XIII
Yazarın önsözü
Bir araştırma çalışması hangi noktada ortaya çıkar? Ya da biraz daha
detaya inmek gerekirse, bir incelemeye hangi olaylar ilham verir?
Down Sendromlu çocukların temel motor becerilerinin gelişimi ile ilgili
araştırma yapmamın sebebi neydi? Araştırma, ortaya çıkan sorular ve
ihtiyaç duyulan cevaplar sonucunda başlar. Araştırma, aydınlanmaya
ihtiyaç duyan ama bugüne kadar aydınlatılmamış olaylar aracılığıyla
yaratılabilir. Araştırma yetersizlikten, katkıda bulunabilmeye duyulan
ihtiyaçtan ve herhangi bir şey sunamama hissinden dolayı ortaya çıkar.
Bu araştırma, 1989 yılında Harderwijk’teki bir ailenin oturma odasındaki
Down Sendromlu bir bebek sayesinde ortaya çıktı. Bu araştırmaya yol
açan sorular, René’nin dört aylık oğlu ile birlikte odaya girdiği ve
“Bu Emiel ve problem budur.” dediği anda belirginleşti. Bebek hareket
etmiyordu, edebilecek gibi de görünmüyordu ve başı ile bacakları,
gevşek bir şekilde babasının ellerinden sarkıyordu. Emiel’i kollarıma
aldım ve o anda René’nin ne demek istediğini anladım. İşte o an bu
araştırma için bir teşvik niteliği taşıyordu; bu çocukla ilgili neyin yanlış
olduğunu, nasıl böyle bir şey olabildiğini ve bir fizyoterapist olarak bu
bebeğe yardımcı olabilmek için ne yapabileceğimi merak ettiğim andı.
Motor gelişimdeki problem çok büyüktü; benim hissettiğim çaresizlik
kadar büyüktü. Emiel’e emekleyebilecek duruma gelene kadar
fizyoterapi uyguladım. Bu noktada fizyoterapi durdu. Emiel’in
emekleyebildiği gerçeği, onun harekete olan muazzam dürtüsünü ifade
edebildiği andı. Onun artık benim desteğime ihtiyacı yoktu.
Emiel’i tedavi ettiğim döneme çok şey borçluyum. Bu dönem, soruların
ortaya çıktığı zamandı. Bu sorular ve böyle bir durumun açıklığa
kavuşturulması için duyulan ihtiyaç, o dakikada henüz net değildi. Bu
sorulara giriş bölümünde yer verilecektir. Bunlar, “Down Sendromlu
çocukların temel motor becerileri” alanındaki heyecan verici araştırmanın
başlangıcının sinyalleriydi.
Peter Lauteslager
XIV
1
1 Giriş
1.1 Önsöz
1.2 Problem
Down Sendromlu (bundan böyle DS) küçük çocukların
ebeveynleri, çocuklarının hayatlarının ilk yıllarında fizyoterapist
desteğine ihtiyaç duyduğunu giderek daha fazla kabul etmektedir
(van der Kleij, Hoekman, Retel&van der Velden, 1994). Bunun
sebeplerinden biri, bu ailelerin çocuklarının motor davranışlarının
engelsiz çocuklara göre fazlaca farklılık göstermesidir.
Bununla birlikte, erken stimülasyonun pozitif etkileri olduğu
varsayılmaktadır (Henderson, 1985; Block, 1991).
Tecrübeler, fizyoterapinin bu yardım ihtiyacına etkili şekilde fayda
sağlamadığını göstermiştir. Ancak profesyonel grup içerisinde
sayıları giderek artan fizyoterapistler uzman becerileri ile,
uygulanabilir fizyoterapi tedavisini bilimsel bir bağlama yerleştirip
sistematik olarak test ederek, spesifik yardım taleplerine
ulaşabilmişlerdir (Ekkelboom, 1995). DS’lu küçük çocukların
açıkça ortada olan motor gelişim problemleri, profesyonel
pediatrik fizyoterapist grubundan talep edilen yardım ve sağlam
temelli bir bilimsel sistemin yokluğu, “DS’lu çocukların motor
gelişimi ve tedavisi” alanındaki araştırmaya başlamanın yardımcı
şartlarını oluşturmuştur.
DS’lu çocukların motor davranışlarındaki gelişim, engelsiz
çocuklarınkine göre farklı bir profil oluşturmaktadır. Bu çocukların
motor becerilerinin göreceli olarak daha yavaş geliştiği ve
motor kilometretaşlarına daha geç ulaştıkları ortadadır
(Cunningham, 1982; Ulrich, Ulrich&Collier, 1992). Ancak
bununla birlikte, motor becerilerin kazanılma sırasının çocuğa
göre değiştiği de anlaşılmaktadır (Haley, 1987; Dyer, Gunn,
Rauh&Berry, 1990). Sonuç olarak, engelsiz çocuklarda
gözlemlenmeyen spesifik postüral ve hareket paternleri tanımları
bulunmaktadır (Lydic&Steele, 1979; Rast&Harris, 1985). Çeşitli
yazarlar DS’lu çocuklarda meydana gelen ve motor gelişimlerini
etkileyen karakteristik motor bozuklukları tanımlamışlardır.
Örneğin Cowie (1970), azalmış postüral tonusundan tipik bir
nöromotor semptom olarak bahsetmiştir. Rast ve Harris (1985)
ile Shumway-Cook ve Woollacott (1985) yetersiz postüral
tepkilerden (denge tepkileri de dahil olmak üzere); Davis ve Scott
Kelso (1982) eklemler etrafındaki miyojenik büzülmenin stabilize
2
edilmesindeki yetersizlikten (ko-kontraksiyon) bahsetmişlerdir.
Dyer ve diğerleri (1990) bozulmuş bir propriosepsiyon
önermesinde bulunmuş; Parker ve James (1985) ise
eklemlerde hipermobilite olduğunu rapor etmiştir.
Block (1991), genel hatlarıyla yazılmış bir makalede, konjenital
kalp bozukluğu ya da görme bozuklukları gibi sıklıkla meydana
gelen sağlık problemlerinin de motor gelişimi etkileyebileceğini
belirtmiştir. Bununla birlikte, çocukların bilişsel ve sosyal olarak
kısıtlanmaları da bu durumda rol oynamaktadır. Çeşitli yazarlar
bu motor gelişim problemlerinin DS’a özel olduğu konusunda
karara varmışlardır (Henderson,1985; Connolly&Michael, 1986).
Ebeveynler çocuklarının hayatlarının ilk yıllarında, motor gelişim
konusunda rehberlik almasına giderek daha çok
ihtiyaç duymaktadırlar (van der Kleij ve diğerleri, 1994). Ancak,
bilirkişilerin bu gelişime ve motor problemlerin yapısına genel
bakışı çok farklıdır. Bir çocuğun erken yaşta, bir pediatrik
fizyoterapiste yönlendirilmesi, Borstlap’in (1996) “DS’lu
çocukların tıbbi gözetimine giriş” yazısında da tanımlandığı
gibi, gittikçe artmaktadır. Ama Hollanda’da henüz standart bir
prosedür haline gelmemiştir. Van der Kleij ve diğerleri (1994);
ebeveynlerin genel olarak sağlık bakımı çalışanlarına
yönlenmelerinin sadece sınırlı ölçülerde gerçekleştiğini
belirtmiştir. Bu ebeveynler, kliniklerdeki pediatristlerin, genel
pratisyenlerin ve doktorların, ihtiyaç duyulan yardım konusunda
tatmin edici düzeyde farkındalığa sahip olmadıkları sonucuna
varmışlardır.
Pediatrik fizyoterapi disiplininin içerisindeki görüşler motor
problemlerin yapısı, arka planı ve buna uygun müdahale
konusunda bir fikir birliğine sahip değildir. Gelişim araştırması
ve rehberlik için pediatrik bir fizyoterapiste yönlenmek, çeşitli
şekillerde yorumlanabilir. Öncelikle bu, sağlık bakımı çalışanının
bu çocukların motor gelişimine bakış açısına ve uygulamayı
uygun bulduğu tedovi metoduna bağlıdır. Örneğin bazıları
tedaviyi değil; tanı koyma amaçlı görüşmeleri gerekli
görmektedirler. Bazıları ise çocuklara, bağımsız olarak
yürüyene kadar haftada iki kez egzersiz terapisi uygulayarak
rehberlik vermektedir. Bu iki uçdeğer arasında her türlü çeşitlilik
bulunmaktadır. Tedavi metotları değişmekte ve tedavi terapisi için
bilimsel bir temel bulunmamaktadır.
Müdahale konusunda literatürde çok az esas bulunmaktadır.
Müdahale araştırmasında (Gibson&Fields, 1984; Gibson&Harris,
1988) metodolojik problemler bulunmaktadır ve incelenen
Dostları ilə paylaş: |