29
görüş durumuna gelmiş, sonraları üst sınıftan Amerikalıların da dinsel görüşlerinin
biçimlenmesinde önemli rol oynamıştır. ABD başkanlarının ilk üçü Yaradancı görüşü
benimsemişti
75
. Nitekim bu yöneliş bizim sadece lâiklik adıyla tanıdığımız ve Batı’da
anlamları tam örtüşmeyen iki ayrı ad ile ifade edilmektedir; Katolik kültürün hakim
olduğu Latin kökenli ülkelerde (Akdeniz ülkeleri: talya, Fransa...) “Lâiklik” olarak ve
Protestan kültürün hakim olduğu ülkelerde ise (Almanya, ngiltere, A.B.D.)
“Sekülerlik” olarak . Laiklik, bir anlamda, Latin/Katolik tarzı bir dünyeviliktir ve
Lâiklik’in ideolojileştirilmiş ve baskıcı bir devlet politikası haline getirilmiş şekli olan
“Laisizm” ise, kendisine karşı rüştünü ispat etmek için çok didiştiği Katoliklik gibi sert
ve az müsamahalı ya da müsamahasızdır. Kısaca, Sekülerlik, esas hüviyet olarak bir
“Anglo-Sakson-German/Protestan Dünyeviliği”dir ve Sekülerizm de Laisizme nazaran
daha mutedildir. Fakat her ikiside birbirinin yerine kullanılmaktadır
76
.
3.3.1. ngiliz Deistler
Bu akım, 17. yüzyılın ilk yarısında ngiliz düşünür Edward Herbert ile başladı ve en
yaygın olduğu ülke ngiltere idi. Cherbury’li Lord Herbert (1583- 1648) ngiliz
deizminin babası olarak kabul edilmekteydi. Onun takipçisi Charles Blount (1654-
1693), bir deist olduğunu açıkça beyan eden ilk düşünürdür ve intihar ettikten sonra
yayınlanan Summary Account of Deist’s Religion (1693) adlı eseri deist fikirlerin
yayılmasında hayli etkili olmuştur. Daha sonra John Toland (1670-1722) Christianity
Not Mysterious
(1696) ve Matthew Tindal (1653?-1733), “deistlerin kutsal kitabı”
olarak anılan “Christianity as Old as the Creation” (1730) adlı eserinde deist fikirleri
açıklamış ve yaygınlaştırmalardır. O, bu eserinde tabiî dinin Hıristiyanlıkla veya daha
geniş bir ifade ile vahyedilmiş dinle aynı doğruluk ve mükemmelliğe sahip olduğunu
(6.bölüm) ve yine hem tabiî din hem de vahyedilmiş dinin (Hıristiyanlığın) aynı amaca
(end) sahip olduğu ve dolayısıyla onların ahlâki kurallarının da aynı olması gerektiğini
(7.bölüm) ifade eder. Zaten onun bu eserinin diğer adı da The Gospel, A Republication
of the Religion of Nature’
dır. Ayrıca “Hıristiyan Deistler” olarak anılan William
Wollaston (1660-1724), Thomas Woolston (1670-1731), Thomas Chubb (1679-1746),
Thomas Morgan (ö.1743), Henry St. John (1678-1751) ve Peter Annet (1693-1769) gibi
75
AnaBritanica, c. 12, s. 300.
76
Hocaoğlu, a.g.e., s.48-49
30
düşünürler Hıristiyanlığın akla aykırı olduğu düşünülen unsurlardan arındırılması
istikametinde bir dini eleştiri hareketi olarak alınabilecek diğer bir grup düşünürdür
77
.
18. yüzyıl deistlerinden olan John Toland, Hıristiyanlığı her türlü sırlardan arıtarak
bütünü ile bir akıl dini haline getirmek denemesini ilk olarak yapmıştır. Aynı zamanda
deizmin en ünlü temsilcilerinden olan John Toland, bir Tabiî Din kültürünün taslağını
da çizerek Pentheistikan adlı eserinde bunu izah etmiştir. Ona göre, böyle bir kültürün
rahibi bilim, kahramanları ise insanlık kültürünün tarihindeki büyük yetiştiriciler
olacaktı. Shaftesbury (1671-1713), deizm anlayışı içerisinde yer alan bir düşünürdür.
Ona göre din, insanın hayatının yücelmesidir.Tanrıyı biz evren gibi kendi mükemmel
eseri içerisinde bulabiliriz; çünkü tabiat her yanı ile kendisine şekil vermiş olan (büyük)
sanatçının izlerini taşır, Onun bu engin dünya görüşünün temeli “güzellik” idesine
dayanır
78
.
3.3.2.Fransız Deistler
Daha öncede bahsettiğimiz gibi, Deizm Fransa’da ateizme zemin hazırladı. Nitekim
ngiliz Deizminden etkilense de hem din hem de politik açıdan uç noktayı temsil
etmekte olup, özellikle Baron d’Holbach ve ansiklopedistler çevresinde deizm
Fransa’da materyalizme, düşünce özgürlüğüne, rejime ve kiliseye karşı olan genel
hareketin bir kısmını teşkil ediyordu
79
.
Yine Newton fiziği ngiltere’de Hıristiyanlığı koruyan bir siper olarak düşünülürken,
aynı durumu Kıta Avrupa’sı, özellikle Fransa için söylemek güçtür. Fransız deistleri
içindeki en önemli ve tanınmış sima olan Voltaire, Newton fiziği ve tabiat kanunu
fikrini esas alan bir tabiî din anlayışını savunmuştur. Evrensel çekim kanunundan
hareketle Newton fiziğini mübalağalı mekanist terimlerle yorumlayan Voltaire,
Tanrı’nın sürekli yaratıcılığı inancı ile evrendeki tabiî süreklilik fikri çeliştiği için
deizme ulaşmıştır. Onda en çok göze çarpan deistik özellik, Hıristiyanlığa ait kutsal
metin ve dini yapılanmaları istihzacı bir eleştiri üslubuyla daima alaya almasıdır.
Rousseau ise Voltaire’in akılcı ve katı (hard) deizmini romantik ve esnek (soft) bir
anlayışla sürdürmüştür. Filozofa göre, insanda doğuştan mevcut olan iyilik ve adalet
77
Erdem “Deizm”, s. 110.
78
Küçük, a.g.e., s.401-402.
79
Bury, a.g.e., s.152.