Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 4,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə53/238
tarix14.06.2018
ölçüsü4,91 Mb.
#48762
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   238

160  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

nin ilkinde Kur’an ayetleri sufinin verdiği manaları teyit etmek için kullanılır, 

verilen mana ayetlerin zahiri ile alakasızdır ve sufi ayetlerin bunlardan başka 

bir mana taşımadığını söyler; ikincisi ise, bu mahzurlardan hiçbirini taşımaz, 

sufi ayetlerin kendi verdiği manalardan başka manalar taşıdığını da söyler.

15

Muhsin Demirci, Zehebî’yeatfen şu tarifi yapmaktadır: “Işârî tefsir, yalnız 



tasavvuf erbabına açılan birtakım gizli anlamlar ve işaretler yoluyla Kur’an’ı 

açıklamak demektir. Buna göre, söz konusu tefsir sufinin kendi bireysel fikir-

lerine değil, bulunduğu makam itibariyle kalbine doğan ilham ve işaretlere 

dayanmaktadır.”

16

Sonuç olarak, ülkemizde daha çok “Işârî Tefsir” adıyla meşhur olan, fakat 



literatürde “Tasavvufî Tefsir”, “Sûfîce Tefsir” veya “Sûfîlerin Tefsiri” adıyla bi-

linen bu yönelimde, ayetlerin, tasavvuf ekollerine ait nazariyeler ya da ariflere 

bahşedilen marifet (sezgi, keşif, ilham vb. ledünnî bilgiler, ilâhî esrar ve haki-

katler) doğrultusunda tevil edilmesi esastır. Bu tefsirin nazariyelere dayanan 

kısmına “Nazarî Tasavvufî Tefsir”, marifete dayalı kısmına da “Işârî Tasavvufî 

Tefsir” adı verilir.



Tasavvufî tefsir tevilin hangi türünden doğmaktadır?

“Nassları yorumlama faaliyeti anlamındaki “te’vil”in, Müslümanların on 

dört asrı aşkın ilmî geleneğinde üç varyasyonu mevcut olup, bu varyasyonlar 

aslında üç ayrı  bilgi  sisteminin  ürünüdür. Câbirî,  “beyan, irfan ve  burhan” 

diye  kategorize  ettiği  bu  üç  bilgi  sisteminin  en  mümeyyiz  vasıflarını  şöyle 

betimler:”

17

Kur’an’ın zahir ve batın manaları

Hz. Peygamber’den, “Her bir ayetin zahiri ve batını vardır. Her bir oku-

ma biçiminin (harf) bir sınırı (had) vardır. Her bir sınırın doğuş yeri/sebebi 

vardır.”şeklinde bir hadis rivayet edilmektedir. Zerkeşî ile Zerkânî’nin ayet-

lerin  çeşitli  açılardan  tefsir  edilebileceğinin  delili  olarak  zikrettiği  bu  hadi-

si, Suyûtî’nin tasavvufî tefsire kapı aralayabilmek amacıyla kullandığı görül-

mektedir. Aynı müellifler, hadiste geçen tabirlere farklı alimlerin getirdikleri 

muhtelif  açıklamaları  da  değerlendirmektedirler.

18

  Bunları  tartışmanın  yeri 



15

  Ismail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Ankara: DIB, 1988, C. II, s. 5-10.

16

  Demirci, Tefsir Tarihi, 212.



17

  Câbirî, Binyetü’l-akli’l-Arabî, 9; Öztürk, Geleneksel Te’vil Çeşitlemeleri, 180.

18

  Zerkeşî, el-Burhân, II, 169-70;Suyûtî, el-İtkân, VI, 2315; Zerkânî, Menâhilü’l-İrfân, II, 67-68.




Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 161


burası olmamakla birlikte, hadisin özellikle ilk kısmı konumuz için önem ar-

zetmektedir.

Ibn Abbas: “Kur’an’ın dalları ve fenleri vardır; zahrları ve batnları vardır. 

Onun harikaları tükenmez; onun nihayetine varılmaz. Onunla rıfk ile yürü-

yen kurtuluşa erer, ancak ona şiddetle yaklaşan batar. Onda kıssalar, meseller, 

helal ve haram, nasıh ve mensuh, muhkem ve müteşabih, zahr ve batn var-

dır. Kur’an’ın zahrı tilavettir, batnı ise te’vildir. Onunla ilgili alimlerle sohbet 

edin, sefihlerden sakının.”

19

Yüzeysel  /  dışsal  /  açık  (zâhir)  mana: Zahir mana mecazın mukabili 

olan hakikat manayı da kapsar, ama ondan çok daha geniştir.



Derinlikli / içsel / gizli (bâtın) mana:“ilk anda akla gelmeyen, fakat [de-

rin dini ve manevi] tefekkürle, âyetin işaretinden kalbe doğan manâ”

Mutasavvıfların, ariflerin, dini tecrübeyi yüksek duygu düzeyleriyle tecrü-

be etme gayretinde olan zevatın, hal ehli kişilerin, yakîn ehli ariflerin

vefüyûzâtı

vecd hali

yaşadıkları manevi zevk

Tasavvufî tefsir tasavvufun neresinden doğar?

Tasavvufî tefsir

1- Tasavvuf nazariyelerinden doğar

2-  marifetten  doğar.  “Ilk  dönemlerden  itibaren  sûfîler,  sûfî  olmayan 

âlimlerin ulaştıkları bilgilerden farklı ve kendilerine has bir bilgiye sahip ol-

duklarına inanmışlar, bu bilgiyi mârifet, irfan, yakın gibi yine kendilerine has 

terimlerle ifade edip bunun için bazen ilim kelimesini de kullanmışlardır. An-

cak ilim terimini mârifet anlamında kullandıklarında bunu tasavvufî termi-

nolojiye ait bazı sıfatlarla niteleyerek “ledün ilmi, bâtın ilmi, esrar ilmi, hal 

ilmi, makam ilmi, fenâ-bekâ ilmi, mükâşefe ve müşâhede ilmi” gibi tabirler 

oluşturmuşlar, bu tabirlerle mârifet dedikleri ilâhî esrar ve hakikatlere, nefsin 

niteliklerine, varlıkların durumuna ve gayb niteliğindeki bazı hususlara iliş-

kin bilgiyi kastetmişlerdir. Mârifetin mukaddimesinin ilim, ilimsiz mârifetin 

muhal,  mârifetsiz  ilmin  vebal  olduğuna  inanan  sûfîlermârifetinledünnî  bir 

ilim sayıldığı görüşündedir. Onlara göre bu ilimde vehmin tesiri bulunmadı-

ğından ismet (mâsumiyet, saflık) vardır; diğer ilimler ise vehmin etkisi altın-

da oldukları için saf ve mâsum değildir.

19

  M. Çelik, Elmalı’da İşariTefsir’den: Suyûtî, el-İtkân, IV, 225.




162  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

Sûfîler, sülük ile ve yaşanarak öğrenilen bu bilgilerin aynı konularda aklî 

istidlâl  ve  kıyaslarla  yahut  belli  metinleri  okumakla  elde  edilen  bilgilerden 

daha üstün olduğuna inanırlar.”

20

Tasavvufî  tefsirin  şatahâtla  alakası  yoktur. “Şathiyye (çoğulu şatahât 

/ şathiyyât) sûfîninsekr, vecd, cezbe, galebe, inbisat, istiğrak, cem’, fenâ ve 

tevhîd-i zâtî gibi kendini kontrol edemediği tasavvufî haller içinde söylediği 

sözlerdir.  Bâyezîd-i  Bistâmî,  Sehl  et-Tüsterî  ve  Hallâc-ı  Mansûr  ilk  dönem 

tasavvufunda şathiyeleriyle en çok tanınan sûfîlerdir.”

21

“Kur’an-ı Kerîm’de yer alan ve tasavvufî îzaha müsait bazı âyetler2, işârî 



tefsirin oluşmasındaki en büyük etkenlerdendir. Tasavvuf’un hareket noktası, 

Kur’an âyetlerinin, lâfızlarının ötesinde derin anlam ve düşünceler taşıdığıdır. 

Hattâ  bazı  mutasavvıflara  göre  lâfızlar,  basit  ve  zâhirmânâlarıyla  sınırlı  ol-

mayıp, bilâkis çok öte anlamlar içerirler.3 Kur’an’da bulunan kelime, lâfız ve 

cümlelerin ilk bakışta akla gelen dış (zâhir) anlamlarından başka, sûfînin ma-

rifetteki derecesine göre halka halka genişleyen iç (bâtın) mânâları da vardır. 

Bu manâya ulaşmak, bilgi birikimi, keşf (mükâşefe) ve tefekkür kabiliyetinin 

yanında, ahlâkî olgunluğu da gerektirir. Kur’an’ın dış anlamını Arapça bilen-

ler, iç anlamını ise yakîn ehli olan ârifler bilir.4”

22

Caiz mi?

Alimlerden bir kısmı bu tür tefsiri caiz görürken, bir kısmı caiz görme-

mektedir.

23

Tasavvufî  tefsir  karşısında  Zerkeşî’nin  (ö.  794/1392)  tavrı  olumsuzdur: 



“Sufilerin  Kur’an  tefsirine  ilişkin  sözlerine  gelince,  bunların  tefsir  değil  de 

onların [Kur’an’ı] okurken keşfettikleri birtakım manalar ve vecd halleri ol-

duğu söylenmiştir. (…) Ebu’l-Hasan el-Vâhidî (ö. 468/1076),‘EbûAbdirrah-

mân es-Sülemî (ö. 412/1021) Hakâiku’t-tefsîr [adlı bir eser] telif etmiştir. Eğer 

bunun tefsir olduğuna inanıyorsa kafir olmuştur.’ demiştir.”

24

20



  Süleyman Uludağ, “Mârifet”, DİA, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı(TDV), C. XXVIII (ss. 54-

56), 2003, s. 54.

21

  Süleyman Uludağ, “Şathiye”, DİA, Ankara: TDV, C. XXXVIII (ss. 370-71), 2010, s. 370.



22

  Muhammet Vehbi Dereli,“Işârî Tefsirlerin Geçerliliği ve Problemleri Üzerine”, DEÜ İlahiyat 



Fakültesi Dergisi, XXXIV (ss. 129-147), 2011, s. 131.

23

  Zerkânî, Menâhilü’l-İrfân, II, 66.



24

  Bedreddîn Muhammed b. Abdullah ez-Zerkeşî, el-Burhân fî ulûmi’l-Kur’ân, thk. Muhammed 

Ebu’l-Fadl Ibrahim, Beyrut: Dâru’l-ceyl, 1408/1988, C. II, s. 170-71.



Yüklə 4,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   238




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə