54-Diyalektik Nedir indd



Yüklə 2,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə71/81
tarix26.11.2017
ölçüsü2,8 Kb.
#12761
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   81

B) BİLİMDE AYIRT 
Diyalektik Maddecilik felsefesi, her şeyden önce bir düşünce meto-
du, yani Mantıktır. O bakımdan bütün insan bilgi ve faaliyet alanlarında 
rol oynar. Fakat, Mantık, insan düşüncesinin kanunlarını bulan bir bilim 
olduğuna göre, Diyalektiğin en çok doğrudan doğruya ilgilendiği alan, 
bizzat insanın kendi yazgısı ve insanlık hareketidir. Yani, Felsefeye en 
uzak ve en pozitif bilimler bile, Diyalektik Mantığın aydınlığından fay-
dalanır ve faydalanmalıdır. Bütün büyük bilim keşiflerinde, bilginlerin 
çok defa farkına varmadan kullandıkları, daha doğrusu kendiliğinden 
uydukları metot, az çok doğru bir Diyalektik Maddeci düşünce tarzına 
dayanır. Lâkin, elemanı doğrudan doğruya insan olan olaylarda; Sos-
yal (toplumsal) ve Politik (siyasi) hareketlerde, Diyalektik metodun 
zorunluluğu büsbütün daha yakından kendini gösterir. 
Onun için, biz burada, insan düşüncesine girmiş bütün bilim kolları-
na ait ayrı ayrı ve özel araştırma yöntemlerini değil, özellikle o iki bili-
min, Siyaset ile Sosyolojinin metotlarında, Diyalektik Maddecilikle geri 
kalan Metafizik kavrayışların farklarını, ayırtlarını kısaca arayacağız. 
Yakından bakacak olursak, Sosyoloji (İçtimaiyat) ile Politika (Siya-
set) gerçekte bir madalyanın iki tarafı gibi, aynı ilişkiler toplumunun 
iki ayrı yanını kaplar. Bunu daha iyi anlamak için, Diyalektik Maddeci-
liğin iki ana bilgi prensibini hatırlayalım: 
1- Açıklama, 
2- Değiştirme... 
Sosyoloji, insan ilişkilerinin açıklanması bilimidir. 
Politika da bu açıklamaya dayanarak o İlişkileri değiştirme bilimidir. 
Şu halde, bütün Sosyoloji metotlarının yanıldıkları noktalar, daha 
çok Toplumu açıklama noktasındadır. Diyalektik Maddecilikten onları 
ayırt eden baş nokta da gene bu Açıklama yöntemidir. 
Bütün öteki Politikaları, Diyalektik Maddeci Politikadan ayırt eden 
nokta da, Toplumu değiştirme konusunda, iki tarafın kavrayış metot-
larındaki farktır
-

I- SOSYOLOJİLERDE AYIRT 
Sosyoloji, bir sözle; toplumun hareket kanunlarını açıklama bi-
limidir. Şu halde Tarihsel Materyalizm "par excellence" [en yüksek 


kertede, mükemmel] bir Sosyolojidir. Ama, aradaki farkı belirtmek 
için ayrı ele almalı. Şüphesiz, bütün Toplum bilgilerinde olduğu gibi, 
toplumsal kanunlar konusunda da Tarihsel Maddecilikten ayrı birçok 
akımlar ve kavrayışlar (cereyan ve telâkkiler) vardır. Bunlar başlıca iki 
büyük gruba ayrılabilirler: 
1- Toplumsal Felsefeler; 
2- (Metafizik) Sosyolojiler../*' 
Yani Toplum kanunları bir Filozofça, bir de Bilgince olmak üzere 
iki türlü gözden geçirilmiştir. Fakat gerek Sosyal Felsefeler, gerekse 
Sosyoloji adını alan Bilim teorileri bir noktada birleşirler; her iki taraf 
da Diyalektik değildirler, yani Metafizik kalırlar. 
Diyalektik düşünen Tarihsel Maddecilik ne yapar? Açıklamasında 
Objektif ve Somut davranır. Bunu olaylar bakımından söylersek, diye-
biliriz ki, Diyalektik Materyalizm, olanları oldukları gibi verir. Yani: 
1- Olay (vak'a) uydurmaz: Objektiftir. 
2- İlişki (bağ) uydurmaz: Somuttur. 
İşte bütün Metafizik Sosyolojilerle, Toplumsal Felsefelerin özellikle 
yanıldıkları şey, daima bu iki noktadan birini veya ötekisini unutma-
larıdır. Yani, gerek Sosyolojiler, gerek Toplumsal Felsefeler hem olay 
uydurmakla Objektiflikten saparlar, hem ilişki uydurmakla, Somutluk-
tan kaçarlar. Fakat, özellikle diyebiliriz ki: 
1- Toplumsal Felsefeler daha çok uydurma olaylara dayanırlar. Ob-
jektif değildirler. 
2- Metafizik Sosyolojiler daha çok uydurma ilişkilere dayanırlar. 
Somut değildirler. 
Ne demek istediğimizi biraz açalım: 
a) Toplumsal Felsefeler: 
Tarih Felsefesi, Hukuk Felsefesi, Din Felsefesi, Ahlâk Felsefesi, vb. 
gibi birtakım şubelere ayrılırlar. Hepsi de Toplum olaylarını güden ka-
nunları ararlar. 
Toplumsal Felsefeler, Sosyal Bilimlerin henüz Felsefe teb'alığından 
[uyrukluğundan] kurtulamadıkları çağa mahsusturlar. Bu kavrayışların, 
19. Yüzyıl ortalarına kadar, kendilerine göre anlamları, başardıkları bir 
<*> Burada "Sosyoloji" deyince, daha çok Tarihsel Maddecilik dışında kalan 
bütün öteki sözde bilimsel, gerçekte metafizik Sosyolojileri anlayacağız. Yoksa 
gerçekte biricik Sosyoloji bilimi ancak Tarihsel Maddeciliktir. Öteki sahte Sos-
yolojilere bilim adını takmak bile bugün düşünce adına ayıptır. Ama, değil mi 
ki, üstün ideolojiler bu ayıplarını en büyük meziyet gibi takınıyorlar, şu halde, 
Tarihsel Materyalizmi onlardan ayırmak üzere "Diyalektik Sosyoloji" diye ad-
landırmak lazımdır. Geri kalan Sosyolojilere "Metafizik Sosyolojiler" diyoruz. 
Ama bir yerde yalnız "Sosyoloji" dediğimiz vakit, meşhur galatı [meşhur söz]: 
Metafizik Sosyoloji'yi murat ediyoruz. (H. Kıvılcımlı'nın notu) 
188 


vazifeleri vardı. İnsan düşüncesindeki boşlukları doldurmak rolünü oy-
nuyorlardı. Yani toplumsal olaylar içinde, insan düşüncesinin bir genel 
görüş elde etmesi, pusulayı şaşırmaması için az çok bir ibre hizmeti 
görüyorlardı. Onun için 19. yüzyıl ortalarına (yani Tarihsel Materyaliz-
min doğuşuna) kadar gelmiş geçmiş Sosyal Felsefeleri az çok zorunlu 
ve doğal saymak lâzımdır. Onlarda herhangi bir kasıttan çok, zamanı 
için kaçınılmaz bir bilgisizlik vardı. Kötü niyet yoktu, denilebilir. 
Bu Felsefelerin daha isimlerini anarken, içyüzlerini anlıyoruz. On-
lar, Toplum kadar çatışık (karmaşık) ve yüce bir organizmayı anlamak 
üzere, Toplumun yalnız bir çeşit olaylarından geneli kapsayan hüküm-
ler çıkarırlar. Mesela, Toplumun hareketini, ya Hukuk, ya Felsefe, ya 
Ahlâk vb. gibi birtakım olaylarla açıklamaya çabalarlar. Öyle bir hare-
ket, insan vücudunu anlamak için insan organlarından yalnız birini ele 
alıp incelemeye benzer. Kısmi kaldığı ölçüde aldanmaya varır
-

Toplumsal Felsefelerin hatası şudur: 
"Olaylar arasında bulunup da ispat edilmesi gereken gerçek zincir-
lenişin yerine, filozofların dimağlarında icat edilmiş birtakım ilişkiler 
geçer." [F. Engels, Ludwig Feuerbach, Türkçe (Hikmet Kıvılcımlı'nın 
(kendi çevirisi ile) 1936-37'lerde Marksizm Bibliyoteği serisinden 
yayınladığı 12. kitap], s. 64 (Marks-Engels, Werke, C. 21, s. 296)) 
"Henüz bilinmeyen gerçek zincirlenişin yerine, bilinçsiz veya tedricen 
[gittikçe, giderek] bilinçleşen esrarengiz Tanrısal bir kudret geçirilir." 
(age, s. 65 (Marks-Engels, Werke, C.21, s.296)) 
Yani, gerçekte bilincin kavradığı olayların zincirleme gidişi durur-
ken, Sosyal Felsefe, bu zincirin halkalarından eksik olanların yerine, 
gerçekte mevcut olmayan bir şey, esrarlı bir kuvvet veya lâf geçirir. 
Mesela, Tarih nedir? denildiği vakit, Felsefe şu karşılığı verir: Tarih, 
Fikir'in gerçekleşmesi, düşünceden eyleme çıkmasıdır. Hangi Fikir'in? 
Falan veya filân filozof tarafından ortaya atılmış, majüskül başlı 
"Fikir"in... Ne kadar filozof varsa, o kadar majüsküllü Fikir uydurulabi-
leceğine göre, filozofların sayısı kadar Tarih mi vardır? İşte, Toplumda 
olup bitenlerin yerine, hiç yoktan bir lâf atmakla, mesele buraya varır. 
Sınırı belirsiz, "mânası batn-ı şâirde" [anlamı şairin karnında] (yahut 
filozofun karnında) birtakım kavrayışlar mahşeri önümüze çıkar. 
Gene mesela, tarih niçin hareket eder? sorusuna, Felsefenin verdiği 
cevap hiç değişmez: Tarih önceden tespit edilmiş bir ideale, "sabit bir 
amaç"a doğru yürür. Bu amaç nedir? Kaza ve kaderin "alınyazısı" gibi 
elle tutulup, gözle görülmeyen bir Tanrı yazgısı ki, şu veya bu filozofun 
söylediklerinden ibaret kalır. Bu amacı kim tayin ve tespit etmiştir? 
Şüphesiz gene filozofun tâ kendisi... Ama, filozof, kendi sözüne pey-
gamberce bir kudret ve keramet füsunu [büyüsü] vermek için, kafadan 
attığı "sabit amaç"ı henüz pek iyi bilinmeyen yahut yavaş yavaş tecelli 
edip (görünüp) "bilinçleşen esrarengiz ilahi bir kudret" ürünü sayar. 


Yüklə 2,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə