1612
* TAED
57
Cengiz GÖKŞEN – Rukiye GÖKŞEN
Yüce dağ başında yayılır mı ola
Dolar memeler sızılar mı ola
Koyun da kuzusun arzular mı ola
Gel anam meleme vazgeç kuzundan
Dağların koruyuculuk ve besleyicilik algısının yansımalarından biri de Yörüklerin
hayatında görülür. Yörükler kışı geçirmek için mutlaka bir dağın gölgesine sığınır ve
hayvanlarının yavrularını orada alırlar.
Dağların Haber Getiriciliği
Dağların türkülere yansıyan fonksiyonlarından biri de habercilikleridir. Dağlar,
bulundukları yerlerde en yüksek mekânlar olmaları hasebiyle hem yeryüzüne hem de
gökyüzüne hâkim durumdadırlar. Yerde olanları yukarıdan aşağı doğru görebildikleri gibi,
gökyüzüne yakın oldukları için de gökte olanları veya olacakları ilk öğrenenler olup
aşağıdakileri durumdan haberdar edebilmektedirler. Bunun yanında, uzak diyarlardan gelen
göçmen kuşlardan, rüzgârlardan, yağmurdan, borandan, kardan tipiden haberdar olmaktadırlar.
Ayrıca köklerinin yer altına kadar inmesinden dolayı yerin altından da haberleri vardır.
Aldıkları olumlu veya olumsuz haberleri ise koruyucu bir fonksiyona sahip olduklarından çeşitli
şekillerde bünyelerinde barındırdıkları canlılara anlatmaktadırlar. Dağların bu tür haber
vericilikleriyle ilgili olarak türkülerde birçok mısra, bent veya dörtlük görmek mümkündür.
Kuşlar ötmez güller soldu
Yüce dağlar duman oldu
Belli ki gittiğin yerden kara haber var
Mitik bir öge olarak kullanılan dağların özelliklerinden biri de dumanlı olmalarıdır.
Ayrıca dumanın ilkel bir haberleşme vasıtası olarak kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Hattı
zatında duman tek başına da bir şeylerin, ateşin, yangının, yağmurun, soğuğun vs. habercisidir.
Ayrıca ağzından ateşler saçan, dumanlar çıkaran varlıklar öteden beri insanlar için esrarını
korumuştur. Dağların mitik bir hüviyet kazanmasında, geçmiş insanın zihinsel algısı üzerinde
yanardağların oluşturduğu dağ imgesinin de önemli bir yeri olsa gerektir. Bu bağlamda duman,
bir dağın veya varlığın mitik bir değeri olduğunu veya en azından bu şekilde algılandığını
imleyen bir unsurdur. Aşağıdaki dörtlüklerde görüldüğü üzere dağların dumanlanması olumsuz
bir şeyler olduğunun veya olacağının habercisidir.
“Dağ”ın Türkülere Mitik Bir Öge Olarak Yansıması
TAED
57* 1613
Şu yüce dağları duman bürümüş
Yine mi gurbetten kara haber var
Yüce dağ başında bir kuş uçurdum
Ben meylimi
bir güzele düşürdüm
Duydum nazlı yarim yad eller almış
Vallah dostlar ben aklımı şaşırdım
Kişileştirme, Dertleri Paylaşma
Türkülerin bazılarında dağlar ulu bir varlık olarak algılanmakla kalmayıp onlarla
konuşulur veya dağlar insani davranışlar gösterir. Dertler dağlara söylenir, onlardan medet
beklenir. Aşağıdaki ilk dörtlükte önce dağların insanlar gibi ağladığı, sonra da ağlamaya sebep
olan olayın, yani depremin sebebinin de dağlar olduğu belirtilmektedir. Bir sonraki dörtlükte ise
dağlara seslenilerek sevgilinin geleceği yolları açması istenmektedir.
Kan ağlıyor Erzincan'ın dağları (yavrum dağları)
Viran kaldı mor sünbüllü bağları
Sivas'a geliyor kalan sağları
Şikâyetim kimden kime ne deyim
Oy dağlar dağlar dağlar
Başı dumanlı
dağlar
Göğsü çimenli dağlar
Yol verin yârim gele
Dinsiz imansız dağlar
Dağların Sevenleri Ayırması Ve Kavuşturması
Dağlar birçok türküde ise ayrılığın, gurbetin sembolüdür. Çünkü dağlar sevgililer
arasına giren birer doğal engeldir aynı zamanda. Bu yüzden âşıklar bazen dağlara kızar veya
sitem eder. Aşağıdaki ilk iki mısrada kaybedilen sevgiliden dolayı dağlara sitem edilmektedir.
İkinci bentte ise sılaya gitmek, sevgiliye kavuşmak için dağlardan yol istenmektedir.
1614
* TAED
57
Cengiz GÖKŞEN – Rukiye GÖKŞEN
Yüce dağlar var mı size zararım
Yar yitirdim uğrun uğrun ararım
Yol ver bana yol ver ey yüce dağlar
Yol ver artık ben sılama gideyim
Merhum Barış Manço da ilk söylediğinden bu yana herkes tarafından sevilerek
dinlenilen Dağlar dağlar türküsünde, sevgilisini bir defa olsun görebilmek için dağlardan engel
olmaktan vazgeçmesini dilemektedir.
Dağlar dağlar, yol ver geçem,
Sevdiğimi son bir olsun yakından görem
Köksel’e göre dağ ayrılıkla özdeşlik kazanmış bir semboldür. Esas olarak engel anlamı
taşır. Bu engel sılada duranla gurbete gidenin arasında durmaktadır. … Sılada kalan, sevgilinin
ardından bakan dağları görür, onları engel sanır. Gurbete giden de dağları aşıp gitmiştir.
Aşan bilir karlı dağın ardını
Çeken bilir ayrılığın derdini
(Köksel, 2005)
Dağın canlı ve kudret sahibi bir varlık gibi algılanma olgusu Dinî tasavvufi
edebiyatımızın en büyük temsilcilerinden olan Yunus Emre’nin şiirlerinde de görülür. Yunus
aşağıdaki dörtlükte önce yol kesici, haramiye benzettiği dağdan, daha sonra yolunu sevgiliye
bağlayıp bağlayamayacağını sorar. Yani Yunus da dağları, yolları açıp veya kapayacak güçlü bir
varlık olarak görür.
Harami gibi yoluma
Arkuri inen karlı dağ
Ben yârimden ayrı düştüm
Sen yolumu bağlar mısın
Yunus başka bir şiirinde ise dağları ve taşları kendine yoldaş olarak alır ve beraberce
Allah’ı zikir isteğini belirtir. Dağların yüksekliği dikkate alındığında, bu zikri dağların ve
taşların üzerinde yapılması ve onların vasıtasıyla Allah’a ulaştırılma düşüncesi de imleniyor
olabilir.