12
-Tanrıyı sadece bir ilk neden olarak kabul eden, O’na başkaca hiçbir güç ve nitelik
tanımayan, tüm inaksal dinleri yadsıyan tutum; lkin 16. yüzyılda ngiltere’de ileri
sürülen, önceleri teizmle anlamdaş olarak kullanılan daha sonra (özellikle Fransa’da)
ateizm anlamına itilen ve doğal din deyimiyle anlamdaş sayılan, günümüzde ise daha
çok din kurumunun ateizm karşısında felsefi açıdan savunulması için kullanılan öğreti
26
,
-Tanrı’nın varlığını ve âlemin ilk sebebi olduğunu kabul etmekle birlikte akla dayalı bir
tabiî din anlayışı çerçevesinde nübüvveti şüphe ile karşılayan veya inkar eden felsefi
ekolün adı
27
,
-Yaradancılık. Her türlü vahyi reddeden ve yalnız Tanrı’nın varlığı ile tabiî dini
benimseyen öğreti. Benimsediği Tanrı görüşü dinlerin görüşüne yakın veya uzak olsun,
Yaradancılığın başlıca özelliği, tamamen felsefi olması ve her çeşit dini vahye karşı
çıkmasıdır. Clarke’a göre, Yaradancılık kelimesi dört kavramı kapsar:
1) nayetle ilişkisi olmayan bir yaratıcı Tanrı kavramı,
2)Ahlaki özellikleri olmayan bir Tanrı ve inayet kavramı,
3) nsan ruhunun ölmezliğini kapsamayan bir Tanrı kavramı,
4)Hayatta ilâhi inayeti temsil eden, ahirette ise iyilik ve kötülüğü yargılayan bir
yaratıcı Tanrı kavramı
28
.
-Son olarak da, kökleri Aristoteles’e kadar giden, 17. ve 18.yüzyıllarda revaçta olan;
başlangıçta, Latince “deus-Tanrı” kökünden geldiği için terim olarak ateizmin karşıtı
olarak kullanılan, fakat sonraları sadece evreni yaratan ve kendi haline bırakan bir Tanrı
inancına indirgenen öğreti. Kısaca, varlığı akılla bilinen ve evrene müdahale etmeyen
Tanrı anlayışı
29
, şeklinde ifade edilmiştir.
26
Hançerlioğlu, a.g.e., c.4, s.237-238.
27
Erdem, “Deizm”, s. 109.
28
Meydan Larousse, Meydan Yay., stanbul 1969, c. 12, s.729.
29
Aydın Topoloğlu, Çağdaş ngiliz Felsefesinde Ateizm Problemi, (Yayımlanmamış Doktora Tezi),
zmir, 1996. s.19.
13
ş
te deizm
30
bu tanımların hepsidir. Çünkü bu tanımların çoğu deizmin farklı bir yönüne
ağırlık vermişlerdir. Zaten deizmi bir tanım içerisinde vermek ve “deist” diye
isimlendirilen filozofların hepsini bir çerçeve içinde toplamak mümkün değildir. Onlar
arasında Tanrı’nın ahlâki bir varlık olduğu fikrinden hareketle O’nun âleme lütuf ve
kerem gözüyle baktığını ve bu durumun bir müdahale sayılmadığını öne süren fakat
mucizenin imkansızlığı konusunda görüş birliğine varan deistler vardır. Yine dini
anlayışa daha yakın durarak Tanrı’ya karşı bazı görevlerimizin olduğunu, ölümden
sonra iyilerin mükâfat, kötülerin ise ceza göreceklerini söyleyen deistler vardır. Fakat
bu sonunculara çok kere deist gözüyle bakılmadığı da bir gerçektir. Çünkü bu noktaya
gelmiş bir deizm teizmden pek farklı değildir. Yine özellikle Katolikliğin temsil ettiği
Hıristiyanlığı, esrarengizliğe ve mucizeye gömülü olduğu için reddetmekte olan birçok
deist de vardı. Fakat onlar aynı zamanda dinsiz olmadıklarını belirtmek için de
kendilerini “Hıristiyan deist” olarak adlandırmaktaydılar. Onların temel gayelerinden
biri, hatta belki de birincisi, “mantığa sığmamasına rağmen inanıyorum” fikrinin yerine,
“makul olduğu için inanıyorum” fikrini getirmek ve inancı mümkün olduğu ölçüde
aklileştirmekti
31
.
Dikkat edilirse, deizmi tanımlamaya yönelik bütün bu çabalarda genelde iki temel husus
ön plana çıkmaktadır. Birincisi, “âleme müdahale etmeyen bir Tanrı anlayışı”,
ikincisi, “akla ve bilime gösterilen büyük güven”
32
. Şimdi biz bu iki temel anlayışa
yine bunların bir sonucu veya tamamlayıcısı olarak ortaya çıktığını düşündüğümüz
üçüncü bir hususu daha yani “akla dayalı bir doğal din anlayışı”nı da ekleyerek her
birini ayrı bir başlık altında biraz daha yakından incelemeye ve böylece deizmi daha iyi
anlamaya çalışacağız.
30
Bu terimin ngilizcesi “Deism”, Fransızcası “Deisme”, Almancası “Deismus” ve talyancası
“Deismo”dur. Bu terim Osmanlıca’da ise en yaygın şekliyle “ilâhiye” diye ifade ediliyordu. Bu terim
günümüz Türkçe’sine farklı şekillerde çevrilmiş ve öz Türkçeleştirilmek istenmiştir. Yukarıdaki
tanımlardan da anlaşılacağı üzere, bu terim en yaygın olarak “Yaradancılık” kelimesiyle Türkçe’ye
aktarılmış ( bkz. Akarsu, a.g.e., s.196; Cevizci, a.g.e., s.209; Larousse, c.12, s.729; Ana Britannica, Ana
Yay., stanbul 1986, c.22, s.300), fakat birtakım itirazlarla karşılaşmıştır. Biz ise bunlardan hiç birini
tercih etmeyerek, çalışmamız boyunca “deism”i, zaten artık Türkçe’de yaygın olarak kullanılan ve aslına
daha yakın duran “Deizm” şeklinde kullanmayı tercih ettik.
31
Aydın, a.g.e., s.174-175
32
Aydın, a.g.e., s.173
14
1.1. Âleme Müdahale Etmeyen Bir Tanrı Anlayış ı
Muzaffer Ayvaz’ın da belirttiği gibi, deizmin en temel öğretisi budur desek, hata etmiş
olmayız. Çünkü, deizmin diğer bütün öğretileri adeta bu felsefi kaynaktan beslenirler.
Felsefe tarihçileri bu anlayışın felsefi temellerini ta Aristoteles’e kadar geri
götürmektedirler. “Felsefi temelleri” diyoruz, çünkü, daha sonraki bölümlerde de
göreceğimiz gibi özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda bu öğreti daha farklı nedenlerden
dolayı da gündeme gelmiş ve Aristoteles’te sisteminin zorunlu bir sonucu olarak ortaya
çıktığı felsefi çerçevenin dışına da taşınmıştır.
Bilindiği gibi Aristoteles, Fizikin “VIII. Kitabı”nda “ lk Muharrik (Hareket Ettirici)”
meselesini ele almakta ve onun varlığını, zaruriliğini, ezeli oluşunu ispata çalışmaktadır.
Bunun için önce hareketin ve zamanın ezeliliğinden işe başlamaktadır. Ona göre, tabiî
cisimler bizzat başka bir şey tarafından hareket ettirilmiş olmak ihtiyacındadırlar ve son
hareket ettirilmiş olanla ilk hareketi veren arasında da birtakım hareket ettiriciler vardır.
Bunlar sonsuzca devam edemeyeceğinden zincirin bir noktada hareket etmeyen bir
hareket ettirici, daha doğrusu hareket kaynağı kendinde olan bir lk Muharrik tarafından
kesilmesi gereklidir. Çünkü hareket başlangıçsız ve sonsuz olduğu için ancak hareketsiz
ve ezeli bir motorla izah edilebilir
33
.
Yine Aristoteles, Fizikinde fizik ve metafizik dünyasının başına koyduğu “ lk
Muharrik”i çok sık, “Tanrı” kelimesini ise çok az kullanmıştır. Fakat Metafizik ve diğer
kitaplarında ise “Tanrı” kelimesini sık sık kullanmıştır. Hatta Metafizikte bu iki
kelimeyi birlikte kullanmıştır
34
. Burada şöyle bir soru akla gelmektedir: Acaba
Aristoteles de, “ lk Muharrik” ile “Tanrı”’yı aynı anlamda mı kullanmıştır? Bu soruya
cevap ararsak, Aristoteles’in Metafizikin “XII. Kitabı”nın VII.Bölümü’nde lk
Muharrik’in Mahiyetini ele alarak mükemmel diye vasıflandırdığı bu varlığı Tanrı ile
özdeşleştirdiğini görürüz. Böylece Aristoteles, lk Muharrik’le Tanrı’yı aynı saymakta
“Fizik” teki fizik karakterli muharrik, Metafizikte bir manevilik kazanmakta; Fizikte
âlemin ve hareketin ezeliliğine bağlı olarak kozmolojik bir karakter taşıdığı halde,
Metafizik
te teolojik ve ontolojik bir karakter kazanmaktadır
35
.
33
Süleyman Hayri Bolay, Aristo Metafiziği ile Gazali Metafiziğinin Karşılaştırılması, M.E.B.Yay.,
stanbul 1993, s.101-102.
34
Bkz. Aristoteles, Metafizik, Çev. Ahmet Arslan, E.Ü. Yay., zmir 1993, c.2, s.141-195.
35
Bolay, a.g.e., s. 103-104.
Dostları ilə paylaş: |