Felsefe ve d n b L mler anab L m dali



Yüklə 0,51 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/25
tarix19.10.2018
ölçüsü0,51 Mb.
#74762
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25

 

57 


yabancılaşması  anlamına  da  gelir.  Diğer  bir  deyişle,  dünyevileşme,  insanın  kendini 

Tanrı'dan  bağımsız  bir  konumda  algılaması  sonucunda  kendi  öz  benliğine 

yabancılaşması  halidir  ki,  bu  epistemolojik  kopuşun  slam  literatüründeki  karşılığı 

gaflet'tir.  

Bir  başka  tanımlamayla  insanın  sekülerizasyonu,  " nsanların  en  temel  ilgi,  alaka  ve 

yönelimlerinin,  yetenek  ve  becerilerinin  bu  dünyanın  dışından/ötesinden/üstünden, 

sadece  ve  sadece  bu  dünyaya  yönelmesi  hareketidir.  Bu,  bu  dünyanın  bağlı  olduğu 

mitolojik,  metafizik  ve  her  çeşit  düalizmden  arındırılması  düşüncesini  kapsamaktadır. 

Bunun  nihai  anlamı  ise,  bütün  olumlu  ve  olumsuz  yanlarıyla,  iyilik  ve  kötülükleriyle, 

sevap ve günahlarıyla, bütün sağlık ve hastalıklarıyla, umutsuzluk ve umutlarıyla sadece 

yeryüzü alanını tamamıyla ciddiye almak anlamına gelir.  

Kısaca  bu  anlamda  sekülerizm,  dinin  bir  vicdan  meselesi  haline  getirilerek  bireyin 

insafına  terkedilmesi,  sosyal  yapıdaki  otorite  ve  geçerliliğini    yok  ederek  birtakım 

kurumların,  mesleği  ve  kazanç  kapısı  haline  getirilmesi,  doğaüstü  olayların  tabiî  ve 

dünyevi olaylarmış gibi algılanarak bilimin sınırına hapsedilmesidir.  

Bu tanımlamalardan sonra, sekülerleşmenin sonuçlarını maddeler halinde ele alalım: 

a) Hakikat anlayışı temelden değiştirildi; Tanrı-merkezli bir hakikat anlayışı terk 

edildi.  Hakikatin  ölçüsü  Tanrı  olarak  görülürken,  insan-merkezli  bir  hakikat  anlayışı 

yaygınlık kazanarak her şeyin ölçüsü insan olarak görülmeye başlandı.  

b) Bilgi anlayışında, metafizik ve ahlaki sorulara cevap arayan akletme ortadan 

kaldırılarak, akıl sadece dünyevi amaçlara ulaşmak amacıyla araç olarak kullanılan salt 

zeka ile sınırlandı.  

c) Aşkın bir gerçeklik bilinci yok edildi, buna paralel olarak Tanrı- nsan-Evren 

arasındaki bağ koparılarak, insan bu uçsuz bucaksız evren içinde kozmik bir yalnızlığa 

mahkum  edildi.  Bir  diğer  değişle,  özgürleştirmek  amacıyla  imandan  uzaklaştırılan 

insan,  sahte  bir  özgürlük  duygusuyla  fakat  gerçek  ve  tanımlanamaz  acı  ve  elemler 

içinde kendi yalnızlığıyla baş başa bırakıldı.  nsan dünyada bir başına bırakıldığını, artık 

kaderini suçlayamayacağını ve kaderine kızgınlık duymasının  yersiz olduğunu keşfetti 

ve bakışlarını, dünya ötesinden bu dünyaya ve bu zamana çevirdi

147


                                                 

147

 Attas, a.g.e. s.44. 




 

58 


d)  Din,  otorite  ve  saygınlığını  yitirdiği  için,  -dar  anlamıyla-  dinî  hayat  da 

anlamını  yitirdi.  man,  içi  boş,  geleceğe  dair  hiçbir  vaat  ve  hiçbir  ümit  içermeyen  bir 

anlamsızlığa mahkum edildi. Toplum iman dolu bir yaşamdan yoksun bırakıldı.  

e)  Kitaplı  dinler  hayattan  koparıldıktan  sonra,  Tanrısız,  kitapsız  dinler  çoğaldı. 

Beşeri  ideolojiler, siyasi  fikirler,  sanat  ekolleri  dinleştirildi;  lidere, karizmaya  tapıcılık 

çoğaldı.  

f) Yaşamın amacı hız, haz ve paraya indirgendi. Hayattan daha çok haz almak ve 

daha  hızlı  yaşamak  için  para  vazgeçilemez  meta  olarak  tanıtıldı.  Daha  çok  para 

kazanmak amacıyla her yol meşru olarak görüldü.  

g)  Bir  yandan,  yeryüzünde  milyonlarca  insan  sömürülüp  açlığa  mahkum 

edilirken, diğer yandan silah sanayiine milyarlar aktarılıp silah stoklandı. Özellikle iki 

defa  Dünya  savaşları  çıkarılarak  yeryüzü  kana  bulandı.  Yetmedi,  seküler  batılı  vahşet 

yeryüzünün muhtelif yörelerinde hala kan dökmeye devam ediyor.  

h) Dünya iktisadında, sınırsız büyüme, sınırsız üretim ve tüketim bunun sonunda 

da  sınırsız  kazanç  düşüncesi  seküler  insanın  aklını  başından  alarak  onu  iyice  çıldırttı. 

Piyasayı yönlendiren "para" Tanrılaştırıldı .Sömürü adeta kan emiciliğe dönüştü.  

Batı, dini, hayatın merkezinden çıkardığı ve merkeze dünyevileşme ve onun türevlerini 

yerleştirdiğinden dolayı büyük bir açmaz, manevi boşluk ve buhran içinde debelendiği 

ş

ikayetleri  yükselmektedir.  Bu  dünyevileşme,  manevi  kuraklığı  da  beraberinde 



getirmiştir.  Mesele  dünyevi  otorite  değil,  dünyevi  değerlerin  manevi  değerlerin  yerini 

alması  ve  silmesi,  tasfiye  etmesi  meselesidir.  Bu  ise  hayat  damarlarına  indirilmiş  bir 

neşterdir.  Din  hayatın  merkezinden  çekilmiş,  peki  yerini  ne  almış?  Bu  sorunun 

cevaplarından  birini,  Newsweek  dergisi  (Ağustos  2003  ikinci  hafta)  şöyle  vermiştir: 

Pornografi.  Dinin  yerini  dünyevileşme  ve  o  meyanda  pornografi  gibi  süfliyat  ve 

müstehcenlik almıştır

148

.  


Batı  önce  Tanrı’yı  sınırlandırarak,  gaybıyatı  en  azından  belli  bazı  çevrelerde,  büyük 

ölçüde  inkar  etti.  Ardından  iman  hayatın  merkezinden  çekilmiş  oldu.  Friedrich 

Nietzsche,  “Tanrı  öldü”  demeden  çok  önce  zaten  bunun  belirtileri  ortaya  çıkmıştı. 

Nietzsche  sadece  bunu  mühürledi.  O’na  sadece  bunu  ilan  etmek  kalmıştı,  o  da  bunu 

                                                 

148


 Mustafa Özcan, Yeni Asya Gazetesi, 25 Ağustos, 2003. 


 

59 


yaptı. Ve bu dönüm noktasından sonra, ahlak ve iman savunmaya çekilmiş, imansızlık 

ve seküler ahlak anlayışları hücuma geçmiştir.  

Dinî hayat gerilediği gibi, nerede duracağı belli olmayan başdöndürücü bir sükülerleşme 

yaşanıyor.  Bakıyorsunuz  anneanne  torununun  taşıyıcı  annesi  olabiliyor.  Bir  başka 

haberde  de  aklı  gideren  şarabın  aklı  çalıştırdığı  söyleniyor.  Garaudy  ve  benzerlerinin 

söylediklerini,  şimdi  Papa  16.  Benediktus  dile  getiriyor.  Papa  2  Ekim  2005  günü 

Vatikan’da yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Allah adeta köstek gibi görülmekte, ya 

sıradan  bir  dua  cümlesine  sıkıştırılmakta  ya  da  herşeyden  ihraç  edilerek  kamusal 

alandan da dışlanmaktadır. Bu ise Allah’ın bütün anlamını yitirmesi demektir”.

149


 

Öte  yandan,  sekülerleşen  toplumlarda  -ki  en  belirgin  örneği  Avrupa’dır- 

sekülerleşmenin  anlamsızlık  krizi  ortaya  çıkardığı  muhakkaktır.  Çünkü  modernite 

ş

emsiyesi  altındaki  bilim  ve  teknolojinin  modern  insana  varoluşsal  bir  anlam 



sağlayamadığı  ve  dinin  bıraktığı  boşluğu  dolduramadığı    anlaşılıyor.  Çünkü  21. 

yüzyılda kişi başına yine bir ölüm düşüyor ve insanın kozmosdaki yeri ve anlamı sorusu 

boşlukta kalıyor

150


.  

Son  olarak,  şunu  belirtelim  ki,  deizm,  panteizm,  pozitivizm,  vb.  gibi  düşüncelerden 

beslenen  Batı  Medeniyeti,  “ilahi”  olanla  irtibatı  kopartılan  “modern  insan”ı  adeta 

umutsuzluğa terk etmiştir.  

                                                 

149


 Mustafa Özcan, “Allah’ın Arzını Allah’a Yasaklamak” Yeni Asya Gazetesi, 03 Ekim, 2005. 

150


 Ali Köse, a.g.e. s.8. 


 

60 


SONUÇ 

Modernite  olgusu,  bir  anlamda  Avrupa  Aydınlanmasına  tekabül  eden,  kâinatın  belirli 

bir  takım  matematik  kanunları  uyarınca  mekanik  hareketler  sergileyen  “tabiat-madde” 

den  ibaret  olduğu  anlayışı  üzerine  bina edilen;  Tanrıya  en  azından  madde  dünyasında 

yer  kalmadığını,  varsa  bir  rolü  kâinata  ilk  hareketi  vermiş  olmaktan  ibaret  olduğunu 

vurgulayan;  Tanrıyı  kâinatın  merkezinden  alıp,  yerine  insanı  koyan  ve  insan  hayatı 

üzerinde  etkisiz  bir  soyutlamaya  dönüştüren  düşünce  ekolünün  simgesidir.  Bir  başka 

ifadeyle modernite, ilahilikten arındırma projesidir.  

 

Bu  projenin  en  başat  paradigması  sekülerizmdir.  Sekülerizm  ise  kapsamlı  bir  dünya 



görüşü  olarak  ortaya  çıkmış  bir  süreçtir.  Bu  süreç  sadece  insanın  yaşama  biçimini 

değiştiren basit bir programın tatbikinden ibaret değildir. Bu süreç insanı yerinden eden, 

onu  kendisine  ve  kendi  dışındaki  dünyaya  (doğaya,  diğer  canlılara,  hemcinslerine) 

yabancılaştıran,  insanın  ben  idrakini  parçalayan;  varoluş  kaygılarını  anlamsızlaştırıp 

yeryüzündeki  varoluşu  yemek,  içmek,  bürünmek,  barınmak,  vb.  temel  ihtiyaçlara 

indirgeyen bir projenin ürünüdür.  

Sekülerizm  süreci,  dünyayı  kutsaldan  arındırıp    Varlık’ı  varolan’ın,  Vücûd’u 

mevcûd’un ardına iten, Hakk’a yabancılaştıran ve dolayısıyla insanı Hak’sızlaştıran bir 

bilinç  yapısınca  klavuzlanmaktadır.  Varoluşun  öznesi  olarak  sadece  insanı,  mekanı 

olarak  sadece  dünyayı,  zaman  olarak  da  sadece  şimdiyi  merkeze  almakta,  bu  yönüyle 

insanoğlunu ilahına ve ilahi olan her şeye düşman hale getirmektedir. Ayrıca, bu süreç, 

bütün kadim dinlere ve insanı insan yapan ne kadar haslet varsa ona bir yerde düşman 

hale  getirmiştir.  Çünkü,  insanoğlunun  varoluşunun  bütün  kadim  dinlerce  tarif  edilmiş 

anlamı,  bu  sekülerizm  sürecinin  ortaya  koyduğu  dünya  görüşüne  zıt  bir  konumda  idi. 

Yani insanoğlu dini bir hayata, kutsallıkla dolu bir dünya görüşüne sahipti. Modernite 

projesi ve onun seküler paradigması ise, bu dünya görüşünün yerine profan (din-dışı) bir 

dünya görüşünü yerleştirmiştir.  

ş

te bu profan dünya görüşünün yerleşmesinde, Batı medeniyeti tarihinde birçok unsur 



etkili  olmuştur.  Ama  bu  unsurların  içinde  deizm  düşüncesi,  belki  de  en  önemli  etken 

olmuştur.  Çünkü,  deizmin  iddiaları  bu  profan  dünya    görüşünü  açık  bir  şekilde 

desteklemekteydi. Deizmin, aleme müdahale etmeyen Tanrı anlayışı ve diğer iddiaları, 

yukarıda  bahsettiğimiz  modernite  ve  sekülerizm  kavramlarının  içerdikleri  anlamlarla 




 

61 


örtüşmektedir. Bu yüzden de, modernite projesi ve sekülerizm süreci, deizmin iddiaları 

üzerine temellendirilmiştir diyebiliriz.  

Bu  süreç  sonucunda  oluşan  sekülerleşme/dünyevileşme  ise,  insan    hayatının  her 

sahasına  nüfuz  etmiş  bulunan  iktidar  ve  güç  ilişkilerinin  temelden  dönüşümünü 

sağlamıştır.  Otoritenin  meşruiyeti,  aile  fertleri  arasındaki  ilişkiden  makro  düzeyde 

politik  sistemin  parçaları  arasındaki  etkileşime  değin  yeni  temeller  üzerine 

kurulmaktadır.  Bu,  insan  aklının  kutsandığı  bir  medeniyetin  otoriteyi  aşkın  bir  güçten 

alıp insana verme çabasıdır. Ancak sonuç bizzat insan idrakinin parçalanması ve çatışan 

otorite  ağı  içerisinde  kişinin  kimlik  bunalımına  düşmesidir.  nsanın,  kutsallıkla  dolu 

olan  hayatının  parçalanmasıdır.  Dinî  hayatın  yokoluşudur.  Bu  anlamda  sekülerleşme, 

pratik  hayatta  dinin  mutlak  referans  alanı  olmaktan  çıkması,  inancın  ise  hakikatle 

ilişkisinde mutlaklıktan çıkıp, bir kanaat haline gelmesidir.  

Son  olarak  şunu  belirtelim  ki,  her  ne  kadar  sekülerleşme  dinin  bireyselleşmesi  ve 

olabildiğince  alanının  daraltılması  gibi  algılanmış  olsa  da  topyekün  dinden  kopmayı 

gerçekleştirememiştir.  Ancak,  sekülerleşme,  sekülerleşmemiş  toplumların  kutsallarının 

üzerinde bir tehdit oluşturmaktadır. “Frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır 

mı?” diye  kendi kendine sitem eden Yahya Kemal gibi, insanlarımız kalben Müslüman 

ama akla  pozitivist  olma eğilimi  taşıyabiliyor.   badetleri  yerine  getirse de  dine bütün 

olarak bakamadığı için A tavrı müslümanca, B tavrı pozitivist olabiliyor. 

Sekülerleşme  sürecini  yaşamış  Batı  toplumlarında  bile,  dini  hareketlerde  görülen 

canlılık, dinin yokolmadığını, Tanrı’nın “ölmediğini” doğrulamaktadır. Çünkü, aşkın bir 

kaynaktan  kopuk  bir  medeniyetin  tatmin  araçları  sahte  olduğu  için  insanlığa  vereceği 

fazla bir şey kalmaz. Netice olarak, aşkın bir kaynağa dayalı ve tabiatı bozulmamış bir 

dine  bağlanan  insanlar  ancak  “kendisi”  kalmayı  başarabilirler.  şte  modern  dünyanın 

geldiği sonuç anlam arayışıdır. Genleriyle oynanmamış domates arıyorsa modern insan, 

genleriyle oynanmamış insanın zihniyet kalıbını da araması lazım. Dine kayıtsız kalarak 

düşünmek  ve  hayatı  anlamlandırmak  mümkün  değildir.  Çünkü  hayatı  kutsallığıyla 

bütünleştiren  bir  “insan”  anlayışının  daha  bütüncül  bir  hayat  tarzı  takdim  ettiğini 

rahatlıkla söyleyebiliriz.  

ş

te biz de “deizm ve dinî hayat” adını verdiğimiz bu çalışmamızda, modern dünyanın 



geçirdiği  bu  süreçte,  deizmin  etkilerini  ortaya  koymaya  çalıştık.  Deizm  düşüncesi 

elbette  doğrudan  dinî  hayatı  yok  edecek  güçte  değildi.  Zaten  deizm,  Aydınlanma 




 

62 


döneminden  sonra  varlığını  sönük  bir  şekilde  devam  ettirmiştir.  Ancak  deizm  asıl 

varlığını  dinî  hayata  etkileriyle  devam  ettirmiş;  bu  da  sekülerizm  sürecinde  ortaya 

çıkmış ve sekülerleşme olgusu dinî hayata büyük bir darbe vurmuştur.  



 

63 


KAYNAKÇA 

ABEL, ARKOUN, MARD N, Etik, Din ve Laiklik, Metis Yay.  st. 1995. 

AKARSU, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü,  nkılâp Yay., 5.Baskı,  stanbul? 

ALTINTAŞ,  Ramazan,  “Teolojik  Sekülerleşmenin  Neden  Olduğu  nanç  ve  Davranış 

Problemleri”, (http//www.cumhuriyet.edu.tr.) 

AR STOTELES, Metafizik, Çev.Ahmet Arslan, Ege Ünv. Yay.,  zmir 1993. 

ARMAĞAN, Mustafa, Gelenek ve Modernlik Arasında,  stanbul, 1998. 

ARSLAN, Ahmet, Felsefeye GirişVadi Yay., 4.Baskı, Ankara 1999. 

ARSLAN, Abdurrrahman, “ nsan ya da Aklın Kimliği”, Bilgi ve Hikmet, (Güz-1993/4). 

ATTAS,  S.Nakib,  slam,  Sekülerizm  ve  Geleceğin  Felsefesi,  Çev.  M.Erol  Kılıç,  nsan 

Yayınları,  stanbul, 1995. 

-----------,    Modern  Çağ  ve  slami  Düşünüşün  Problemleri  Çev.  M.Erol  Kılıç,  nsan 

Yayınları,  st. 1989. 

AYDIN, Mehmet S., Din Felsefesi, Selçuk Yay., 5. Baskı, Ankara 1996. 

-----------,  çe Kritik BakışHaz. Mehmet Gündem,  yiadam Yay.,  stanbul, 1999. 

-----------,  “Din ve Felsefeye Göre Tanrı”, “Ateizm ve Çıkmazları” A.Ü. .F. Dergisi, C. 

24, 1981. 

-----------, Kant’ta ve Çağdaş  ngiliz Felsefesinde Tanrı-Ahlak  lişkisi, Ankara 1991. 

-----------, “Süreç Felsefesi Işığında Tanrı-Alem  lişkisi” A.Ü. .F. Dergisi Sayı 27, 1985. 

AYVAZ, Muzaffer, Deizm-Bilim  lişkisi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi),  zmir, 

2002. 

BAYRAKTAR, Mehmet,  slâm Felsefesine GirişT.D.V. Yay., Ankara 1997. 



BERGER, Peter L., Kutsal Şemsiye, Çev.Ali Coşkun,  stanbul, 2000. 

BOLAY,  Süleyman  Hayri,  Felsefî  Doktrinler  ve  Terimler  Sözlüğü,  Akçağ  Yay.,  7. 

Baskı, Ankara 1997. 

BOUTROUX,  Emile,  Çağdaş  Felsefede  lim  ve  Din,  Çev.  Hasan  Katipoğlu,  M.E.B. 

Yayınları,  stanbul, 1988. 



 

64 


BULAÇ, Ali, Din-Felsefe/Vahiy-Akıl  lişkisi,  z Yayıncılık,  stanbul, 1993. 

-----------,    Çağdaş  Kavramlar  ve  Düzenler,  Endülüs  Yayınları,  stanbul,  1992  (12. 

Basım). 

-----------,  Din ve Modernizm, Endülüs Yayınları,  stanbul, 1990. 

BURY, John Bagnell, Fikir ve Söz Hürriyeti (A History of Freedom of Thought), Çev. 

Avni Başman, Remzi Kitapevi, 2. Baskı,  stanbul 1959. 

BÜM N,  Tülin,  Tartışılan  Modernlik:  Descartes  ve  Spinoza,  Yapı  Kredi  Yayınları, 

stanbul 1996. 

CAPRA, Frithjof, Kâinata Mensup Olmak,  nsan Yayınları,  stanbul, 1996. 

-----------,  Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası,  nsan Yayınları,  stanbul, 1992. 

CEV ZC , Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma,  stanbul 1999. 

COPLESTON,  Felsefe  Tarihi  (Aydınlanma),  Çev.  Aziz  Yardımlı,  c.6,  dea  Yay., 

stanbul 1989. 

ÇET N,  smail, John Locke'da Tanrı Anlayışı, Vadi Yay., Ankara 1995. 

DAVUTOĞLU,  Ahmet,  “Medeniyetlerin  Ben- draki”,  Divan  Dergisi,  stanbul,  Yıl  2, 

Sayı 3 (1997). 

DEM R, Ömer, Bilim Felsefesi, Ağaç Yay.,  stanbul, 1992. 

EL ADE,  Mircea  Kutsal  ve  Din-Dışı,  Çev.  M.  Ali  Kılıçbay,  Gece  Kitapları,  Ankara, 

1991. 

ELMESS R ,  Abdulvahab  M.,  “Modernite,  çkinlik  ve  Çözülme  lişkisi  Üzerine  Bir 



Çalışma”, Divan Dergisi, Çev.Metin Eker, Yıl 2 Sayı 3 (1997/1). 

ERDEM, Hüsamettin, "Deizm", Türk Diyanet Vakfı  slam Ansiklopedisi,  stanbul 1994. 

FROLOV,  van, Felsefe Sözlüğü, Çev. Aziz Çalışlar, Cem Yay., 2.Baskı,  stanbul 1997. 

G LSON, Etienne, Tanrı ve Felsefe, Çev. Mehmet S. Aydın, Dokuz Eylül Ünv. Yay., 

zmir 1986. 

GÖKBERK, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, 7.Baskı,  stanbul 1994. 

GÜRSEL, Deniz, Çevresizsiniz,  nsan Yayınları,  stanbul, 1989. 



 

65 


HANCERL OĞLU, Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, istanbul 1993. 

HAZARD, Paul, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Çev. Erol Güngör, Ötüken Yay., 

stanbul 1999. 

HOCAOĞLU, Durmuş, Laisizm'den Milli Sekülerizm'e, Selçuk Yay., Ankara 1995. 

KAPLAN,  Yusuf,  “Sekülerliği  Dinselleştirmek  ve  Türkiye’yi  Bitirmek”,  Yeni  Şafak 

Gazetesi, 

11 Mayıs 2005. 

KARADEN Z, Osman, "Takdim",  zmirli  smail Hakkı,  slam Dini ve Tabiî Din, Sad. 

Osman Karadeniz,  . .F.V. Yay.,  zmir 1998. 

KOÇ, Turan, Din Dili, Rey Yayıncılık, Kayseri, 1995. 

KOYRE,  Alexandre,  Yeniçağ  Biliminin  Doğuşu,  Çev.  Kurtuluş  Dinçer,  Ara  Yay., 

stanbul 1989. 

KÖSE, Ali, Sekülerizm Sorgulanıyor, Ufuk Kitapları,  stanbul, 2002. 

KÜÇÜK,  Hasan,  slâm  ve  Batı  Felsefelerinde  Sistematik  Problemler,  Dersaâdet  Yay., 

istanbul 1980. 

NASR, S.Hüseyin,  nsan ve Tabiat, Çev. Nabi Avcı, Yeryüzü Yayınları,  stanbul, 1982. 

-----------,  slam ve Modern  nsanın Çıkmazı, Çev. Ali Ünal,  nsan Yayınları,  stanbul, 

1984. 

-----------, Makaleler (I), Çev. Şahabeddin Yalçın,  nsan Yayınları,  stanbul, 1992. 



-----------, Kutsalın Peşinde, Çev. Süleyman Gündüz,  nsan Yayınları,  stanbul, 1995. 

-----------, Bir Kutsal Bilim  htiyacı, Çev. Şahabeddin Yalçın,  nsan Yayınları,  stanbul, 

1995. 

-----------,  slam  Kozmoloji  Öğretilerine  Giriş,  Çev.  Nazife  Şişman,  nsan  Yayınları, 



stanbul, 1997. 

NORTBOURNE,  Lord,  Modern  Dünyada  Din,  Çev.  Şahabeddin  Yalçın,  nsan 

Yayınları,  stanbul, 1995. 

ÖZCAN, Mustafa, Yeni Asya Gazetesi, 25 Ağustos, 2003. 

-----------, Yeni Asya Gazetesi, 03 Ekim 2005. (http//www.yeniasya.com.tr) 



 

66 


PASGU ER,  Roger  De,  Birlik  Medeniyetinin  Kökleri,  Çev.  Hakan  Yurdakul,  nsan 

Yayınları,  stanbul, 1995. 

ÜLKEN, Hilmi Ziya, Felsefeye GirişAnkara Üniversitesi Basımevi, Ankara,1968. 

SARAÇ, Tahsin, Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük, Ankara, 1976. 

SCHOUN,  Frithjof,  Varlık  Bilgi  ve  Din,  Çev.  Şahabeddin  Yalçın,  nsan  Yayınları, 

stanbul, 1997. 

SCHUMACHER, E.F.,  Aklı Karışıklar  çin Kılavuz, Çev. Mustafa Özel,  z Yayıncılık, 

stanbul, 1992. 

SJ, Thomas Michel, “Zihinler Maneviyata Yabanileşmiş” Yeni Asya Gazetesi, 27 Ekim 

2004. (http//www.yeniasya.com.tr) 

WEBER, Alfred, Felsefe Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp, Sosyal Yay., 5. Basım,  stanbul 

1993. 


WEBER, Max, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Çev. Zeynep Arıoba,  stanbul, 

1985. 



 

67 


ÖZGEÇM Ş 

1974  yılında  Adıyaman  Gölbaşı’nda  doğdum.  lk  ve  orta  öğrenimimi  Gölbaşı’nda 

tamamladım. 1992 de  Erciyes  Üniversitesi  lahiyat Fakültesini kazandım ve 1997 de 

mezun oldum. Aynı yıl Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Din Felsefesi 

dalından Yüksek Lisans yapmaya başladım. 

 Şu an Adana Gazipaşa  lköğretim Okulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği 

yapmaktayım. 

letişim Bilgileri 

Gazipaşa  lköğretim Okulu Seyhan/ ADANA 



TEL: 0505 313 4272 

Email: 

oztas46@mynet.com

 

 



 

 

Mehmet ÖZTAŞ 



                                                                                                                    Kasım 2006  

                                                                                                                     KAYSER  

 

 

Yüklə 0,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə