23
Bu “Hıristiyan Deistler” açısından bakıldığında da deizm yine Hıristiyanlığın akla
aykırı olduğu düşünülen unsurlardan arındırılması şeklinde bir dini eleştiri hareketi
olarak ortaya çıkmakta ve Hıristiyanlığa inanmakla birlikte, aklın da aynı gerçeklere
ulaşabileceği, bir tabiî din kurabileceği ve nihayet Hıristiyanlıkla akıl arasında hiçbir
çatışmanın olmadığı veya olamayacağı şeklinde tezler ileri sürmekteydiler. Yine, ngiliz
Deizminin babası olarak kabul edilen Cherbury’li Lord Herbert, Tanrı’ya ve ahiret
hayatına inanmakla birlikte kutsal metinlerin doğruluğu konusunda ciddi kuşkular
beslemiş, din adamlığı kurumunu şiddetle eleştirmiş, ayrıca evrensel gerçekleri
kavramaya aklın yeteceğini savunmuştu
62
.
Ş
unu da ilave edelim ki, deizmin kabul ettiği dünya, içinde mucizelerin gerçekleşmesine
imkan vermeyen, buna ihtiyaç göstermeyen, çünkü bizzat kendisi, gösterdiği
mükemmellikle bir mucize gibi görünen düzenli ve ince bir makinedir sanki.
Dolayısıyla Tanrı’nın arada bir düzeltmek için ona müdahale etmesine gerek yoktur.
Görüldüğü üzere, bu kuramda mucizeye yer olmadığı gibi, Tanrı ile insan arasında
devamlı bir ilişkiye de yer yoktur. Bu görüşte insanın, Tanrı’ya ibadet ve dua etmesinin
hiçbir anlamı yoktur; çünkü Tanrı onunla ilgilenmez, onu işitmez. Öte yandan
dünyadaki işlerin Tanrı tarafından şu veya bu şekilde değiştirilmesini istemek, bu
kurama göre, onun mükemmel bir şekilde yaratılmamış olduğu fikrine götürecektir ki,
bu da kuramın temel ilkesine aykırıdır. Nihayet bu kuram, Tanrı ile insan arasında aracı
bir rol oynamak iddiasında olan Kiliseyi de tümüyle devreden çıkarmakta ve insanların
Kiliseye başvurmalarında da hiçbir anlam bırakmamaktadır
63
.
Dolayısıyla bütün bu açılardan baktığımızda, yarı dinî yarı felsefî bir hareket olan
deizmin, dini konulara akli metotların uygulanması, buna bağlı olarak da tarihi
Hıristiyanlığa, esrarengiz din anlayışına, dindeki tabiat üstü olaylarla ilgili inanışlara,
kilisenin otoritesine karşı çıkılması, bütün bunlardan dolayı da Batı Hıristiyan
dünyasında taassubun, baskının kırılması, batıl inanışların yıkılmasında ve diğer dinlere
karşı daha makul bir tavrın benimsenmesinde çok faydalı bir hizmet gördüğü
söylenebilir
64
.
Bütün bu bilgilerden sonra genel anlamda deizmi tanımlamaya çalışırsak, kısaca şu
temel tez ve tavırları içerdiğini söyleyebiliriz:
62
Erdem, “Deizm”, s. 110.
63
Arslan, a.g.e., s.229-230.
64
Aydın, a.g.e., s. 175-176.
24
1-Tanrı ilk neden olarak evreni varlığa getirmiştir.
2-Tanrı, evreni yöneten değişmez yasaları da yaratmıştır.
3-Tanrı yaradılışa, yarattığı evrene hiçbir şekilde içkin olmayıp, tıpkı bir
saatçinin, saatini imâl edip, kurduktan sonra, saatiyle bir ilişkisinin kalmaması gibi,
evrene aşkındır. Evrene müdahale etmez.
4-Akıl vahiyle uyum içindedir, ya da vahiy akla uygun olmalıdır.
5-Dinin kutsal kitabı, aklın ışığında analiz edilmeli ve mistik öğelere ve
mucizelere yer verilmemelidir
65
.
2. Deizmin Çeş itleri
Dezmin çeşitleri konusuna gelirsek, yine farklı yerlerde, farklı düşünürler tarafından,
farklı şekillerde temsil edilmesine bakarak onu birkaç çeşide ayırabiliriz. Nitekim onlar
arasında Tanrı’nın ahlâki bir varlık olduğu fikrinden hareketle O’nun âleme lütuf ve
kerem gözüyle baktığını ve bu durumun bir müdahale sayılmadığını öne süren fakat
mucizenin imkansızlığı konusunda görüş birliğine varan deistler vardır. Yine dini
anlayışa daha yakın durarak Tanrı’ya karşı bazı görevlerimizin olduğunu, ölümden
sonra iyilerin mükâfat, kötülerin ise ceza göreceklerini söyleyen deistler vardır. Fakat
bu sonunculara çok kere deist gözüyle bakılmadığı da bir gerçektir. Çünkü bu noktaya
gelmiş bir deizm teizmden pek farklı değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi özellikle
Katolikliğin temsil ettiği Hıristiyanlığı, esrarengizliğe ve mucizeye gömülü olduğu için
reddetmekte aynı zamanda dinsiz olmadıklarını belirtmek için de kendilerini “Hıristiyan
deist” olarak adlandırmakta olan deistler de vardı. Onlar mantığa sığmamasına rağmen
inanıyorum fikrinin yerine makul olduğu için inanıyorum fikrini getirmek ve inancı
mümkün olduğu ölçüde aklileştirmek amacında olmakla belli ölçüde diğerlerinden
ayrılıyorlardı
66
. Kısaca deizm, bazen Hıristiyanlığı akli açıdan tenkit eden fakat
kendilerini “Hıristiyan deist” diye isimlendiren bazı düşünürler; bazen, Hıristiyanlığı
hatta geleneksel din kurumunu tamamen reddeden, onun yerine doğal dini, doğal
teolojiyi savunan düşünürler; bazen de, henüz yeterince palazlanmadığı için açıkça
65
Cevizci, a.g.e., s.209.
66
Aydın, a.g.e., s.174-175.
25
ortaya çıkamayan ateizmin soluk bir başlangıcını veya daha sonra ortaya çıkan agnostik
tavrı benimseyecek olan düşünürlerce temsil edilmiştir.
3. Deizmin Tarihçesi
Deizm, önce talya’da Rönesans ile başlayıp daha sonra bütün kıta Avrupa’sına ve
ngiltere’ye sıçrayan Hümanizm, Reform, Protestanlık, Doğal Din akımı ve yeni Doğa
Felsefesiyle devam eden ve daha sonra Aydınlanma ve Modern Bilimin kurulmasıyla
zirveye ulaşan uzun ve yorucu fikri süreç içerisinde doğmuş, gelişmiş ve halen bazı
yönleriyle devam etse de fonksiyonunu tamamlayarak büyük ölçüde tarihe karışmıştır.
Bu ortam deizmin nev’i şahsına münhasır, kendine has bulunmaz bir ortamdı ve zaten
bundan dolayı da deizm başka hiçbir kültür ortamında böyle bir heyecanla karşılanmadı
ve yine böyle bir gelişme imkanı bulamadı. Çünkü o bir ihtiyaçtan doğmuş ve bu ihtiyaç
karşılanana kadar da ayakta kalmıştır.
Denebilir ki bu ihtiyaç o dönem için inanmak isteyen, fakat Hıristiyanlığın Kilise ile
kurumlaşıp kaskatı bir hale gelen ve yine boğazına kadar hurafeye boğulan geleneksel
dini ile yeni bilimsel gelişmelerin olumlu sonuçları arasında kalan düşünürlerin
zihnînde oluşan bir ihtiyaçtır. Bu düşünürler aslında ne dinden ne de bilimden
vazgeçmek istemiyor, fakat olduğu şekliyle de onları kabul edemiyorlardı. Çünkü
birincisi hurafeye boğulmuş, ikincisi ise ateist bir tavır takınmıştı. şte böyle bir noktada
deist düşünürler yaygın Rasyonalizm ve yine doğal din ve benzeri yaklaşımlardan
etkilenerek, bir şekilde âlemi yarattığı düşünülen, fakat daha sonra ona müdahale hakkı
verilmeyen, zaten mükemmelliğinden dolayı yine Tanrı’nın ululuğuna işaret ettiği için
böyle bir müdahaleye ihtiyaç bırakmayan, mükemmel bir makine gibi düşünülen bir
Tanrı-âlem ilişkisi ortaya koyarak hem akıl, hem din hem de bilimin ihtiyaçlarını
karşılayabilecekleri veya böyle inanarak dini ve toplumsal özgürlüklerin önünü
açabilecekleri, bilimi geliştirebilecekleri inancına kapıldılar.
şte böyle bir fikri ortam içerisinde doğup büyüyen deizmin tarihçesini görmek için,
öncelikle onun geçmişe uzanan fikri temellerine bakmak gerekir.
Dostları ilə paylaş: |