54-Diyalektik Nedir indd



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə68/81
tarix26.11.2017
ölçüsü2,8 Kb.
#12761
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   81

deki suyun ısınması gibi, bir hadde kadar birikirler. Fakat ondan sonra 
artık sayıca birikme yerine, suyun galeyanla buğu olması gibi bir sıçra-
ma ile İzafi gerçekler, bambaşka nitelikte bir Mutlak gerçek şekline gi-
rerler. Derebeyi toplumu içinde ilk sermayedar ilişkiler belirince, küçük 
çiftçi ve küçük esnaf elinde özel mülk olan üretim aletleri yavaş yavaş 
kapitalistler elinde birikir. Sermayedar ilişkileri ilerledikçe üretim tarzı, 
işbölümü yoluyla gittikçe bireysel olmaktan çıkar, toplumsallaşır. Her 
kapitalist işletme adeta sosyalleşen işletmenin izafi bir gerçek parçası 
olur. Kapitalizm ilerledikçe bu gerçekler birikip büyürler. Nihayet süreç 
o kadar keskin gelişmelere uğrar ki, birden bire bütün üretimin toplum 
ölçüsünde toplumsallaştırılmasını ileriye süren bir gerçek, Bilimsel Sos-
yalizmin mutlak gerçeği doğar. Ve bu gerçek uğruna kurulan Partiler, 
uzun mücadele pratikleriyle, sözgelişi Sovyetler ülkesindeki devrime 
varır. Bu artık mutlak gerçeğin tecellisidir. Sosyalizm kapitalizmden 
doğar diye, sosyalizmi kapitalizmin sırf nicelikçe bir toplamı saymak 
mümkün müdür? Elbette hayır. Ona rağmen, Sosyalizm, kapitalizmde 
izafi bir şekilde biriken sosyalleşme gerçeklerinin sonucudur; ama, ni-
telikçe sıçrama yapan bir sonucu, bambaşka nitelikte bir sonuçtur. 
İşte, Mutlak gerçek ile İzafi gerçek arasında bir nitelik farkı bulun-
masına rağmen, Mutlak gerçeğin İzafi gerçekler toplamından başka 
bir şey olmadığı söylenirken, bütün evrende gelişime esas olan bu 
Diyalektik Devrim murat olunur. Agnostiklerle Dogmatiklerin anlama-
dıkları veya anlamak istemedikleri de budur. 
Agnostikler (Lâ-ilmiyyûn: Bilmemciler): 
"Mademki her bilimsel gerçek izafidir, demek bilimce mutlak bir ger-
çek iddiası yapılamaz. Bilimin yok dediği mutlak gerçeği biz mi uydura-
lım?" "Hayır", derler ve bütün mutlak inançları toptan inkâr ederler. 
Hâlbuki uydurmaya gerek yok. İzafilik bir hadde kadar birikince 
Mutlaklık'a atlar. Agnostikler Nicelik birikişinin Nitelik başkalaşmasına 
sıçradığını anlamazlar. Yumurtadan civciv çıkacağını ummazlar. Yahut, 
yumurtayı cılk bırakmak isterler; onun cici kabuğunu zedelemek zah-
metinden korktukları için, bu kabuğun geometrisine taparlar. 
Dogmatikler (Nassiyyûn: "Bunu böyle bilin!"ciler): 
"Mademki bize bilimin verdiği gerçekler hep izafidir, demek bilimin 
yolundan yürünerek ulaşılacak bir Mutlak gerçek yoktur. Lâkin, Mutlak 
gerçeksiz dünya mahşere döneceğinden, Mutlak gerçeği biz filozoflar 
bilim dışı usullerle, Metafizik dediğimiz metotla (yani kafadan uydu-
rarak) yaratmalıyız. Çünkü insanlara, hiç olmazsa bütün ömürlerince 
veya bir nesil boyunca tutunacak bir Mutlak gerçek gerektir..." derler. 
Hâlbuki, tekrar edelim: Uydurmaya gene gerek yok. Objektif varlık 
olayları Toplumda olsun, Doğada olsun izafi bilgilerin ve gerçeklerin 


birike birike, en sonra daha fazla birikmeye gerek kalmaksızın Mutlak 
Bilgi niteliğine vardığını gösterir. Dogmatikler, çelişkilerin beraberli-
ğine ve aradaki çatışmanın birikmesine lüzum görmeden, aklın boş-
lukta perende atmasıyla Mutlak gerçeğe varılacağını sanırlar. Bunlar, 
yumurta içindeki tohumu, tohumun belli şartlar altında çevresindeki 
gıdayla ilişkide ve mücadelede bulunarak gelişmesini ve evrim ge-
çirmesini bir tarafa bırakarak, yani adeta yumurtayı sokağa atarak, 
kuluçka tavuğun altına kendi kafalarını sokmaya, beyinlerinin yumur-
tası içinden Mutlak gerçek çıkartmaya çabalarlar. Bu yüzden gene yu-
murta cılk olmaya bırakılır. Herkesin bildiği: Civciv yumurtadan çıkar. 
Dogmatikler hayalhanelerinin boşluğunda, hiç kimsenin akıl erdire-
meyeceği (Bilimin dışında kalmış!) civcivler çıkarmaya özenirler. 
Demek, İzafiyecileri, Septikleri bir tarafa bırakırsak, Metafizik fel-
sefenin en kabadayı iki büyük ve ağır basan akımı; Dogmatizm ile 
Agnostisizm, gerçekte, yani sözleri hayata uygulanınca, aynı kapıyı 
çalarlar: Yumurtayı cılk bırakmaya uğraşırlar. Bunu gene kaba bir ör-
nekle canlandıralım. 
Doğadan örnek: 
En cahil köylü dahi kuluçkanın altına tohumlu ve sağlam yumur-
ta korsak, oradan mutlak civciv çıkacağını bilir. Agnostikler; hayır, bu 
mutlak bilinemez, derler. Çünkü bazı yumurtalar cılk da çıkabilirmiş. 
Hâlbuki aynı cahil köylü cılk yumurtanın ya horoz görmediğini yahut ba-
yat olduğunu bildiğinden, o yönlere dikkat ederek her yıl kuluçkasından 
civciv kadar canlı mutlak gerçekleri çıkartıp, filozofların midelerine hoş 
gelen taze piliç etini hazırlamakta devam eder. Dogmatikler; köylüye, 
gene cılk çıkma imkânlarını hatırlatarak, ispat ederler ki, civciv denilen 
şey: ne tohumdur, ne yumurtanın sarı veya beyazıdır, ne kabuğudur, 
ne kuluçkanın yirmi bir günlük 38 derece ısısıdır. Mutlak gerçek de öyle 
olmalı; bütün ikinci derece, fani, bu yalan dünya nesnelerinden ayrıdır
-

Evet, civciv işinde Agnostik ve Dogmatik filozofların da, köylü du-
rumuna düşseler, köylüden farklı hareket etmeyecekleri, yani pratikte 
bütün Metafizik filozofların yumurtadan civciv çıktığını inkâr etmedik-
leri muhakkaktır. Lâkin, bunların civcivi mutlak gerçek saymayışları, 
yumurta civcivden başka bir şey de çıkarabilirmiş gibi iddiaya kalkış-
malarından farklı mıdır? Çünkü onlar, yalnız civcivi değil, Varlığın bütün 
elle tutulur ve canlı gerçeklerini; yıldızları, kayaları, madenleri, bitkileri, 
hayvanları, hatta insanları da toptan inkâr ederler. Bütün varlıkta mut-
lak gerçek sayılacak hiçbir şey bulunmadığını ileriye sürürler. Onların 
gayet kallavî sözlerle ciltler dolusu mantık oyunlarını, köylümüzün ba-
sit yumurtasıyla karşılaştırdık mı, "derin", "içine işlenmez" gibi göste-
rilmek istenen fikirlerinin, yukarıki örneklerde göründüğü kadar yersiz 
olduğunu ve develeri güldüreceğini anlamakta güçlük çekilemez. 


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə