GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
269
Ballı paça isminde bir yemek yaptırmış, götürmüş. O yemeği
götürdüğü zaman Azizan hazretleri misafirlere ikram edecek bir
şeyi kalmamış. Mübarek için çok üzüntü sıkıntı olmuş, kendini
dışarı atmış.
Dışarı atınca o gençle o yemek elinde karşılaşmış.
Demiş ki;
—Efendim tenezzül buyurun, kabul edin. Bunu validem gönderdi,
annem gönderdi misafirlere ikram edesiniz.
Böyle edeple, tevazuyla, usulüyle vermiş. Bu çok hoşuna gitmiş.
Bu yemeği almış, dönmüş içeri misafirlere yedirmiş. Misafirleri
yolcu etmiş. Bu o kadar hoşuna gitmiş ki o genci sokaklarda aramış
bulmuş.
—Gel oğlum, demiş buraya almış içeriye. Senin bu hizmetin tam
yerinde oldu, beni çok mesut etti memnun etti, sıkıntıdan
kurtuldum. Sen de benden ne istiyorsan iste.
O
da demiş ki;
—Senin gibi olmak
istiyorum, demiş.
—Yok oğlum onu sen taşıyamazsın, demiş, başka iste. Başka
dünyalığın, ahiretliğin ne
istiyorsan iste, demiş.
Genç düşünmüş, düşünmüş.
—Hiçbir şey istemiyorum senin gibi olmak istiyorum, demiş.
İkinci bir sefer bunu ikaz etmiş. Demiş;
—Oğlum ölürsün bak.
Düşünmüş;
—Ölürsem öleyim efendim, demiş, senin gibi olmak istiyorum.
Bunun elinden tutmuş halvet hanesine almış buna bir nazar etmiş.
Yani bir bakmış.
İşte bak demek ki Mevlana'nın sözü, mübareğin sözü hilaf değil.
Yek nazar eylese arif-i billâh
GÜLDEN BÜLBÜLLERE 4 - www.gonullersultani.net
270
Aslı kemhareyi mücevher eyler
Arif-i billâh, Allah'tan ayık olanlar bir nazarlarıyla (nazar, bakıştır)
kara taşı mücevher altın yapar.
Bu kara taştan mana on sekiz yaşında ameli olmayan deligöz
sokaklarda hoplayıp zıplayan birisi.
Neymiş onun kalbi? Kara taşmış.
Ne yapmış orada? Mücevher altın yapmış.
Üçüncü bir seferde; işte ölürsem öleyim efendim senin gibi olmak
istiyorum, demiş. O da mecbur ona bir nazar etmiş, Hak gözüyle
bakmış. Cenabı Hak işte “o veli kulumun gören gözü benim
gözüm
21
”, buyuruyor. Ama bu her zaman olmaz tabii. Ona bir
bakmış, bu bakışta o on sekiz yaşındaki gencin sinni (yaşı) doksan
yaşındaki Azizan hazretlerinin sinni gibi olmuş. Zahir ve batın
ilmi, kemali, vücudu, şahsiyeti hep Azizan hazretleri gibi olmuş.
Ama kırk gün ne yemiş, ne içmiş, ne konuşmuş. Kırk günden sonra
ölmüş.
Demek ki buradan anlayacağız ki her şey tedricen küçükten
büyüyorsa insan alışıyor. İnsan çok korkulu bir şeyi, çok korkulu
azametli hayvanı gördüğü zaman korkar. Ama onu göre göre,
yavaş yavaş ona alışır, yanına da gider. Ta karşıdan gördüğü zaman
korkarsa da, alışa alışa yanına da gider.
Bir de hiç görmediği bir şeyi, çok güzel bir şeyi gördüğü zaman
onun da sevincinden o da ne yapar? Çok sevindiğinden,
heyecandan ne olur? O da kendisinde bir sarhoşluk mestlik
meydana gelir.
Peygamber (A.S) efendimizde de olmuş Cebrail'i ilk gördüğü
zaman bayılmış. İkinci bir gelişinde bayılmamış ama bayılır gibi
olmuş. Üçüncü gelişinde daha alışmış seninle benim gibi. Ama ilk
gördüğü zaman bayılmış.
21 Buhari Rikak 38