54-Diyalektik Nedir indd



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə40/81
tarix26.11.2017
ölçüsü2,8 Kb.
#12761
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   81

Aynı sıralar, bir sanayi merkezinden "Yurt ve Dünya" mecmuasına 
şöyle mektuplar gelir: 
"Bana öyle geliyor ki bu illet, bu "ciddi" ile karşılaşma korkusu 
bütün yurtta gittikçe artmaktadır." 
Niçin artmasın? "Ciddi" sayılan şeyler bu ayarda olduktan sonra, 
asıl onlara karşı korku değil, sevgi gösterilse şaşmalı. Mademki zekâ 
ve düşünce halka yasak ediliyor, ulu önderler millete "düşüncesiz fe-
dakârlık" ve okul çocuklarına şu çeşit öğütler veriyorlar: 
"Bizim yeni prensiplerimizde, çok zeki, çok akıllı olmak birinci de-
rece özellik değildir. Birinci derecede aradığımız nokta ölünceye kadar 
yorulmaksızın çalışmaya kudret ve heves olmasıdır." (İsmet İnönü, 
Ankara Hukuk Fakültesi Birinci Yıldönümünde Söylev) 
Dünyadaki bütün ahmakların ve akılsızların alkışlarını toplayacak 
bu "zekâ" ve "akıl" korkusu, millet ölçüsünde "yeni prensip" olarak 
dayatıldıktan sonra, kimde can kalır? Bizim bildiğimiz, akıl ve zekâ 
işi ve iş de akıl ve zekâyı karşılıklı olarak geliştirir. Ve zekice bir iş 
ahmakça yüz işe bedeldir. Niçin "düşüncesiz" ve "çok zeki" olmayan 
insan isteniyor? Demek insan düşünür ve akıl erdirirse çalışmayaca-
ğından korkuluyor. Demek insanları ahmakça çalıştırmak, "ölünceye 
kadar yorulmaksızın" hazıryiyicileri beslemek üzere çalıştırmak isteni-
yor. Ancak hayvandır ki, çalışmasından kimlerin hazırca faydalandığı-
nı düşünmeksizin çalışır
-
. İnsan, emeğinin bir hayra yaradığını görmek 
ister. Ve ne kadar bilinçli olursa, emeğinin kendi aleyhine dönmediği-
ne aklı ne kadar ererse, o kadar çok çalışır. 
Zekice bilgiden ve düşünceden bu kadar uzak tutulmak istenen 
yığınlar, bilgiden soğudukça, o bilginin gelişmesi de geriler. Ne de 
olsa "Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayi'dir." (Ustalık tak-
dirle, övgüyle oluşur, gelişir; alıcısı olmayan mal boşa gitmiştir, kay-
bedilmiştir: Nasıl alıcısı olmayan meta boşa gitmiş olur ise, yaptığı iş 
takdir görmeyen insan da kendini geliştiremez, ustalaşamaz, yetkin-
leşemez.) Sonra, gerçeğin sahiden gerçek olup olmadığını anlamak 
için, onu her şeyden önce kitlelere mal etmek, büyük yığınların labo-
ratuvarı içinde hâl ve hamur eylemek lâzımdır. Marksizm, herhangi 
bir fikrin kitleye mal edildikten sonra gerçek bir maddi kuvvet haline 
girdiğini söyler. Gerçek de ancak kitle malı olduğu zaman elle tutulur, 
gözle görülür. Yoksa, Ortaçağ simyagerlerinin (Simyager: Ortaçağda 
felsefe taşını ya da bilgelik taşını kullanarak her derde deva iksir elde 
edebileceğini, ya da her şeyi altına dönüştürmenin yöntemini bula-
bileceğini iddia eden metafizikçi) büyülerinden öteye geçilemez. Her 
düşünceyi, tarih yaratan kitleler bakımından ölçmek, bütün toplumsal 
"Değer ölçüleri"nin kaynağını kitlede bulmak şarttır. 


Aksi tez de doğrudur: Bilgiyi nasıl kitlelere mal etmek zorunlu ise, 
insanlar ölçüsünde kuvvetlendirmek ise, tıpkı öyle, kitleleri de bilgi 
seviyesine ulaştırmak zorunludur. O zaman insanlığın kültürü pısırık 
bireylerin veya kast kafalı dar zümrelerin tekelinden çıkar, kitlesel, 
yüce bir şey olur. Kitleleri cahil bırakan, kitle bilgisizliğini ve akılsızlı-
ğını kendisine temel bilen, kitlelerin ciddi bilgiye karşı yalnız iğrenme 
hissini ayaklandıran bir toplumsal düzen çerçevesi içinde mahpus kal-
mış bilgi, hiçbir vakit toplumsal bir yenilik ve gerçek getiremez. Belki 
yeniliği ve gerçeği örtbas etmeye çalışır. Hatta gerçekten bir gerçek 
bulduğu zaman bile onun doğruluğunu ispat edemez. 
Yani, gerçeğin en şaşmaz kriteryumuna varmak için o gerçekle yal-
nız 18 milyon içinde birkaç yüz kişinin uğraşması yetmez. Bütün 18 
milyon baş o düşünceyle işlemelidir. Ve 18 milyon başın gerçek adına 
kayıtsız şartsız işlemesinden korkmamalıdır. Bunun için ise kitle haya-
tında gerçek bir devrim cereyanı gerektir. Özellikle toplum bilimlerinde, 
modern çalışkan kitlelerin, yani İşçi Sınıfının bilincinde yer etmeyen, 
Proletarya kitle hareketinin kriteryumuna vurulmayan ve Proletaryaya 
mal edilmeyen hiçbir bilim hiçbir gerçeğe varamaz. Çünkü, bugün ta-
rihin ileri gidişinde başlıca işi gören sınıf, başlıca pratiğin motor kitlesi, 
İşçi Sınıfıdır. Nitekim, Tarihsel Maddecilik, ancak İşçi Sınıfına mal edildi-
ği andan beri sarsılmaz, önüne geçilmez bir bilim kudreti kazanmıştır
-

b) İşsiz Bilgi Olmaz 
Gerçeğin pratik işle çözülmez bağını, pratiksiz bir tek gerçek bulu-
namayacağını her pozitif bilimde görmek mümkündür. Mesela Hesap, 
Geometri kadar soyut kurallara dayanan bilimleri gözönüne getirelim. 
Bu bilimlerin bütün davaları birtakım Aksiyom'lara dayanır. Aksiyom, 
artık zihinle ispat işine girilemeyecek kadar basit olayların sadece ta-
rifidir. Mesela: +2 rakamı +1 rakamından büyüktür, iki nokta arasın-
da düz çizgi eğri çizgiden kısadır... Bir elmanın yanına bir elma daha 
korsak, bu iki elmanın bir elmadan büyük olduğunu ayrıca akıl yürüt-
meksizin işle anlarız. Bir köyden öbürüne dolambaçlı dağ yollarından 
gitmekle düz ova yolundan gitmek arasındaki farkı insanlar yüzyıllar-
ca yürüyerek denemişlerdir. Daha elle tutulur olan doğa bilimlerinde, 
yalnız görgüye ve deneye dayanıldığını tekrarlamak fazladır. 
Demek, ilk Aksiyom denilen besbelli gerçekler, herkesin kolayca 
deneyebileceği bir hareket ve işle ispat olunur. Bir gerçeği başka bir 
gerçekle, bir davayı aksiyomlarla ispat etmek ondan sonra gelir. Bu-
günkü klâsik bilimler, genellikle, hatta deneye dayandıklarını söylerken 
bile, metafizik yolla araştırma yaparlar. O yüzden, belki farkına varma-
yarak, metafizik vasıfları olmayan bilgi, metafizik gerçek derecesine 
erişmeyen düşünce, onlara göre mutlak biçimde doğruluğunu ispat 


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə