Felsefe ve d n b L mler anab L m dali



Yüklə 0,51 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə23/25
tarix19.10.2018
ölçüsü0,51 Mb.
#74762
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25

 

52 


Kısacası, sekülerleşme tezi bireyin dindarlığında belirgin bir düşüş olacağı kehanetinde 

bulunmuştu.  Sekülerleşme  kahinlerinin  öncelikli  hedefi,  sadece  kurumsal  alan  değil, 

bireysel dindarlık, özellikle de inanç alanı idi. 

“Secular” sözcüğü  Latince de “saeculum” sözcüğünden geliyor. Bu terimin, zaman ve 

mekan  çağrışımlarını  birlikte  veren  bir  anlamı  vardır.  “Zaman”  dönem,  onun  şimdi 

oluşunu,  hazır  oluşunu;  “mekan”  ise  dünya  da  ve  dünyevi  oluşunu  gösterir.  O  halde 

“saeculum”, “bu çağ ve şimdiki zaman” anlamına gelir

129


. Vurgu, tarihsel süreç olarak 

dünya  da  belirli  bir  zaman  ve  dönem  üzerindedir.  Dördüncü  ve  beşinci  asırlardan 

itibaren “secular” kelimesine, dünya, dış dünya gibi anlamlar verilirken; aynı zamanda 

Tanrıyla uyuşmayan bir hayat ve hayat şekli anlamında da kullanılıyordu

130



Önceleri  manevi  alana  ilişkin  olarak  ahlakın  teolojiden  ayrılarak  özgürleştirilmesi 



ş

eklinde  tanımlanan  “sekülerizasyon”  kelimesi  de,  modern  alanla  birlikte  tanımlayıcı, 

yönlendirici  ve  belirleyici  bir  rol  kazanır.  Çünkü  modernite  dine  ait  olan  bir  alanda 

kendisi  için  bir  yer  açmak  istiyordu

131

.  Bu  sebeple  modernitenin  din  üzerindeki 



etkilerini  sekülerizm  sürecinde  daha  müşahhas  görebiliriz.  Hem  insan  aklının  hem  de 

bilimin  fizik  alanı  fethe  çıkmasıyla,  hayatın  tüm  alanlarından  dinin  etkisini  daralttığı, 

hatta  dini  ilişkileri  önemsizleştirerek  değersizleştirdiği  bir  gerçektir.  Biz  bunun 

tesirlerinin  insan  bilincinden  ve  kurumlardan  dinin  anlam  bildirim  özelliğinin 

olabildiğince  asgari  bir  düzeye  çekildiğini  söyleyebilme  imkanına  sahibiz.  Artık  din, 

özne  değil  nesnelleştirilmiştir.  Çünkü,  tanımlanan  bir  şeye,  dolaylı  olarak  müdahale 

edilmiş olmaktadır

132


Çeşitli  biçimlerde  yapılmış  olan  sekülerleşme  tanımlamalarından,  özellikle 

“Aydınlanmadan sonra ortaya çıkan ve ilahi temeldeki her şeye  meydan okuyup insanı 

merkeze alan, aklı mutlaklaştıran ve Aşkını reddeden modern zamanlara ait düşünceler 

bütünü”

133


  asıl  üzerinde  durduğumuz  sekülerleşmedir.  Sosyal  bilimcilerin  tanımlama 

girişimlerinden yola  çıkarak  söylemek  gerekirse, sekülerizm,  bir  düşünce akımı  ve bir 

hayat  tarzı  olarak  Protestan  ülkelerde  dinin  dünyevilikle  olan  her  türlü  aksiyonla 

bağlantısı kesilerek, dinin özelleştirilmesi yani, bireysel hayata havale edilip, hayat ile 

                                                 

129


 Bkz. Tahsin Saraç, Büyük Fransızca-Türkçe Sözlük, Ankara, 1976, s.1283; Attas Nakib, a.g.e. s.42. 

130


 Ali Köse, a.g.e.  s.42 

131


 Abdurrrahman Arslan, “ nsan ya da Aklın Kimliği”, Bilgi ve Hikmet, (Güz-1993/4) s.10. 

132


 Ramazan Altıntaş “Teolojik Sekülerleşmenin Neden Olduğu  nanç ve Davranış Problemleri”, s.8 (bkz. 

http//www.cumhuriyet.edu.tr.)

 

133



 Altıntaş.a.g.m. s.8-9. 


 

53 


sosyal  bir  bağı  kalmamış  bir  ritüeller  ve  inançlar  kompleksi  haline  getirilmesi  olayı 

olarak görülebilir.  Nitekim Peter Berger şöyle diyor: “Biz Sekülerizasyonla, toplum ve 

kültür  alanlarının  dini  kurumlar  ve  sembollerin  egemenliğinden  çıkarıldığı  süreci 

kastediyoruz

134



Tarihsel süreç içerisinde kazandığı anlam zenginliği ile sekülerleşmeyi şu şekilde daha 



açımlayıcı bir tarzda tanımlayanlar da olmuştur: Buna göre sekülerleşme, olayların tabiî 

ve  dünyevi  olaylarmış  gibi  algılanması,  insan  aklının  dini  ve  metafizik  bağlardan 

kurtarılması, dinin bir vicdan meselesi haline getirilmesidir

135


Attas’ın dediği gibi,

136

 insanın bakışlarını fizik ötesi evrenden buraya, şimdiye ve hali 



hazıra  çevirme  anlamı  taşıyan  sekülerleşme,  hayatın  sadece  sosyal,  siyasal,  kültürel, 

iktisadi  ve  içtimai  yanlarını  değil,  ilahiyat  alanlarını  da  etkisi  altına  alıyor.  Bu  da  bir 

nevi “ teolojik sekülerleşme” diyebileceğimiz bir tutuma dönüşerek, dini ve teolojik bir 

krize neden olmuştur

137



Sekülerleşme,  “insanın,  aklı  ve  dili  üzerinde  önce  dini,  sonra  metafizik  denetimden 



kurtarılması” olarak da tanımlanır. Bu, “dünyanın  dini  veya din misilli kavranışından 

soyularak  bütün  kapalı  dünya  görüşlerinin  atılması,  tüm  doğaüstü  mitlerin  ve  kutsal 

sembollerin parçalanmasıdır

138


Sekülerleşmenin  sonucu  dinsiz  toplum  demektir.  Çünkü  sekülerleşme  tezinin  iddiası,” 

dinin gerilemesi” idi, yani dinin, daha önce kabul gören sembollerinin, doktrinlerinin ve 

kurumlarının prestiji ve nüfuz kaybı anlamını taşımaktaydı. 

Sekülerleşme  kavramını  sadece  siyasi  ve  sosyolojik  bir  kavram  olarak  ele  almak  bizi 

kısır  bir  döngüye  götürebilir.  Çünkü  sekülerleşme,  temelinde  daha  çok  ontolojik, 

kozmolojik ve teolojik unsurları da içeren bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Sekülerizmin  doğuşunda    Greko-romen  medeniyetinin  pagan  kalıbına  sokulan 

Hıristiyanlığın    büyük  rolü  olmuştur.  Böyle  bir  aşama  yaşayan  Hıristiyanlık,  başta 

tevhid  ve  ahiret  inancı  olmak  üzere  özgün  direniş  reflekslerini  kaybetmiştir.  Halbuki, 

ilahi dinlerin en büyük amacı, toplumlara yön gösterme özelliğini hiç kaybetmemesidir. 

                                                 

134

 Peter L. Berger, Kutsal Şemsiye, Çev.Ali Coşkun,  st. 2000, s.162. 



135

 Mustafa Armağan, Gelenek ve Modernlik Arasında,  st. 1998, s.87. 

136

 S. Nakib Attas, Modern Çağ ve  slami Düşünüşün Problemleri Çev. M.Erol Kılıç,  nsan Yayınları,  st. 



1989, s.43 

137


 Altıntaş, a.g.m. s.12. 

138


 S. Nakib Attas,  slam Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi, s.43 


Yüklə 0,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə