Erdem ve mutluluk



Yüklə 32 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə42/77
tarix14.05.2018
ölçüsü32 Kb.
#43822
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   77

bütününü görebilme. Gözlemci eğer objenin bütününe değil de, 
yalnızca bir görünüşüne dikkat edecek olursa, incelemekte ol-
duğu o tek görünüşü bile doğru dürüst anlayamaz. VVertheimer, 
yaratıcı düşüncenin en önemli unsuru olarak bu noktaya ağırlık 
vermiştir. "Yaratıcı süreçlerde, diyor, çoğu zaman şöyle bir 
nitelik göze çarpmaktadır: Gerçek bir anlayışa ulaşma isteğiyle, 
tekrar tekrar soruşturma ve araştırma başlar. İnceleme alanı 
içerisindeki belli bir bölüm önemli hale gelir ve dikkat ona 
yönelir; ama incelenen bölüm bütünden ayrılmaz. Duruma yeni, 
daha derin bir yapısal görüş açısından bakılmaya başlanır; bu 
da araştırılacak konuların gruplandırılması, fonksiyonel anlamı, 
vb. şeylerde birtakım değişiklikler yapmayı gerektirir. Önem 
verilen bölüm için, durumun tüm yapısının gerektirmiş olduğu 
şeylerden hareket edilerek akla uygun bir öngörüye ulaşılır ki, 
bu da -yapının öteki bölümlerinde olduğu gibi- dolaylı ya da 
dolaysız bir şekilde doğrulanmayı gerektirir. İki amaç göz önün-
de tutulmaktadır: Tüm yapı ile ilgili tutarlı bir görüşe ulaşmak ve 
bütünün yapısının parçalar için neyi gerektirmiş olduğunu gör-
mek."
28 
Objektiflik yalnızca objeyi olduğu gibi görmeyi değil, aynı 
zamanda, insanın kendisini de olduğu gibi görmüş olmasını, ya-
ni gözlem objesine ilgi duyan bir gözlemci olmak bakımından 
içinde bulunduğu özel durumun bilincine varmış biri olarak gör-
müş olmasını gerektirir. Bu durumda, yaratıcı düşünce, hem 
objenin özel niteliği ile, hem de düşünme süreci içerisinde obje-
siyle kendisi arasında ilişki kuran süjenin özel niteliği ile belir-
lenmiş olur. Bu iki çeşit belirleme, bizi düşüncenin obje tarafın-
dan denetlenmediği, böylece önyargıya dönüşmüş, düşünceleri-
mizi isteklerimize göre ayarladığımız ve hayal ile karışmış yanlış 
bir sübjektifliğin karşıtı olan bir objektifliğe götürür. Ama objektif-
28
 Max VVertheimer, Productive Thinking (New York: Harper and Brothers 
1945), s. 167. Aynı zamanda 192. sayfaya da bakınız. 
128 


"çölde Tanrıya hizmet" edebileceklerini söylediği zaman, Firavun 
şöyle cevap vermiştir. "Tembelsiniz siz, tembelin tekisiniz." Fira-
vuna göre, kölelerin işi bir şeyler yapmaktır; Tanrıya tapınmak 
ise tembelliktir. Aynı düşünce, başkalarının çalışmasından ya-
rarlanmak isteyenler ve sömüremeyecekleri bir yaratıcılığa ge-
rek duymayanlar tarafından da benimsenmiştir. 
Bizim kültürümüz bu düşüncenin karşıtı olan bir düşünceye 
ağırlık verir gibi görünmektedir. Son birkaç yüzyıldır Batı insanı, 
çalışma fikrine, sürekli bir etkinlik gösterme ihtiyacına saplanıp 
kalmıştır. Bir süre için bile tembellik etmek elinden gelmemekte-
dir. Ama bu karşıtlık yalnızca görünüştedir. Tembellik ile zorla-
yıcı bir çalışma (yani hiç durmadan çalışma zorunu duyma) bir-
birinin karşıtı değil, insanın gerçek fonksiyonunun bozulmuş 
olduğunu gösteren belirtilerdir. Nevrotik bir insanda, nevrozun 
temel belirtisi olarak, bir çalışma yeteneksizliği ile karşılaşıyoruz; 
çevresine uyum sağlamış gibi görünen kimselerde ise, rahattan 
ve dinlenmeden zevk duyamama gibi bir yeteneksizlikle... Zorla-
yıcı bir çalışma, tembelliğin karşıtı değil tamamlayıcısıdır; her 
ikisinin de karşıtı olan şey yaratıcılıktır. 
Yaratıcı etkinliğin bozulması ya hiçbir şey yapamama, ya 
da aşırı bir etkinlik gösterme gibi bir sonuç yaratır. Açlık ve 
baskı, hiçbir zaman yaratıcı etkinliğin şartları olamaz. Tersine, 
insanın kendi güçlerini yaratıcı bir şekilde kullanmak için 
duyduğu tabiî eğilimin ortaya çıkabilmesi, özgürlük ve ekonomik 
güvenlik gibi etkenlere; ayrıca, çalışmayı, bir insanın kendi 
yeteneklerini anlamlı bir şekilde gerçekleştirmesine imkân 
verecek hale getirecek bir toplum düzenine bağlıdır. Yaratıcı 
etkinlik, çalışma ve dinlenmenin ritmik bir şekilde birbirini 
izlemesiyle belirlenmiştir. Yaratıcı iş, yaratıcı sevgi ve yaratıcı 
düşünce ancak insan, gerektiği zaman, sakin ve yalnız başına 
kalabiliyorsa mümkündür. İnsanın başkalarını dinleyebilmesi 
131
 ı
 1
27 
için, her şeyden önce kendisine kulak vermeyi bilmiş olması ge-
rekir; başkaları ile ilişki kurabilmesi için, kendi kendisiyle uyum 
halinde olması gerekir. 
(4) Sosyalleşme Süreci İçerisindeki Yönelişler 
Bu bölümün başında belirtmiş olduğumuz gibi, yaşama 
süreci, dış dünya ile iki türlü ilişki kurmayı gerektirir: Kendine-
mal-etme ve sosyalleşme. Bunlardan birincisini bu bölümde 
ayrıntıları ile inceledik;
30
 ikincisi üzerinde ise Özgürlükten Kaçış 
adlı eserimde uzun uzun durmuş olduğum için, burada yalnızca 
kısa bir özet vermekle yetineceğim. 
Kişiler arasında şu tür ilişkileri birbirinden ayırabiliriz: Ortak-
yaşarlık ilişkisi, el-çekme (insanlardan uzaklaşıp kendi içine 
kapanma), yıkıcılık ve sevgi. 
Ortak-yaşarlık ilişkisinde bulunan bir insan başkalarıyla 
ilişki kurmuştur, ama bağımsızlığına ya hiç ulaşmamıştır, ya da 
bağımsızlığını yitirmiştir; başka bir insanın bir parçası olarak, ya 
onun tarafından "yutularak", ya da onu "yutarak" yalnızlık 
tehlikesinden kaçmaktadır. Birincisi, klinik deyimle masochism 
olarak tanımlanır. Masochism, insanın kendi benliğinden 
kurtulmak, özgürlüğünden kaçmak ve kendini başka birine 
bağlayarak güvenliğe ulaşmak için yapmış olduğu bir 
denemedir. Böyle bir bağımlılık çeşitli biçimlere girebilir. 
Fedakârlık, görev ya da sevgi olarak rasyonalize edilebilir 
-özellikle kültür kalıpları bu çeşit bir rasyonalizasyonu doğru ve 
yerinde bulduğu zaman... Masochistic çabalar, bazen cinsel 
içtepiler ve cinsel zevkle karışmıştır (masochistic sapıklık); bu 
çabalar, çoğu zaman, kişiliğin bağımsızlık ve özgürlüğe ulaşmak 
30
 Yaratıcılığın özel niteliğini tam olarak anlatabilmek için, yaratıcılığın tüm 
görünüşleriyle birlikte sevgi üzerinde de durduk. 


Yüklə 32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə