45
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
Bakın, bu neden önemli biliyor musunuz? 6 yıl sonra inşallah Cumhuriyetimizin
100. Yılını idrak edeceğiz. Bir yüz yıllık muhasebe yapacağız. Bununla alâkalı
çok güzel bir çalışma yapılıyor. Bütün boyutlarıyla… Cumhuriyetimizin 100 yılı…
Nereden nereye geldik? Hep beraber. Bütün vatandaşlar olarak, devletliler ola-
rak, siviller olarak…
Baktığınız zaman Osmanlı’nın yıkılmasından sonra ortaya çıkan Türkiye Cumhu-
riyeti Devleti de bu milletin yeni uluslararası sisteme verdiği bir cevaptı aslında.
Yani, “Siz beni üç kıtada küçülttünüz küçülttünüz, savaşlarla işgallerle, ihanetler-
le parçaladınız parçaladınız ama yok edemediniz; edemeyeceksiniz” çığlığının,
somut bir ifadesidir Cumhuriyet.
Yeni bir dünya kuruluyordu, 1910’lu yıllarda, o yeni kurulan dünya içerisinde
Anadolu topraklarında yaşayan insanlar, “Hayır, ben bu toprakları terk etmiyo-
rum; ben kimseye boyun eğmiyorum” diyen bir milletti. Ve millî mücadele böyle
verildi; İstiklâl Harbi böyle verildi, Çanakkale Savaşı böyle kazanıldı.
Ve bu millet yeni sisteme Cumhuriyeti kurarak cevap verdi. 100 yıllık süre içeri-
sinde biz, artısıyla eksisiyle, darbesiyle çok partili hayatıyla, Türkiye Cumhuriye-
ti’ni bugünlere getirdik. Ve 100. yıla geldiğimizde, önümüzdeki 100 yılın hesabını
da planını da yapmak durumundayız.
Burada biraz önce bahsettiğim özgüven yoksa, inanın; bırakın önümüzdeki 100
yılı, önümüzdeki 5 yılı bile öngörmeniz, planlamanız mümkün değil. Çünkü bu iş
sadece kafa işi değil; bu iş aynı zamanda gönül işi, bu iş aynı zamanda bir yürek
işi. Dünyada dönüp duran oyunları, planları hepimiz biliyoruz. Birazdan onlara
kısmen değineceğim. Ama belki Cumhurbaşkanımızın siyasî liderliği dönemin-
de gerçekleştirdiği en önemli devrimlerden bir tanesi, devlet ile milleti birbirine
kaynaştırması, aradaki mesafeyi ortadan kaldırması... Devleti güçlendirirken,
milleti ayağa kaldıran ve o güçlü devleti milletin hizmetine veren bir siyasî lider-
likten bahsediyoruz. Devlet denilince, soğuk mesafeli tepeden bakan buyurgan
devlet kimliğinden, bugün artık millete hizmet için gece gündüz çalışan bunun
idrakinde olan bir devlet. 15 Temmuz gecesi bu devlet millet yakınlaşmasının,
bütünleşmesinin en somut örneklerinden bir tanesini gördük. Yani o gün, devlet
neredeydi, millet neredeydi diye bir ayrım yapmak mümkün değil.
Devlet ve millet bu hainlere karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni işgal etme giri-
şimine karşı bir kahramanlık destanı yazdı. Konunun içeriği ile ilgili kısmı burada
noktalayacağım.
Şimdi dünyadan nasıl göründü ya da görünmedi konusuna değinmek istiyorum.
15 Temmuz Darbe gecesini, demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden Batılı ül-
keler açıkçası izlediler. Sonuçlarına göre bir tavır alacaklarını daha ilk saatlerde
açıkça belli ettiler. Bunlar hangi ülkelerdi? Aslında çok da şaşırmadık. Ülke ismi
vermeye gerek yok.Fakat bir başka noktayı işaret ederek söyleyeceğim; aslında
Mısır Darbesine doğrudan ve dolaylı destek verenler, 15 Temmuz darbesini de
başarılı olsaydı bir şekilde destekleyeceklerdi.
46
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
2007’de tam on yıl önce Filistin topraklarında yapılan seçimlerden sonra yaşa-
nanları destekleyenler yani HAMAS seçimleri kazanınca; “bu bizim için risktir,
tehlikedir bizim eski statüye dönmemiz gerekir” diyenler, 15 Temmuz Darbesini
de başarılı olsaydıyine destekleyeceklerdi.
Bunu Libya’da Suriye’de Tunus’ta ve daha başka birçok yerde örneklendirebi-
liriz. Şimdi burada demek ki bir kere demokrasi standartları açısından, ciddi bir
krizle karşı karşıyayız. Bizimle alakalı değil ama…Demokrasinin beşiği olduğunu
iddia eden Batı Demokrasileri…
İkinci önemli nokta, 15 Temmuz Darbe Girişimi ertesi gün püskürtüldükten sonra
biz şunu gördük: Batılı devletler, darbeyi kınayan açıklamalar yaptılar. Kimisi on
saat sonra, kimisi iki gün sonra, kimisi üç gün sonra… Fakat çok kısa bir süre
sonra yani bir hafta on gün sonra, kurdukları on cümlenin dokuz tanesi, darbe-
den sonra darbecilere karşı alınan önlemleri eleştirmek üzere kuruldu.
Bir cümleyle darbeyi kınarken, dokuz cümleyle, dokuz demeçle, dokuz beyanat-
la, her gün darbecilere karşı bu milletin, bu devletin aldığı tedbirleri eleştirmeye
başladılar. İnsan hakları elden gidiyor, demokrasi elden gidiyor gibi… Düşünebi-
liyor musunuz, sanki bu darbeyi uzaylılar yaptı. Sanki bu darbenin bir faili yoktu.
Sanki o uçakları kaldıran, o talimatları veren birileri yoktu... Darbecilerin üzerine
gidildikçe buralarda haksız, mesnetsiz eleştirel seslerin giderek yükseldiğini gör-
dük. Orada da şu anda bile demokrasi açısından bir sınav içerisinde olduklarının
ne kadar farkında olduklarını kendilerine sormak gerekiyor.
OHAL ilan edildiği zaman “bu demokrasiye aykırıdır” diye seslerin derhal yüksel-
meye başladığını gördük. Düşünebiliyor musunuz? 250 tane şehit verdiğimiz,
2193 gazi verdiğimiz, 100 binlerce, milyonlarca insanın sokaklara dökülerek en-
gellediği bir darbeden sonra, bu ülkede OHAL ilan edildi diye “Eyvah! Demokra-
si elden gidiyor” açıklaması yapanlar, Fransa’da iki tane terör saldırısından sonra
OHAL ilan edilmesi karşısında sessiz kaldılar. Burada da tekrar büyük bir çifte
standarda maruz kaldığımızın altını çizmek gerekiyor.
Batılı ülkeler, kendi ulusal güvenliklerini sağlamak, kamu düzenini kurmak için
tedbir aldıklarında, bu devletin doğal görevi olarak görülüyor. İngiltere’deki anti-
terör yasalarını inceleyelim, Fransa’daki antiterör yasalarını inceleyelim, şu anda
mevcut cari olan yasalardan bahsediyorum. Almanya’daki terörle mücadele ya-
salarını inceleyelim, Amerika’daki terörle mücadele yasalarını inceleyelim…Bu
kanunlar hayata geçirilirken, bunlar devletin millete karşı olan yükümlülüğü ola-
rak normal kabul ediliyor. Türkiye’de biz aynı kanunları çıkartıp uyguladığımızda,
teröristlere karşı, darbecilere karşı, cuntacılara karşı tedbir aldığımızda bu bir
demokrasi ve insan hakları meselesi hâline geliyor. Bunu nasıl izah edeceksiniz?
Terörle mücadele diyoruz, bakın çok açık söylüyorum: Bugün Batı için terör eğer
kendisini hedef alıyorsa, terördür. Ne zaman terör örgütleri Batılı hedefleri, Batılı
menfaatleri vurmaya başlıyor, o zaman terör acil ve küresel bir sorun hâline ge-
liyor. Ama onları hedef almıyorsa, onlara dokunmuyorsa, bu bir terör meselesi