DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
110
Giriș
I
slâm felsefesinin ilk öncüsü olan ve tercü-
me hareketinin ilk dönemlerinde önemli
görevler üstlenen Kindî, tercüme faaliyet-
lerinin yanı sıra hem kadim felsefi geleneğe katkı
sağlayan hem de haleflerine örneklik teşkil eden
risaleler kaleme almıştır. Bu risalelerden biri de
Kindî’nin nefs konusunu detaylı bir şekilde ele
aldığı “ Risale fi’n-Nefs Nefs akkında Risale”dir.
Kindî’nin kendisi her ne kadar bir dayanak göster-
miş olmasa da ilk pasajları itibariyle Es l cyâ
bağlamında kaleme alındığını düşündüğümüz ri-
salede, o, nefs ile ilgili kendi özgün düşüncelerini
ortaya koyduğu gibi, Aristo, Platon ve Pisagor
gibi filozofların nefs ile ilgili genel değerlendir-
melerine de geniş yer vermiştir. Yine Kindî’nin
“ Fi’n-Nefs Muhtasar eciz” risalesi, nefs üzerine
antik Yunan filozoflarının görüşleri doğrultusunda
kaleme alınmış bir risaledir.
Bu risalelere şöyle bir göz atıldığında, Kin-
dî’nin, ilk etapta İslâm felsefesinde eklektizmi ilk
gerçekleştiren ve slâm felsefesi öncesinde var
olan eklektik felsefi geleneği devam ettiren bir fi-
lozof olduğu söylenebilir. Zira kendisinin bizzat
tercümesinde komisyon başkanlığı yaptığı Es l -
cyâ’ya bakıldığı zaman, orada da benzer şekilde
Empedokles, Platon ve Pisagor gibi filozofların
nefs ile ilgili görüşlerine yer verildiği görülmekte-
dir. Kindî, kendisinden önce var olan bu eklektik
geleneği devam ettirmiş; eserlerinde, kendi özgün
felsefi düşüncelerinin yanı sıra bu filozofların gö-
rüşlerine de yer vermiştir.
1
Belirtmek gerekir ki Kindî’nin, nefs konusunu
Pisagor, Platon ve Aristo
2
gibi filozofların görüş-
1
Es l cyâ, Birinci Mimer, Abdurrahman Bedevi, E utin
inde’l Arab içinde , (Kahire: Mektebetü’n Nehdati’l
Mısriyye, 1955) 23, 24; Yine nefs’in akli, gadabi ve şeh-
vani şeklinde üç kısma ayrılması, Platon’un Rebuplic
439d’de yer aldığı gibi, Es l cyâ’da da geçmektedir
(bk. Es l cyâ, İkinci Mimer, 42, 43).
2
Bu makalede Pisagor ve Platon’un görüşleri üzerinde
durulmaktadır.
KİNDÎ’DE NEFS, BEDEN VE KÖTÜLÜK
111
leri üzerinden ele alması, risalelerinde sadece belli başlı filozofların görüş-
lerine yer vermesi şeklinde anlaşılmamalıdır. Risalelerde filozofların açık-
lamalarına geniş yer verilmesi, bu görüşlerin Kindî’nin bizzat kendisinin
kabul ettiği görüşler olarak da değer görmesini sağlamalıdır. Zira Kindî,
-kanaatimizce- konuyla ilgili kendisinden önce zaten söylenmiş olan bu
sözler üzerine bir görüş serdetmenin gereksiz olduğunu düşünerek filozof-
ların fikriyatına yer vermekle yetinmiş, tekrara girişmemiştir. Dolayısıyla
Kindî’nin nefs görüşüne ilişkin bütüncül bir değerlendirme, risalelerde adı
geçen filozofların görüşleri üzerinden yapılabilir.
Kindî, nefs ile ilgili filozofların görüşlerini ele alırken, bu görüşleri bir
düzen ve tertip içerisinde, külliden cüz’iye giden bir yöntemle ortaya koy-
muştur. Örneğin, Kindî, nefs’i ilk etapta külli boyutta ele almış, onun onto-
lojik olarak basit, cevheri itibariyle de ilahi ve ruhani olduğunu beyan et-
miştir. Daha sonra Platon üzerinden nefs konusunu değerlendiren Kindî,
burada, insan üzerinde etkin olan öfke, arzu ve akli güç ayrımları temelinde
“akli nefs’e” vurgu yapmıştır. O, son olarak, Pisagor üzerinden, söz konusu
“akli nefs”in kirlenebileceğine ve insan üzerindeki etkisinin zayıflayacağı-
na işaret etmiştir. Bu manada, özellikle “Risale fi’n-Nefs Nefs akkında
Risale” dikkatlice okunduğunda eserin kendi içerisinde kronolojik yakla-
şımla kaleme alındığı görülecektir.
Bu makalenin sınırlılığı, Kindî’nin nefs, beden ve insan üzerinde etkin
olan öfke ve şehevi güçler gibi olumsuz kuvveler ekseninde kötülük konu-
sunu ele almak olduğundan konu ile ilgili önem arz eden hususlar üzerine
yoğunlaşılmış, örneğin nefs’in bedenin ölümünden sonra ulaştığı konum
vb. diğer hususiyetlerine değinilmemiştir. Bu nedenle, Kindî’nin hem ken-
di özgün yaklaşımları hem de diğer filozoflar üzerinden yaptığı açıklama-
lar kronolojik çerçevede ele alınmıştır. Makalede, Kindî’nin sadece nefs’e
dair risalelerine değinilmemiştir. Bunların yanı sıra onun “ eş evher” ve
“ züntüyü enmenin areleri” gibi risalelerinden de yararlanılmıştır. Bu
kapsamda, Kindî’nin nefs, beden ve kötülük ile ilgili yaklaşımları üç başlık
altında değerlendirmeye tabi tutulmuş; bu başlıklar altında irdelenen konu-
lar dört başlık altında mukayese edilmiştir. Son olarak Kindî’nin “ züntü-
yü enmenin areleri” risalesi üzerinden akli ve duyusal istekler konusuna
değinilmiştir.
. Kindî nin Nefs ile lgili Kendi Özgün eğerlendirmeleri
Kindî açısından başta vurgulanması gereken en önemli husus, nefs’in;
basit, şerefli ve yetkin olması itibariyle cevherinin Yüce Yaratıcı’dan gel-
mesidir. Bu yönüyle nefs, cisimden bağımsız olduğu gibi ilahi ve ruhani
özelliklere sahiptir.
3
3
Kindî, Felsefi Risâleler, çev. Mahmut Kaya (İstanbul: Klasik Yayınları, 2002), 243;
DİYANET İLMÎ DERGİ
·
CİLT: 54
·
SAYI: 2
·
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2018
112
İmdi derim ki: Nefis, basit, şerefli ve yetKindîr; değerli bü-
yüktür. Güneş ışığının Güneş’ten gelmesi gibi, onun cevheri
de şanı yüce Yaratıcı’dan gelmektedir. Yapısının şerefli olu-
şundan ve bedende açığa çıkan arzu ve öfke güçlerine zıt bir
karaktere (tıba’) sahip bulunuşundan anlaşıldığı üzere bu ne-
fis, cisimden bağımsız, ona aykırı; cevheri de ilahi ve ruhani-
dir. Çünkü öfke gücü bazen insanı tahrik ederek çok kötü iş-
ler yapmaya sevk eder; fakat bu nefis ona karşı koyar ve
öfkenin yapmak istediğine engel olur veya tıpkı süvarilerin
sert başlı atı dizginle zaptettiği gibi, o da insanın kin ve inti-
kam duygusuna kapılmasını önler.
4
Kindî’nin nefs ile ilgili özgün düşüncelerini ortaya koyduğunu düşündü-
ğümüz bu pasajda, nefs’in şerefli, yetkin (kemal), cisimden ayrı ve ona zıt
bir varlık olduğuna vurgu yapılmıştır. Burada, nefs üzerinden bedenin ilahi
ve ruhani olmayan özelliğine dolaylı olarak işaret edilmesi, Kindî felsefe-
sinde bedenin ontolojik boyutta nefs’ten aşağı ve olumsuz niteliklere haiz
bir varlık olduğunu göstermektedir. Bu zaviyeden bakıldığında, Kindî’ye
göre, insan üzerinde etkili olan iki güç vardır: Bunlardan biri küllî boyu-
tuyla nefs, diğeri cüz’i boyutuyla bedendir. Nefs’in rolü, bedenin beden
olması itibariyle insan üzerinde arzu
5
ve öfke güçleriyle egemenliğini en-
gellemek, bu güçler vasıtasıyla insanın ulaşacağı kötülüklere mani olmak-
tır. Yine buradan dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır ki insanı olumsuz arzu-
lara, öfkeye, kin ve intikama sürükleyen nefs değildir, bedendir. Bu da,
öfke gücünün (kuvve-i gadabiyye), nefs’in bir parçası, kısmı yahut cüz’ü
olmadığını, tam aksine, onu harekete geçiren bedenin bir parçası, kısmı
yahut cüz’ü olduğunu göstermektedir. Nitekim öfke gücünün bu pasaj ek-
seninde nefs ile bir ilişkisi olmadığına göre, kuvve-i gadabiyye, kadim ge-
lenekten bu yana bilinenin aksine farklı bir boyuta evrilmektedir. Bu kuv-
ve, buradaki karşılığı ile nefs’in kısımlarından bir kısım olarak değer
bulmamakta, tam tersine bedene nispet edilmektedir. Zira metinde geçen,
“ edende a ı a ıkan arzu ve fke ü lerine zıt bir karaktere tıba’ sahip
bulunuşundan anlaşıldı ı üzere bu nefis, cisimden ba ımsız, ona aykırı
cevheri de ilahi ve ruhanidir ” ifadesinden de anlaşıldığı üzere, öfke ve
arzu güçleri beden ile ilişkilendirilmiştir, nefs ile değil. Nefs’in bu güçlerle
ontolojik zıtlığının bulunması, bu güçlerin nefs düzeyinde kuvve olmadık-
Es l cyâ’da da nefs’in cismani olmayan bedenden ayrık akli varlık olduğuna yönelik
benzer ifadeler yer almaktadır (bk. Es l cyâ, İkinci Mimer, 38, 39). Kindî’nin Tarif-
ler zerine risâlesinde ise nefs, Aristotelyen çerçevede; “Canlılık yeteneği bulunan
ve organı olan tabii bir cismin tamamlanmış hali” olarak tarif edilmiştir (bkz. Kindî,
Felsefi Risâleler, 185).
4
Kindî, Felsefi Risâleler, 243.
5
Arzu gücü risâlede “el kuvvetü’ş-şehvaniyye” olarak geçmektedir.
Dostları ilə paylaş: |