BİLİNÇDIŞI ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI
303
durumlar çok iyiye doğru gitmekte ve insanın bütün karakteri düzelmek
tedir. Uygulama iyiye doğru gitmektedir. Bu sebeplerden dolayı bana
göre söz konusu süreç bir geriye gidiş diye açıklanmamalıdır. Bence daha
çok, Orta Çağların başında ve hatta daha önce Hıristiyanlığın
başlangıcında ortaya çıkmış psikolojik süreçlerin gerçek bir devamıdır.
Ana simgelerin birinci yüz yılda var olduğuna dair belgesel kanıt var elde.
«Baş Rahip Komarios, Klcopatra’ya Tanrısal Sanatı Öğretiyor» adlı
Yunan kitabından söz ediyorum. Metnin, kaynağının putperestlik ve Mısır
olduğuna şüphe yok. Aynı zamanda III. yüzyılın bir filozofu olan
Zozimos’un mistik metinleri de var. Bununla birlikte, her ne kadar ana
sembolizmi putperestliğe ait olup Corpus Hermeticum’vm felsefesiyle
yakından ilgiliyse de burada Yahudi ve Hıristiyan etkileri belirgin.
Mandalayla ilgili simgeciliğin yakın akrabalarını eski putperestlik
kaynaklarına kadar götürmesi, bu görünürde psikolojik olaylara bir ışık
tutuyor. Doğrudan doğruya gelenekle desteklenmeden bir Gnostik fikir
eğilimini sürdürüyorlar gibi. Her dinin belli bir ileri gelen psikolojik duru
mun kendiliğinden ortaya çıkan bir ifadesi olduğunu düşünmekte
haklıysam, o zaman Hıristiyanlık Miladi yılın başlangıcında ileri gelmiş
olan ve sonraki yüz yıllarda geçerli olan bir durumun ifadesidir diyebili
rim. Ama aynı şekilde dinsel ifadeyle belirebilecek başka durumların
varlığını dışta bırakmayan, tam o sırada üstün gelen bir durumu ifade
ediyordu. Hıristiyanlık yaşayabilmek için bir süre Gnostisizm ile
savaşmak zorunda kaldı, buysa «Hıristiyan» önkoşuluna hemen hemen
eşit bir başka koşuldu. Gnostisizm tamamiyle silinip atıldı, kalıntıları öyle
bir şekilde parçalandı ki, iç anlamına girebilmek için özel bir inceleme
gerekir. Ama simgelerin tarihsel kökleri Orta Çağlara uzanıyorsa, bunlar
elbette Gnostisizmde bulunacaktır.
Önceden ortadan kaldırılmış olan psikolojik bir durum, ortadan
kaldırılma durumunun ana fikirleri dibe çökerken, kendini yeniden belli
ederse, pek mantığa aykırı olmaz. Gnostik sapkın mezhep, ortadan
kaldırılmasına rağmen, simyacılık adı altında Orta Çağ boyunca
sürmüştür. Simyacılığın birbiri için elzem olan iki bölümü olduğu bilinir,
bir yanda doğru dürüst kimya araştırması, öte yanda «theoria veya
philosophia». Birinci yüzyılın sözde Demokritos’un yüzyıllarının adının
304
ANALİTİK PSİKOLOJİ
ta fizika ke ta mistikçi1 gösterdiği gibi iki bölümde Miladın başlangıcında
birlikte vardırlar. Aynı şey III. yüzyılda Zozimos’un yazılan ile Leyden
Papirüsleri için de varittir. Antikite simyasının dinsel ve felsefi görüşleri
de açıktan açığa Gnostikti. Bu son görüşler acayip ve açık olmayan bir
fikir çevresinde toplanmaktadır. Belki şöyle ifade edilebilir: başlangıcın
kaotik sularını kuluçkaya yatıran anima mundi yaratıcı amil veya tannsal
ruh, madde de potansiyel bir durumda kalmış ve baştaki kaotik durum
onunla birlikte sürmüştür. Böylece filozoflar veya kendilerine dedikleri
gibi «Bilgelik çocukları» ünlü prima materia’larını, ruha gebe,
başlangıçtaki kaos’un bir kısmı gibi gördüler. «Ruh»dan anladıklan yan
maddi bir pneuma bir çeşit nazik bir beden idi, buna «uçan» da diyorlar
ve oksidlerle diğer eriyebilen bileşkenleri kimyasal olarak tanıtıyorlardı.
Kimyada cıva ve felsefede vahiy tanrısı Hermes denen ruha Merkür dendi
ki bu Hermes Trismegistos gibi simyanın baş yetkilisiydi. Niyetleri
kaostan esas tanrısal ruhu çıkarmaktı, buna öz, Tanrılar suyu, âbu hayat
quitıta essentia, aqua permanens, utorteorı vafı veya tinctura deniliyordu.
Ünlü bir simyacı Johannes Rupescissa esas öze le cici humain, insan göğü
veya gök demektedir. Ona göre bu mavi bir sıvıydı ve gök gibi bozulmaz
cinstendi. Esas özün gök renginde olduğunu söylüyor, et nötre soleil Va
orne, tout ainsi que le soleil orne le ciel
,63
Güneş altının bir allegorisidir.
Şöyle diyor «Iceluy Soleil est vray or» ve devam ediyor «ces deux choses
conjointes ensemble influent en nous... des conditions du ciel des cieux et
du soleil celeste.64 Fikri, belli ki, göğün ve içimizdeki göksel güneşin
simgelerini yaratan özünözü, mavi gök ve içindeki altın güneştir.
G uillaum e’un göksel vizyonuna, doğru çizilmiş bir paralel gibi
gördüğüm, altın bir mikrokozmosun resmidir bu. Bununla birlikte renk
lerin sırası terstir; Rupescissa da yassı, yuvarlak, altın ve gök mavisi
rengindedir Aynı düzeni olan hastam daha çok simyacı yönde gibi
görünüyor.
® Fizik ve mistisizm.
63 G üneş göğü nasıl süslerse, onu da öyle süsledi.
64 Bu güneş gerçek altından, bu iki şey birlikte G öklerin göğünün ve göksel
güneşin şartlarını etkiliyor.
BİLİNÇDIŞI ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI
305
Mucizevi sıvı, tanrısal su, gök veya sema denen herhalde Tekvinin
1.6 «Gök üstü sulan»nı ima ediyor. Görevsel bakımdan bunun içinde
yaratıcı ve biçim değiştirici niteliği olan kilisenin kutsal suyuna benzeyen
bir çeşit vaftiz suyu olduğu düşünülüyordu. Katolik kilisesi hâlâ benedic-
to fontis65 eylemini Paskalyadan önce sabbathum sanctum’da66 icra eder.
Ayin descensus spiritus sancti in aquam'm67 tekrarından ibarettir. Adi su,
bu yolla insanı değiştirme ve ruhi bakımdan yeniden can verme gibi
tanrısal bir nitelik kazanır. Bu tanrısal suyun simyasal fikridir, aqua per-
manens (Değişmez su) putperestlikten gelmeseydi, ikisinden de olmadığı
simyanın aqua permanens’ini benedictio fontis eyleminden türemekte
zorluk çekilmezdi. Mucizevi suyu Birinci yüzyıla ait ilk Simya kitap
larında görüyoruz. Üstelik Physis’c giren descensus spirutus Mani
üstünde büyük etkisi olan bir gnostik efsanedir bu. Herhalde manişeizm
etkisiyle, Latin simyasının ana fikirlerinden biri olmuştur. Filozofların
niyeti mükemmel olmayan maddeyi kimyasal olarak, altına, panaccea'ye,
her derde deva ilaca ya da hayat iksirine çevirmekti. Ama felsefi veya
mistik bakımdan, tanrısal hermaphroditus'a. ikinci Adem’e, dirilişin ulu
ve bozulmaz vücuduna veya lumen luminum’af’8 insan zihninin aydın
durumu olan splentia'ya69 çevirmişti. Richard Wilhelm ile birlikte Çin
simyasının da aynı fikri doğurduğunu, opus magnum’m 70 amacının
«elmas vücut» yaratma olduğunu gösterdim.
Bütün bu ayrıntılar, psikolojik gözlemlerimi tarihsel dekoruna
yerleştirmek için bir girişimdir. Tarihsel bağ olmaksızın havada asılı sırf
bir merak olarak kalır. Göstermiş olduğum gibi modem simgeciliğin eski
kuramlar ve inançlarıyla olan bağı, her zamanki dolaylı veya dolaysız
gelenekle hatta sık sık tahmin edildiği gibi, gizli bir gelenekle dahi tesbit
olunamaz. En dikkatli araştırmalar bile, hatanın bu çeşit kitaplar okudu
ğunu veya bu konuda herhangi bir bilgisi olduğunu açığa çıkarmış
değildir. Öyle görünüyor ki, bilinçdışı zihinler, kendini defalarca şu son
65 K utsal su.
66 Kutsal sabat.
w Ruhul kudüsiın suya inişi.
68 N urun nuru.
69 Bilgelik.
™ Büyük eser.
Dostları ilə paylaş: |