Bibliyografya: 6 Bibliyografya: 7



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə28/33
tarix30.10.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#76033
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   33

BÜNYÂMİN

Hz. Ya'kub'un en küçük oğlu ve Hz. Yûsuf'un öz kardeşi.

Kur'ân-ı Kerîm dışındaki kaynaklarda ve özellikle yahudi kutsal kitabında Bün-yâmin hakkında ayrıntılı bilgi mevcut­tur. Ahd-i Atîk'te Bünyâmin Binyamîn olarak geçmekte ve Ya'kub'un Rahei ad­lı karısından doğduğu belirtilmektedir370. Ya'küb'un diğer çocuk­ları o Harran'da dayısının yanında bulun­duğu sırada doğmuş, Bünyâmin ise Har­ran'dan Ken'an'a döndükten sonra dün­yaya gelmiştir. Bünyâmin'in doğumu sı­rasında ölen annesi ona Ben-oni (kede­rimin oğlu) adını koymuş, fakat babası onun adını "uğur ve bereket" anlamın­da Bünyâmin (sağ elin oğlu) diye değiştir­miştir371. Bünyâmin'in babası nezdindeki değerine ve Hz. Yû­suf'un Mısır'daki İkameti esnasında di­ğer kardeşleriyle olan münasebetlerine dair Tevrat'ta verilen bilgiler372 büyük ölçüde Kur'an'daki bilgilere uymaktadır. Bünyâmin kelimesi Ahd-i Atîk'te İsrâiloğullan'nın on iki sıbtından birinin yani Bünyâmin neslinden gelen­lerin de adıdır.

Kur'ân-ı Kerîm'de Yûsuf sûresinde Hz. Ya'kub'un Yûsuf'un dışındaki çocukların­dan, dolayısıyla Bünyâmin'den de isim zikredilmeden bahsedilir. Yûsuf öteki kardeşleriyle konuşurken ondan, "Baba bir kardeşiniz"373 diye söz et­mekte, diğer âyetlerde ise Bünyâmin "Yûsuf'un kardeşi" diye geçmektedir.374

Kur'an'da dolaylı olarak Bünyâmin'­den şöyle bahsedilir: Hz. Yûsuf Mısır'da maliye nâzın olduktan sonra kıtlık se­bebiyle zahire almak için Mısır'a gelen kardeşlerini tanır, fakat aralarında öz kardeşi Bünyâmin'i göremez. Kardeşle­rinin yüklerini hazırlattıktan sonra on­lardan bir sonraki gelişlerinde baba bir kardeşlerini de getirmelerini ister; aksi takdirde zahire alamayacaklarını bildi­rir. Kardeşleri geri döndüklerinde duru­mu babalarına anlatır ve Bünyâmin'i de kendileriyle beraber göndermesi gerek­tiğini söylerler. Yûsuf'tan sonra en çok Bünyâmin'i seven ve onu Yûsuf'un yeri­ne koyan Hz. Ya'küb, Yûsuf'un başına gelenlerin Bünyâmin'in de başına gele­bileceği endişesiyle birinci Mısır yolculu­ğunda onu kardeşleriyle göndermemiş­ti. Ancak bu defa Bünyâmin'i koruyacak­larına dair onlardan kesin söz aldıktan sonra Allah'a tevekkül edip onu gönder­meye razı olur.

Hz. Ya'kub'un on bir oğlu ikinci geliş­lerinde Yûsuf un yanına girerler. Yûsuf Bünyâmin'i yanına alır ve kendisinin kar­deşi Yûsuf olduğunu ona açıklar. Daha sonra Yûsuf kardeşlerinin yükünü hazır­lattıktan sonra adamlarına Bünyâmin'in yükü içerisine bir su kabı saklamalarını tenbih eder, yola çıkacakları sırada da yüklerini aratır; su kabı Bünyâmin'in yü­kü içinde bulunur. Ya'kö boğul lan şeria­tına göre Yûsuf Bünyâmin'i Mısır'da alı-kor. Kardeşleri de babalarına söz ver­dikleri için Bünyâmin'i almadan geri dönemeyeceklerini Yûsuf'a bildirirler. Yûsuf Bünyâmin'i onlarla göndermeye razı olmayınca büyük kardeşleri Mısır'­dan ayrılmaz ve Bünyâmin ile beraber kalır.

Bünyâmin'in Mısır'da alıkonulduğu di­ğer kardeşleri tarafından Hz. Ya'küb'a bildirilir. Hz. Ya'kub çok üzülür, fakat Allah'tan ümidini kesmez ve oğullarını Yûsuf ile Bünyâmin'i bulmaları için Mı­sır'a geri gönderir. Ya'küboğuîları Yû­suf'un huzuruna girince bu defa Yûsuf kendisini tanıtır ve sonra da önceki ha­talarından doiayı onları bağışlar.

Bibliyografya:

La Bibie, Paris 1977, "Tekvin", XXXV/16-20, s. 61'deki dipnotlar; Taberî. Târih (Ebü'l-Fazl), 1, 330-364; Sa'lebî. Arâ3 isû'l-mecâlis, s. 98-102; Ahmed Cevdet Paşa. Kısas-ı Enbiyâ, İstanbul 1331, I, 13-17; A. J. VVensinck375. "Binyâmin", El2 (Fr.), I, 1266; Gr.E, VI, 189; XX, 1158; Sheldon H. Blank, "Benjamin", ÜJE, II, 176-78; La Getâse (trc. R. de Vaux), Paris 1951, s. 160 ve dipnotlar.



BÜNYAMİN AYAŞÎ

XVI. yü2yıl Bayramî-Melâmî şeyhlerinden.

Ankara'ya bağlı Ayaş'ta doğdu. Adı Mustafa, lakabı İbn Yâmîn olup bu keli­me muhtemelen zamanla Bünyâmin'e dönüşmüştür. Hayatının ilk dönemleri hakkında yeterli bilgi yoktur. XVI. yüzyıl müelliflerinden Mahmûd el-Kefevîonun Bayramiyye tarikatının Melâmiyye kolu­nun kurucusu Ömer Dede Sikkînrnin ha­lifesi olduğunu söyler376. Melâmîliğe mensup Sarı Abdullah Efen­di ile torunu La'lîzâde Abdülbâki Kefe-vfye dayanarak Bünyâmin'in Ömer Sik-kînî'nin halifesi olduğunu tekrar eder­ler. Müstakimzâde de bu görüşe katılır. Kefevîye dayanan San Abdullah ve La'lî-zâde'nin eserleriyle bu silsileyi veren di­ğer eserlere göre Melâmiyye kolu Ömer Sikkînf den sonra Bünyâmin Ayâşî vası­tasıyla yürütülmüştür. Ancak sonradan elde edilen bazı belgelerde Bünyâmin Ayâşrnin Hacı Bayrâm-ı Veirnin halifesi olduğu, dolayısıyla Melâmiyye'nin kuru­cusu olabileceği ihtimali ortaya çıkmıştır. Nitekim Hacı Bayrâm-ı Velî soyundan gelen Sâdullah Efendi tarafından düzen­lenmiş bir listede377 Bünyâmin Hacı Bayrâm-ı Ve­lî'nin halifesi olarak gösterilmektedir. 132S yılına ait Ankara Vilâyeti Salnâ-mesi'nde Ayaş kasabası anlatılırken Ha­cı Bayrâm-ı Veirnin halifelerinden Şeyh Mustafa Bünyâmin'in kendi adıyla anı­lan caminin yakınlarında gömülü oldu­ğu söylenmektedir. Fuat Bayramoğlu'-nun Raif Yelkenci'de gördüğünü söyle­diği bir mecmuada bulunan bir kıtada Bünyâmin'in Hacı Bayrâm-ı Velîden el aldığı anlatılmaktadır378. Esad Muhlis Paşa'nin Bünyâmin Camii'n-de asılı olan manzumesinde de aynı bil­gi tekrar edilmektedir. Hacı Bayrâm-ı Veirnin halifelerinden dördünün adı ve­rilerek bunlardan sürmüş olan Bayra­miyye kollarının gösterildiği bir silsilena­mede379 Pîr Ali Aksarâyî'nin şeyhi olan, ancak adı okunamayan bir Hacı Bayrâm-t Velî ha­lifesi daha gösterilmiştir. Bu kişinin Bün­yâmin Ayâşî olduğu silsilenin devamın­dan anlaşılmaktadır. Diğer bir belgede de380 Bünyâmin Hacı Bayrâm-ı Veirnin halifesi olarak göste­rilmiştir.

Bünyâmin'in ölüm tarihi de tartışma­lıdır. Kefevî onun Yavuz Selim'in saltana­tının ilk yıllarında vefat ettiğini söyleye­rek 918 (1512) tarihini, Müstakimzâde ise 916 (1510) yılını verir. Atâî ve ona dayanan Uzunçarşılı da Bünyâmin'in Ömer Sikkînrnin halifesi olduğunu söy­leyerek Ölüm tarihini 926 (1520) olarak kaydederler.

Sarı Abdullah Efendi Bünyâmin'in ölüm tarihine temas etmeksizin onun, hakkın­daki bazı suçlamalar yüzünden Kütahya Kalesi'ne hapsedildiğini, bu sıralarda Ka­nunî tarafından kuşatılan Rodos'un bir türlü alınamadığını, Bünyâmin'in yakın dostu olan Kanunînin çuhadarının sul­tana, "Hacı Bayram tarikinden Bünyâ­min Ayâşî nice zamandır Kütahya'da ha­pistedir, Rodos'un fethine engel budur" dediğini. Kanunînin emriyle Bünyâmin'in serbest bırakıldığı gün Rodos'un fethe-dildiğini yazar.381 Rodos 5 Safer 929'da382 fethedilmiş olduğuna göre yuka­rıdaki rivayet doğru ise Bünyâmin'in bu tarihten sonra ölmüş olması gerekir. Sa­rı Abdullah Efendi'nin Kefevî'nin verdiği ölüm tarihini görmezden gelerek Bünyâ-min'i Kanunî devrine yetişmiş gösterme­si, onu Ömer Sikkînî'nin halifesi olarak takdim etme gayretiyle açıklanabilir. Zi­ra 929'dan (1522) sonra ölen birinin 833'-te (1429) vefat eden Hacı Bayrâm-ı Ve­lîye halife olması mümkün değildir. Bün­yâmin Ayâşî Hacı Bayrâm-ı Velînin hali­fesi olarak kabul edildiği takdirde Bay-ramiyye'nin Ömer Sikkînîye nisbet edi­len Melâmiyye kolunun silsilesini onun­la başlatmak gerekir. Ancak bugün el­de bulunan bilgiler çerçevesinde bu ko­nuda kesin sonuca ulaşmak oldukça güç görünmektedir.

Atâî, Bünyâmin'in, kendi halifesi olan Pîr Ali Aksarâyînin oğlu meşhur Oğlan Şeyh'in adını ileride idam edileceğinin işareti olarak İsmail koyduğunu söyler383 ve bu suretle onun keramet sahibi olduğuna dikkat çeker. Nitekim Oğlan Şeyh diye tanınan İsmail Ma'şûki, Şeyhülislâm İbn Kemal'in fet­vasıyla idam edilmiştir (935/1528).

Bünyâmin Ayâşînin Aziz Ruşen Efen­di. Sivaslı Osman Efendi ve Bolulu Süley­man Efendi adlı üç halifesi daha olmak­la birlikte Melâmî silsilesi Bünyâmin'in ölümünden sonra Pîr Ali Aksarâyî ve oğ­lu İsmail Ma'şûkî vasıtasıyla devam et­miştir. Türbesi Ayaş'ta kendi adıyla anı­lan caminin yanındadır. Aynı yerde med­rese, hamam gibi vakıfları da bulunmak­tadır.

Bibliyografya:

VGMA, Esas 2/4 (227], sıra 581; VGMA, Mü-ceddid Anadolu nr. 604, XVIII, s. 205, sıra 226; Mahmûd el-Kefevf, Ketâ'ibü a'lâmi'l-ahyâr min fukahâ'î mezhebi'n-fiu'mân el-Muhtâr, Süleymaniye Ktp., Halet Efendi, nr. 630, vr. 451a; Atâî. Zeyl-i Şekâik, s. 65, 89, 463; Karaçele-bizâde, Süleymannâme, İstanbul 1288, s. 49; Sarı Abdullah Efendi. Semerâtü'l-fuâd, İstanbul 1288, s. 245-246; La'Iîzâde Abdülbâki, Sergü­zeşt, İstanbul, ts., s. 15, 16; Müstakimzâde. Ri-sâle-İ Melâmiyye-i Şüttârİyye, İÜ Ktp., ibnüle-min, nr. 3357, vr. 3b, 10a; Hasib Üsküdârî, Ve-feyât-ı Ekâbir-i Islûmiyye, İÜ Ktp., TY, nr. 564, vr. 17"; Tomar-Melâmilik, s. 50, 57, 66; Hüse­yin Vassâf, Sefine, I, 280; Şeyh Müştak, Dİuan, İstanbul 1265, s. 27; Esad Paşa, Dîuançe, İs­tanbul 1287, s. 2, 4, 37; Ahmed Rıfat Yağlıkçı-zâde, Lugat-ı Târihiyye ve Coğrâfıyye, istan­bul 1299, I, 307; Ankara Vilâyeti Salnamesi, Ankara 1325, s. 139; Mehmet Ali Aynî, Hacı Bayram Velî, istanbul 1343, s. 117; Abdülbâki Gölpınarlı, Melâmîlik ue Melâmiler, istanbul 1931, s. 42-43; Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi, 111/ 2, s. 65; Mehmet Aldan, Bütün Yönleriyle Ayaş, Ankara 1965, s. 133; Fuat Bayramoğlu. Hacı Bayram-ı Velî, Ankara 1981, I, 56; II, belge nr. 128, 144,




Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə