Robert Langdon olayları anlamaya çalışmaktan vazgeçmişti. Aklından
geçen soru seline
rağmen, şimdi sadece tek bir şeyin önemli olduğunu biliyordu... Sophie'yi buradan canlı
çıkarmak. Langdon’ın daha önce yanlışlıkla Teabing'i bu işe bulaştırmasından duyduğu
suçluluk duygusu, şimdi Sophie'ye kaymıştı.
Onu Chateau Villette'ye ben götürdüm. Ben sorumluyum.
Langdon, Leigh Teabing'in onları burada, Papazlar Meclisi Binası'nda soğukkanlılıkla
öldürebileceğine ve bu yolunu şaşırmış arayışında başkalarının öldürülmesi işine bulaştığına
bir türlü înanamıyordu. Kalın duvarlı ve kuytu köşedeki bu odada, özellikle de yağmurda,
silah seslerinin duyulmayacağı düşüncesi onu huzursuz etti.
Ve Leigh az önce suçunu bize
itiraf etti.
Langdon sarsılmış gibi görünen Sophie'ye baktı.
Kilise, Sophie'nin ailesini tarikatı
susturmak için mi öldürttü? Langdon modern kilisenin insanları öldürmediğine emindi.
Bunun başka bir açıklaması olmalıydı.
Langdon, Leigh'e bakarak, "Sophie'yi bırak," dedi. "Bunu sen ve ben tartışmalıyız."
Teabing garip bir şekilde güldü. "Korkarım bu, benim gücümün yetmeyeceği bir güven
gösterisi. Yine de, sana şunu önerebilirim." Silahını Sophie'ye
çevrili tutarak, koltuk
değneklerine dayandı ve cebinden kilit taşını çıkardı. Langdon'a uzatırken, biraz yana kaydı.
"Bir güven sembolü Robert."
Robert tedbirli davrandı ve kıpırdamadı. Leigh kilit taşını bize geri mi veriyor?
Teabing, onu beceriksizce Langdon'a doğru uzatırken, "Al," dedi. Langdon, Teabing'in
onu geri vermesi için tek bir neden düşünebiliyordu. "Zaten açtın. Haritayı içinden aldın."
Teabing başını iki yana sallıyordu. "Robert, kilit taşını çözseydim, Kâse'yi tek başıma
bulmak üzere çoktan ortadan kaybolmuş olurdum ve sizi de bu işe bulaştırmazdım. Hayır,
cevabı bitmiyorum. Ve bunu rahatsızlık duymadan itiraf edebilirim. Gerçek bir şövalye, Kâse
uğruna tevazu göstermeyi öğrenir. Kendisinden önce koyulan işaretlere uymayı öğrenir.
Bunu, manastıra girdiğinizi gördüğümde anladım. Buraya gelmenizin bir nedeni vardı.
Yardım etmek. Ben tek başıma zafer peşinde değilim. Kendi gururumdan çok daha büyük bir
efendiye hizmet ediyorum. Gerçeğe. Gerçeği bilmek insanlığın hakkı. Kâse hepimizi buldu ve
şimdi ortaya çıkarılmak için yalvarıyor. Birlikte çalışmalıyız."
İşbirliği ve güven ricalarına rağmen, Langdon ileri adım atıp, soğuk mermer silindiri
kabul ederken, Teabing silahının namlusunu hâlâ Sophie'ye doğru tutuyordu.
Langdon
silindiri eline alıp, geri adım atarken içindeki sirke şişesi lıkırdadı. Üzerindeki harfler hâlâ
karışık ve kripteks kilitliydi.
Langdon, Teabing'e göz attı. "Onu şu anda kırmayacağımdan nasıl emin olabiliyorsun?"
Teabing'in kahkahası ürkütücüydü. "Mabet Kilisesi'ndeki kırma tehdidin boş bir tehdit
olduğunu fark etmiş olmalıyım. Robert Langdon kilit taşını asla kırmaz. Sen bir tarihçisin
Robert. İki bin yıllık tarihin anahtarım elinde tutuyorsun... Sangreal'in kayıp anahtarını. Onun
sırrını korumak için yakılan şövalyelerin ruhlarını hissediyor olmalısın. Onların boş yere
ölmelerine izin mi vereceksin? Hayır, sen onları temize çıkaracaksın. Hayranı olduğun diğer
büyük adamların saflarına katılacaksın Da Vinci, Botticelli, Newton. Onların
her biri şu an
senin yerinde olmayı şeref sayarlardı. Kilit taşının içindekiler şu an bize yalvarıyor. Özgür
bırakılmayı bekliyorlar. Vakit geldi. Kader bizi bu ana getirdi."
"Sana yardım edemem Leigh. Bunu nasıl açacağıma dair en ufak fikrim yok. Newton’ın
mezarını kısa bir süre için gördüm. Şifreyi bilsem bile..." Gereğinden fazla konuştuğunu fark
eden Langdon sustu.
"Bana söylemez miydin?" Teabing içini çekti. "Bana borçlu olduğunu takdir etmemen
karşısında hayal kırıklığına uğradım ve şaşırdım Robert. Chateau Villette'ye geldiğiniz anda,
Rémy ile birlikte işinizi bitirmek benim için çok daha kolay olurdu. Ama ben daha saygın
olanı yapmak için her şeyi tehlikeye attım."
Silaha bakan Langdon, "Bu
asilce bir davranış mı?" diye sordu.
Teabing, "Sauniére'in hatası," dedi. "O ve
sénéchaux’ları Silas'a yalan söyledi. Öyle
yapmasalardı kilit taşını güçlük çıkarmadan ele geçirmiş olacaktım. Büyük Üstat'ın beni
aldatabileceğim ve kilit taşını arasının açık olduğu torununa bırakabileceğini nasıl tahmin
edebilirdim?" Teabing aşağılayıcı gözlerle Sophie'ye baktı. "Bu
bilgiye sahip olmaktan o k
dar acizdi ki, simgebilimci bir bebek bakıcısına ihtiyacı vardı." Teabing yeniden Langdon'a
baktı. "Neyse ki Robert, işin içine senin girmen benim önümü açtı. Kilit taşı emanet
bankasında sonsuza dek kilitli kalacağı yerde, onu sen çıkartıp benim evime getirdin."
Başka nereye kaçabilirdim, diye düşündü Langdon.
Kâse tarihçileri topluluğu küçüktür.
Ayrıca Teabing'le benim ortak bir geçmişimiz var.
Teabing şimdi halinden memnun görünüyordu. "Sauniére'in ölmeden önce size bir mesaj
bıraktığını öğrendiğimde, değerli tarikat bilgisinin sizde olduğunu anladım. Bu kilit taşının
kendisi de olabilirdi, onu nerede bulacağınıza
dair bir ipucu da, bundan emin değildim. Ama
peşinizde polis varken, kapıma kadar ulaşacağınızdan şüpheleniyordum."
Langdon sinirle parladı. "Peki ya başaramasaydık?"
"Size yardım eli uzatmak için plan yapıyordum. Hangi yoldan olursa olsun kilit taşı
Chateau Villette'ye gelecekti. Sizin onu kendi ellerinizle getirmeniz, benim davamın haklı
olduğunun ispatıdır."
"Ne!" Langdon dehşete düşmüştü.
"Silas, Chateau Villette'ye girip kilit taşını sizden çalacaktı, böylece size zarar vermeden
aradan çıkaracak, benim de ismimi şüpheliler arasına bulaştırmayacaktı. Ama Sauniére'in
notlarının karmaşıklığını gördüğümde her ikinizi de arayışıma bir süre daha dahil etmem
gerektiğine karar verdim. Tek başıma devam edebileceğime kanaat getirdikten sonra Silas onu
tekrar çalabilirdi."
Sophie ihanete uğradığını yansıtan
bir sesle, "Mabet Kilisesi," dedi.
Anlamaya başladılar, diye düşündü Teabing. Mabet Kilisesi, kilit taşını Robert ile
Sophie'den çalmak için mükemmel bir yerdi, ayrıca şiirde geçen tarife uygun görüntüsü onu
makul bir yem haline getiriyordu. Rémy'nin aldığı emirler açıktı... Silas kilit taşını alırken
ortalarda görünme. Ne yazık ki Langdon’ın kilit taşını kırma tehdidi, Rémy'nin paniğe
kapılmasına neden olmuştu. Kendi sahte kaçırılma sahnesi aklına gelen Teabing hüzünle,
keşke Rémy ortaya atılmasaydı, diye düşündü.
Rémy benimle bağlantısı olan tek kişiydi ve
yüzünü gösterdi!
Neyse ki Silas, Teabing'in gerçek kimliğinden habersizdi ve onu kilimden kaçırıp,
Rémy'nin bağlayarak limuzinin arkasına atmasına kolayca inmişti. Ses geçirmeyen ara bölme
yukarı kalktığında Teabing, sahte Fransız aksanını kullanarak ön koltukta oturan Silas'a
telefon etmiş ve ona doğruca Opus Dei'ye gitmesini söylemişti. Polise verilen isimsiz bir
ihbar, Silas'ı sahneden kaldırmaya yetmişti.
Sorunlardan biri halledildi.
Diğer sorun daha büyüktü.
Rémy.
Teabing kararı vermekte zorlanmıştı ama sonunda Rémy büyük bir yük olduğunu ortaya
koymuştu. Kâse'nin her aranışında bir kurban verilmesi gerekir. En açık çözüm, limuzinin içki
barından Teabing'in yüzüne bakıyordu, bir matara, biraz konyak ve bir kutu fıstık. Kutunun
dibindeki tozlar Rémy'nin alerjisini tetiklemek için yeterli olacaktı. Rémy limuzini Horse
Guards Parade'e park
ettiğinde, Teabing arka taraftan çıkmış, ön koltuğun kapısına doğru
yürümüş ve Rémy'nin yanına oturmuştu. Teabing, dakikalar sonra arabadan inmiş, delilleri
yok etmiş ve görevinin son evresini tamamlamak üzere yola çıkmıştı.
Westminster Manastın kısa bir yürüyüş mesafesindeydi. Teabing'in bacak destekleri,
koltuk değnekleri ve silahı metal detektörünü çalıştırmış olsa da, güvenlik görevlileri ne
yapacaklarını şaşırmışlardı.
Bacak desteklerini çıkartıp, altından sürünerek geçmesini mi
istesek? Engelli bedenini mi arasak? Teabing heyecandan şaşıran
görevlilere daha kolay bir