39
eşanlamlılık olduğunu vurgulayarak, bütüncül bir “seküler” dünya görüşü olduğunu
varsaymaktadır
99
.
Çalışmamıza ışık tutması açısından bu bölümde, A. M. Elmessiri’nin “kapsamlı
sekülerizm”, “tabiat-madde paradigması” ve “içkinlik metafiziği” kavramlarına
yüklediği anlamlara yer vereceğiz. Elmessiri’ye göre, Batı modernitesi içkinlik
metafiziğine dayanmaktadır ve bundan dolayı kapsamlı sekülerizmle eşanlamlıdır.
Sekülerizmin iki çeşidinden bahsetmek gerekir: Kısmi ve kapsamlı sekülerizm. lki
ahlaki, insani ve dini değerlerle bir arada yaşayabileceği gibi, ikincisi tabiat-madde
paradigmasının başatlığına ve insan kategorisinin ifsadına yol açmıştır
100
.
Kapsamlı sekülerizmi ele almadan önce, “paradigma”, “tabiat-madde paradigması” ve
“içkinlik metafiziği” kavramlarının ne anlama geldiğini açıklamak yerinde olacaktır.
1.1. Paradigma
“Paradigma”, son dönemler bilim çevrelerinde yaygın olarak kullanılan bir kavram
olmasına rağmen, Ömer Demir’in de belirttiği gibi, herkesin üzerinde anlaştığı net bir
tanımına rastlanmamaktadır. Ancak, biz burada, daha açıklayıcı bulduğumuz
Elmessiri’nin tanımlamasıyla yetineceğiz. Elmessiri’ye göre, paradigmalar, kelimenin
geniş anlamı ile parça ile bütün ve sebep ile sonuç arasında temel ilişki olarak
düşündüklerimizi temsil eden ve gerçeklik olarak gördüğümüz soyut zihinsel
kurgulardır. “Batı modernitesi”, “Tabiat-madde”, “kapsamlı sekülerizm”, “ slami
Bakış”, “Seküler nsan”, vb. somut gerçeklik haline hiçbir zaman gelmeyen
paradigmalardır. Bu yüzden paradigmaları bir çeşit öz ya da cevher gibi
eşyalaştırmamalıyız, onları daha çok ampirik mevcudiyeti olmayan ancak zihinsel
faaliyet için esas teşkil eden düzenleyici mecazlar (metaphor) olarak görmeliyiz
101
.
99
Bkz. Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Çev. Zeynep Arıoba, stanbul, 1985, s.68,
vd.
100
Abdulvahab M. Elmessiri, “Modernite, çkinlik ve Çözülme lişkisi Üzerine Bir Çalışma”, Divan
Dergisi,
Çev.Metin Eker, Yıl 2 sayı 3 (1997/1), s. 61.
101
A.g.m. s.62. Geniş bilgi için Bkz: Ömer Demir, Bilim Felsefesi, Ağaç Yayıncılık, stanbul, 1992,
s.49-51.
40
1.2. Tabiat-Madde Paradigması
Batının felsefe geleneğinde ve moderniteye ilişkin söyleminde “tabiat” kavramının
anahtar bir rolü vardır. Ortaçağ Hıristiyanlığı, tabiatı “Tanrı tarafından yeni yaratılmış
dünya” olarak görüyor; insanla ilgili olarak bu görüş “insanın düşüşten önceki hali”
anlamına geliyordu. “Tabiat” kavramı “fiziki tabiat” ve “insan tabiatı” fikirleri arasında
gidip geliyordu.
“Tabiat” kavramına birçok anlam yüklenmiştir. Ancak biz burada tabiatın sadece şu
anlamı ile yetineceğiz. “Genel evrensel (cosmic) düzen”. Dini bakış açısıyla bu düzen
ilahi takdirin eseridir. Seküler felsefi yaklaşımlarda ise, tabiat tanımları sadece bir tabiat
görüşünü değil, aynı zamanda bir Tanrı ve bir insan görüşünü, diğer bir ifadeyle bir
paradigmayı ifade eder. Bu paradigmanın en temel ilkeleri ise şunlardır
102
.
Tabiatın yasaları maddede içkindir. Tabiat, nesnelerin toplamı, zaman ve mekanda
varolan olaylar, tek gerçeklik düzeyidir; bunun ötesinde bir şey yoktur. Bu yasalara
müdahale edilemez, aykırı hareket edilemez. Onlar her şeyi belirler ve açıklar ve hiçbir
ş
ey onları belirlemez ve açıklamaz. Bu, tabiatın, kendisinden daha temel bir şey
tarafından aşılamayacağı veya daha temel bir şeye indirgenemeyeceği nihai, mutlak ve
indirgenemez bir kategori olduğu anlamına gelir.
Tabiat-madde paradigmasında zımnen varolan insan görüşünde ise şu özellikleri
görebiliriz.
1. nsan ilk olarak, tabiatın bütün özelliklerini paylaşan, tabiî bir unsur olarak
görülür.
2. nsanın bilgisi, tabi olaylar ve olaylar arasındaki ilişkilerle sınırlıdır.
3. nsan, tabiat ve tabiî yasalarla tanımlanabilir ve onlara indirgenebilir.
4. nsanın ahlaki değerleri, sorumlulukları, faaliyetleri ve kısıtlamaları tabiî
yasalar tarafından belirlenebilir. nsanlar değerlerin insani ve insan yapımı olduğu
yanılgısına düşebilir, ancak aslında tabiî ve maddi şartların ürünüdürler.
102
A.g.m. s66. Bu konuda Kur’an’da, genel evrensel düzen anlamındaki tabiatta ne varsa hepsinin
Allah’ın birer âyeti (işareti) olarak görüldüğünü anlıyoruz. Bkz. Örneğin: Yunus (10): 5-6, Hicr (15): 16,
19-23, 85; Nahl (16): 3, 5-8, 10-18, 48, 65-69, 72-74; Enbiya (21): 16; Neml (27): 59-64; Mü’min (40):
61-64, Mülk (67): 2-5, 15.
41
“Maddiyatçı tekçilik”, modern Batı literatüründe kısaca “tabiatçılık” (naturalism) olarak
geçmektedir. Tabiatçılık, maddiyatçılık gibi, tabiat paradigmasının insanın bütün
varlığına uygulanmasıdır. Bu sebeple, Elmessiri, “tabiat” terimi yerine birleşik bir terim
olan “tabiat-madde”yi kullanmanın ve “tabiat-madde paradigması”ndan bahsetmenin
daha doğru olacağını belirtmiştir
103
.
Maddiyatçılık, Hz. Adem’den bu yana her zaman önemli bir felsefi akım olmuştur.
Ancak marjinal kalmıştır, çünkü bütün toplumlar tabiattaki değişkenlerin ötesinde,
varolan bir logos ve telos’a belli bir inanç beslemişlerdir. Toplumsal ve ahlaki ilkeler bu
inanç üzerine bina edilmiştir.
Batı modernitesinin yükselişi ile bazı şeyler değişmeye başladı. Bu değişimde, deizmin
tabiata müdahale etmeyen ve tamamen aşkınlaştırılmış olan Tanrı anlayışının ve buna
bağlı olarak oluşan deistik metafiziğin etkisi büyük olmuştur. Çünkü, Tanrı merkezden
uzaklaştırıldı ve tabiat-madde paradigması çevreden ayrılıp merkeze yerleşmeye
başladı. Tarihte ilk olarak, tabiat-madde paradigmasına dayanan bir kültürel oluşum
vücut bulmaya başladı. Toplumun ve insanın kendisinin sadece tabiat-madde yasaları ile
işlediği kabul edildi. Bu sebeple toplumun, en azından paradigma seviyesinde, bir
yandan özgür ve özerk bireylerden oluştuğu, fakat öte yandan da, maddede içkin tabi
yasalar tarafından idare edilen, kendinden menkul, değer yargısı taşımayan süreçler
tarafından tümüyle kontrol altına alındığı kabul edildi
104
.
1.3. çkinlik Metafiziği
çkinlik, Latince “immanere” fiilinden gelir ve içine yerleşme, ikamet etme anlamına
gelir. çkin “içine yerleşmiş”, “müdemiç”, “içinden işleyen” anlamlarını taşır. Bu
sebeple kendi içinde varolan, kendi kendine işleyen, kendini harekete geçiren ve kendini
açıklayan her şey (Nietzche felsefesinde superman, tabiat-madde, vs.) içkin olarak
tanımlanır. çkinlik her zaman “aşkınlık”la zıt anlamlıdır. “ çkin” panteistler tarafından
Tanrı’nın yaratılmış olan dünyanın içinde oluşunu, bazen de onunla özdeşliğini
açıklamak için sıkça kullanılan bir terimdir. Öte yandan, “aşkın” kelimesi de teistler
103
A.g.m. s.68.
104
A.g.m. s.71
Dostları ilə paylaş: |