KİNDÎ’DE NEFS, BEDEN VE
KÖTÜLÜK
115
rek der ki: Bir kimsenin şehvet gücü kendisine üstün gelerek
gayesi ve bütün çabası şehvetini tatmine etmek olursa, o kim-
se domuza benzer; öfke gücü üstün gelen ise köpeğe benzer;
kime ki akli nefis gücü üstün gelir, düşünce ve ayırt etmeyi,
varlığın hakikatini bilme ve ilmin derinliklerini araştırmayı
alışkanlık haline getirirse o kimse, şanı yüce Yaratıcı’ya ya-
kın benzerlikte faziletli bir insan olur.
13
Kindî’nin, güçleri ayrıntılarıyla
ortaya koyduğu bu pasajda, o, ilk pasaj-
dan farklı olarak ilk cümlede, “nefs” yerine “akli güç” tabirini kullanmıştır.
Bu çerçevede Kindî, birinci cümlede, “akli gücü”, öfke ve şehvet gücüyle
birlikte güçlerden bir “güç” olarak ele alırken ve bu cümle bağlamında
“akli gücün” nispeti kapalı iken, ikinci cümlede, “
Kime ki akli nefis ücü
üstün elir ” ifadesinde “akli güç” nefs’e nispet edilmiştir. İlk cümledeki
benzetmelere bakıldığında, domuz ve köpeğin Duyulur Kozmos’a, mele-
ğin ise Akli Kozmos’a ait olması, Kindî’nin bu cümlede “akli gücü” nefs
ile ilişkilendirdiğine yorulabilir;
zira melek, ilahi ve ruhani bir varlıktır. Bu
benzetmede, şayet Duyulur Kozmos’tan bir örnekleme yapılmış olsaydı, o
zaman Kindî’nin ilk cümledeki “akli güç”ten bedene ait bir kuvveden bah-
settiğini söylememiz mümkün olabilirdi. Böyle olmadığına göre, ilk cüm-
ledeki “akli güç” ile ikinci cümledeki “akli nefs gücü” aynı anlama gelen
farklı ifadelerdir ve her ikisi de bu gücün nefs’e yönelik bir güç olduğuna
vurgu yapmaktadır. O zaman, “akli güç” nefs ile ilişkili iken, “akli güç”
dışındaki öfke ve şehvet güçleri nefs ile değil beden ile ilişkilidir. Ancak
pasajda, bu kuvvelerin “insandaki kuvveler” şeklinde bir bütün olarak ele
alındığı göz
önünde bulundurulduğunda, öfke ve şehevî kuvvelerini de
“akli güç”ün bağlı olduğu nefs ile ilişkilendirmek mümkündür. Zira aşağı-
da görüleceği üzere Pisagor üzerinden yapılan açıklamalarda “akli nefs”in
kirlenmesine veya paslanmasına vurgu yapılması, bu hususu desteklemek-
tedir. Bu da konunun bir başka veçhesidir.
. Kindî nin Nefs ile lgili isagor zerinden Yaptığı eğerlendir-
meler
Kindî’nin, öfke ve şehvet güçlerini bedene ait güçler olarak görmesinin
ve “akli nefs”i nefs ile özdeşleştirmesinin onun kendisine özgü yaklaşımı
olduğu her ne kadar Uysal tarafından belirtilmiş olsa da
14
öfke ve şehvet
güçlerinin nefs’in irrasyonel yönüyle ilişkilendirilmemesi,
konunun iza-
hında Kindî’nin tereddütler yaşadığına yorulabilir. Nitekim onun Pisagor
üzerinden yaptığı açıklamalarda nefs’in paslanması ve kirlenmesi örneğini
13
Kindî,
Felsefi Risâleler, 244.
14
Enver Uysal, “Kindî ve Fârâbî’de Akıl ve Nefs Kavramlarının Ahlâkî İçeriği”,
lu-
da niversitesi İlâhiyat Fakültesi 13, sy. 2 (2004): 151.
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
116
vermesi ve “akli nefs”i bu örnekle birlikte ele alması, “akli nefs”in aklilik
özelliğini kaybettiğine işaret etmektedir:
Pisagor demiş ki: Eğer nefis bedenle beraberken- şehevi ar-
zuları terk eder, kirlerden temizlenir, varlığın
hakikatini bil-
me konusunda çok düşünür ve araştırırsa, gerçekten o, par-
laklık kazanır ve Yaratıcı’nın nurundan bir suretle (form)
birleşir; temizlik sonucunda kazanmış olduğu parlaklık sebe-
biyle tıpkı maddî nesnelerin görüntüsünün parlayan aynada
belirmesi gibi, varlığın bütün sureti ve bilgisi nefiste belirir.
İşte nefis de böyledir; çünkü ayna paslı olursa hiçbir şeyin
sureti onda asla belirmez; pas giderilince bütün suretler orta-
ya çıkar.
Akli nefis de böyledir, paslı ve kirli ise son derece
cahil demektir; dolayısıyla onda bilgi formları ortaya çıkmaz,
fakat temizlenip arınınca parlar. O zaman bütünüyle varlığa
ait bilgi formları onda belirir. Nefsin safiyeti, kirden temizle-
nip bilgi kazanmasıyla olur; onun varlığı bilmesi, temiz ve
parlak oluşuna bağlıdır.
15
Bu pasajda, Kindî’nin farklı bir aşamaya geçtiği,
Pisagor üzerinden tahir
olan “akli nefs”in aklilik özelliğini kaybetmeden kirlenebileceğine vurgu
yaptığı görülmektedir. Burada, “akli nefs”in paslı ve kirli olması hasebiyle
cehaletle vasıflanması, cehaletin kötü bir durum olduğu göz önünde bulun-
durulduğunda, söz konusu “akli nefs”in diğer olumsuz güçler gibi insanı
kötülüğe sürükleyen bir güç olduğu düşüncesini akla getirmektedir. Zira
bilgi formlarının ve varlığa ait bilginin ortaya çıkmasında etmen olan “akli
nefs”in safiyetini kaybetmesinden dolayı insanın bilgi formlarına ve varlı-
ğa ait bilgiye uluşamaması, bu hususu teyit etmektedir. Bu durumda Kindî
zaviyesinden bakıldığında, bilgi formlarına ve varlığa ait bilgiye ulaşama-
yan insanın kötülüğe meyilli bir varlık olacağı öngörülebilir. Bu da konu-
nun başka bir veçhesidir.
V. Her ç eğerlendirme Arasındaki Mukayese
Buraya kadar Kindî’nin Nefs-Beden-Kötülük
ilişkisi çerçevesinde üç
farklı yaklaşım sergilediğini görmüş olduk. Buna göre, birinci yaklaşım,
Kindî’nin kendi özgün yaklaşımı olan ve ilk pasajda vurgulanan “en-nefs”
anlayışıdır. İkinci yaklaşım, Kindî’nin Platon üzerinden kadim geleneğin
izinde kuvve-i gadabiyye, kuvve-i şehvaniyye ve kuvve-i akliyye çerçeve-
sinde vurguladığı “akli nefs” veya “akli güç” yaklaşımıdır. Üçüncü yakla-
şım ise, ikinci yaklaşımda vurgulanan “akli nefs”in kirlenmesi hadisesidir.
Şimdi bu üç yaklaşım üzerinden dört farklı mukayese yapmamız mümkün-
dür.
15
Kindî,
Felsefi Risâleler, 245.