03-Evliya Chelebiye Gore Guneybati Anadolu (Aydin, Denizli, Muyula)



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə30/61
tarix04.02.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#24298
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   61

78 
 
kaza olduğunu, kethüdayerinin olmadığını söyler. Ama serdarı ve ayanının olduğunu 
da eklemektedir.
403
Bu kasabadan ayrılan Evliya Çelebi Milas Şehrine dört saatlik 
mesafede iken harami korkusundan yolunu değiştirerek doğuya gider ve altı saat 
sonra Söke’ye ulaşır.
404
Evliya Alaman Boğazı adı verilen geçidi haramilerle çarpışarak sekiz saatin 
ardından geçtikten sonra, Dalyan Ovası adı verilen yerde mola vermiş ve Menderes 
Nehri kenarından yola koyularak üç saatlik yolculuğun ardından Menderes 
üzerindeki taş köprüyü geçip Ayasluk’a ulaşmıştır.
405
Ayasuluğ, Batı Anadolu’da 
Küçük Menderes nehrinin denize dökülmeden önce geçtiği ovanın güney doğu 
kenarı yakınında bulunan ve düz ova zemini üzerinde ada gibi yükselen bir tepenin 
yamaçlarına yerleşmiş sahilden 9 km. kadar içeride bulunmaktadır.
406
Eskiçağların 
meşhur Efes şehri de burada kurulmuştur. Fakat o dönemde burası deniz kıyısında 
yer alıyordu zamanla Küçük Menderes’in getirdiği alüvyonlarla sığ körfezin dolması 
sonucu şehir daha batıda şimdiki harabelerin bulunduğu yere taşınmıştır.
407
İbn-i 
Batuta Seyahatnamesinde Ayasuluğ’un Rumlar katında kutsal, eski ve büyük bir 
şehir olduğunu belirtmiştir. Burada iri kesme taşlarla inşa edilmiş büyük bir kilise 
olduğunu yazmıştır. Bu kiliseyi ziyaret etmek amacıyla Müslüman fethinden önce 
dört bir yandan ziyaretçilerin geldiğini fetihten sonra buranın Cuma mescidi 
yapıldığını kaydetmiştir. Ayrıca güzellik ve sanat bakımından dünyada örneği 
bulunmayan Ulu Câmi΄den de bahsetmektedir. Ayasuluğ şehrinin hakiminin 
Aydınoğlu Sultan Mehmed’in oğlu Hızır Bey
408
olduğunu belirtmiştir
409
1390 
senesinde ilk defa Osmanlı hakimiyetine giren şehir, Ankara Savaşı’nın ardından 
beylik sahalarının eski beyliklere teslim edilmesi sırasında tekrar Aydınoğullarına 
verilir. 1424 senesinde ise kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girer.
410
XV. yüzyılda 
                                                           
403
Seyahatname, s.79
404
Seyahatname, s.79
405
Seyahatname, s.73
406
 Darkot, “Ayasuluğ”, İA.,II, s. 56
407
Emecen, “Ayasuluğ”, DİA., IVs.225-226
408
Hızır Bey hakkında bkz. İ.Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s.109-110
409
İbn-i Batuta (Şemseddin Ebu Abdullah Muhammed et-Tanci), a.g.e., s.36-37
410
 Darkot, “Ayasluğ”, s.56; Emecen, “Ayasluğ”, s.225


79 
 
şehrin nüfusu giderek artmıştır ve şehir 18 mahalleye kadar yükselmiştir. XVI. 
yüzyıldan itibaren İzmir’in gittikçe gelişmesi ve sahilde Kuşadası’nın Ayasuluğ’a ait 
mahalli faaliyeti kendine çekmesi, bu kadim şehri git gide geriletti ve burası sıtmalık 
bir muhit çinde, tedricen bir köy haline geldi.
411
İlk olarak Seyyahımız buranın tarihçesi hakkında bilgiler verir. Buranın 
Cihan hakimi Cemşid adındaki bir hükümdar tarafından kurulduğunu, daha sonra ise 
Cemşid’in neslinden Aya Sulya adındaki bir Rum Kralının elinden (…) tarihinde 
Aydın Bey Oğlu İsa’nın fethettiğini, onun elinden ise Osmanlı hükümdarı Yıldırım 
Han eline Timurtaş Paşa marifetiyle girdiğini söylemektedir. Evliya’nın verdiği 
bilgiye göre Ayasluk Sığla Sancağı hükmündedir, yüz elli akçe şerif kazadır. 
Kethüdayeri, serdarı, dizdarı ve kırk adet askeri vardır. Ayanı yada eşrafı olmadığını 
söyleyen Evliya burada fukaranın çok olduğunu da söylemektedir.
412
Ayasuluk Kalesi’nin büyük bir ovaya hakim olan sivri ve mavi bir kaya 
üzerinde yuvarlak görünüşlü ve oldukça sağlam olup etrafının bin üç yüz adım
olduğunu Evliya belirtmektedir. Yalçın bir kaya üzerinde olduğundan etrafında 
hendeği olmayan kalenin toplam kırk kuleden oluştuğunu Seyyahımız söylemektedir. 
Kalenin güneye bakan iki kat demirden yapılmış kapısı bulunduğunu ve kale içinde 
yirmi toprak örtülü evleri ve bir mescidi bulunduğunu, sokaklarının ise kaya 
kaldırımları ile döşeli olduğunu Evliya eklemektedir. Bu kaleden taşraya çıkıldığında 
bir kat daha kale bulunduğunu ve burada imaretten başka bir şey olmadığını söyleyen 
Evliya Çelebi bu dış kale ile ilgili şu bilgileri vermeğe devam eder. “Burada 
baştanbaşa viran olmuş harap binalar vardır. Bu kalenin kıbleye bakan kapısı 
üzerinde hayali tasvirler bulunan kemerli insanı hayran bırakan eski bir eserdir. Bu 
kapının benzeri Atina Kalesi’nin kapısıdır. Bu kapıdan aşağıya doğru inildiğinde o 
kadar çok eser var ki bunları anlatmaya insan dili yetmez. Bu binaların kalıntıları 
arasında üç yüz hamam, yedi bedesten, yedi yüz kargir bina han, yirmi bin dükkân,
üç bin mescit, seki yüz camii, yetmiş imaret, üç bin çeşme, bin beş yüz sıbyan mektebi 
ve yüz bin büyük saray görülmektedir. Şehrin kuzeyinde gökyüzüne yükselen 
                                                           
411
 Darkot, “Ayasluğ”, s.56; Emecen, “Ayasluğ”, s.225
412
Seyahatname, s.73


80 
 
sütunlar, taklar, revaklar, su kemerleri bulunur bunları bugün dahi hiçbir padişahın 
yaptırmaya gücü yetmez. Bu eserlerin hepsi beyaz mermerden yapılmış olup 
harabelerin içinde tıpkı Ayasofya sütunları büyüklüğünde sütunlar 
bulunmaktadır.
413
Evliya Ayasuluk’un harap olmasının sebebinide şu şekilde hikâye 
etmektedir. “Sene (…) tarihinde Mısır’da öyle bir kıtlık olur ki insanlar birbirlerini 
yeme noktasına gelirler. Bir gemi ile yüz bin adam malları ile buraya gelip zahire 
almak isterler ama şehir halkı bir hardal tanesi büyüklüğünde bile hiçbir şey 
vermezler ve gelenleri boş bir şekilde geri çevirirler. Bunun üzerine adamlar: 
Şehriniz harap olsun bir lokma ekmeğe muhtaç olasınız diye beddua ettikten sonra 
Mısır’a varıp buranın hakimine şikayette bulunurlar. Derhal iki yüz bin adam bir 
araya gelip baş açıp Ayasuluk’un harap olması için beddua ederler. Bugün dahi 
Mısır’da hala yedi şehrin harap olması için En’am-ı şerif okunmaktadır. Bunlardan 
biride Ayasuluk’tur. Bu beddualar ardından Ayasuluk halkı fakirleşmiş 
ambarlarındaki zahireleri çürümüş, tuzları sulanıp erimiştir.” Evliya yinede şehir 
içinde yatan evliyaların hürmetine yüz kadar toprak örtülü ev, yirmi dükkân, bir 
mescid, bir hamam ve bir hanı bulunduğunu, Çarşı içinde meydan ortasında bir ulu 
çınarın dibinde temmuzda bile buz gibi suyu olan bir kuyusu olduğunu yer yer 
evlerinin önünde bahçeleri vardır diye şehrin fiziki durumu hakkında bilgi verir.
414
Evliya  Söke’yi, Söke Dağı burnundan başlayıp Menderes Nehri kenarında 
doğu tarafı Eyne Ovasından Güzelhisar’a varıncaya kadar uzayan şirince bir kasaba
olduğunu bizlere ifade etmektedir. Buraya ilişkin bilgilere Seyyah şöyle devam eder. 
Doğu tarafında Eyneâbad Kazası vardır.” Seyyahımız buranın idari durumu ile 
ilgili bilgiler vermektedir. “Ayasuluk topraklarında Cezayir Eyaleti’nde Sığla 
Paşası’nın tahtıdır. Sığla bir ada olduğu için Paşa ve Kaymakamı burada 
sakindirler. Burada Paşaya mahsus bir saray bulunur. Paşanın Padişah tarafından 
verilen hassı 800 akçedir. İki pare kadırga ile Paşası, Kaptan Paşa ile denizde sefere 
katılır. Alaybeyisi, Çeribaşısı ve sancağında 600 tımar erbabı, 26 serbest gedikli 
zeamet sahibi vardır. Kanuna göre bütün tımar erbabı askerleri ile tam teçhizatlı 
2000 kişi olup mirlivalarının sancağı altında sefere katılırlar. Yüz elli akçe kazadır, 
                                                           
413
Seyahatname, s.73
414
Seyahatname, s.73-74


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   61




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə