BÜNDÂR B. HÜSEYİN
Ebü'l-Hüseyn Bündâr b. el-Hüseyn eş-Şîrâzî (Ö. 353/964) İlk dönem sûfilerinden.
Şiraz'da doğdu. Ticaretle uğraşan bir ailenin oğludur. Bündâr bir yandan ticaretle meşgul olurken diğer yandan Eş'a-rî kelâmı ile ilgilendi ve İmam Eş'arFnin derslerini takip etmeye başladı. Kelâm konusundaki fikirleriyle dikkati çekti. Babasıyla birlikte ticaret için Bağdat'a gittiğinde burada meşhur sûfî Sibiî ile tanıştı. Tesirinde kaldığı Şiblfnin emriyle malını mülkünü terkederek kendini tasavvufa verdi ve onun takdir ve güvenini kazandı. Bu arada Ebû Ca'fer el-Haddâd'dan da faydalandı. Sûfflerin birtakım fikirlerini tenkit eden müridi İbn Hafifin çeşitli görüşlerini, özellikle ba-zan kalbe gelen gaflet konusundaki açıklamasını reddetti356, Ömrünün büyük bir kısmını geçirdiği Şiraz civarındaki Errecân kasabasında vefat etti.
Bündâr tasavvuff hakikatleri iyi bilen ve mükemmel bir biçimde ifade eden bir sûff olarak tanınır. Gaybet* halini huzur haline tercih eder. Genel olarak süfî-lerin tevhid (vahdâniyyet) konusunda birleştiklerini, ancak mücahede ve mükâ-şefe yoluyla ona nasıl erişileceği hususunda ayrıldıklarını söyler. Bündâr'a göre her sûff kendisinde zuhur eden hale göre bir isim alır. Meselâ ibadetine düşkün olana âbid, dünyadan el etek çekene zâhid. hiçbir şeye sahip olmayana fakir, Allah'a güveni esas alana mütevekkil, fenâ'yı esas alana fâni. sevgiyi esas alana âşık denir. Bu hallerden hepsi belli bir sûffde toplanabilir. Bu durumda ona bu hallerin tamamını kapsayan bir isim verilir.357
"Hak ile olma hali cem', Hak için olma hali tefrika"dır diyen Bündâr'a göre dünyaya yönelen hırs ateşiyle âhirete yönelen korku ateşiyle, Hakk'a yönelen ise tevhid nuru ile yanar ve değer biçilmez bir mücevher haline gelir. Hak yolunda her şeyi terketmeyen bütünü ile hakikate yani Hakk'a ulaşamaz. Onun için Bündâr sâlikin bütün dikkatini Hak'ta toplamasını ister. Tam anlamıyla mevlâsı kıblesi olmayanın namazının sahih olmayacağını söyler.
Bündâr'a göre tasavvuf ahde vefa etmektir. Sâlik diliyle verdiği sözlere bağlı kaldığı gibi niyetlerine de bağlı kalmalıdır. Bündâr sûfî ile mutasavvıf arasında fark görür. Sûfî Hak tarafından seçilen, dost edinilen, nefsinden uzaklaştırılan ve benlik davası ile hareket etmekten alıkonulan kimsedir. Mutasavvıf ise nefsi ile uğraşan, içinde dünya arzusu olduğu halde zâhidliğe özenendir. Bündâr sûfî kelimesinin kökü konusunda bu görüşüne uygun bir açıklama yapar. Ona göre sûff kelimesi sâfâ fiilinin meçhulü olup "Hak tarafından dost edinildi" anlamına gelmektedir358. Sûfî kelimesindeki her harfin üç mânası vardır. Meselâ "sad" harfi sadakate, sabra ve safaya delâlet eder. Sâlik nefsine düşman olmamalı, onu sahibine bırakmalıdır. Kul öyle bir mertebeye ulaşır ki nefsine düşman olmaz. Zira onu kendi mülkü olarak değil Allah'ın mülkü olarak görür. Güzel sesi ilâhî bir hikmet olarak kabul eden Bündâr nefis (tab1), hal ve Hak ile olmak üzere semâm üç şeklinden bahseder ve mûsikiden haz almayanların his yönünden eksik olduklarını söyler. Bündâr'ın bu görüşleri Melâmet ehlinden çok Iraklı sûfîlerin görüşlerine yakındır.
Bibliyografya:
Serrâc, ei-Lüma\ s. 340, 344, 349; Sülemî. Tabakât, s. 393, 467-470; Ebû Nuaym, Hilye, X, 384-385; Kuşeyrî, er-Risâie, s. 174, 616, 649; Hücvîrî. Keşful-mahcûb (Uludağ), s. 375; He-revî. Tabakât, s. 501-502; İbn Asâkir, Tebyînü kezibi'i-müftert, s. 179-181; Zehebî, Ac!âmü'n-nübela, XVI, 109-110; Safedî, el-Vâfî, X, 292-293; Sübkî. Tabakât, III, 224-225; İbn Tağrî-berdî, en-Nücümü'z-zahire, III, 338; Câmî. Me-fehât, s. 226, 270-271; Şa'rânr. et-Tabakât, I, 107; Münâvî. el-Keoâkib, II, 23.
BÜNDARÎ
Kıvâmüddîn Ebû İbrâhîm el-Feth b. Alî b. Muhammed el-Bündârî el-İsfahanı (Ö. 643/1245) Eyyûbîler devrinde yetişen meşhur edip ve tarihçi.
586'da (1190) İsfahan'da doğdu ve gençlik yıllarını orada geçirdi. 1217'de Suriye'ye giderek Dımaşk'a yerleşti. Bir süre Eyyûbîler'in hizmetinde kâtip olarak görev yaptı ve 7 Rebîülevvel 643'te359 Dımaşk'ta öldü. Hayatı hakkında daha fazla bilgi yoktur.
Eserleri:
Bündârî'nin biri telif, ikisi ihtisar, biri de tercüme olmak üzere dört eseri vardır.
1- Zeyİü Târihi Bağdâd. Ha-tîb el-Bağdâdî'nin fö. 463/1071) Târî-hu Bağdâd adlı eserine yazdığı zeyildir. Broçkelmann360 onun bu zeyil dışında Târîhu Bağdâd adlı başka bir eserinden daha bahsederse de ikisinin aynı eser olduğu ve Brockelmann'ın yanıldığı kabul edilmektedir361.
2- Sene'1-Berkı'ş-Şâmî. İmâdüd-din Kâtib el-İsfahânî'nin Musul Atabeği Nüreddin Mahmûd b. Zengî ile Selâhad-dîn-i Eyyûbî devri hakkında yazdığı, 562-589 (1166-1193) yılları arasındaki olaylan ihtiva eden el-Berku'ş-Şâmîadlı yedi ciltlik tarihinin muhtasarıdır. Bu eserini 622 (1225) yılında tamamlayan Bün-dârî el-Berku'ş-Şâmî'yi özetlerken metne sadık kalmış edebî tavsifleri, kaside ve menşurlarla mektupların büyük bir kısmını atarak tarihi bir eser meydana getirmeye çalışmıştır. İki yerde kelimesiyle işaret ettiği birkaç husus hariç metne hiçbir ilâve yapmamıştır. Bu muhtasarın sadece 562-583 (1166-1187} yılları arasında vuku bulan olayları ihtiva eden kısmı bilinmektedir. Eserin I. cildi Ramazan Şeşen tarafından neşredilmiştir.362
3- Zübdetü'n-Nuşra ve nuhbetü'l-'uşra. İmâ-düddin Kâtib el-İsfahân!, Selçuklu vezirlerinden Enûşirvân b. Hâüd ei-Kaşânr-nin Sultan Melikşah'ın tahta geçişinden (1072) Irak Selçuklu Sultanı Tuğrul b. Muhammed'in ölümüne (1134) kadar vuku bulan hadiseleri ve hatıratını ihtiva eden Füturu zamâni'ş-sudur ve şudûru zamâni'l-fütur adlı Farsça eserini Arapça'ya çevirmiş, ayrıca onun temas etmediği birçok konuyu ve bu arada Selçuklu tarihinin başlangıç kısmıyla Tuğrul b. Muhammed'in ölümünden Irak Selçuk-luları'nın çöküşüne (1I94) kadar cereyan eden olayları da ilâve ederek Nuşratü'l-fetre ve cuşratü'l-htra adıyla dört ciltlik bir eser hazırlamıştır. Bündârî de bu eseri Zübdetü'n-Nuşra ve nuhhetü'î-cusra adıyla ihtisar etmiştir. Üç müellifin ortak çalışma ürünü ve Selçuklu tarihi için birinci elden kaynak olan eser ilk defa M. Th. Houtsma tarafından yayımlanmıştır363, Leiden 18891. Daha sonra eserin çeşitli baskıları yapılmış364 ve Kivâmüddin Burs-lan tarafından İrak ve Horasan Selçukluları Tarihi adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir365. Bündârî Nuşratü'î-fetre'y\ özetlerken metne son derece bağlı kalmış, ancak müellifin edebî tavsiflerini, özene bezene yaptığı secileri, teşbihleri ve özellikle şairler hakkındaki iddialarını eserden çıkarmış, sadece gerekli gördüğü tarihî bilgileri almıştır. Bündârî bu tasarruflarıyla eserin edebî değerini azaltmakla beraber nisbeten daha sade üslûpla yazılmış bir tarih kitabı meydana getirmiştir. Zübdetü'n-Nuşra sonraları pek çok tarihçiye kaynak olmuştur.
4- Şehname. Bündârî, ünlü şair Firdevsrnin Şehname adlı Farsça eserini aynı adla Arapça'ya çevirmiş ve eser Abdülvehhâb Azzâm tarafından yayımlanmıştır366. Bündârî son üç eserini, kendisinden daima övgüyle söz ettiği Eyyûbîler'İn Dımaşk kolu hükümdarı el-Melikü'1-Muazzam îsâ b. Âdil e (1218-1227) takdim etmiştir.
Bibliyografya:
Bündârî, Zübdetü'n-Nusra, Mukaddime; İmâ-düddin el-İsfahânî, el-Berku'ş-Şâmî367, İstanbul 1979, naşirin giriş, s. XII!-XV, XXX-XXXI; Yâküt. Muccemü'l-üdebâ\ XIX, 19; İbn Halükân, Vefeyât, V, 150; Safedî, el-Vâft, I, 140; Keşfü'z-zunûn, I, 239; 11, 954, 1956; SerkîS, Muccem, İ, 592368, I, 548, 554; Ziriklî, el-Aclâm, V, 332; Kehhâle, Mu^ce-mö'l-mü'eUifTn, VIII, 48; R Rosenthal, A His-tory of Müslim Historiography, Leiden 1968, s. 50, 120, 178, 470; Müneccid. A1uccem, III, 115; IV, 64; Storey, Persian Literatüre, 1, 254-256; Faruk Sümer - Ali Sevim, İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı, Ankara 1971, Giriş, s. XIII; Browne, LHP, I!, 166, 326, 360-362, 472; Ramazan Şeşen, Salâhaddm Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, 5. 9; Acyânü'ş-Şî'a, VIII, 393; Claude Cahen. "The Historiography of the Seljuqid Period", His-torians of the Middle East369, London 1962, s. 67-68; "Bündârî", İA, II, 837; M. Th. Houtsma - [Cl. Cahen], "al-Bundârr, E/2 (İng). I, 1309.
Dostları ilə paylaş: |