XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 3,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə140/179
tarix23.01.2018
ölçüsü3,79 Kb.
#22108
1   ...   136   137   138   139   140   141   142   143   ...   179

303 
 
Buna rağmen bu gibi ülkelerin toplumlarında tedirginlik (sinirli bir insan yapısı) söz 
konusu olup (insanların yüksek sesle bağırmaları veya el kol hareketleriyle konuş-
maları),  çok  sayıda  insan  stresli  bir  hayat  sürdürmektedir.  Güvensizlik  ortamına 
(konusuna) az puan verilmiş olan toplumlarda çok katı kurallara ihtiyaç olmadığı 
gibi  fazla  kuralada  ihtiyaç  yoktur.  Bu  toplumlarınmentalitesi  pragmatiktir  (olan 
sorunları  pratik  olarak  çözme  eğilimli).  Bu  toplum  tipinde  İnanç  konusunda  da 
hoşgörü olduğu gibi, toplumsal değerleri diğer toplumların değerleriyle kıyaslama 
yaparak  rasyonellik  söz  konusu  olmaktadır.  Fazla  duygusal  hareket  etmek,  bu 
toplumlarda pek karşılaşılan bir durum değildir, hatta sosyal alanda pek fazla kabul 
görmez.  Güvensizlik  faktörüyle  ilgili  olarak  farklı  ülkelerde  yapılan  puanlama,  o 
ülkelerdeki inanç (din) ile doğrudan ilişkilidir. Toplumdaki stres ve korku ortak bir 
temel olgu olarak toplumun realitesini oluşturmaktadır. Toplumsal stresin yüksek-
liği, o ülkelerde stres ile kalp sekteleri gibi sağlık sorunları ile orantılıdır: İnsanların 
duygularını  ifade  edemediği  düşük  stresli  görünen  toplumlarda  duygularını  ifade 
etmemelerinden  dolayı  kalp  ve  damar  hastalıklarının  daha  fazla  olduğu  ortaya 
çıkmıştır.  
Toplumdaki  güvensizlik  duygusu  birey  ile  kamu  yönetimi  arasındaki  ileti-
şimde çok önemli bir yer tutmaktadır. Güvensizlik faktörüne çok yüksek puan very-
len toplumlarda susturulmuş olan vatandaşlar, alanında uzman olan yönetime karşı 
aciz durumdadır. Bu sonuçlar yönetimdekilere ve de vatandaşlara sorulduğunda da 
doğrulanmıştır. Bu konumdaki vatandaşlar yönetimin davranışını değiştirme güçleri 
olmadığı gibi, ihtiyaçları da pek görülmemektedir.  
Yukarıdaki  verilerden  anlaşılabileceği  gibi,  korku  ve  baskının  bulunduğu 
toplumlarda bireyler arasındaki güvensizlik ve iletişimsizlik artmaktadır. Bir kısmı 
sessiz  (‘renksiz’)  olmayı  seçerken,  diğerlerinde  de  aşırı  uç  noktalarda  yer  alma 
ihtiyacı doğmaktadır. Bir toplumda üst düzeyde bir güvensizlik derecesi söz konusu 
ise,  bireyler  arası  güvensizlik  te  üst  düzeydedir. Toplumda  farklı  gruplar  arasında 
radikalleşme söz konusu oluyorsa, vatandaştaki güvensizlik duygusunun çok yüksek 
olduğunu söyleyebiliriz. Bu verilere dayanarak kültürün davranışa ve iletişime etkisi 
yadsınamaz.  
Hızlı gelişen Sanal İletişimin Kimlik oluşumuna etkisi 
İletişim  teknolojisinin  çok  hızlı  gelişmesiyle  iletişim  yöntemleri  de  hızla 
gelişmiştir.  Son  yarım  asırdailetişim  alanında  yaşanan  gelişmeler  son  üç  asırdaki 
gelişmelerden daha fazla olmuştur. Sanal dünyadaki milyarlarca insanın karşılıklı 
iletişimi, sanal kaynaklardan bilgi araştırması, ziyaret edilen web siteleri, gönderilen 
maillerin toplamı, sanal alanda okunan belgeler, dosyalanan / arşivlenen bilgiler gibi 
bilgi akışını düşündüğümüzde, göremediğimiz devasa büyüklükte bir sanal dünyanın 
varlığı  yadsınamaz  (Atabek,  2001).  Aynı  iletişim  araçlarını  kullanarak  sosyal 
yaşantılarını  organize  etmek  isteyen,  medyayı  sanal  alanda  takip  eden  ve  hatta 
yaşamlarını ekonomik açıdan sanal alandaki iletişim sayesinde idame ettiren, günlük 
alışverişini sanal yolla yapan milyonlarca insanın varlığı da düşünüldüğünde sanal 
iletişimin hacminin oldukça büyük boyutlara ulaştığınıkabullenmek durumundayız. 
Günümüzde akıllı telefonsuz hayatın bile olamayacağını düşünen milyonlarca insan 


304 
 
mevcuttur. Wikipedia’daki kitap/belge sayısı 4. 4. milyon kadardır. Şu anda 1. 3 mil-
yar kişinin Facebook ağına girdikleri görülmektedir (Schmid E. & Cohen J., 2013). 
Bu sanal dünyanın her geçen gün büyük bir hızlaçığ gibi büyüdüğünüde kabul etmek 
zorundayız.  Bu  sosyal  medya  ağına  girenlerin  bir  kısmı  haftada  rahatlıkla  30 
saatlerini harcamaktadırlar ve bunun sonucu olarak sosyal yaşamlarından izole olma 
tehlikesi oluşmaktadır. Çünkü sanal kimlikleriyle daha cesur iletişim sağlayan  bu 
insanlar  gerçek  dünyada  sosyal  becerilerini  kullanmakta  zorlanmakta  veya  sosyal 
ilişkilerini  idame  ettirmek  için  zaman  bulamamaktadırlar.  Böylelikle  hızlı  gelişen 
İletişim teknolojisi kimlik oluşumunu ve davranışlarını çok etkilemektedir. Çünkü 
sanal  iletişiminbir  otorite  tarafından  kontrol  edilemeyecek  olması,  sanal  ortamın 
özgürlükle  eşdeğer  algılanması  ve  içerik  açısından  genel  olarak  müdahale  kabul 
etmez bir konumdaolmasından dolayı, ortaya çıkabilecek sonuçları önceden hesapla-
mak mümkün değildir (Atabek, 2001). İnsanlar sanal alanda sınır tanımadan olumlu 
veya olumsuz bir şekilde istediklerini yazabilmektedir. Bu serbestlik sanal dünyanın 
tamamında söz konusu olduğundan, oluşan herhangi bir etkinin de bir anda geniş 
kitleleri etkileyecek boyutlara ulaşabileceği gözlenmektedir. Bir anlamda internet, 
kontrol edilemeyen en büyük sanal dünyayı oluşturmaktadır. Sanal iletişimin kim-
liğe olan etkisi ve bireyler arasındaki dünya çapındaki iletişim ağı, bir kıtayı hatta 
dünyanın tamamını, çok kısa bir sürede ve inanılmaz bir hızla etkileyebilmektedir. 
Kısacası iletişim teknolojisinin çok hızlı gelişmesinin sonucu olarak iletişim, yeni 
kuşakta davranış yöntemini etkilemektedir. Kısa sürede çok kişiyle iletişim sağlama 
(acelecilik) ve iletişim dili olarak kullanılan kodlamalar yüzünden iletişimde kirlilik 
söz konusu olmaktadır (Moreas, M. A., 2007). İletişimdeki gelişmeler sonucunda 
biri gerçek dünya, diğeri de sanal dünya olmak üzere iki farklı dünya içinde yaşa-
makta  olduğumuzu  kabullenmek  zorundayız.  Sanal  iletişim  teknolojisinin  bireyi 
kuşatması ve çocukların eğitiminde ailenin bireye etkisinin azalmasıyla birey, gerçek 
dünyanın  yanında  sanal  dünyada  kullanılan  ikinci  kimlik  oluşturabilmektedir. 
Birincisinde gerçek kimliğimiz, sanal dünyada ise sanal kimliğimizle yaşamaktayız 
(Mossberger, K., Tolbert, C. J. & R. S. McNeal, 2008). Sanal kimliğin farklı ol-
ması bazı vatandaşların hemen her alanda çok daha radikal hareket etmelerine neden 
olmaktadır. İletişimin yalnızca dil olmadığını bildiğimizden iletişim içinde olanların 
çok  iyi  bir  iletişim  sağladıklarına  inanmalarına  rağmen,  duyguları  ifade  eden  ve 
yazılı iletişimi destekleyen görsel nesnelerin yerine yaratılan yeni kodlamalar, ileti-
şimde istenilen derinliği verememektedir. Ayrıca birey hızlı yanıt verme dürtüsün-
den dolayı hızlı mesajlar göndermektedir. Bu durum genelde yeni kuşakta davranışı, 
araştırmacı  ruhunu  etkilemekte  olup,  kuşaklar  arası  etkileşimi  zorlaştırmaktadır. 
Plato yaklaşık 2500 yıl önce kuşaklararası çatışmalar dan söz etmiştir.  
Sanal dünyanın, gerçek dünyaya olumlu veya olumsuz bazı etkileri olacaktır. 
Sanal  kuşağın  öğrenme  yöntemi  klasik  kuşaktan  daha  farklıdır,  hatta  kendilerini 
multitask (aynı anda çok değişik etkinlikler yapabilmek) olarak görmektedirler ama 
konsantrasyonları  daha  azdır;  herhangi  bir  konuda  dikkatlerini  uzun  süre  tutama-
maktadırlar  ve  sıkılıp  başka  bir  konuya  geçmek  istemektedirler.  Hatta  yapılan 
araştırmalar sanal alanda eğitilen yeni kuşak çocukların zekâlarının doğal ortamda 
büyüyenlere karşı geride kaldığı söz konusudur. Çocukların iyi öğrenebilmeleri için 


Yüklə 3,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   136   137   138   139   140   141   142   143   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə