu söylemektedir.
336
Birçok kişinin modern sentez (modern synthesis) veya evrimci
sentez ( evolutionary synthesis) deyimleriyle kastettiği de en
temelde Darwinizm’in genetikle birleştirilmiş halidir.
337
Ev-
rim çalışan biyologlar arasında ‘doğal seleksiyon’u tamamen
ön plana çıkartan seleksiyoncu (selectionism) kanada karşılık
(bunlar genetik değişikliklere çok vurgu yapmaz), seleksiyona
aşağı yukarı hiçbir önem atfetmeyen ‘moleküler evrimin nöt-
ral teorisi’nin savunucuları (neutral theory of molecular evo-
lution
) da vardır.
338
Genel eğilim ise doğal seleksiyon ile mu-
tasyonu (genetik değişiklikleri) birleştiren bir Evrim Teorisi’ni
savunmaktır.
Her ne kadar Dobzhansky’nin dediği gibi ‘Yeni-Darwinizm’
veya ‘sentetik teori’ biyolojinin birçok alanıyla ilgili olsa da,
tüm bu alanlardaki bakış açısını değiştiren temel değişiklik
genetik alanıyla ilgilidir. Yeni-Darwinizm’in en önemli özel-
liği, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılamayacağı konu-
sundaki ortak kanaattir. Embriyoloji veya geçmiş dönem fo-
sillerinin incelenmesi üzerine yoğunlaşan Yeni-Darwinci, bir
Lamarkçı’dan farklı olarak, sonradan kazanılan özelliklerin
aktarılamayacağı kabulünden yola çıkarak embriyo gelişimini
veya fosiller arasındaki benzerliklerin değerlendirmesini ya-
par. Bu temel dışında, Yeni-Darwinci olarak adlandırılan pek
çok bilim insanı, birçok önemli konuda kendi aralarında anlaş-
mazlık içindedirler. Örneğin Edward O. Wilson ve onun gibi
düşünenler, genlerimizde kodlu biyolojik yapımızın, sosyolo-
jik yapımızı ve kültürümüzü oluşturduğu ile ilgili ‘sosyobiyo-
loji’ diye anılan yaklaşımı savunmaktadırlar.
339
Diğer yandan
336 Theodosius Dobzhansky, Evolution, Genetics and Man, s. 109-110.
337 Peter J. Bowler, Doğanın Öyküsü, s. 139.
338 Wen-Hsiung Li, Molecular Evolution, Sinnauer Associates Publishers, Massac-
husetts, (1997), s. 55.
339 Edward O. Wilson, Heredity, (ed: Michael Ruse, ‘Philosophy of Biology’ içinde)
Prentice Hall, New Jersey, (1989), s. 246-252.
Evrim Teorisi'nin Ortaya Konması
149
Stephen Jay Gould ve onun gibi düşünenler, ‘sosyobiyoloji’yi
kötü bir bilim olarak değerlendirmekte ve bu bilim dalının
masalsı anlatımlarla dolu olduğunu savunmaktadırlar.
340
Yeni-
Darwinizm’in genel eğilimi, canlılardaki değişimlerin genler-
deki ufak değişikliklerin (micro-mutation) birikmesiyle ger-
çekleştiğini iddia etmek üzere kuruludur. Buna karşı Niles
Eldredge, Stephen Jay Gould gibi Darwinci doğal seleksiyo-
nun temel belirleyici olduğunu kabul eden biyologlar ‘kesin-
tili denge’ (punctuated equilibrium) teorileriyle bu ana görüşe
karşı çıktılar.
341
Bu konuyu 3. bölümde inceleyeceğim.
Yeni-Darwinizm’de, birçok muhalif görüşün savunulma-
sına karşın, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılamayacağı
konusunda genel bir kanı vardır. Her ne kadar sonradan kaza-
nılan özelliklerin aktarılabileceğini hâlâ savunanlar olsa da,
bunlar Yeni-Darwinci çizginin tamamen dışında etkin olma-
yan çok küçük bir azınlıktır.
342
Darwin, ‘doğal seleksiyon’u
temel mekanizma olarak görmesine rağmen, sonradan kaza-
nılan özelliklerin aktarılabileceğini de savunuyordu. 1868 yı-
lında yazdığı ‘Evcilleşen Hayvanların ve Bitkilerin Çeşitle-
mesi
’ adlı kitabında kalıtım konusunda ‘pangenesis teorisi’ni
savundu. Bu görüşe göre vücudun tüm organlarından gelen
parçacıklar (gemmules) üreme organlarına geçiyordu. Böylece
dış çevreden etkilenen organların, bu değişiklikleri üreme or-
ganlarına aktarımını açıklayan bir teori oluşturuldu.
343
Haeckel
gibi Darwin’i takip eden birçok ünlü biyolog, sonradan kazanı-
lan özelliklerin aktarılabilmesine özel önem verip savundular.
340 Stephen Jay Gould, Sociobiology and The Theory of Natural Selection, 257-
269.
341 Niles Eldredge ve Stephen Jay Gould, Punctuated Equilibria: Alternative to
Phyletic Gradualism, (‘ Models in Paleobiology’ içinde) Freeman, San Francis-
co, (1972).
342 Mae-Wan Ho, Genetik Mühendisliği, çev: Emral Çakmak, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul, (1998).
343 Charles Darwin, The Variation of Animals and Plants Under Domestication,
ed: Mark Ridley, W. W. Norton and Company, New York, 1996, s. 142-174.
Dostları ilə paylaş: |