57
yabancılaşması anlamına da gelir. Diğer bir deyişle, dünyevileşme, insanın kendini
Tanrı'dan bağımsız bir konumda algılaması sonucunda kendi öz benliğine
yabancılaşması halidir ki, bu epistemolojik kopuşun slam literatüründeki karşılığı
gaflet'tir.
Bir başka tanımlamayla insanın sekülerizasyonu, " nsanların en temel ilgi, alaka ve
yönelimlerinin, yetenek ve becerilerinin bu dünyanın dışından/ötesinden/üstünden,
sadece ve sadece bu dünyaya yönelmesi hareketidir. Bu, bu dünyanın bağlı olduğu
mitolojik, metafizik ve her çeşit düalizmden arındırılması düşüncesini kapsamaktadır.
Bunun nihai anlamı ise, bütün olumlu ve olumsuz yanlarıyla, iyilik ve kötülükleriyle,
sevap ve günahlarıyla, bütün sağlık ve hastalıklarıyla, umutsuzluk ve umutlarıyla sadece
yeryüzü alanını tamamıyla ciddiye almak anlamına gelir.
Kısaca bu anlamda sekülerizm, dinin bir vicdan meselesi haline getirilerek bireyin
insafına terkedilmesi, sosyal yapıdaki otorite ve geçerliliğini yok ederek birtakım
kurumların, mesleği ve kazanç kapısı haline getirilmesi, doğaüstü olayların tabiî ve
dünyevi olaylarmış gibi algılanarak bilimin sınırına hapsedilmesidir.
Bu tanımlamalardan sonra, sekülerleşmenin sonuçlarını maddeler halinde ele alalım:
a) Hakikat anlayışı temelden değiştirildi; Tanrı-merkezli bir hakikat anlayışı terk
edildi. Hakikatin ölçüsü Tanrı olarak görülürken, insan-merkezli bir hakikat anlayışı
yaygınlık kazanarak her şeyin ölçüsü insan olarak görülmeye başlandı.
b) Bilgi anlayışında, metafizik ve ahlaki sorulara cevap arayan akletme ortadan
kaldırılarak, akıl sadece dünyevi amaçlara ulaşmak amacıyla araç olarak kullanılan salt
zeka ile sınırlandı.
c) Aşkın bir gerçeklik bilinci yok edildi, buna paralel olarak Tanrı- nsan-Evren
arasındaki bağ koparılarak, insan bu uçsuz bucaksız evren içinde kozmik bir yalnızlığa
mahkum edildi. Bir diğer değişle, özgürleştirmek amacıyla imandan uzaklaştırılan
insan, sahte bir özgürlük duygusuyla fakat gerçek ve tanımlanamaz acı ve elemler
içinde kendi yalnızlığıyla baş başa bırakıldı. nsan dünyada bir başına bırakıldığını, artık
kaderini suçlayamayacağını ve kaderine kızgınlık duymasının yersiz olduğunu keşfetti
ve bakışlarını, dünya ötesinden bu dünyaya ve bu zamana çevirdi
147
.
147
Attas, a.g.e. s.44.
58
d) Din, otorite ve saygınlığını yitirdiği için, -dar anlamıyla- dinî hayat da
anlamını yitirdi. man, içi boş, geleceğe dair hiçbir vaat ve hiçbir ümit içermeyen bir
anlamsızlığa mahkum edildi. Toplum iman dolu bir yaşamdan yoksun bırakıldı.
e) Kitaplı dinler hayattan koparıldıktan sonra, Tanrısız, kitapsız dinler çoğaldı.
Beşeri ideolojiler, siyasi fikirler, sanat ekolleri dinleştirildi; lidere, karizmaya tapıcılık
çoğaldı.
f) Yaşamın amacı hız, haz ve paraya indirgendi. Hayattan daha çok haz almak ve
daha hızlı yaşamak için para vazgeçilemez meta olarak tanıtıldı. Daha çok para
kazanmak amacıyla her yol meşru olarak görüldü.
g) Bir yandan, yeryüzünde milyonlarca insan sömürülüp açlığa mahkum
edilirken, diğer yandan silah sanayiine milyarlar aktarılıp silah stoklandı. Özellikle iki
defa Dünya savaşları çıkarılarak yeryüzü kana bulandı. Yetmedi, seküler batılı vahşet
yeryüzünün muhtelif yörelerinde hala kan dökmeye devam ediyor.
h) Dünya iktisadında, sınırsız büyüme, sınırsız üretim ve tüketim bunun sonunda
da sınırsız kazanç düşüncesi seküler insanın aklını başından alarak onu iyice çıldırttı.
Piyasayı yönlendiren "para" Tanrılaştırıldı .Sömürü adeta kan emiciliğe dönüştü.
Batı, dini, hayatın merkezinden çıkardığı ve merkeze dünyevileşme ve onun türevlerini
yerleştirdiğinden dolayı büyük bir açmaz, manevi boşluk ve buhran içinde debelendiği
ş
ikayetleri yükselmektedir. Bu dünyevileşme, manevi kuraklığı da beraberinde
getirmiştir. Mesele dünyevi otorite değil, dünyevi değerlerin manevi değerlerin yerini
alması ve silmesi, tasfiye etmesi meselesidir. Bu ise hayat damarlarına indirilmiş bir
neşterdir. Din hayatın merkezinden çekilmiş, peki yerini ne almış? Bu sorunun
cevaplarından birini, Newsweek dergisi (Ağustos 2003 ikinci hafta) şöyle vermiştir:
Pornografi. Dinin yerini dünyevileşme ve o meyanda pornografi gibi süfliyat ve
müstehcenlik almıştır
148
.
Batı önce Tanrı’yı sınırlandırarak, gaybıyatı en azından belli bazı çevrelerde, büyük
ölçüde inkar etti. Ardından iman hayatın merkezinden çekilmiş oldu. Friedrich
Nietzsche, “Tanrı öldü” demeden çok önce zaten bunun belirtileri ortaya çıkmıştı.
Nietzsche sadece bunu mühürledi. O’na sadece bunu ilan etmek kalmıştı, o da bunu
148
Mustafa Özcan, Yeni Asya Gazetesi, 25 Ağustos, 2003.
59
yaptı. Ve bu dönüm noktasından sonra, ahlak ve iman savunmaya çekilmiş, imansızlık
ve seküler ahlak anlayışları hücuma geçmiştir.
Dinî hayat gerilediği gibi, nerede duracağı belli olmayan başdöndürücü bir sükülerleşme
yaşanıyor. Bakıyorsunuz anneanne torununun taşıyıcı annesi olabiliyor. Bir başka
haberde de aklı gideren şarabın aklı çalıştırdığı söyleniyor. Garaudy ve benzerlerinin
söylediklerini, şimdi Papa 16. Benediktus dile getiriyor. Papa 2 Ekim 2005 günü
Vatikan’da yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Allah adeta köstek gibi görülmekte, ya
sıradan bir dua cümlesine sıkıştırılmakta ya da herşeyden ihraç edilerek kamusal
alandan da dışlanmaktadır. Bu ise Allah’ın bütün anlamını yitirmesi demektir”.
149
Öte yandan, sekülerleşen toplumlarda -ki en belirgin örneği Avrupa’dır-
sekülerleşmenin anlamsızlık krizi ortaya çıkardığı muhakkaktır. Çünkü modernite
ş
emsiyesi altındaki bilim ve teknolojinin modern insana varoluşsal bir anlam
sağlayamadığı ve dinin bıraktığı boşluğu dolduramadığı anlaşılıyor. Çünkü 21.
yüzyılda kişi başına yine bir ölüm düşüyor ve insanın kozmosdaki yeri ve anlamı sorusu
boşlukta kalıyor
150
.
Son olarak, şunu belirtelim ki, deizm, panteizm, pozitivizm, vb. gibi düşüncelerden
beslenen Batı Medeniyeti, “ilahi” olanla irtibatı kopartılan “modern insan”ı adeta
umutsuzluğa terk etmiştir.
149
Mustafa Özcan, “Allah’ın Arzını Allah’a Yasaklamak” Yeni Asya Gazetesi, 03 Ekim, 2005.
150
Ali Köse, a.g.e. s.8.
60
SONUÇ
Modernite olgusu, bir anlamda Avrupa Aydınlanmasına tekabül eden, kâinatın belirli
bir takım matematik kanunları uyarınca mekanik hareketler sergileyen “tabiat-madde”
den ibaret olduğu anlayışı üzerine bina edilen; Tanrıya en azından madde dünyasında
yer kalmadığını, varsa bir rolü kâinata ilk hareketi vermiş olmaktan ibaret olduğunu
vurgulayan; Tanrıyı kâinatın merkezinden alıp, yerine insanı koyan ve insan hayatı
üzerinde etkisiz bir soyutlamaya dönüştüren düşünce ekolünün simgesidir. Bir başka
ifadeyle modernite, ilahilikten arındırma projesidir.
Bu projenin en başat paradigması sekülerizmdir. Sekülerizm ise kapsamlı bir dünya
görüşü olarak ortaya çıkmış bir süreçtir. Bu süreç sadece insanın yaşama biçimini
değiştiren basit bir programın tatbikinden ibaret değildir. Bu süreç insanı yerinden eden,
onu kendisine ve kendi dışındaki dünyaya (doğaya, diğer canlılara, hemcinslerine)
yabancılaştıran, insanın ben idrakini parçalayan; varoluş kaygılarını anlamsızlaştırıp
yeryüzündeki varoluşu yemek, içmek, bürünmek, barınmak, vb. temel ihtiyaçlara
indirgeyen bir projenin ürünüdür.
Sekülerizm süreci, dünyayı kutsaldan arındırıp Varlık’ı varolan’ın, Vücûd’u
mevcûd’un ardına iten, Hakk’a yabancılaştıran ve dolayısıyla insanı Hak’sızlaştıran bir
bilinç yapısınca klavuzlanmaktadır. Varoluşun öznesi olarak sadece insanı, mekanı
olarak sadece dünyayı, zaman olarak da sadece şimdiyi merkeze almakta, bu yönüyle
insanoğlunu ilahına ve ilahi olan her şeye düşman hale getirmektedir. Ayrıca, bu süreç,
bütün kadim dinlere ve insanı insan yapan ne kadar haslet varsa ona bir yerde düşman
hale getirmiştir. Çünkü, insanoğlunun varoluşunun bütün kadim dinlerce tarif edilmiş
anlamı, bu sekülerizm sürecinin ortaya koyduğu dünya görüşüne zıt bir konumda idi.
Yani insanoğlu dini bir hayata, kutsallıkla dolu bir dünya görüşüne sahipti. Modernite
projesi ve onun seküler paradigması ise, bu dünya görüşünün yerine profan (din-dışı) bir
dünya görüşünü yerleştirmiştir.
ş
te bu profan dünya görüşünün yerleşmesinde, Batı medeniyeti tarihinde birçok unsur
etkili olmuştur. Ama bu unsurların içinde deizm düşüncesi, belki de en önemli etken
olmuştur. Çünkü, deizmin iddiaları bu profan dünya görüşünü açık bir şekilde
desteklemekteydi. Deizmin, aleme müdahale etmeyen Tanrı anlayışı ve diğer iddiaları,
yukarıda bahsettiğimiz modernite ve sekülerizm kavramlarının içerdikleri anlamlarla
61
örtüşmektedir. Bu yüzden de, modernite projesi ve sekülerizm süreci, deizmin iddiaları
üzerine temellendirilmiştir diyebiliriz.
Bu süreç sonucunda oluşan sekülerleşme/dünyevileşme ise, insan hayatının her
sahasına nüfuz etmiş bulunan iktidar ve güç ilişkilerinin temelden dönüşümünü
sağlamıştır. Otoritenin meşruiyeti, aile fertleri arasındaki ilişkiden makro düzeyde
politik sistemin parçaları arasındaki etkileşime değin yeni temeller üzerine
kurulmaktadır. Bu, insan aklının kutsandığı bir medeniyetin otoriteyi aşkın bir güçten
alıp insana verme çabasıdır. Ancak sonuç bizzat insan idrakinin parçalanması ve çatışan
otorite ağı içerisinde kişinin kimlik bunalımına düşmesidir. nsanın, kutsallıkla dolu
olan hayatının parçalanmasıdır. Dinî hayatın yokoluşudur. Bu anlamda sekülerleşme,
pratik hayatta dinin mutlak referans alanı olmaktan çıkması, inancın ise hakikatle
ilişkisinde mutlaklıktan çıkıp, bir kanaat haline gelmesidir.
Son olarak şunu belirtelim ki, her ne kadar sekülerleşme dinin bireyselleşmesi ve
olabildiğince alanının daraltılması gibi algılanmış olsa da topyekün dinden kopmayı
gerçekleştirememiştir. Ancak, sekülerleşme, sekülerleşmemiş toplumların kutsallarının
üzerinde bir tehdit oluşturmaktadır. “Frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır
mı?” diye kendi kendine sitem eden Yahya Kemal gibi, insanlarımız kalben Müslüman
ama akla pozitivist olma eğilimi taşıyabiliyor. badetleri yerine getirse de dine bütün
olarak bakamadığı için A tavrı müslümanca, B tavrı pozitivist olabiliyor.
Sekülerleşme sürecini yaşamış Batı toplumlarında bile, dini hareketlerde görülen
canlılık, dinin yokolmadığını, Tanrı’nın “ölmediğini” doğrulamaktadır. Çünkü, aşkın bir
kaynaktan kopuk bir medeniyetin tatmin araçları sahte olduğu için insanlığa vereceği
fazla bir şey kalmaz. Netice olarak, aşkın bir kaynağa dayalı ve tabiatı bozulmamış bir
dine bağlanan insanlar ancak “kendisi” kalmayı başarabilirler. şte modern dünyanın
geldiği sonuç anlam arayışıdır. Genleriyle oynanmamış domates arıyorsa modern insan,
genleriyle oynanmamış insanın zihniyet kalıbını da araması lazım. Dine kayıtsız kalarak
düşünmek ve hayatı anlamlandırmak mümkün değildir. Çünkü hayatı kutsallığıyla
bütünleştiren bir “insan” anlayışının daha bütüncül bir hayat tarzı takdim ettiğini
rahatlıkla söyleyebiliriz.
ş
te biz de “deizm ve dinî hayat” adını verdiğimiz bu çalışmamızda, modern dünyanın
geçirdiği bu süreçte, deizmin etkilerini ortaya koymaya çalıştık. Deizm düşüncesi
elbette doğrudan dinî hayatı yok edecek güçte değildi. Zaten deizm, Aydınlanma
62
döneminden sonra varlığını sönük bir şekilde devam ettirmiştir. Ancak deizm asıl
varlığını dinî hayata etkileriyle devam ettirmiş; bu da sekülerizm sürecinde ortaya
çıkmış ve sekülerleşme olgusu dinî hayata büyük bir darbe vurmuştur.
63
KAYNAKÇA
ABEL, ARKOUN, MARD N, Etik, Din ve Laiklik, Metis Yay. st. 1995.
AKARSU, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, nkılâp Yay., 5.Baskı, stanbul?
ALTINTAŞ, Ramazan, “Teolojik Sekülerleşmenin Neden Olduğu nanç ve Davranış
Problemleri”, (http//www.cumhuriyet.edu.tr.)
AR STOTELES, Metafizik, Çev.Ahmet Arslan, Ege Ünv. Yay., zmir 1993.
ARMAĞAN, Mustafa, Gelenek ve Modernlik Arasında, stanbul, 1998.
ARSLAN, Ahmet, Felsefeye Giriş, Vadi Yay., 4.Baskı, Ankara 1999.
ARSLAN, Abdurrrahman, “ nsan ya da Aklın Kimliği”, Bilgi ve Hikmet, (Güz-1993/4).
ATTAS, S.Nakib, slam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, Çev. M.Erol Kılıç, nsan
Yayınları, stanbul, 1995.
-----------, Modern Çağ ve slami Düşünüşün Problemleri Çev. M.Erol Kılıç, nsan
Yayınları, st. 1989.
AYDIN, Mehmet S., Din Felsefesi, Selçuk Yay., 5. Baskı, Ankara 1996.
-----------, çe Kritik Bakış, Haz. Mehmet Gündem, yiadam Yay., stanbul, 1999.
-----------, “Din ve Felsefeye Göre Tanrı”, “Ateizm ve Çıkmazları” A.Ü. .F. Dergisi, C.
24, 1981.
-----------, Kant’ta ve Çağdaş ngiliz Felsefesinde Tanrı-Ahlak lişkisi, Ankara 1991.
-----------, “Süreç Felsefesi Işığında Tanrı-Alem lişkisi” A.Ü. .F. Dergisi Sayı 27, 1985.
AYVAZ, Muzaffer, Deizm-Bilim lişkisi, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), zmir,
2002.
BAYRAKTAR, Mehmet, slâm Felsefesine Giriş, T.D.V. Yay., Ankara 1997.
BERGER, Peter L., Kutsal Ş emsiye, Çev.Ali Coşkun, stanbul, 2000.
BOLAY, Süleyman Hayri, Felsefî Doktrinler ve Terimler Sözlüğü, Akçağ Yay., 7.
Baskı, Ankara 1997.
BOUTROUX, Emile, Çağdaş Felsefede lim ve Din, Çev. Hasan Katipoğlu, M.E.B.
Yayınları, stanbul, 1988.
64
BULAÇ, Ali, Din-Felsefe/Vahiy-Akıl liş kisi, z Yayıncılık, stanbul, 1993.
-----------, Çağdaş Kavramlar ve Düzenler, Endülüs Yayınları, stanbul, 1992 (12.
Basım).
-----------, Din ve Modernizm, Endülüs Yayınları, stanbul, 1990.
BURY, John Bagnell, Fikir ve Söz Hürriyeti (A History of Freedom of Thought), Çev.
Avni Başman, Remzi Kitapevi, 2. Baskı, stanbul 1959.
BÜM N, Tülin, Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza, Yapı Kredi Yayınları,
stanbul 1996.
CAPRA, Frithjof, Kâinata Mensup Olmak, nsan Yayınları, stanbul, 1996.
-----------, Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası, nsan Yayınları, stanbul, 1992.
CEV ZC , Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma, stanbul 1999.
COPLESTON, Felsefe Tarihi (Aydınlanma), Çev. Aziz Yardımlı, c.6, dea Yay.,
stanbul 1989.
ÇET N, smail, John Locke'da Tanrı Anlayışı, Vadi Yay., Ankara 1995.
DAVUTOĞLU, Ahmet, “Medeniyetlerin Ben- draki”, Divan Dergisi, stanbul, Yıl 2,
Sayı 3 (1997).
DEM R, Ömer, Bilim Felsefesi, Ağaç Yay., stanbul, 1992.
EL ADE, Mircea Kutsal ve Din-Dışı, Çev. M. Ali Kılıçbay, Gece Kitapları, Ankara,
1991.
ELMESS R , Abdulvahab M., “Modernite, çkinlik ve Çözülme lişkisi Üzerine Bir
Çalışma”, Divan Dergisi, Çev.Metin Eker, Yıl 2 Sayı 3 (1997/1).
ERDEM, Hüsamettin, "Deizm", Türk Diyanet Vakfı slam Ansiklopedisi, stanbul 1994.
FROLOV, van, Felsefe Sözlüğü, Çev. Aziz Çalışlar, Cem Yay., 2.Baskı, stanbul 1997.
G LSON, Etienne, Tanrı ve Felsefe, Çev. Mehmet S. Aydın, Dokuz Eylül Ünv. Yay.,
zmir 1986.
GÖKBERK, Macit, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, 7.Baskı, stanbul 1994.
GÜRSEL, Deniz, Çevresizsiniz, nsan Yayınları, stanbul, 1989.
65
HANCERL OĞLU, Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, istanbul 1993.
HAZARD, Paul, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Çev. Erol Güngör, Ötüken Yay.,
stanbul 1999.
HOCAOĞLU, Durmuş, Laisizm'den Milli Sekülerizm'e, Selçuk Yay., Ankara 1995.
KAPLAN, Yusuf, “Sekülerliği Dinselleştirmek ve Türkiye’yi Bitirmek”, Yeni Şafak
Gazetesi,
11 Mayıs 2005.
KARADEN Z, Osman, "Takdim", zmirli smail Hakkı, slam Dini ve Tabiî Din, Sad.
Osman Karadeniz, . .F.V. Yay., zmir 1998.
KOÇ, Turan, Din Dili, Rey Yayıncılık, Kayseri, 1995.
KOYRE, Alexandre, Yeniçağ Biliminin Doğuşu, Çev. Kurtuluş Dinçer, Ara Yay.,
stanbul 1989.
KÖSE, Ali, Sekülerizm Sorgulanıyor, Ufuk Kitapları, stanbul, 2002.
KÜÇÜK, Hasan, slâm ve Batı Felsefelerinde Sistematik Problemler, Dersaâdet Yay.,
istanbul 1980.
NASR, S.Hüseyin, nsan ve Tabiat, Çev. Nabi Avcı, Yeryüzü Yayınları, stanbul, 1982.
-----------, slam ve Modern nsanın Çıkmazı, Çev. Ali Ünal, nsan Yayınları, stanbul,
1984.
-----------, Makaleler (I), Çev. Şahabeddin Yalçın, nsan Yayınları, stanbul, 1992.
-----------, Kutsalın Peş inde, Çev. Süleyman Gündüz, nsan Yayınları, stanbul, 1995.
-----------, Bir Kutsal Bilim htiyacı, Çev. Şahabeddin Yalçın, nsan Yayınları, stanbul,
1995.
-----------, slam Kozmoloji Öğretilerine Giriş, Çev. Nazife Şişman, nsan Yayınları,
stanbul, 1997.
NORTBOURNE, Lord, Modern Dünyada Din, Çev. Şahabeddin Yalçın, nsan
Yayınları, stanbul, 1995.
ÖZCAN, Mustafa, Yeni Asya Gazetesi, 25 Ağustos, 2003.
-----------, Yeni Asya Gazetesi, 03 Ekim 2005. (http//www.yeniasya.com.tr)
66
PASGU ER, Roger De, Birlik Medeniyetinin Kökleri, Çev. Hakan Yurdakul, nsan
Yayınları, stanbul, 1995.
ÜLKEN, Hilmi Ziya, Felsefeye Giriş, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara,1968.
SARAÇ, Tahsin, Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük, Ankara, 1976.
SCHOUN, Frithjof, Varlık Bilgi ve Din, Çev. Şahabeddin Yalçın, nsan Yayınları,
stanbul, 1997.
SCHUMACHER, E.F., Aklı Karışıklar çin Kılavuz, Çev. Mustafa Özel, z Yayıncılık,
stanbul, 1992.
SJ, Thomas Michel, “Zihinler Maneviyata Yabanileşmiş” Yeni Asya Gazetesi, 27 Ekim
2004. (http//www.yeniasya.com.tr)
WEBER, Alfred, Felsefe Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp, Sosyal Yay., 5. Basım, stanbul
1993.
WEBER, Max, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Çev. Zeynep Arıoba, stanbul,
1985.
67
ÖZGEÇM Ş
1974 yılında Adıyaman Gölbaşı’nda doğdum. lk ve orta öğrenimimi Gölbaşı’nda
tamamladım. 1992 de Erciyes Üniversitesi lahiyat Fakültesini kazandım ve 1997 de
mezun oldum. Aynı yıl Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Din Felsefesi
dalından Yüksek Lisans yapmaya başladım.
Şu an Adana Gazipaşa lköğretim Okulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği
yapmaktayım.
letişim Bilgileri
Gazipaşa lköğretim Okulu Seyhan/ ADANA
TEL: 0505 313 4272
Email:
oztas46@mynet.com
.
Mehmet ÖZTAŞ
Kasım 2006
KAYSER
Dostları ilə paylaş: |