Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2
- 92 -
örnek alırken onun geçirdiği fikir sancılarını ve tekamülü görmezden gel-
mekte, hadiseyi başından okuyarak pozitivist kısma takılmaktayız. Oysa Ba-
tı, huzurun ilim ve teknik üstünlükte olmadığını bizzat yaşayarak öğrenmiş-
tir.
Nitekim Albert Einstein’ın “İlim ve Din” isimli makalesinin bu dergi-
nin henüz ilk sayısında yayımlanması tesadüf değildir. Einstein, rasyonaliz-
min tek taraflı yorumlanmasına karşı çıkan bir batılıdır. Ona göre ahlaki hü-
kümlerimiz ve hareket tarzımız için gerekli olan kanaatler yalnız ilmin sağ-
lam yolunda bulunmaz.
1
Çünkü ilim olayların birbirlerine nasıl bağlı olduk-
larından fazlasını göstermez. Einstein’ın bu aşkınlık özleminde görülmekte-
dir ki ilim ‘olan’ın bilgisidir. ‘Olması gereken’ sahada, yani ahlak söz konu-
su olduğunda ilmin argümanları yetersiz kalmaktadır. Einstein bunu şu söz-
leriyle ifade eder:
Objektif bilgi bazı hedeflere varmak için bize kudretli vasıtalar verir,
fakat en son hedef ve ona varmak için duyulan hararetli arzu bize başka bir
kaynaktan gelir. Varlığımız ve faaliyetlerimiz ancak bu son hedef ve onu
karşılayan değerler tayin edildiği zaman bir mana kazanır...
2
Peyami Safa, Einstein’in ölümü üzerine kaleme aldığı yazıda Eins-
tein’in dar pozitivist anlayışı yıkan sayılı bilim adamlarından biri olduğunu
söylemiştir. Derginin ilk sayısında Einstein’in, Allah’a, dine ve mistik duy-
gulara inancını belirten cümlelerini kitaplarından alarak yayımladıkları za-
man düşmanlarında telaşa benzeyen bir huzursuzluk başlamıştır. Safa’ya gö-
re Einstein’e karşı bu kin, tabiat ilimlerinin en büyük temsilcisinin, ilahi var-
lığa ve mistik heyecana inanmasının materyalizm ve pozitivizm aleyhine
taşıdığı manadan ileri gelmektedir.
3
Gerek Batılı bilim adamlarının düşüncelerinden örnek vererek, gerek-
se kendi argümanlarıyla pozitivizm, Türk Düşüncesi tarafından eleştirilen
bir akım olmuştur. Her şeyin ilimle açıklanabileceğini söyleyerek inancı yok
sayan bir akım, mistik ve manevi bir çizgiye yakın olan Türk Düşüncesi ta-
rafından kabul görmemiştir.
1
Albert Einstein, “İlim ve Din”, Türk Düşüncesi, C.1, S.1, 1953, s. 57.
2
Albert Einstein, a.g.m., s. 57-58.
3
Peyami Safa, “Einstein’in Ölümü Üzerine”, Türk Düşüncesi, C.3, S.18, 1955, s. 385.
Fəlsəfə tarixi
- 93 -
Materyalizm ve anti-Materyalizm
Türk Düşüncesi, bir medeniyet yıkıcı olarak gördüğü Marksizm’le sa-
vaştığı gibi Marksizm’in temeli olduğunu söylediği Materyalizme karşı da
savaş açmıştır. Komünizm Özel Sayısı I’de Hilmi Ziya Ülken’in “Tarihî
Maddeciliğe Reddiye” isimli kitabı tanıtılarak materyalizmin kendi içindeki
çelişkileri ve vasıfları özetlenmiştir. Her şeyden önce tarihi materyalizm
maddeyi ilk asli unsur olarak kabul ederek her şeyi ona indirger. Hilmi
Ziya’ya göre bu tarafıyla o bir metafiziktir. Halbuki bu felsefe her vesile ile
metafiziğe hücum ettiği gibi kendisine metafizikçi denmesinden son derece
korkar. Böylece ruhçu metafiziği reddederken ondan daha cüretli ve hatalı
olan madde metafiziğini ortaya atmış olur. Bu, onun çelişkilerle dolu oldu-
ğunun ispatlarından sadece bir tanesidir.
1
Materyalistler henüz nazariye ol-
maktan kurtulamamış bazı yeni düşüncelerle, çoktan çürütülmüş bulunan bir
takım eski görüşleri kesin birer kanun gibi iddialarına mesnet yaparlar: İç-
timai birlik ve zümrelerin müşahhas ve ayrı cinsten (heterojen) olduğunu
görmeyerek sadece iktisadi manzaralara bakmış ve oracıkta tespit ettikleri
bazı sathi müşahedeleri bütün bir insanlığa ve onun tarihine teşmil etmeye
kalkmışlardır. Bu, biyolojik ilimlerin hatalı olarak içtimai ilimlere aynen tat-
bikinden ileri gelmektedir.
2
Bu sözleriyle Hilmi Ziya Ülken materyalizmin, felsefe olmayan tutar-
sız düşüncelerin tesirinde kalmış olmakla eleştirir. Ayrıca materyalizm, bir-
biriyle alakasız görüşleri aşırı genelleyici bir tavırla bütün insanlığa mal et-
meye çalışmaktadır. Türk Düşüncesi olarak materyalizme neden savaş açtık-
larını Hilmi Ziya şu şekilde açıklar: materyalizm bütün varlık mertebelerini
maddeye irca edip onların irca edilemez vasıflarını reddeder; hakikat, hak,
güzellik, iyilik gibi yüksek insani değerlerin mihrakı olan hürriyeti ve şahsi-
yeti inkar eder ve ahlaki, hukuki ve dini mesuliyet ve mükellefiyetin esası o-
lan irade muhtarlığını kabul etmeyerek değerler nazarında mesuliyeti orta-
1
Hilmi Ziya Ülken, “Tarihi Maddeciliğe Reddiye”, Türk Düşüncesi, c.10, s.54, 1959,
s.55.
2
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 56.
Fəlsəfə və sosial-siyasi elmlər – 2016, № 2
- 94 -
dan kaldırır.
1
Öte yandan materyalizm, medeniyetin temel unsurlarından biri olan
dine de karşı çıkar. Marks’ın “Din halkın afyonudur” veya Engels’in “Din
insan ruhunu fakirleştirir” sözü materyalistlerin dini açık bir şekilde tenkit
ettiklerinin göstergeleridir. Ayrıca onlar, dinin temeli olan ahlak ve adaleti
de inkar ederler. Onlara göre iyi ve kötü, kavimden kavime göre değişebi-
len, izafi mefhumlardır ve böylece ahlak da izafidir. Oysa bütün devirlerde
sınıflar üstü ortak prensipler vardır. Yalan, bencillik, ihanet, korkaklık ve
vefasızlık daima negatif; doğruluk, özgecilik, vefakarlık ve cesaret daima
pozitif sayılmıştır.
2
Büyük dinlerin kapitalizm mahsulü olduğu iddiasında bulunabilmek i-
çin insanın bütün bir tarihe sırt çevirmesi lazım gelir. Zira 18.yüzyıldan son-
ra beliren kapitalizmle büyük semavi dinlerin hem zaman hem de mekan ba-
kımından hiçbir münasebeti yoktur. Materyalistlerin pervasızca ortaya attık-
ları ‘din insan ruhunu fakirleştirir’ sözü ise fakir haysiyetten mahrum kuru
bir isnattır. Din, ferdi günlük hayatın üstüne çıkaran ulvi heyecanların kay-
nağıdır. İnsanların ruhi hayatını, üstün manevi değerlerini dini duygu besle-
mektedir. Sanat, ahlak, medeniyet pek çok memleketlerde dini hayata para-
lel olarak, onunla birlikte gelişmiştir. Her sahada yaratılmış büyük şaheser-
ler ve manevi kıymetler dinin içinden doğmuştur.
3
Hilmi Ziya Ülken, bu görüşünü desteklemek için örnekler vermese de,
camilerdeki işlemeler, kilise duvarlarına yapılan resimler ya da kilise müziği
aslında yüzyıllardan beri sanatla dinin iç içe olduğunun, sanatın dinden bes-
lenen bir yanının olduğunun açık göstergeleridir.
Materyalizmin diline doladığı başka bir kavram ise sefalettir. Onlara
göre iktisadi eşitsizlikten doğan bir ezilen taraf vardır ve materyalizm bir sı-
nıfın diğer sınıfa tahakkümünü ortadan kaldırmayı amaçlar. Fakat Hilmi
Ziya’ya göre materyalizm bir yandan sınıf farkını ortadan kaldırmak lazım
derken diğer taraftan bu amaçla işçi sınıfının tahakkümünü kurmaya yelten-
1
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 54.
2
Hilmi Ziya Ülken, “Tarihi Maddeciliğe Reddiye II”, Türk Düşüncesi, c.10, s.55, 1959,
s. 23.
3
Hilmi Ziya Ülken, a.g.m., s. 23.
Dostları ilə paylaş: |