Anton Çehov vanya dayi



Yüklə 323,08 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/10
tarix12.10.2018
ölçüsü323,08 Kb.
#73199
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

ASTROV (elini Sonya'ya uzatarak) : Artık içmeyeceğim.

SONYA:  Söz  verin bana,

ASTROV: Şeref sözü.

SONYA (Astrov'un elini kuvvetle sıkarak) : Teşekkür ederim.

ASTROV: Tamam. Ayıldım artık. Görüyorsunuz ya, tümüyle ayığım ve ömrümün sonuna kadar da 

böyle kalacağım. (Saatine bakar.) Evet, devam edelim... Dediğim gibi, benim için çok geç artık... 

Yaşlandım, çalışmaktan bitkin düştüm, tüm duygularım köreldi ve bana öyle geliyor ki, kimseye 

bağlanamam artık... Sevdiğim kimse yok... ve kimseyi sevemem bundan böyle... Beni hâlâ çeken tek 

şey güzelliktir. Güzelliğe karşı ilgisiz değilim. Bana öyle geliyor ki, Yelena Andreyevna istese, bir gün

içinde döndürebilirdi başımı... Ama aşk değil ki bu, gönülden bir bağlılık değil ki... (Eliyle gözlerini 



kapar ve titrer.)

SONYA: Neniz var?

ASTROV:   Hiçbir şey... Büyük Perhiz sırasında, bir hasta elimin altında öldü, kloroform verirken...

SONYA : Unutun artık bunu (Bir sessizlik) Söyleyin bana Mihail Lvoviç... Diyelim bir kız arkadaşım, 

ya da küçük kızkardeşim olsa ve siz onun... diyelim ki sizi sevdiğini öğrenseniz... Ne yapardınız?

ASTROV (omuz silkerek) : Bilmem. Sanırım hiçbir şey. Onu sevemeyeceğimi anlamasını sağlardım, 

kafamın yeterince dolu olduğunu... Her ne ise, yolcu yolunda gerek, zamanıdır. Bağışlayın, ikigözüm, 

yoksa sabaha kadar bitiremeyiz bu konuşmayı... (Sonya'nın elini sıkar.) İzninizle salondan geçeceğim. 

Yoksa dayınız engel olur diye korkuyorum. (Çıkar.)

SONYA (yalnız) : Hiçbir şey söylemedi.. Gönlü hâlâ kapalı bana, ama nedense bir mutluluk var 

içimde... (Mutlulukla güler) Ona zarifsiniz, soylusunuz, sesiniz ne kadar tatlı dedim... Yersiz mi kaçtı 

yoksa? Nasıl da insanı okşayan bir titreşimi var sesinin... Sanki hâlâ dolaşıyor havada, hâlâ 

duyuyorum onu... Küçük kız kardeşten söz ettiğimde, anla-

madı... (Ellerini burarak) Of, ne korkunç şey, güzel olmayışım! Ne korkunç! Biliyorum güzel 

olmadığımı, biliyorum, biliyorum... Geçen pazar kiliseden çıkarken benim için söylenenleri işittim... 

Bir kadın, «İyi kız, hoş kız, çok temiz kalbi var, ama ne yazık, çirkin,» diyordu... Çirkin...



(Yelena Andreyevna girer.)

YELENA   ANDREYEVNA (pencereleri açar)



:

 Fırtına geçti. Ne güzel bir hava. (Bir sessizlik) Doktor

nerede?


SONYA:  Gitti.

(Bir sessizlik)

YELENA ANDREYEVNA: Sofi!

SONYA: Ne var?

YELENA  ANDREYEVNA: Daha ne kadar surat asacaksın bana? Birbirimize bir kötülük yapmadık. 

Neden düşman olalım? Yeter artık...

SONYA: Ben de istiyordum bunu. (Yelena Andreyevna'yı kucaklar) Küslük yeter.

YELENA  ANDREYEVNA:  Çok  sevindim!

(İkisi   de heyecanlıdırlar.)

SONYA : Babam yattı mı?

YELENA ANDREYEVNA: Hayır, salonda oturuyor... Haftalardır konuşmuyoruz birbirimizle. Tanrı 

bilir neden... (Büfenin açık olduğunu görür) Hayrola?

SONYA: Mhail Lvoviç yemek yedi.

YELENA ANDREYEVNA : Şarap da var... Haydi arkadaşlığımıza içelim.

SONYA: Haydi.

YELENA ANDREYEVNA: Aynı kadehten... (Doldurur.) Böylesi daha iyi. Birbirimize de sen diyelim

artık, tamam mı?

SONYA : Tamam. (İçer ve öpüşürler.) Çoktandır barışalım istiyordum, ama utanıyordum nedense... 



(Ağlar.)

YELENA ANDREYEVNA: Niye ağlıyorsun?

SONYA: Yok bir şey, öyle işte...

YELENA   ANDREYEVNA: Peki, peki, yeter... (Ağlar) Tuhafım... İşte ben de ağlıyorum... (Bir 



sessizlik) Babanla içten pazarlıklı evlendiğimi düşünerek kızıyorsun bana, değil mi... Yemine 

inanıyorsan eğer, yemin ederim, severek evlendim onunla... Bir bilgin, tanınmış bir kişi olarak etkiledi

beni... Gerçek bir sevgi değildi bu, yapaydı; ama o zaman gerçek

gibi görünmüştü bana. Oysa sen düğünümüzden beri, akıllı, kuşkucu bakışlarınla beni 




cezalandırmaktan vazgeçmedin.

SON YA: Tamam, barıştık artık! Unutalım.

YELENA ANDREYEVNA:   İnsanlara   öyle   bakma,     yakışmıyor sana. Herkese inanmalı, başka 

türlü yaşanmaz.



(Bir sessizlik.)

SONYA: Bir dost gibi, yürekten söyle bana... Mutlu musun?

YELENA ANDREYEVNA: Hayır.

SONYA : Biliyordum bunu. Bir soru daha; ama içtenlikle yanıtla: Genç bir kocan olsun ister miydin?

YELENA ANDREYEVNA: Nasıl da küçük bir kız gibisin hâlâ. Tabii isterdim. (Güler) Hadi, bir şey 

daha sor bakayım, bekliyorum...

SONYA: Doktordan hoşlanıyor musun?

YELENA ANDREYEVNA: Evet, çok..

SONYA  (güler) : Suratımda salakça bir ifade var değil mi? Gitti o, ama ben hâlâ sesini, adımlarını 

işitiyorum sanki... Karanlık pencereye baktığımda yüzünü görüyorum... Dur da anlatayım bunu... Ama

böyle yüksek sesle konuşmamalıyım, utanıyorum... Benim odama gidelim, orada konuşuruz. Beni çok 

salak buluyorsun, değil mi? İtiraf et... Onun hakkında bir şeyler söylesene bana...

YELENA  ANDREYEVNA:  Ne söyleyeyim istiyorsun?

SONYA: Akıllı bir insan... Her şeyi başarıyor, her şeyin üstesinden gelebilir... Hem hastaları 

iyileştiriyor, hem ormanlar yetiştiriyor...

YELENA  ANDREYEVNA: İş ormanda, ya da doktorlukta değil... Canımın içi, yetenek konusu bu, 

anlasana! Ama sen yeteneğin ne olduğunu bilir misin? Gözüpeklik, özgür bir kafa, geniş görüşlülük 

demektir yetenek... Bir ağaç dikiyor ve bin yıl sonra neler olacağını görüyor şimdiden, insanlığın 

mutluluğunu görür gibi oluyor. Böyle insanlar azdır, onları sevmek gerekir... İçiyor, kabalık yaptığı 

oluyor, ama ne çıkar? Rusya'da yetenekli insan temiz kalamaz ki. Düşünsene, ne biçim bir yaşamı var 

bu doktorun! Çamurdan geçilmez yollar, ayazlar, kar fırtınaları, aşmak zorunda olduğu uzak 

mesafeler... Halk kaba, yabanıl; yoksulluk, hastalık almış yürümüş... Böyle bir ortamda her gün 

çalışan, didinen

insanın, temiz ve ayık olarak kırk yaşlarına ulaşması güçtür. (Öper Sonya'yı) Senin mutlu olmanı 

yürekten dilerim, mutluluğa layıksın... (Kalkar) Bense bıkkınlık verici, ikinci sınıf bir insanım hep... 

Müzik çalışmalarımda, kocamın evinde, tüm romantik ilişkilerde, her yerde tek sözcükle, önemsiz bir 

kişi oldum. Gerçekten de Sonya, mutsuzum, çok mutsuzum! (İçi kabarmış yürür sahnede.) Bu 

dünyada mutluluk yok bana. Yok! Niye gülüyorsun?

SONYA  (yüzünü gizleyerek güler) : Ben öyle mutluyum... öyle mutluyum ki!

YELENA ANDREYEVNA: Bir şeyler çalmak istiyorum... Şimdi bir şeyler çalmak isterdim.

SONYA: Çal. (Kucaklar onu.) Uyuyamam artık... Çal hadi!

YELENA ANDREYEVNA: Hemen. Baban uyumuyor ama. Hastayken müzikten rahatsız oluyor. Git 

de sor. Bir şey demezse çalarım. Hadi, git.

SONYA: Gidiyorum. (Çıkar.)



(Bahçeden  bekçinin sopa vuruşları  işitilir.)

YELNENA ANDREYEVNA: Çoktandır çalmadım. Çalıp ağlayacağım, aptallar gibi. (Pencereye 



doğru) Sen misin takırdayan Yefim?

BEKÇİNİN SESİ: Benim!

YELENA ANDREYEVNA : Takırdama, bey hasta..

BEKÇİNİN SESİ: Hemen gidiyorum!  (Islık çalar.) Hey, Karabaş, Çomar,  gelin buraya!



(Bir sessizlik)

SONYA  (.döner) : Olamazmış!

PERDE

ÜÇÜNCÜ PERDE



Serebryahovlar'ın konuk salonu. Sağda, solda ve ortada olmak üzere üç kapı vardır. Gündüz.

Voynitski, Sonya (oturmakta) ve Yelena Andreyevna (bir şeyler  düşünerek sahnede gezinmekte.)

VOYNİTSKİ: Herr profesör bugün bu salonda öğleden sonra saat üçte toplu olarak bulunmamız 

konusunda emir buyurdular. (Saatine bakar) Bire çeyrek var. Herhalde bir konuda dünyaya açıklamak 

istediği bir bildirisi var.

YELENA ANDREYEVNA:  Bir iş  konusu olmalı.

VOYNİTSKİ:  Ne işi olacak... Bütün yaptığı, zırvalar yazmak, homurdanmak ve başkalarını 



Yüklə 323,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə