Monoteizm Hakkında Schmidt ile Pettazzoni Arasındaki Tartışma
139
etnologların keşfettikleri şeyin tarihsel anlamda bir monoteizm değil, bir
Yüce Varlık düşüncesi olduğuna ve bu düşüncenin gerçek monoteizm ile
özdeşleştirilmesinin yanlış olduğuna ve dolayısıyla da yanlış anlamalara
sebebiyet vereceğine dikkat çekmektedir. Böylece Pettazzoni‟ye göre
monoteizmin politeizmden sonra meydana geldiği kesinlik kazanmaktadır.
Ancak Pettazzoni, evrimci teorinin varsaydığı gibi monoteizmin
politeizmden türemediğine de dikkat çekmektedir. Madem monoteizm ne ilk
din şekli ne de politeizmden türemişse o hâlde bu fenomen nasıl meydana
gelmiştir? Bu soruya Pettazzoni‟nin verdiği cevap onun monoteizm
tanımlaması ile bire bir örtüşmektedir. Pettazzoni‟ye göre monoteizm, evrim
(evolution) sonucunda değil, devrim (revolution) sonucunda meydana
gelmiştir. Zira her monoteist dinin ortaya çıkışı, dini bir devrime bağlıdır.
108
Dio adlı eserinden otuz üç yıl sonra yayımlanan
L’onniscienza di
Dio‟nun önsözünde Pettazzoni,
109
Schmidt‟in “İlk Monoteizm” teorisinin
Tanrı hakkındaki teolojik spekülasyonları
antropolojik
verilerle
desteklemeyi ve böylece vahiy doktrinini bilim alanında ispat etmeyi
amaçladığını ifade etmektedir. İptidai monoteizm teorisinin bir belirsizlik ve
yanlışlığa dayandığı konusu üzerinde bir kez daha duran Pettazzoni‟ye göre
belirsizlik, vahşi halkların Yüce Tanrılar hakkındaki düşüncesine monoteizm
adını vermekten kaynaklanmaktadır. Yanlışlık ise en arkaik kültüre Eski
Ahit‟ten Yeni Ahit‟e geçerek Hıristiyanlık tarafından oluşturulan ve
dolayısıyla Batı uygarlığına ait olan Tanrı düşüncesini uygulamaktan ileri
gelmektedir. Somut tarihi gerçekliği içerisinde monoteizm, diğer bütün
tanrıları reddederek tek bir Tanrıya inanmayı ifade etmektedir. Pettazzoni,
bu durumun da politeizmi gerekli kıldığını ve dolayısıyla monoteizmin ilk
din şekli olamayacağını savunmaktadır. Ancak Pettazzoni, evrimci teorinin
yaptığı gibi monoteizmin tedrici ve kaçınılmaz biçimde politeizmden
türediği anlamına gelmediğine burada da dikkat çekmektedir.
110
108
Pettazzoni, a.g.e., s.9.
109
Bu önsöz, adı geçen kitap basılmadan önce “On the Attributes of God” başlığı ile müstakil bir
makale olarak yayımlanmıştır: Raffaele Pettazzoni, “On the Attributes of God,” Numen, 2:1/2
(1955), ss.1-27. Bu makale Fuat Aydın tarafından dilimize “Tanrının Sıfatları Üzerine” başlığı ile
çevrilerek yayımlanmıştır: Pettazzoni, Tanrı’ya Dair, ss.37-67.
110
Raffaele Pettazzoni,
The All-knowing God: Researches Into the Early Religion and Culture, (New
York: Arno Press, 1978), s.2. Pettazzoni‟nin adı geçen kitaba yazdığı önsöz, “On the Attributes of
God” başlığı ile müstakil bir makale olarak yayımlanmıştır: Raffaele Pettazzoni, “On the Attributes
of God,” Numen, 2:1/2 (1955), ss.1-27. Bu yazının Türkçe çevirisi: Pettazzoni, Tanrı’ya Dair, ss.37-
67.
140
Ramazan Adıbelli
Ömrünün sonlarına doğru yazdığı “The Supreme Being:
Phenomenological Structure and Historical Development” (Yüce Varlık:
Fenomenolojik Yapı ve Tarihsel Gelişim) başlıklı yazısında Pettazzoni,
Yüce Tanrının birçok farklı biçime sahip olduğunu ve Semavî Tanrının da
bunlardan sadece bir tanesi olduğunu ifade etmektedir. Pettazzoni‟ye göre
Yüce Varlık, temelde gökyüzünün mitik bir kişileştirilmesidir. Pettazzoni,
konumunun başlangıçtaki teorik temelinin herhangi bir değişime uğramadan
bu konudaki düşüncesinin geliştiğini ve artık Schmidt‟in Yüce Varlığın,
Semavî Varlığa indirgenemeyeceği yönündeki görüşünü kabul ettiğini
belirtmektedir.
111
Pettazzoni‟ye göre örneğin Çin tanrısı Tien, Moğol tanrısı
Tangri, Yunan tanrısı Zeus, Roma tanrısı Jupiter vs. gibi birçok Yüce
Varlık, birer Semavi Varlıktan oluşmaktadır ve bunlar da aynı zamanda
gökyüzünün mitolojik yönden kişileştirilmiş hâlini ifade etmektedir. Fakat bu
durum, Yüce Varlıkların hepsi için geçerli değildir. Zira Yüce Varlıkların
hepsi Semavî Tanrı değildir. Nitekim Pek çok topluluk için, Yüce Varlık,
semavî bir Baba değil, bir Toprak Anadır.
Pettazzoni, Semavî Tanrı ile Toprak Ana arasındaki temel ayrımı şu
şekilde izah etmektedir:
Gök Baba [inancının] arkasında uzun bir pastoral ataerkil uygarlık gele-
neği vardır. Toprak Ana [inancının] arkasında ise, uzun bir ziraî anaerkil
uygarlık geleneği yer almaktadır. Gök Baba, sürülerinin ürünleriyle yaşayan
göçebelerin tipik Yüce Varlığıdır. Sürüler meralarda yaşarlar; meralar ise
gökyüzünden yağan yağmura bağımlıdır. Toprak Ana, toprak ürünleriyle
yaşayan çiftçilere özgü Yüce Varlıktır. Tarım ve besicilikten çok daha önceki
zamanlarda Yüce Varlık, hayvanların Efendisi idi. Avcılıktaki başarı bu
Efendiye bağlı idi. Yüce Varlık anlayışında insan varoluşu için hayatî olan
nedenler her zaman rol oynamıştır. Yüce Varlık anlayışı, entelektüel
ihtiyaçlardan ziyade varoluşsal kaygılardan kaynaklanmaktadır (…)
Varoluşsal kaygı, Yüce Varlığın yapısındaki ortak temeldir; fakat bu yapı,
111
Raffaele Pettazzoni, “The Supreme Being: Phenomenological Structure and Historical
Development,” The History of Religions: Essays in Methodology, Mircea Eliade & Joseph M.
Kitagawa (eds.), http://www.religion-online.org/showchapter.asp?title=580&C=762, 15.05.2009.
Mircea Eliade ile Joseph M. Kitagawa‟nın editörlüğünü yaptığı bu kitabın Türkçe çevirisi: Dinler
Tarihinde Metodoloji Denemeleri, Din Bilimleri Yayınları, Konya 2003. Pettazzoni‟nin bu makalesi,
“Yüce Tanrı İnancının Fenomenolojik Yapısı ve Tarihsel Gelişimi” başlığı ile adı geçen çeviride yer
almaktadır (ss.73-80). Bu makalenin diğer bir çevirisi Fuat Aydın tarafından gerçekleştirilmiştir:
Raffaele Pettazzoni, “Yüce Varlık Düşüncesi,” çev. Fuat Aydın, Sakarya Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, 5 (2002), ss.139-146; aynı makalenin “Yüce Varlık: Fenomenolojik Yapı ve
Tarihsel Gelişim” başlığı ile yeniden yayımlandığı yer: Pettazzoni, Tanrı’ya Dair, ss.27-35.