ahlâk sistemindeki ana kavramlardan biridir. İnsanın fonksi-
yonunu anlamakla erdemin ne olduğunu belirleyebiliriz, der Aris-
toteles. Flüt çalan birinin, bir heykeltraşın, bir artistin durumu söz
konusu olduğu zaman iyilik nasıl bu gibi kimseleri ötekilerden
ayıran ve onları oldukları gibi yapan özel fonksiyonlara bağlıysa,
insanın iyiliği de onu başka türlerden ayıran ve onu "o" yapan
özel fonksiyona bağlıdır. Böyle bir fonksiyon "akla uygun bir
ilkeyi izleyen ya da akla uygun bir ilkeyi içeren ruhun bir
etkinliğidir."Şu var ki, diyor Aristoteles,en yüksek iyiyi, s^hip
olmaya mı yoksa kuljanmaya mı, ruh haline mi yoksa etkinliğe
mi bağlamış olmamız oldukça önemli bir fark yaratmıştır. Çünkü
ruh hali, herhangi bir iyi sonuç ortaya koymaksızın da var
olabilir: Uyuyan ya da herhangi bir şekilde etkin olmayan bir
insanda olduğu -gibi; oysa etkinlik için böyle bir şey söz konusu
değildir; çünkü etkinlik gösteren bir insan ister istemez hareket
edecektir ve iyi bir harekette bulunacaktır."
18
Aristoteles için iyi
insan, etkinliğinin sayesinde, aklın önderliği altında, insana özgü
imkânlarını gerçekleştiren insandır.
Spinoza da der ki: "Güç ve erdem deyince aynı şeyi anlı-
yorum."
19
Özgürlük ve mutluluk, insanın kendi kendisini anlama-
sından ve kendisinde imkân olarak var olan şeyi gerçekleştirme
çabasından, "insan tabiatı örneğine gittikçe daha fazla yaklaş-
masından"
20
başka bir şey değildir. Spinoza'ya göre erdem, in-
sanın kendi güçlerini kullanması, kötülük ise güçlerini kullanmayı
başaramamasıdır; Spinoza için kötülüğün temeli güçsüzlüktür.
21
" Nicomachean Ethics, 1098", 8.
16
Aynı eser, 1098
b
, 32.
19
Spinoza, Ethics, IV, Def. 8.
20
Aynı eser, IV, Önsöz.
21
Aynı eser, IV, Def. 20.
114
Yaratıcı etkinlik kavramı, Goethe ve ibsen tarafından, şiir
diliyle çok güzel ifade edilmiştir. Faust, hayatın anlamını bulmak
için insanoğlunun gerçekleştirdiği uçsuz bucaksız arayışın bir
simgesidir. Faust'un sorusuna ne bilim, ne zevk, ne güçlü
olmak, ne de güzellik cevap verebilmiştir. Goethe, insanoğlunun
bu arayışına verilecek tek cevabın yaratıcı etkinlik olduğunu,
bunun da iyilikle eş-anlama geldiğini öne sürmektedir. "Gökteki
Ön-konuşma"da (Prolog) Tanrı, insanı engelleyen şeyin hata
değil, etkinlik göstermemek olduğunu söylemektedir:
insanın etkin tabiatı, kuvveti kesilince
Hemen ulaşmak ister yeni bir dengeye;
Tam olarak dinlenmeyi özler
-bilir ki, dinlenirse, rahata erişecek!
Bu yüzden arkadaş ettim ona şeytanı,
Hiç durmadan çalışsın, kışkırtsın
ve yaratmaya zorlasın diye onu.
Ama sizler, Tanrının çocukları,
içiniz sevgi ve görev duygusuyla dolu,
Çıkarın o parlak, ölümsüz Güzelliğin tadını!
Hep bir şeyler tasarlayan Yaratıcı Güç
Sevgiyle kucaklasın sizi sımsıkı
ve hiç bırakmasın,
Titrek bir hayalde parıldayan ışığı
Sonsuza dek kalacak düşüncelerle
hiç sönmeyecek hale getirsin!
