Бакы дювлят университети илащиййат факцлтясинин



Yüklə 10,39 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/152
tarix30.10.2018
ölçüsü10,39 Mb.
#75889
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   152

Türk toplumundaki Kur`an okuma, dinleme ve öğrenme algısına eleştirel bir bakış 

43 


V. TÜRK MİLLETİNİN KENDİSİ İÇİN EDİNMEYE ÇALIŞTIĞI 

KUR’ÂN ÖĞRENİMİNİN NİTELİĞİ: 

Kur’ân okumak ve ezberlemek sadece dînî alanda hizmet veren kimseler 

için değil, bilakis her Müslüman için zaruri bir gerekliliktir. Çünkü bütün 

inananlar üzerine farz olan namazın şartlarından biri de kırâat olup, bunun en 

azı da başta Fâtiha suresi olmak üzere Kur’ân’dan belli miktar âyetin okun-

masıdır. Bu nedenle Kur’ân’ı yüzünden okuyabilmek ve ondan belli sureleri 

ezberlemek tarih boyunca Türk halkının büyük çoğunluğu tarafından he-

deflenen başlıca gaye olmuştur. Onlara ait bu tutum, Peygamber Efendimizin 

bizlere yaptığı  şu güzel benzetmeyle de tam bir uyum içindedir: “İçinde 

Kur’ân’dan bir şey olmayan kişi harap eve benzer.

19

 



Bu konuda Türk halkının pek çoğu daha küçük yaşta Arap harflerini 

tanıma, bunları belli ölçüde birleştirerek yüzünden Kur’ân okuma ve namaz 

sureleri olarak bilinen kısa sureleri ezbere bilme düzeyine ulaşmıştır. Kimi-

leri bunu daha da ilerleterek Yâsîn, Tebârake gibi sureleri ezbere okuma ve 

yüzünden hatim indirme aşamasına geçmiştir. 

Türk halkının Kur’ân’ı  öğrenme konusunda gösterdiği tüm bu olumlu 

yaklaşım ve çabalara rağmen önemli bir husus olan Kur’ân’ı anlama boyu-

tunun gerçekleşmemesi her zaman için kendisini çok büyük bir eksiklik ola-

rak hissettiregelmiştir. Zira Kur’ân okumak deyince aklına sadece onu yü-

zünden veya ezbere okumak gelen Türk halkı çoğu zaman maalesef bu aşa-

manın ötesine geçememiştir. Nitekim onlar, Kur’ân’ın hangi gayeyle okun-

ması gerektiği, istiâze ve besmelenin ne anlama geldiği, secde âyetinde niye 

secde edildiği vb. hususlar hakkında yeterli bilgiden büyük ölçüde yoksun 

bulunmaktadır. 

Bunun ötesinde Türk halkı  kıldığı namazlarda ezbere bildiği âyet ve 

sureleri büyük bir huşu içinde okumakta, fakat bunların anlamını bilmediği, 

bilmesi gerektiğini de düşünmediği için bu namazlardan da kanaatimizce 

tam olarak istifade edememektedir. Şöyle ki birçok kimse, çoğu zaman na-

mazda aklına başka şeyler geldiğini, bu nedenle kaçıncı rekatta olduğunu da-

hi unuttuğunu ifade etmektedir. Hatta unutulan bir şeyin hatırlanması için 

namaza durulması zaman içinde meşhur bir darb-ı mesel haline gelmiştir.  

                                                 

19

  et-Tirmizî, Fadâilü’l-Kur’ân, 18; Dârimî, es-Sünen, II, 429. 




Doç. Dr. Muammer ERBAŞ 

44 


Bu hususun tek sorumlusu olarak şeytan gösterilmektedir. Halbuki kabul 

etmek gerekir ki böyle olumsuz bir durumun oluşmasında en büyük ihmal ve 

kusur esasen kişinin bizzat kendisinden kaynaklanmaktadır. Zira şu bir ger-

çek ki zihin hiçbir zaman için asla boşluk kabul etmemektedir. Namazda zih-

ni doldurması gereken şey ezberden okunan dua, âyet ve tesbihlerin anlam 

ve muhtevasıdır.  Şayet kişi ezberinden okuduğu hiçbir şeyin anlamını bil-

miyorsa bu takdirde onun boş kalan zihnini elbette olur olmaz başka şeyler 

dolduracaktır.

20

 

Bunun ötesinde namaz kılan bir kimse, daha namazı biter bitmez oku-



duğu âyetlerle uyuşmayan davranışlar sergileyebilmekte veya en azından bu 

âyetlerde yapılması istenen hususlara kayıtsız kalabilmektedir. Örneğin; kıl-

dığı namazda Mâûn suresini okuyan bir kimsenin namazını gafil bir şekilde 

kılmaktan uzak durması, yetimlere karşı da daha bir şefkatli ve merhametli 

olması gerekir. Halbuki bu surenin manasından habersiz olan ve bunu öğren-

me ihtiyacı içinde olmayan bir kimse, ömür boyu tüm namazlarında bu sure-

yi okusa, yine de bu mesajlardan etkilenme ve bunları hayata geçirme imka-

nından yoksun kalacaktır. 

Aynı şekilde Fatiha, Yâsîn, Tebârake vb. sureleri düzenli bir şekilde oku-

mayı alışkanlık haline getiren kimselerin bu okuyuşları bir müddet sonra me-

kanik hale gelmekte, dolayısıyla onlar bütün ilgilerini okudukları ayet ve su-

relerin mana ve muhtevasından ziyade kırk bir Yasîn, yetmiş Tebarake, bin 

Ayetelkürsi, vb. meselenin sadece nicelik yönüne odaklamakta, bu nedenle 

de kendileri bu okuyuşlardan elde edilmesi beklenen pek çok hayati bilgi ve 

mesajdan mahrum kalmaktadırlar. Halbuki Hz. Aişe, bu tarz Kur’ân okuyan 

bir kimse için; “Bu adam ne Kur’ân okuyor, ne de sükût ediyor,” demiştir.

21

 

Hz. Peygamber de ashâbını bu şekilde anlamadan ve mesajlarını dikkate al-



madan Kur’ân okumaktan menetmiştir.

22

 



Netice itibarıyla Türk halkının Kur’ân’ı mana boyutundan uzak bir şe-

kilde sadece lafız eksenli ve sevap maksatlı olarak algılaması ve okuması, 

bir yandan onların Kur’ân’dan yeterince istifade etmelerini, onun mesajlarını 

                                                 

20

  Bu  bağlamda bazı alimler, gaflet halinde kılınan namazı sarhoşun kıldığı namazla kıyas 



ederek bunu uygun bulmamışlardır. Bkz. es-Sâbûnî, Ravâiu’l-Beyân, I, 82; Ateş, 

Süleyman, a.g.e., II, 287. 

21

  el-Gazzâlî, el-İhyâ, I, 782. 



22

  Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, (Terc. Salih Tuğ-M. Said Mutlu), II, 74-84. 




Türk toplumundaki Kur`an okuma, dinleme ve öğrenme algısına eleştirel bir bakış 

45 


doğru bir şekilde anlayıp yaşamlarına aktarmalarını ve böylece kendi üzerle-

rinde inanç, ibadet ve ahlak olarak istenen yönde olumlu gelişmeler kaydet-

melerini engellerken, diğer yandan da yine onların belli bir Kur’ânî inanç ve 

düşünce etrafında birleşerek ortak bir davranış ve ahlak birliği sergilemele-

rini imkansız hale getirmekte, dolayısıyla onları ister istemez kendi kitapları 

olan Kur’ân karşısında yabancılaştırmaktadır.

23

 

 



VI. TÜRK TOPLUMUNDAKİ ANLAMADAN UZAK KUR’ÂN 

OKUMA ALGISINA DAYALI BAZI UYGULAMALAR: 

Kur’ân’a karşı son derece saygılı ve bağlı olduğunu belirttiğimiz Türk 

milleti şu gibi değişik vesilelerle Kur’ân okumalarına muhatap olmaktadır: 

 

a) Namaz Münasebetiyle Gerçekleştirilen Kur’ân Okumaları: 

Türk halkı Kur’ân okumalarına en çok namaz vesilesiyle muhatap ol-

maktadır. Nitekim daha önce de belirttiğimiz üzere, namazın şartlarından biri 

de kırâat olup, bunun asgarisi Fâtiha sûresi ile Kur’ân’dan bazı âyetlerin 

okunmasıdır. Türk halkı kıldığı namazlarda Fatiha suresinden sonra genellik-

le Mushafın sonunda yer alan ve “namaz sureleri” olarak adlandırılan kısa 

sureleri okur. 

Türk halkı bütün namazlarında Fatiha suresini okumakla birlikte çoğu 

zaman bunun gerekçesini bilmemektedir. Halbuki kaynaklarda, Fâtihatü’l-

Kitâb ve Ümmü’l-Kitâb gibi adlarla anılan bu surenin Kur’ân’ın bir özeti 

mahiyetinde olup, bilinçli okunduğunda Kur’ân’ın bütün muhtevasını çok 

özlü bir şekilde aktarma gücüne sahip olduğu belirtilmektedir. Nitekim bir 

Hadis-i Kudsî’de, şöyle buyrulur: 

Ben, Fâtiha’yı kendimle kulum arasında ikiye böldüm; yarısı benim, 



diğer yarısı da kulumundur ve kulumun istediği hakkıdır.’ Hz. Peygamber, 

bunu şöyle açıklar: ‘Kul, 

‘َﻦﻴِﻤَﻟﺎَﻌْﻟا ﱢبَر ِﻪّﻠﻟ ُﺪْﻤَﺤْﻟا’

 dediğinde, Allah; ‘Kulum 



bana hamdetti,’ der. Kul, 

‘ِﻢﻴِﺣﱠﺮﻟا  ِﻦﻤْﺣﱠﺮﻟا’

 dediğinde, Allah; ‘Kulum beni 

övdü,’ der. Kul, 

‘ِﻦﻳﱢﺪﻟا ِمْﻮَﻳ ِﻚِﻠَﻣ’

 dediğinde, Allah; ‘Kulum beni yüceltti’ der 

ve; ‘Buraya kadar olan kısımlar benim,’ diye ilave eder. 

‘ َكﺎﱠﻳِإو ُﺪُﺒْﻌَﻧ َكﺎﱠﻳِإ

ُﻦﻴِﻌَﺘْﺴَﻧ’

 kulumla benim aramdadır. Sûrenin sonu ise, sadece kulumundur ve 

onun istediği hakkıdır.’ Ve kul; 

‘ َﺖﻤَﻌﻧَأ َﻦﻳِﺬﱠﻟا َطاَﺮِﺻ َﻢﻴِﻘَﺘﺴُﻤﻟا َطاَﺮﱢﺼﻟا ﺎَﻧِﺪها

                                                 

23

  Sülün, Murat, a.g.e., 31-32. 




Yüklə 10,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   152




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə