Sosial
fəlsəfə
89
muş olan akrabalıktan kaynaklanır.
1
Ayna’nın temelinde yatan düşünce, anı-
ların zamanın örtüsü altından çıkabilme özelliğiyle yakından ilgilidir.
2
Film,
bir adamın kendi iç dünyasına yaptığı yolculuğu anlatmaktadır. İnsan, ol-
duğu kişiyi, sürekli kendisiyle birlikte taşıdığı için ondan kaçamaz. “Dünya
üzerindeki ülkeleri gezmek sadece sembolik bir yolculuktur. Nereye
giderseniz gidin, hala kendi ruhunuzu arıyorsunuzdur...”
3
Tarkovsky Ay-
na’da, ilk kez, hiç çekinmeden, doğrudan doğruya kendisi açısından en
değerli ve en özel şeyden söz ettiğini ifade etmektedir. Film, yönetmenin,
çok sevdiği ve çok iyi tanıdığı insanları yeninden canlandırma isteğinin bir
tezahürüdür. Yönetmen, Ayna’da “kendisi için değerli olan insanların hak-
kını ödeyemeyeceğini, kendisine gösterilen sevgiyi, verilen onca şeyi hiçbir
zaman gereğince karşılayamayacağını düşünen bir insanın çektiği acıları”
anlatmak istemiştir. Ayna’daki kahraman, insanları yeterince sevmediğine
inanmakta ve bu, onun için gerçekten acı veren, katlanılması
zor bir düşünce
haline gelmektedir.
4
Tarkovsky bir röportajında Ayna’yı şu şekilde özetliyor: “Filmim ka-
dınları ve çocukları birleştiren bir adamı konu alıyor. Fakat bu adam bir
oğul ya da koca olarak başarılı değil, çocuklar bir erkekten, bir babadan
yoksunlar.”
5
Filmdeki adamın ilişkileri parçalanmıştır ve manevî dengesini
bulabilmesi için bu ilişkileri yenilemesi gerekmektedir fakat bunu yapa-
madığını görmekte ve sevgi borcunu ödeyebileceği umuduyla yaşamına de-
vam etmektedir.
6
Dolayısıyla film, aslında ana karakterin bizatihi kendisini
değil, kendisine yakın olan insanlara karşı duygularını, onlarla kurduğu iliş-
kileri, hiç tükenmeyecek anlayışını ama aynı zamanda onlara karşı işlediği
ve hiçbir zaman düzeltemeyeceğini düşündüğü günahlarını ve başarısızlığını
1
Andrey Tarkovski, Şiirsel Sinema, John Gianvitos’ın Sunuşu, s. xiii.
2
Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, s. 121.
3
Andrey Tarkovski, Şiirsel Sinema, J. Haberman & Gideon Bachmann’ın Röportajı,
1983, s. 117.
4
Andrey Tarkovski, Mühürlenmiş Zaman, s. 121.
5
Andrey Tarkovski, Şiirsel Sinema, Claire Devarrieux’un Röportajı, 1978, s. 53.
6
Andrey Tarkovski, Şiirsel Sinema, Claire Devarrieux’un Röportajı, 1978, s. 53.
Sosial fəlsəfə
91
yaygara koparıyoruz ve sıradanlığımızı haykırıyoruz. Çünkü iç doğamıza
güvenmiyoruz. Sürekli şüphe içindeyiz ve telaşlıyız. Durup düşünmeye za-
manımız yok.”
Film, şiirsel ve bazen gittikçe ağırlaşan bir zeminde, geçmişin
kapılarını aralayıp çocukluğun coğrafyasını, ergenliğin ve yetişkin bir insan
olmanın anlamlarını yoklayan bir atmosfere sahiptir. Filmde rüya sekansları
ve geçmişten yankılan sesler, çocukluk hatıralarıyla sürmekte olan bir
evlilikten geriye kalan hatıralar içiçe geçmiş durumdadır.
1
Bu yönüyle film,
ana karakterin bilincini bir aynaya yansıtmakta ve seyirciyi tutulan bu ay-
naya bakmaya davet etmektedir. Yönetmen, bir bakıma, sanatçı olarak geç-
mişine tuttuğu aynaya bakma cesaretini göstermiştir ama acaba seyirci buna
cesaret edebilecek midir? “Ruhumuz bedensiz/ Bir günahkâr sanki/
Ve sanki
cevapsız bir bilmece… /Ve ben rüyamda/ Bana bir başka kılıkta /Başka bir
ruh gibi görünürüm / İnançsızlıktan, umuda koşar.”
Ayna, ziyadesiyle kişiseldir ve bu yönüyle bir tür Tarkovsky
biyografisidir. Savaş zamanında evi terk eden babanın sanatçının yaşamında
ve filmlerinde büyük bir etkisi vardır ve bu etki Ayna’da çok somut bir bi-
çimde görülmektedir. Bu çerçevede Ayna, evini terk eden babanın geride bı-
raktığı eşi ve çocuğunun hikayesi olarak da okunabilir. Filmde, şimdiki za-
manda yetişkin olan birey çocukluğundan kalan hatıraları anımsamakta, ba-
basına duyduğu özlemi ve onun evi terk etme gerekçelerine duyduğu merakı
irdelemekte; pişmanlıklar yaşamakta, bağlılıklarını sorgulamakta, annesini
ve annesinin politik sorunlardan dolayı verdiği mücadeleyi düşünmekte,
babanın evi terk ettikten sonra annesiyle zor şartlarda sürdürmeye ça-
lıştıkları günleri hatırlamaktadır. Tüm bunlar, babasızlığın çocuk üzerindeki
derin etkilerine, babanın ve annenin çocuğun bilincinde tuttuğu yere dair
gizemli ipuçları taşımaktadır. Filmdeki ana karakter, ölüme yakın bir ruh
hali içindedir ve içinden çıkamadığı geçmişe ve oradaki hatıralara uzan-
1
Andrey Tarkovski, Şiirsel Sinema, J. Haberman & Gideon Bachmann’ın Röportajı,
1983, s. 113.