49
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
bu coğrafyanın üzerinden gelip geçtiler. Bizim bu potansiyelimiz bugün de var.
Bizim bugün de dünyaya anlatacak bir hikâyemiz var. 15 Temmuz’da bunu bir
kere daha gördük. Dünyaya anlatacak muhteşem bir demokrasi hikâyemiz var.
Dünyanın ısrarla bunu duymak istememesine rağmen, bizim bu çabayı göster-
memiz, doğru enstrümanlarla, doğru kelimelerle, doğru söylemlerle, bizim bu
hikâyeyi anlatmamız gerekiyor.
Baktığınız zaman uluslararası sistemin 15 Temmuz Darbesine verdiği tepkileri,
son 4-5 yıldan bağımsız ele alamayız. Gezi olaylarında denen şey, ardından 17-
25 Aralık yargı darbesiyle yapılmak istenen şey ve hemen ardından PKK Terörü-
nün hortlatılması… Bu üç girişim başarısız olunca, farklı düzeylerde 15 Temmuz
darbesi gündeme sokuldu. Neden? Çünkü Türkiye artık uluslararası sistemi sor-
gulayan, bu sistemin adalet üretmediğini söyleyen bir pozisyona sahip. Sistem,
bir düzensizlik üzerinden devam ediyor. Adalet üretmiyor, eşitlik ilkesine riayet
etmiyor. O yüzden Cumhurbaşkanımız her seferinde ısrarla “Dünya beşten bü-
yüktür” diyor.
Dünya beşten büyüktür sloganı sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin
5 Daimi üyesine atıf yapmıyor. Aslında bu dünya düzeninin adalet üretmediğini;
mazlumların, mağdurların bu sistem içerisinde temsil edilmediğini söylüyor.
Bunun örneklerini gördük. Mülteci krizinde, Arakan’da, Somali’de, Filistin mese-
lesinde gördük…Bu listeyi uzatabiliriz. Nasıl oluyor da dünyanın bu kadar zen-
ginleştiği, küreselleşmeyle birlikte imkânların bu kadar arttığı bir çağda, biz yüz
binlerce, milyonlarca gariban mülteciye sahip çıkamıyoruz... Bir haftada 300 bin
Arakanlının yurtlarından sürgün edilmesine sessiz kalabiliyoruz. Avrupa’nın orta-
sında, Bosna Savaşını hatırlayın, 90’lı yıllarda ya da Kuzey Afrika’da yaşananları
hatırlayın. Nasıl oluyor da biz bu insanlık dramına engel olamıyoruz?
Çağımızın en büyük ironilerinden bir tanesi, aydınlanma sonrası dünya rasyonel
ve özgürlükçü bir dünya olacakken, hümanist bir çağ olacakken, bugün insanlık
adına yüz kızartıcı suçların, her gün işlendiği bir dünyada yaşıyoruz. Buna karşı
birilerinin elbette itiraz etmesi gerekiyor. Buna bir “dur” demesi gerekiyor. Tür-
kiye Cumhuriyeti bugün, siyasî liderinden, kanaat önderine, medyasından sivil
toplum kuruluşunda çalışan bir üyesine kadar artık bu bilinçle, bu perspektif-
le dünyaya baktığı için, eski oryantalist kalıntıları da Avrupa merkezli düşünce
kalıntılarını da reddediyor, bunu sorguluyor. Biz yeni sözümüzü bulabildik mi?
Henüz değil. Onun gayreti içerisindeyiz. Onun çabası içerisindeyiz. Âmâ ben
eminim onu da mutlaka bulacağız. Ve sözümüzün sadece bize değil; bütün
dünyaya hitap etmesi gerektiğini bir gün fark edip, buna göre bir dil inşa edece-
ğiz, bir söylem inşa edeceğiz.
Bugün 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında, aslında bu süreç hâlâ bitmiş de-
ğil. Bugün hâlâ gerçekten demokrasinin yanında, darbenin karşısında olduğunu
söyleyen ülkeler, bu iddialarında samimi iseler, ilk yapacakları iş, kendi ülkelerine
kaçan FETÖCÜ’leri Türkiye Cumhuriyeti’ne iade etmektir. Önlerinde çok basit
50
w w w . k a r t e p e z i r v e s i . c o m
ama çok temel bir imtihan var. Darbe girişimine tescil edilmiş, Türkiye Cumhuri-
yeti Mahkemelerinde hakkında yargı kararı çıkartılmış, haklarında tutuklama ka-
rarı verilmiş kişilerin kimler olduğunu bizler de biliyoruz, onlar da biliyorlar. Eğer
gerçekten Türkiye’de demokrasiden yana iseler, bu kişileri ivedilikle, suçluların
iadesi anlaşması çerçevesinde ülkemize iade ederler. Biz hukuk dışı bir talepte
bulunmuyoruz. Bakın, ülkeler arasında yapılmış, suçluların iadesi anlaşması çer-
çevesinde bir talepte bulunuyoruz.
Biz gayrı kanunî yollara biz asla tevessül etmedik. Bizim dediğimiz yapılan an-
laşmalar çerçevesinde, Türk Mahkemelerinde yargı önüne çıkarılmasıdır. Eğer
gerçekten Türkiye’de demokrasinin yanındalar, darbenin karşısındalar ise önle-
rinde böyle önemli bir fırsat duruyor. Bunu ivedilikle değerlendirebilirler. Özellikle
bugün Avrupa’da PKK yapılanmalarına karşı, bizim defalarca dile getirdiğimiz
itirazları ciddiye alarak adım atabilirler. Fakat maalesef gene demokrasi, insan
hakları, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, eylem özgürlüğü vs. başlıkları
altında bu kavramların arkasına sığınarak, PKK terör örgütünün Avrupa’da ne
tür faaliyetler yürüttüğünü hepimiz görüyoruz. Bu elbette, sadece Türkiye – Av-
rupa ilişkilerini germiyor. Uluslararası sistem açısından da büyük krizlere neden
oluyor.
İnsanlar soruyorlar, Türkiye’de AB üyeliğine destek oranı neden azalıyor diye.
Bunun hikâyesini biliyoruz ama 10 yıl öncesine kadar, demokrasinin, refahın,
insan haklarının hakikaten merkezi olarak, bir kandili olarak görülen AB bugün
daha ziyade, göçmen krizinde verdiği tepkilerle, yükselen İslamafobi ile ırkçılıkla,
azınlıklara karşı sergilenen ayrımcı tavırlarla anılır hâle geldi. Avrupa’da yükselişe
geçen aşırı sağın durumu ortada. Eminim, aklıselim sahibi bütün dostlarımız da
bu gidişattan rahatsızlar. Sık sık bizim önümüze konan Türkiye, AB değerlerin-
den uzaklaşıyor itirazına karşı, bizim cevabımız: Aslında AB’nin kendi değerle-
rinden uzaklaştığıdır.
Türkiye gibi bir ülkeyi siz 50 küsur yıl kapıda bekleteceksiniz, bu kadar çabayı
gayreti ortaya koyduktan sonra, on iki yıllık süreçte bir fasıl açıp kapatabiliriz.
Siyasî iklim ve hava öyle bir hâle getirildi ki şu anda Avrupa’da da Türkiye’nin
AB üyeliğine girmesi ile ilgili bir zemin, âdeta kalmadı. Birileri biraz da iç siyaset
malzemesi yaparak bilinçli bir şekilde bu hâle getirdiler.
Son 3-4 yılda Avrupa’da yapılan bütün seçimlerin değişmez konularından bir
tanesi, Türkiye Cumhuriyeti… Almanya’da seçim yapılıyor, kampanyada Türkiye
konuşuluyor; Recep Tayyip Erdoğan konuşuluyor. Avusturya’da, Hollanda’da
vs. diğer ülkelerde… Bu belki anlayışla karşılanabilir. Türkiye gibi bir ülkeye ilgi-
siz kalmaları söz konusu olmayabilir. Ancak acaba bu ilgi ne kadar doğru bilgiye
dayanıyor onları da bizim elbette sorgulamamız gerekiyor.
Bir diğer konu da burada yine darbenin üzerinden 1,5 yıl geçmiş olmasına rağ-
men bizim kendimize sormamız gereken bir soru: FETÖ gibi bir yapılanmayı Batı
anlamakta neden zorlanıyor. İki alternatif var: Bir, gayet iyi anlıyorlar. O yapıyı da