22
İkinci bölümün sonunda, Faust, Mephistopheles'le giriştiği
iddiayı kazanmıştır. Hata ve günah işlemiştir, ama temel günahı
işlememiştir: Yaratıcı olmama günahını. Faust'un denizin bir
22
Bayard Taylor'un çevirisi (Boston: Houghton Mifflin Co.)
115
bölümünü doldurup ekip biçmeye elverişli bir toprak sağlamak
için göstermiş olduğu çabayı simgeleyen son sözleri bu fikri çok
açık bir şekilde dile getirmektedir:
Milyonlarca insana toprak sağlıyorum,
Güvenli olmasa da, özgür bir şekilde çalışıp
çabalayarak yaşamaya elverişli;
Yeşil ve bereketli tarlalar olacak burada,
İnsanlar ve sürüler gelip geçecek,
Bu yeni toprağın üzerinde
çabucak rahata kavuşacaklar,
Cüretli ve çalışkan bir soy'un yarattığı
O sağlam tepeye hemen yerleşecekler,
v
Cennet gibi bir ülke olacak burası,
Varsın dışarıda kuduran dalgalar
Şeddin üstüne kadar çıksın,
Denizin açtığı gediği
herkes onarmaya koşacak.
Evet! sımsıkı sarılıyorum bu düşünceye,
Aklın bizi ulaştırdığı şu son gerçeğe:
Özgürlüğe de, yaşamaya da ancak
Onları her gün yeniden kazananların hakkı vardır.
Böylece çocuklar, büyükler ve yaşlılar
Hayatlarının en etkin günlerini burada
Tehlikeler içerisinde geçirecekler...
İşte ben bu hareketli kalabalığı görmek isterdim,
Özgür topraklar üzerinde özgür bir milletin
yanında olmak isterdim!
O zaman kaçıp giden An'a şöyle seslenirdim:
"Geçme, dur, ey zaman, ah! ne güzelsin!"
Yeryüzünde geçirdiğim günlerin izi
hiç silinmeyecek,
117
ı
1
27
Sonsuza dek burada kalacak!
Tadıyorum şimdi hayatımdaki
en yüce anın zevkini
Bu büyük mutluluğun verdiği gururla!
23
Goethe'nin Faust'u, 18. ve 19. yüzyılın ilerici düşünürlerinin
ayırt ^dici niteliği olan insana duyulan güveni dile getirdiği halde,
19. yüzyılın ikinci yarısında yazılmış olan ibsen'in Peer Gynt'ü,
çağdaş insanın ve onun verimsizliğinin (yaratıcılıktan yoksun
oluşunun) eleştirici bir gözle yapılmış bir analizidir. Piyesin ikinci
başlığı "Çağdaş İnsan Kendi Benliğini Arıyor" olabilirdi ve bu da
çok uygun düşerdi. Peer Gynt, bütün gücünü para ve başarı
kazanmak için harcadığı zaman, kendi benliğinin adına hareket
etmiş olduğuna inanıyordu. Gerçekte, mağaralarda yaşayan
cinlerin benimsemiş olduğu "kendi kendinle yetin" ilkesine göre
yaşıyordu; "kendin ol" (bir insan olarak ne olman gerekiyorsa
öyle ol) diyen insanî ilkeye göre değil... Hayatının sonunda,
sömürücülüğünün ve bencilliğinin onu "kendisi" olmaktan alı-
koyduğunu; insanın ancak yaratıcı olduğu, tüm imkânlarını ge-
liştirdiği zaman kendi benliğine ulaşabileceğini anlamıştır. Peer
Gynt'ün gerçekleşmemiş imkânları bir bir gelip, işlediği "günah"
tan ötürü onu suçlarlar ve bir insan olarak başarısızlığının
gerçek nedenini gösterirler ona: Yaratıcılıktan yoksun oluşunu....
Yerdeki Yumaklar
Düşünceleriz biz;
Düşünmeliydin bizi;
Ayağınıatlibindeydik, hepimiz,
Can vermeliydin bize!
Parlak, canlı seslerle
Yükselebilirdik göğe;
23
Adı geçen eser, II. Bölüm, V. Perde.
Dostları ilə paylaş: |