XəZƏr universiteti erciyes universiteti



Yüklə 3,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə139/179
tarix23.01.2018
ölçüsü3,79 Kb.
#22108
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   179

301 
 
Avrupa’da çok ilginç olan durum, 80’li yıllarda etnik-kültürel gurupların ilk planda 
inançlarını, kendi kimliklerinin korunması için en önemli güvence olarak görmüş 
olmalarıdır.  Yani  din,  dilden  daha  ön  planda  tutulmuştur.  Bu  durum,  gurupların 
kültürünün  (grup  kimliğinin)  inanç  etkisiyle  oluştuğu  bulguları  ile  örtüşmektedir. 
Yani günlük yaşantının organize edilmesinde 301ale  olan kültürün özellikle dinin 
etkisiyle oluşmakta olduğunu görmekteyiz. Müslüman olan bir vatandaşın kendini 
Müslüman  olarak  görmesi  ve  yaşantısını  Müslüman  olarak  sürdürmesi,  etnik  –ve 
ulusal kimliğini korumasından daha önemli olmuştur. Bu yaşam felsefesinin doğ-
rultusunda da farklı etnik-kültürel guruplara ait olan gençler, Müslümanlık eksenin-
de ortak bir kimlikle ‘yeni’ gurup olarak ortaya çıkmıştır. Bu guruba ait olan üyeler 
birbirlerine karşı hoşgörülü ve sadıktırlar (Hendriks, 1981). Çok kültürlü bir toplum-
da ortak bazı noktalarda birbirini bulan ve yeni gurup oluşturan (farklı etnik-kültürel 
guruplardan gelmiş olan) azınlıklar 301ale  sınıfa karşı aynı yöntemle tepki yapma 
durumuna girmektedir. Ortak yeni gurupta bir araya gelen bireyler, ortak değerler ve 
adetler kabullenip yeni alt kültür olarak çok kültürlü toplumda yerlerini almaktadır.  
Çok kültürlü ortamda büyüyen gençler, davranışlarının, ait olarak gördükleri 
toplum tarafından beğenilmemesi, ait oldukları etnik-kültürel gurubun istediği gibi 
‘’başarılı’’  olmamaları  veya  layık  bir  gurup  temsilcisi  (reprezentatif)  olmamala-
rından  dolayı,  dışlanmakta  ve  301ale  n301tive  gruplara  (bazen  aşırı  farklılıklar 
gösteren) yaklaşmaktadırlar. Bu bireylerin etnik grup üyesi olarak, içinde yaşadıkları 
dominant  toplum  tarafından  da  dışlanmaları  durumu  da  söz  konusu  olabilecektir. 
Böyle  bir  durumda  her  iki  grup  tarafından  (ait  oldukları  ve  dominant)  dışlanan 
gençler (Gardner, 1987) (Tussen 301ale n Schip = ‘Rıhtım ile Vapur arasında sıkışıp 
kalmak’),  toplumda  sağlıklı  bir  şekilde  yerlerini  alamayacaklardır.  Kendi  gurubu 
tarafından dışlanan gençlerin başka bir kısmı da dominant grup içinde asimile olmak 
durumunda  kalabilecektir.  Bunların  dışında,  kendi  isteğiyle  de  dominant  gurubun 
üyesi olmak isteyen bireyler bulunacaktır.  
Birden çok kültürle büyüyen bir genç sözü edilen kültürler arasında başarılı 
bir iletişim köprüsü kurma becerilerine sahipse, o bireyin ancak o zaman başarılı 
olduğu söylenebilir. Kısacası çok kültürlü bir toplumda başarılı olmanın önemli bir 
şartı;  bir  yandan  ait  olduğu  grubun  kültürüne  iyi  bir  düzeyde  sahip  olmak,  diğer 
yandan  ise  bireyin içinde yaşamakta  olduğu  dominant (baskın)  kültürü  de (dil ve 
kültürü) iyi tanımaktır.  
Çok kültürlü bir toplumda büyüyen bir bireyin kimliğinin oluşumuna bakıl-
dığında, birey kimliği başlangıçta aile içindeki değerlerle oluşurken, aile dışındaki 
etkileşimle de sosyalleşme süreci devam eder. Birey, aileden aldığı değerleri dış dün-
yaya taşırken farklı kültürel değerlere sahip olan bir bireyle iletişim  sağladığında, 
her iki bireyin sahip oldukları değerlerin kodlaması ve yorumlanmasında farklılık 
olacağından, iletişim zorlaşabilecek olup yanlış anlamalar, önyargılar hatta kişilera-
rası çatışmalar söz konusu olabilecektir. Birden fazla kültürü barındıran toplumlarda 
çok  rahat  iletişim  sağlayabilen  bireyler,  sözü  edilen  farklı  kültürlerdeki  gelenek, 
görenek (örf ve adetlere) sahip olup, onları karşı tarafın anlayabileceği bir şekilde 
kodlayabilen  ve  geri  dönütü  de  karşı  tarafın  düşündüğü  gibi  yorumlayabilen 
insanlardır. Kültürlerarası iletişimde başarılı olabilmek için karşı tarafın kültürünü 


302 
 
anlamak ve empati sahibi olmak söz konusudur ( Dökmen, 2012).  
Kültürün  Kimliğe  etkisi  ve  Dünya  genelinde  ‘Kültürlerarası’  iletişim 
üzerine bir araştırma 
Culture’s Consequences (‘Interculturele’ communicatie- Mondiaal) 
Çok kültürlü toplumlar arasında dünya genelinde karşılaştırma yapıldığında, 
bazı etnik-kültürel gurupların, hangi ülkede yaşıyor olursa olsun, hemen hemen her 
zaman ortak (aynı) özellikleri ortaya koyduklarını görmekteyiz. Bunun da sonucu 
olarak çok farklı olan, hatta birbirleriyle hiç ilgisi olmayan ülkelerin toplumlarında 
birbirine  çok  benzeyen  toplumsal  olaylara  şahit  olmaktayız.  Bunun  nedeni,  söz 
konusu ortak kültüre sahip topluluğun kültürünün derinliklerindeki ortak paydadır 
(Hofstede,  1986).  Hofstede,  Amerikada  1980  yılında  yayınlanmış  olan  ‘Culture’s 
Consequences’  kitabında  40  farklı  ülkenin  toplumlarında  hologeistisch  (dünya 
çapında) adı verilen araştırma sonuçlarını ortaya koymuştur. Sözü edilen bu araş-
tırma, IBM firmasının farklı ülkelerdeki yerel çalışanları arasında, kültürel değerler 
(alışkanlık, örf ve adet) üzerine yapılan çalışmanın bir bölümünü oluşturmaktadır: 
örneğin elemanlar arasında sağlıklı bir rekabetin firma için yararlı olup olmadığı ve 
firmadaki iyi bir şefin birçok konuyla ilgili olarak elemanlarına danışarak karar verip 
vermemesi gibi sorular sorulmuştur. Bu araştırma kapsamında toplam olarak yüz bin 
adet  soru  hazırlanmıştır.  Soru  sorulan  IBM  elemanları  aynı  kurumda  çalışmakta 
olmalarına rağmen, verilen cevaplara bakıldığında aynı milliyetten olan insanların 
cevaplarının birbirine benzediği açık bir şekilde görülmüştür. Bu durum araştırma 
süresince  defalarca  tekrar  etmiştir.  Farklı  ülkelerin  kültürlerinden  gelmiş  olan 
insanların  verdikleri  cevaplar  dört  ayrı  boyuttan  incelenmiştir:  İnsanlar  kendi 
ülkelerinde  yetki  ve  sosyal  eşitsizliğe  karşı  nasıl  hareket  ediyorlardı,  güvensiz 
ortamda nasıl hareket etmektedirler, bireyin gruba karşı davranışları nasıldır ve 
cinsiyetler arasındaki görev bölümü nasıldır.  
Farklı ülkelerden gelmiş olan elemanlara, IBM verilerine göre, sözü edilen bu 
dört  boyut  çerçevesinde  puan  verilmiştir.  Elde  edilen  veriler  daha  sonra  başka 
alanlardaki  verilerle  karşılaştırılmıştır:  her  elemanın  vatandaşı  olduğu  ülkenin 
ekonomik durumu ( kişi başına düşen milli gelir, coğrafi, politik, inanç, hukuk, sağlık 
ve sosyal durumu) sorulara verilen yanıtlarla karşılaştırılmıştır. IBM verileri ayrıca 
o  ülkenin  öğrencilerinin  ortalama  durumu  ve  toplumun  ortalama  seviyesiyle 
karşılaştırılmıştır. Bu çalışma yöntemiyle çok farklı ülkelerdeki farklı durumlar, aynı 
kategoriler altında ifade edilebilmiştir.  
Yukarda  sözünü  ettiğimiz  dört  boyuttan  biri,  Amerikalı  örgüt  sosyologu 
James  G.  March’ın  tabiriyle  ‘güvensiz  ortamdan  kaçma’  (Uncertainty  Avoidan-
ce)dır. Bu boyut altında insanların karmaşık durumlarda ve gözle görülen bir düzenin 
bulunmadığı toplumlarda, hangi düzeyde korku içinde yaşadıklarını ortaya koymak 
içindir:  örneğin  yabancı  insanlarla  tanışmak,  bize  çok  ters  düşen  hareketler  veya 
başkalarının bizim düşüncelerimize ters düşen düşünceleri. Korkunun hâkim olduğu 
toplumlarda ‘ farklı olan şeyler tehlikelidir’ duygusu hâkimdir(sözü edilen bu değer 
yargısına  araştırmada  çok  yüksek  puan  verilmiştir).  Bu  gibi  ülkelerde  toplum 
içindeki  düzensizlik  (kuralsızlık)  daha  sıkı  yasalarla  kontrol  altına  alınmaya 
çalışılmaktadır. Çok katı kurallar ve inanç, çok güçlü bir şekilde ortaya çıkmaktadır. 


Yüklə 3,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   135   136   137   138   139   140   141   142   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə