Din ve uyarlanma iLİŞKİSİ



Yüklə 186,48 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/7
tarix23.11.2017
ölçüsü186,48 Kb.
#12092
1   2   3   4   5   6   7

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2014, 5(1), DOI:10.1501/sbeder

_

0000000065

 

142 



 

fakirliği  ve  mütevazı  bir  yaşamı  kutsadığı  anlamına  gelmemektedir.  Çünkü  Lindholm’in  de  (2004: 

124)  belirttiği  gibi,  Kuran,  üst  sınıfın  çıkarlarına  da  hitap  etmektedir.  İslamın  lanetlediği  zenginlik 

değil,  açgözlülük  ve  kibirlilikti.  Nitekim  zekât  pratiği  fakirleri  cezp  ettiği  kadar  üst  sınıfların  da 

zenginliğini meşrulaştıran ve kutsayan bir mekanizmadır. 

 

 



İslamiyet öncesi Arap aşiretleri arasında var olan ve İslamiyet döneminde de süren çatışmalar 

ve  iktidar  kavgalarının  bir  sonucu,  Müslümanlar  arasında  yönetici  olarak  savaşçı  bir  sınıf  ön  plana 

çıkmıştır.  Dolayısıyla  İslamiyet  için  zenginlik,  güç  ve  özellikle  savaştan  kazanılan  şan  oldukça 

önemlidir  (Weber,  1968:  264).  Bundan  dolayı  “şehitlik”  kavramı  bu  denli  önemsenmekte  ve 

Müslümanlarca ölümlerin en anlamlısı ve güzeli olarak kutsanmaktadır. Tüm bu gelişmelerle ilişkili 

olarak  Weber  (1968:  266),  İslamiyet’te  dünyevi  asketizmin  olmadığı  sadece  savaşçı  sınıf  içerisinde 

görülen ve dünyanın yadsındığı ikinci tip asketizmin varlığından söz etmektedir. Burada söz konusu 

olan,  üretime  yönelik  orta sınıf  asketizmi  yerine,  varlıklarını  tamamen  din  uğruna  savaşmaya  ve  bu 

uğurda ölmeye adamış savaşçı bir sınıfın asketizm anlayışıdır. Kutsal amaç uğruna savaşmaları için, 

Bakara  Suresi’nin  244.  Ayeti’nde  Müslümanlar  şu  şekilde  motive  edilmektedirler:  Allah  yolunda 



savaşın; Allah’ın her şeyi duyduğunu ve bildiğini unutmayın. 

 

Öte  yandan  Arap  Yarımadası’ndaki  iklim  koşulları  ve  coğrafya  tarıma  elverişli  olmadığından, 



ticaret en önemli uyarlanma stratejisi olarak ön plana çıkmıştır. Aileler, kabileler, aşiretler, kentler ve 

devletler  arası  çatışmalarda  ana  gaye  ticari  avantajı  elde  geçirmekti.  Daha  evvel  bahsedilen  Ebrehe 

hikayesi  böylesi  bir  çatışmanın  izlerini  taşımaktadır.  Ticaretin  bu  denli  önemli  olması  kaçınılmaz 

olarak  Kuran’a  da  yansımıştır.  Kuran’da;  ticaret,  borçlanma,  faizcilik  gibi  konularda  pek  çok  ayet 

bulunmaktadır.  Söz  gelimi,  hac  zamanında  dünyevi  olarak  gösterilen  tüm  tutum  ve  faaliyetler 

yasaklanmışken, ticaret serbest bırakılmıştır. Bu konuyla ilgili olarak Bakara Süresi’nin 197 ve 198. 

ayetlerinde şöyle denilmektedir: 

 

(197)  Hac,  bilinen  aylardadır.  Her  kim  o  aylarda  hacca  başlayıp  kendisine  farz  ederse;  artık 



hacda  kadına  yaklaşmak,  günah  işlemek  ve  kavga  etmek  yoktur.  Siz  hayırdan  ne  işlerseniz, 

Allah onu bilir. Kendinize azık edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah korkusudur. Ey 

akıl sahipleri! Benden korkun! 

 

(198)  Hacda  iken  alışveriş  yapmanızda  bir  sakınca  yoktur.  Arafat’tan  dalga  dalga  indiğiniz 

zaman,  daha  önce  sapıklık  içinde  olduğunuzu  ve  Allah’ın  size  yol  gösterdiğini  hatırlayarak 

Allah’ı Meş’ar-ı Haram’da anın. 

  

Yine  Kuran’da  faiz  ve  borçlanmayla  ilgili  olarak  Bakara  Suresi’nin  275  ve  282.  ayetlerinde  şöyle 



denilmektedir:  


Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2014, 5(1), DOI:10.1501/sbeder

_

0000000065

 

143 



 

 

(275) Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür 



faizdir!" derler -halbuki Allah alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbin 

öğüdüne  uyarak  faizden  vazgeçerse,  evvelki  kazançlarını  koruyabilir  ve  onun  hakkında  karar 

vermek artık Allah'a kalır; faize geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum 

olanlar işte böyleleridir. 

 

(282) Siz imana ermiş olanlar! Ne zaman belli bir vade ile borç verir veya alırsanız yazıyla tespit 



edin.  Bir  yazıcı,  tarafsız  olarak  onu  kaydetsin.  Ve  hiçbir  yazıcı,  Allah'ın  ona  öğrettiği  gibi 

yazmayı  reddetmesin:  Öylece,  olduğu  gibi  yazsın.  Borçlanan  (taraf  taahhüdünü)  kaydettirsin, 

Rabbine karşı sorumluluğunun bilincinde olsun ve taahhüdünden bir şey eksiltmesin.  Ve eğer 

borç  altına  girenin  aklî  veya  bedenî  bir  zaafı  varsa  veya  kendisi  (işlemi)  kaydettirebilecek 

durumda  değilse,  onun  menfaatini  kollamakla  görevli  olan  kimse,  onu  adil  bir  şekilde 

kaydettirsin. Ve içinizden iki erkek şahit tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz 

kimselerden  bir  erkek  ve  iki  kadını  şahit  tutun  ki  onlardan  biri  hata  yaparsa  diğeri  ona 

hatırlatabilsin. Ve şahitler çağrıldıklarında şahitlik yapmayı reddetmesinler. Küçük olsun büyük 

olsun, her anlaşma maddesini vade tarihi ile birlikte yazmaya üşenmeyin: Bu, Allah nazarında 

daha  adil,  kanıtlanma  açısından  daha  güvenilir  ve  sonra  sizi  şüpheye  düşmekten  alıkoymakta 

daha  uygun  olandır.  Ama  eğer  aranızdaki  muamele,  birbirinize  doğrudan  doğruya  (hemen) 

devredeceğiniz hazır mallar ile ilgiliyse onu yazmamanızda bir mahzur yoktur. Ve birbirinizle 

alış  veriş  yapacağınız  zaman  bir  şahit  bulundurun,  ancak  (bundan)  ne  yazıcı  ne  de  şahit  bir 

zarara  uğramasın;  eğer  onlara  zarar  verici  bir  iş  yaparsanız,  unutmayın  ki,  bu,  sizin  için 

günahkarca bir davranış olacaktır. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, çünkü sizi bu 

yolla eğiten Allah'tır ve Allah, her şeyin tüm bilgisine sahiptir. 

 

Tüm bu ve benzeri ayetler de gösteriyor ki, Arap Yarımadası’nda İslam öncesi döneme dayanan 



ticaret  ve  yine  ticaret  üzerinden  baş  gösteren  gerilim  ve  çatışmalar  İslamiyet'in  gelişinden  sonra  da 

farklı bir boyut kazanarak devam etmiştir. Ancak yeni dinde, “ticaret”e ve “savaş”a yeni düzenlemeler 

getirilmiş  ve  bunlar  belli  bir  hukuk  dairesine  oturtulmuştur.  Söz  gelimi  İslamiyet  öncesine  dayanan 

hac  geleneği  yeni  dinde  de  sürdürülmüş,  ancak  pagan  idollerinin  yerini  Allah  almış,  buna  karşın 

haccın ticari içeriği aynen korunmuştur. Öte yandan “faiz” kesinlikle yasaklanmıştır. Savaş konusunda 

yapılan  düzenlemeye  göre  de,  örneğin  Müslümanların  birbirleriyle  savaşmaları  yasaklanmış,  buna 

karşın Müslüman olmayan gruplara karşı “cihat” olarak adlandırılan kutsal savaş “mubah” kılınmıştır.  

Söz  konusu  düzenlemeler,  hem  ticari  sınıfın  hem  de  savaşçı  sınıfın  faaliyetlerini  kutsadığından,  




Yüklə 186,48 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə