75
ayan ve eşrafına hatt-ı şerif verilmiş, “Her sene Nevruz-ı Harzemşahi’de cümle
vilayet ayanı bu Balpınarına gelip üç ay hayme vü hergâhlarıyla gelsinler ve
hücrelerde meks edip ayş u işret etsinler.” Diye destur-ı şahi sadır olup ruhsat
verilmiştir. Bütün halk burada toplanarak bu mesire yerinde Süleyman Han’a dualar
ederek ruhunu yadederler.”
393
Evliya Çelebi, Balpınarı Yaylağında iki gün kalarak
burada çadır kurup zevk eylediğini belirtmektedir. “Bir büyük çınarın gövdesine
nevregân ile Karahisari tarzı celi hat ile oydum ki bu ağaç durdukça inşallah bu
yazıya bir şey olmaz” diye burada bir iz bıraktığını da bizlere iletmektedir.
394
Evliya Kuşadası’ndan ayrıldıktan sonra kıble tarafına yol alarak taşlık yollar
ve köylerden geçerek Çömlekçi Karyesine ulaşmıştır. Seyyahımızın belirttiğine göre
Üç yüz kiremit örtülü ev, yüz elli çömlekçi dükkânı, bir camii, bir hamamı olan bağlı
bahçeli zeamet köyüdür. Ayrıca Rum ve Frengistana Kuşadası’ndan giden bal, yağ,
pekmez testilerinin burada işlendiğini Evliya bizlere söylemektedir.
395
Çömlekçi Köyünden geçen Evliya yedi saat yolculuktan sonra Balat
Kalesi’ne ulaşmıştır. Balat kelimesi Latince veya Grekçe “palantium”dan türemiş bir
kelime olup “düzlük, taş döşeli zemin, taş yol, kaldırım, kaldırım taşı” anlamında
Arapçayada geçmiştir. Kelime, Medine’de Mescid’i Nebevi ile çarşı arasındaki taş
kaldırımlı düzlük alan için kullanıldığı gibi Suriye, Filistin, Anadolu, İspanya’da pek
çok yer bu adla kullanılmıştır. Anadolu’da özellikle batı bölgelerinde bu adı taşıyan
birçok yer bulunmaktadır. Aydın ilinin Söke Kazasına bağlı Akköy nahiyesinin bir
köyü olan Balat Büyük menderes nehrinin ağzı yakınında, vadinin güney kıyısında
denize 9 km. uzaklıkta bulunmaktadır.
Balat köyü tarihin eski çağlarında Ege
kıyılarının en işlek ticaret limanlarından biridir. Milet’in harabeleri üzerinde
kurulmuştur. Sahil hattı Büyük menderes nehrinin getirdiği kum ve çamurla dolmuş
ve değişikliğe uğramıştır. Sahil hattının milattan beş asır kadar evvel bugünkü
kıyıdan 20km. içeride olduğu tahmin edilmektedir. Ortaçağda Balat, Ayasuluğ şehri
ile birlikte Anadolu’dan getirilen her türlü mahsulatın adalara, Mısır’a ve İtalyan
limanlarına sevk edildiği ticari bir mevki olarak tanınıyordu. Balat Garp eserlerinde
393
Seyahatname, s.85
394
Seyahatname, s.85
395
Seyahatname, s.77
76
Palatiya ismi ile geçmektedir.
II. Bâyezid döneminde yapılan tahrirde Menteşe
Sancağının kazaları içinde geçmemektedir. 1530 yılında Balat Kazası toprak idaresi
bakımından has(Hassaha-i Padişah-ı Âlem-penâh, Hassaha-i Mahmud Çelebi
Defterdâr-ı Hizâne-i Âmire), tımar(Tımarha-i Zuamâ ve Merdân, Tımarha-i
Bazdarân) ve Evkaf olmak üzere 3’e bölünmüş ve kazaya tabiî olarak 87 köy, 5
cemaat, 1 nefs-i şehr, 8 mezra΄, 18 mahalle kaydedilmiştir
396
. Balat merkeze 1’i
gebran olmak üzere 18 mahalle kaydedilmiştir. Bu mahalleler şunlardır. Câmi΄-i
İbrahim Bey, Helva-yı, Kayalu, Hacı İshak, Mescid-i Lala, Mescid-i Kazanciyan,
Göçi, Hacı Mahmud, Şeyhler, Karyecik, Mescid-i Kızıl Ali, Zâviye-i Ahmed Gazi,
Mescid-i Hüsameddin, Mürgabi, Mescid-i Merinlü, Çerçi Ömer, Subaşı, Mahalle-i
Gebran
397
. 1571 yılında Balat kıyıdaki Eskihisarın yıkılması neticesinde düşman
gemilerinin hücumuna uğramış ve ahalisi dağılmıştır. Balat bu tarihten sonra idari bir
değişikliğe uğramış ve Menteşe Sancağı’ndan ayrılarak yeni oluşturulan Sığla
Sancağı’na bağlanmıştır. 1583 yılında Balat muhtemelen kalesinin de tamiriyle
yeniden toparlanmış ve nüfusu yaklaşık 3000’e yükselmiştir. XVII. yüzyıldan
itibaren korsan baskınları ve bataklıkların genişleyip sıtma hastalığının yayılması
sonucu bir ticaret merkezi olma özelliğini de kaybetmiştir
398
.
Balat hakkında Evliya’nın ifadeleri ise şu şekildedir. “Balat Kalesi’nin sene…
tarihinde Kaydefa adında bir hükümdarın tahtı ve binası olduğunu, daha sonra ise
…tarihinde Rum Kafirlerinin elinden Aydın Bey oğlu İsa Bey Ümerasından Emir
Polad fethettiği için buraya Polad Kalesi denildiğini Evliya Çelebi belirtir.
Seyyahımız bir ara kalenin Ceneviz idaresine girdiğini dolayısıyla kale duvarlarında
Ceneviz işaretlerine rastladığını belirtir. Milas, Ayasluk ve Balat’ın fetihten sonra
canlandığını belirten Evliya Balat’ın tıpkı Ayasluk gibi Mısır’a zahire vermediği için
bedduaya uğradığını ve harap olduğunu ve buranın harabelerini yazılsa bir büyük
kitap olacağını anlatır”.
399
396
BOA-TD-166, s. 506-516.
397
BOA-TD-166, s. 506.
398
Emecen, “Balat”, D.İ.A., V, s.6.
399
Seyahatname, s.78
77
Evliya’ya göre şehir “ Sığla Paşası’nın hassı olup, Voyvodası hâkimdir. Yüz
elli akçelik kazdır. Nahiyesi yetmiş pare köydür fakat kadısı, kethüdayeri, yeniçeri
serdarı, Söke Kasabasında oturmaktadırlar.”
400
Bunun ardından Balat Kalesi’nin
Menderes Nehri’nin denize döküldüğü yere bir top atımı uzaklıkta terk edilmiş
büyük bir Kale olduğunu, burçlarının ve duvarlarının sağlan olduğunu da söyler.
Balat’a ilişkin bilgilere devam eden Evliya burada iki yüz kadar toprak örtülü ev ve
bir han olduğunu imaret, medrese, hamam, çeşme ve bedesteni olmsdığını söyler.
Şehir içinde eski imaretlerden sadece bir camii kalmış olduğunu bu caminin eski ama
şirin bir camii olup Ayasuluk’taki camii kadar büyük olmasada geri kalan
bölümlerinin ona benzediğini Evliya belirtir. Bağları ve bahçeleri terk edilmiş suyu
ve havasının iyi olmadığını, hayvanlarını bile sanki sıtma tutmuş gibi hiçbirinin
sesinin neşeli çıkmadığını, halkının dahi kendinden bezmiş ve sarı benizli olduğunu
Seyyahımız anlatmaktadır.
401
Balat’tan silahlı yardımcılar alan Seyyahımız doğuya doğru yol alarak
Çerçini Kasabasına ulaşmıştır. Bu yolu ne kadar sürede aldığını belirtmemiştir.
Çerçini hakkında verdiği bilgilere gelince buranın Sığla Sancağı’nda Balat
Nahiyesi’nin hassı olduğu, serdarı ve kethüdayerinin olmadığını ifade eder. Buranın
iki yüz Türk haneli mahsuldar bir kasaba olarak niteler, ayrıca bir camisi ve bir hanı
olmakla beraber evsakı, imareti ve hamamının olmadığını, bağı bahçesi çoktur diye
Çerçini Kasabası’na ilişkin verdiği bilgileri tamamlar.
402
Evliya Çelebi Balat Kasabasının ardından ayrılıp kıble tarafına Menderes
Nehri boyunca güzel köyler içerisinden geçerek beş saat sonra Mandalyat
Kasabasına ulaşmıştır. Bu kasaba hakkında ilk olarak Evliya genel görünüş olarak
Şehrin düz bir yerde kurulduğunu, bağ ve bahçeli, han, mescit, camii, hamam, sıbyan
mektebinin bulunduğunu suyunun ve havasının çok güzel olduğunu söyler.
Kasabanın ismini ise şöyle hikâye eder: “ Kudat Efendiler mabeyninde bu efendi
kaza-yı mandalı yemiştir, ondan ma’zul olmuştur. Diye latife edip günden güne bu
darbı mesel kalmıştır.” Seyyahımız kasabanın Sığla’ya bağlı hass ve yüz elli akçe
400
Seyahatname, s.78
401
Seyahatname, s.78
402
Seyahatname, s.78
Dostları ilə paylaş: |