larından geçmeyen muazzam bir İmparatorluğun gelişmesine doğru
evrim geçirir durur. Onun için:
"Zıtların birliği şarta bağlı, geçici, geçişli, izafidir. Birbirini iten
(karşılıklı hariç bırakan) zıtlıkların mücadelesi mutlaktır. Gelişim gibi,
hareket gibi mutlaktır."(Lenin, Diyalektiğe Dair Meseleler, Mark-
sizm Bayrağı Altında, No. 5-6, 1925 Mayıs-Haziran, s. 14-15)
Artı ile eksinin bir araya gelmeleri bazı şartlarla olur. Onlar uzun
müddet bir arada bulunmayabilirler. Bir müddet beraberlikten sonra,
başka şekle dökülebilirler. Şu halde zıtların beraberliği izafi'dir. Ama,
uygun şartlar altında bu izafilik gerçekleşirse, yani artı ile eksi bir
araya geldi miydi, onların arasında mücadeleden elektrik cereyanı de-
diğimiz hareket mutlaka doğar ve büyük bir gelişim gösterir. Havayı
yarıp birleşirlerse yıldırım olur; bir iletken cismin direncini çok zor
yenerlerse, sıcaklık olur; direnç artmasına rağmen cismin yanması
önlenirse ışık olur... Demiri mıknatıslar, zili harekete getirir, makineyi
işletir... vb... Bu mutlaktır
-
.
Demek, İzafi ile Mutlak'ın arasında zannedildiği kadar aşılmaz
uçurumlar yoktur. Zıtların bir araya gelmeleri izafi olmakla beraber,
geldiler miydi, mutlak gerçek ve gelişim başlar. Zıtların bir araya gel-
mesindeki izafilik, bir araya gelince hareket ve gelişimin mutlak baş-
layacağını inkâr edemez. Karşı tez de doğrudur: Nerede hareket ve
gelişim varsa, bu mutlak gerçeğin altında daima çelişkilerin bir araya
gelmesi gibi izafi bir gerçek gizlidir.
İşte burada, gene Marksizmin düşünce usulünde her kafanın ko-
layca almadığı (yani Antika mantıkla işleyen zihinlere sığmayan) bir
özelliğin sebebini görüyoruz. Marksizm Mutlak Gerçek diye bir şey
bulunduğunu ve bunun Doğa, Hayat, Toplum için zorunlu bir nitelik
olduğunu kabul etmekle beraber, gene hiçbir vakit "Mutlak Gerçek"
peşinde koşmaz. Yani altın arayıcılar gibi Mutlak Gerçek arayıcısı ol-
maz. Niçin? Çünkü gerçek budur. Olanlar böyledir.
Meseleyi insan pratiği bakımından ele alalım. Herhangi bir olay,
her olay bir süreçtir. Süreç mutlak hareket ve gelişme halinde olan bir
değişikliktir. Bir süreci, bir olayı anlamak için ne yapacağız?
İlkin; o olayın zembereği ve motoru demek olan Zıtlıkları arayacağız.
İkinci olarak; bu zıtlıkları bir araya getiren sebepleri ve şartları
bulacağız.
Eğer bunları arayarak bulmazsak, süreç hakkında hiçbir doğru dü-
rüst fikir edinemeyiz. Daima üstünkörü kalırız. Şu halde, Mutlak Ger-
çekten evvel, İzafi Gerçekleri kavramamız şarttır. Her olayda somut
olarak, ayrı ayrı ve her yönden karşılıklı zıddiyetleri ve bu zıtları bir
araya getirmiş olan şart ve sebepleri kavramaya mecburuz. Bir yerde
bir "Gelişim var" demek yetmez. O gelişimi gerektiren objektif sebep-
ler, zıtlar hangileridir? Nasıl olmuş da bir araya gelmişlerdir? Bunu an-
larsak, o zıtların arasındaki mücadelenin mutlak ve zorunlu gelişmesi-
ni kendiliğinden bulmuş oluruz. Diyalektik metodu, Dogmatizmden ve
genel olarak hep Mutlak peşinde koşmaktan ayıran yön budur. Mutlak
Gerçek, bir yerde hazırca, peşin ve tamamca saklı bulunmaz. İnsan
faaliyeti ile biriken İzafi Gerçekler merdiveninden basamak basamak
çıkılarak elde edilir. Falan Mutlak Gerçeği bulacağız diyerek yola çıkıl-
maz. Falan İzafi Gerçeklere göre, filan Mutlak Gerçeğe varılır
-
.
Bir kelime ile gerçek anlayış, Gerçeğin izafiliğini, şartlarını ve iliş-
kilerini her tarafıyla aydınlatmaktadır:
"Eşyayı gerçekten anlamak için, onların bütün yönlerini, bütün bağ
ve "ara vasıta"larını gözden geçirip kavramak lâzım gelir. Biz buna
hiçbir zaman tamamıyla erişemeyiz, ama, kendimizi yanlışlardan ve
nahoşluklardan sakındıracak her yönlülüğe muhtacız." (Lenin, Bir
Kere Daha Meslek Teşkilâtlarına Dair, 1920, C. XVIII, s. 60)
Çelişkiler dünyasında şimdiki Sebep, evvelki Sonuç olduğu gibi,
Gerçekler dünyasında dahi, şimdiki şartlar içinde Mutlak Gerçek olan
bir gelişme, ileride başkalaşacak şart ve ilişkilerle yeni çelişkilerin
bir araya gelişiyle İzafi Gerçek haline girer. Belli şartlar içinde bel-
li bir gerçeğin bir müddet Mutlak oluşu, hareketi durdurmadığı gibi,
en Mutlak görünen Gerçeklerin, değişik zaman ve mekân şartlarıyla
İzafileşmesi de gene ancak ve yalnız Hareketin bulunduğunu gös-
terir. Bu da, bize, tekmil evren ve toplumda hiç değişmeyen bir tek
Mutlak Gerçeğin, daima değişme ve gelişme halinde olan Mücadele
ve Hareket olduğunu anlatır
-
. Şu halde Marksizmde "tam", "mükem-
mel", yani "bitmiş" ve "durmuş" anlamında bir Mutlak Gerçek aramak
saçmadır; gerçeğe, olaylara uymaz. Biricik, gerçek Mutlak Gerçek:
Harekettir. Doğanın ve Toplumun mutlak gerçeği: Harekettir. Biz o
Mutlak Gerçeği Diyalektik surette anlamak için, Hareketin zembere-
ğini ve motorunu yani Çelişkileri ve beraberlik şartlarını, yani İzafi
Gerçekleri her olayda bulmak zorundayız. Mutlak ile İzafi'nin karşılıklı
ilişkisi bundandır. Evrenin bütün gerçeklerini bir defada bulmak id-
diası, "Mutlak Gerçek"i bulmak değil, Hareketi durdurmak iddiasıdır.
Bugüne kadar hiç kimsenin bozamadığı biricik Mutlak Gerçek değişen
genel gelişmedir. Bütünü avucumuz içine alamayız diye, bugünden
yahut kendimizden, yani elimizdeki gerçekten caymaya hakkımız da,
kuvvetimiz de yoktur. Her şey gibi Gerçek de somut ve objektif mad-
dedir. Metafizik anlamda "Mutlak Gerçek", istediği kadar uydurulsun,
bir uydurma olmaktan çıkamaz.
Dostları ilə paylaş: |