Bilig 49. sayı



Yüklə 3,45 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə63/90
tarix18.06.2018
ölçüsü3,45 Kb.
#49338
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   90

Selçuk, Nergisî’nin Meşâkku’l-Uşşâk’ında Osmanlı Toplum Hayatından Yansımalar 
 
171 
bir yere oturmayı yeğler: “nişestengeh-i eşrâf olan kûşe-i rengîn-bisât-ı ahâlî-
nişînde karârına işâret olındukda teneffür idüp nezele-i hazele-i bî-neng ü ‘âr 
ihtiyâr itmedügi pâyîn-i saffu’n-ni’âlde hâk-nişîn-i ibtizâl olup (137b-9/12)”. 
Hediyeleşme: Riyakâr şeyhin aşkının anlatıldığı hikâyede, âşıkların sevdik-
lerine hediye verdiklerine işaret edilir: “âhirîn-i vakt-i müfârakatda, cüvân-ı 
bü’l-’aceb-nakşa bahâne-i tezekkür ü nişâne-i mâ-cerâ olmak içün bir 
yâdgâr-ı münâsib ihdâsı mahallinde (138a-11/12)”.  
Devlet büyüklerinin de aralarında hediyeleştikleri görülmektedir. Yeniçeri 
ağasının evinde muhafaza ettiği sandıkta,  İran  şahının Osmanlı sultanına; 
sultanın da kendisine hediye ettiği altın bir kemer bulunmaktadır. Ağa da bu 
kıymetli hediyeyi sevgilisi yeniçeri Ferdî’ye hediye eder: “selâtîn-i ‘Acem’den 
hızâne-i  şâhenşâh-ı Rum’a hediyye tarîkıyla dâhil olup ve agânun zeyn-i 
tarâvet-i gül-berg-i cemâlinden nâşî cânib-i şâh-ı ‘âlemden kendüye ‘atiyye 
resminde vâsıl olmış idi (156b-9/12)”. 
Evlat Edinme: Ferdî ile yeniçeri ağasının maceralarının anlatıldığı hikâyede 
birini manevî oğul edinmek (Pakalın 1993-III: 601) anlamında “yakadan 
geçirmek ve ahiret oğlu edinmek” tabirleri kullanılmaktadır. Ağanın yardım-
cısı, Ferdî’nin kapısını çok erken bir saatte çalar ve kapıyı açan babasına 
ağanın Ferdî’yi görmek istediğini söyler. Durumdan şüphelenip hiddetlenen 
babasını, “Hakkında fikr itdügi başına gelsün. Ol, anı yakasından geçirüp 
âhiret oğlı idinmişdür (155b-24)” diyerek yatıştırmaya çalışır.  
Yardıma Koşma:  Toplumun, zorda kalan kişilere yardımcı olduğu; acil 
durumlarda müdahale ettiği görülür. Yeniçeri ağası, Ferdî ile baş başa iken 
körkütük sarhoş olacak kadar içer. Bu sırada ağayı götürmeye gelen 
bostancıbaşını gören çevredikler, ağanın akıbetinden endişe ederler. Ağayı 
ayıltmak için suya sokarlar, üzerine soğuk su dökerler. Fakat adetâ komaya 
girmiş olan ağayı ayıltmak bir türlü mümkün olmaz: “sâhib-i sa’âdet 
hazretlerinün kimi eline vü kimi ayagına yapışup ‘âlem-i sahve vaz’-ı kadem 
ihtimâliyle gâh deryâya yaturdılar, gâh üstine sovuk sular döküp senglâh 
üzre yaturdılar (158a-19/21)”. 
Mesire yerine nazır bir köprüden (Keçi Köprüsü) aşağı bakan Merdâne Hali-
fe, sevdiğini başkalarıyla eğlenirken görür ve çaresizlik içinde kendisini gâyet 
yüksek olan bu köprüden suya bırakır. Mesire yerindekiler hemen âşığın 
yardımına koşarlar; elinden ve ayağından tutup sudan çıkardıktan sonra, 
yuttuğu suyu boşaltması için ayağından bir ağaca asarlar (135b-136a). 
e. Giyim-Kuşam 
Hikâyelerde giyim-kuşamla ilgili çok fazla ayrıntıya rastlanmaz. Hikâyelerde 
yer alan kişilerin giyimleriyle sosyal konumları arasında bir uyum olduğu 
görülür. 


biligBahar / 2009, sayı 49 
 
172 
Yedinci hikâyede tasvir edilen maşukun başında destâr (sarık), omzunda kabâ, 
belinde kemer ve kemerinde asılı duran kısa bir kılıç vardır: “Başındaki destâr-ı 
perîşân-kevr ü mutallâ-kenârı, ser-i serv üzre meh-i tâbâna, egnindeki kabâ-yı 
vâlâ-tırâz-ı dil-keş-endâmı dûş-ı havrâda istebrak-ı cinâna, ol miyân-ı hasreten 
li’l-’uşşâkı ihâta kılan kemer-bend-i zer- nişânı, pâsbân-ı genc-i nihân olmış 
ejdehâ-yı pîçâna, miyân-bendinden âvîhte olan yek-âvîz-i hûn-rîzi, kenâr-ı 
kehkeşânda necm-i gîsu-dâr-ı fitne-nişâna benzer (144b-16/18)”. 
Yeniçeriler başlarına börk denilen özel bir serpuş giyerlerdi (Özcan 1999: 
343). Ferdî’nin güzelliği dile getirilirken başındaki bu serpuşa, “tâc-ı zer-baft-ı 
Bektâşî (153a)” şeklinde göndermede bulunulur. 
Yazar, yakından tanıdığı  şeyhin giyim kuşamını, kişiliğiyle ilişkilendirerek 
benzetmelerle aktarır. Şeyhin üzerinde yünden bir hırka, başında yamalı bir 
sarık vardır: “hırka-i peşmînesi mahfaza-i eczâ-yı hasâ’il, ser-i sa’âdet-
mendindeki tâc-ı rüfû-gerdesi sâtur-ı derd ile sad-pâre olan dil-i çâk çâkine 
dâll (139b-1/2)”.  
İstanbul’a giden sevgilisine refakat eden fakir gencin üzerinde, kendisini so-
ğuktan korumaktan aciz, deriden bir kıyafet vardır: “cüvân-ı mezkûrun erâzil-
i ‘uşşâkından bir âfet-i nekbetî-kıyâfet, (134a), “bir sâde câme-i edîmi ile 
(134a-4/8)”. 
Kahvehaneci müşteri çekmek amacıyla, çırak olarak aldığı genci güzel elbise-
lerle süsleyip bezer: “bir tıfl-ı rustâyi-zâde peydâ idüp elbise-i reng-âmîz ile 
fi’l-cümle âb u tâb-ı ziynet virüp tavr-ı sâkîyân kahvede zîr ü bâlâ-hırâm-ı 
‘âşık-firîbâneye ser-âgâz eyledi (139a-22/24)”. 
f. Gündelik Eşya 
Olay merkezli hikâyelerde gündelik eşyaya da giyim-kuşamda olduğu gibi, 
çok fazla yer verilmez. Evinden ayrılmak zorunda kalan şeyhin ev eşyalarını 
müritleri kervansaraya taşır. Hasır, kırık sandık, çekmece, eski tas, kırık kâse 
ve hurda eşyalar, mütevazı bir şeyhin evini çağrıştırır: “kiminün elinde hasîr-
pâreler, kiminün destinde eski âvâreler ve kimi sandûk-ı şikeste almış eline, 
kimisi pîş-tahta, kimi tâs-ı köhne taşur, kimi kâse-i şikeste, hây hây idüp 
gelürler (141 b-16/18)”. 
Kıymetli eşyaların evlerdeki özel sandıklarda muhafaza edildiği anlaşılmakta-
dır. Yeniçeri ağası kendisine hediye yoluyla gelen, maddi ve manevi değeri 
çok yüksek olan altın kemeri, konağındaki sandıkta saklamaktadır: “Meger 
agânun sandûk-ı temellukında bir tuhfe-i girân-kadr ü zî-bahâ kemer-bend-i 
zer-endûd mevcud imiş ki (156b-8/9)”. 
Merdiven de gündelik eşyalardan biridir. Şeyh, gece yarısı kahvehane odası-
nın penceresinden sâkîye şarap vermek için bir merdiven kullanır: “Nısf-ı 
âhir-i leylde taşra çıkup gördüm ki kahve-hâne penceresine bir nerdübân 
tayanmış (140a-14/15)”. 


Yüklə 3,45 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə