Bibliyografya: 6 Bibliyografya: 7



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə25/33
tarix30.10.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#76033
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   33

BÜLBÜL ŞAH

Seyyid Şerefüddîn Bülbül Şâh el - Hüseynî el – Keşmîrî (ö. 728/1327) Sühreverdiyye tarikatının Hindistan'daki şeyhlerinden.

Sühreverdiyye şeyhlerinden Şah Nî'me-tullah Fârsî'nin mürididir. Moğol istilâsı yüzünden şeyhi ve beraberlerindeki 1000 kişi ile birlikte Türkistan'dan Raca Suhâdivâ (1301-1320) idaresindeki Keşmir'e hicret etti. Bu yıllarda iktidarı ele alan Prens Rinçana Budist idi. Bülbül Şah, Budizm ve halkın dini olan Hinduizm'le tatmin olmayan Rinçana'ya İslâm'ı an­lattı. Rinçana müslüman olup Sadreddin adını aldı. Bülbül Şah, Sadreddin'in teba­asından yaklaşık 10.000 kişinin İslâm'a girmesine vesile oldu. Emîr Sadreddin Bülbül Şah için yaptırdığı hankaha zen­gin vakıflar tahsis etti ve bunların geli­riyle bir aşevi kurdu. Bir ara harap olan aşevi daha sonraları onarılmış ve darü­laceze olarak kullanılmıştır. Emîr Sadred­din'in darülacezenin yanında yaptırdığı mescid Keşmir'in ilk mescididir. Bülbül Şah bu mescidin yakınlarında inşa edi­len türbede medfundur.

Bibliyografya:

Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü'l-hauâtır, 11, 49; A. Schimmel, islam in the Irıdian Subcontinent, Leiden 1980, s. 44; ei-KâmOsü'l-İslâmî, I, 351; Mohibbul Hasan, "Bülbül Şhâh", E!2 Suppl. (ing.). 156.



BÜLBÜLDAGI

Batı Anadolu'da İzmir'e bağlı Selçuk ilçesinin güneybatısında, üzerinde Hz. Meryem'e nisbet edilen bir evin bulunduğu tepe.

Selçuk ilçesine 12 km. uzaklıkta bulu­nan Bülbüldagı'nın arkeoloji ve dinler tarihi bakımından önemi, eteğinde tarihî ve turistik yerleşim merkezleri bulunma­sından kaynaklanır. Bunların başında Pe-leponnes ve İyon adalarından gelme göç­menler tarafından kurulan Efes şehri gelir. Bazı rivayetlere göre Efes Amazon­lar tarafından kurulmuş ve burada dün­yanın yedi harikasından biri olan Arte-mis Tapınağı da bunlar tarafından yapıl­mıştır.

Bu bölge Hıristiyanlığın doğuşundan sonra da önemini korumuştur. Ashâb-ı Kehf in Kral Dakyanus (Decius) zamanında mağaraya sığınarak 309 yıl süren mu­cizevî uykularını tamamladıkları mağa­ranın Bülbüldağı'nın eteklerinde oldu­ğuna inanılmaktadır. Kur'an'da da yer alan bu olayın346 Tar­sus, Elbistan ve Antakya gibi yerlerde geçtiğine dair farklı rivayetler vardır.

Bizans kaynaklarına göre havari Yuhanna'nın (Saint Jean) mezarının da bu­radaki bir tepe üzerinde bulunması dola­yısıyla bu bölgeye Latince Ayasuluk (Ayas-lug) denilmiştir. Saint Jean Kilisesi ve Hz. Meryem'e nisbet edilen ev dolayısıyla hı-ristiyanlar son yıllarda bölgeyi bir ziya­ret yeri haline getirmişlerdir. Ancak eski kaynaklarda Hz. Meryem'in buraya gel­diği, burada öldüğü hakkında açık bir ifade yoktur. Bu bölgede Hz. Meryem'e isnat edilen bir mezar da mevcuttur. Bu­na karşılık Kudüs'te de ona nisbet edi­len iki mezar daha bulunmakta olup bunların biri Jeoshaphat (Kedron) vadi­sinde, diğeri Gethsemani'dedir347. Bu konuyu ilk defa araştıran eski kilise babaların­dan Epiphanius (ö. 403), Yuhanna'nın Meryem'i Efes'e götürdüğünü hiçbir yerde okumadığını söylemektedir.348

Bütün bunlara rağmen XIX. yüzyılın başında Catherine Emmerich adlı bir Al­man mistiği Hz. Meryem'in evinin Bül-büldağı'nda bulunduğu iddiasını ortaya attı. Başlangıçta bu iddia kilise yetkili­lerince reddedildi. Çünkü 431'deki Efes Konsili'nde Hz. Meryem'e "Theotokos" (tanrıyı doğuran) unvanı verilmiş, daha sonra günahtan, hatta aslî günah*tan muaf ve Ölümsüz sayılmış. Papa IX. Pius 1854'teki papalık bildirisiyle onun gü­nahsızlığını ilân etmişti; nihayet 1950'-de Papa XII. Pius îsâ gibi Hz. Meryem'in de göğe yükseldiğini açıklamıştı. Ancak tarihî delillere ve yaygın inanışa pek uy­gun düşmemekle beraber Catherine Em-merich'in yukarıdaki iddiası bazı kilise çevrelerini harekete geçirdi. Lazarist ra­hiplerin Bülbüldağı'nda buldukları ev (şimdi Meryemana Evi deniliyor) ve ayaz­mayı içine alan 919 dönümlük arazi, Fran­sız uyruklu Lazarist başrahip M. Joseph B. Gabrİel349 adına satın alındı ve Kuşadası Tapu Sicil Muhafaza Memurluğu'nda tes­cil ettirildi. Halbuki bu evi bölgede yer­leşen ilk hıristiyan topluluktan kalma bir yapı olarak görenler yanında Efes Kon-sili dolayısıyla yapıldığını ve Hz. Meryem adına ithaf edilen yüzlerce binadan biri olduğunu ileri sürenler de vardır.

Çeşitli ülkelerdeki Hz. Meryem'le ilgili makamlardan biri olarak kabul edilebi­lecek Bülbüldağı'ndaki bu yeri 1967'de Papa VI. Paul de ziyaret etti ve burasını "resmf kutsal hac mahalli" ilân etti. Böy­lece hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Bülbüldağı'ndaki bu evde her yıl 15 Ağus-tos'ta âyinlerle "Meryem'in göğe çıkma bayramı" bir hac havası içinde kutlan­maktadır.

Bibliyografya:

L. Heidet — L. Pirot, "Assompüon, These du Bulbul-Dagh", DB2, I, 647-652; Hikmet Tanyu, Dinler Tarihi Araştırmaları, Ankara 1973, s. 126-134; Günay Tümer, Hıristiyan ue İslâm Dinlerinde Meryem {doçentlik tezi, 1979], Aü İlahiyat Fakültesi, s. 83-9S; TA, XXIV, 22-23.



BÜLBÜLZÂDE ALİ HİBRİ EFENDİ

BÜLDÂNİYYE350

Muhaddislerin muhtelif kültür merkezlerinde duyup öğrendikleri hadisleri bu beldelere göre bir araya toplayarak meydana getirdikleri hadis mecmuaları.

Hadis bilgisi bakımından birbirinden farklı durumda olan ashabın ve sonraki râviierin bir beldeye yerleşmeleri ve bil­dikleri hadisleri orada rivayet etmeleri sebebiyle hadislerin tedvîn'inden Önce muhtelif kültür merkezlerinde birbirin­den farklı hadisler yayılmıştı. Muhaddis­lerin sıkça kullandıkları, "Dımaşk'a git­meden önce bu hadisi duymamıştık" ve­ya, "Falan râvi Dımaşklılar'ın rivayet et­tiği hadisleri herkesten iyi bilir"; "Bu sa­dece Medineliler'in rivayet ettiği bir ha­distir"; "Onu Basralılar'dan başka kim­se rivayet etmemiştir" şeklindeki ifade­lerinden de anlaşılacağı üzere bazı ha­disler ilk zamanlarda sadece bir mem­leketin, bir bölgenin hadisleri olarak bi­linmekteydi. Hatta bazı beldelerde riva­yet edilen hadislerin bir başka beldede rivayet edilenlere tercih edildiği de olur­du. Meselâ Hicazlılar'ın hadisleri çok de­fa Iraklılar'ınkinden daha sahih kabul edilmekteydi. Sonraları bütün İslâm ül­kelerini içine alacak tarzda yaygınlaşa­cak olan hadis tahsili için yapılan seya­hatler o devirde henüz başlamadığı için her belde halkı yakından tanıdığı kendi muhaddislerine daha çok itimat ediyor, tanımadıkları bir muhaddisten nakledi­len rivayetlere o kadar güvenmiyordu. Ancak hadis öğrenmek için yapılan yol­culukların zamanla çoğalması ve yay­gınlaşması, bölgelere göre birbirinden farklı hadislerin rivayet edilmesini orta­dan kaldırmış oldu.

Muhaddislerin, sözü edilen ilk devir­lerde hadis tahsil ederken elde ettikleri rivayetleri bazan bu hadisleri öğrendik­leri beldelere göre tasnif ederek mey­dana getirdikleri "Büldâniyye" türünden hadis mecmualarına, İbn Asâkir (ö. 571/ 1176) ve Ebü Tâhir es-SilefTnin (ö. 576/ 1180) el-Büldâniyye adıyla tanınan kırk hadis mecmuaları351 ile Hasan b. Muhammed b. Mu-hammed el-Bekrfnin (ö. 656/1258) ha­dis tahsili için gittiği beldelerin kırk ta­nesinden derlediği, kırk tabiînin kırk sa-hâbîden rivayet ettiği kırk hadisi ihtiva eden Kîtâbü'l-Büldâniyye'si örnek ola­rak zikredilebilir.



Bibliyografya:

Müslim. "Şayd", 12; Tirmizî, "Taharet", 61, 81, 98; Zehebî, A'tâmü'n-nübelâ*, XXIII, 326-328; Keşfü'z-zunûn, I, 54; Brockelmann, GAL, I, 404, 450; SuppL, I, 610; M. Zâhid el-Kevse-rî, en-Nüketü't-tarife. Kahire 1365/1945, s. 3-4; M. Tayyib OKiç, Bazı Hadis Meseleleri Üze­rinde Tetkikler, İstanbul 1959, s. 164; M. Ac-câc ei-Hatîb, es-Sünne kable't-tedvin, Kahire 1383/1963, s. 164 vd; Subhî eşkâlin, Hadis İlimleri ve Hadîs Istılahları352, Ankara 1973, s. 39-41; Talât Koçyiğit. Hadis Tarihi, Ankara 1977, s. 98.




Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə