Saçmalıklar Çağı



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə39/91
tarix15.03.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#31994
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   91

Ve bir de dinginlik var. T.S. Eliot, "Kıpırdamadan oturmayı

öğret bize"

[169]

 diye dua etmiştir ama duası yanıt bulmamıştır.



Çağ  gittikçe  daha  fazla  faaliyet  ve  gitmeye  yönelik  batıl

inançların egemenliğine giriyor. Faaliyete her zaman tapılmıştır

ama  yerinde  duramamayla  dürtülen  ve  ucuz  taşımacılıkla

kolaylaştırılan  gitme  saplantısı  yenidir.  Bugünlerde  insanlar,

ciddi,  gizemli,  uzaklara  bakan  gözlerle,  "Gitmek  istiyorum"

diyorlar  ama  tutup  "Nereye  ve  niye?"  diye  sorduğunuzda

gizem eriyip yüz buruşturmalı anlamamaya dönüşüyor. Çünkü

ortada  belli  bir  şey  görmeye  yönelik  yakıcı  bir  arzu  değil

sadece  gitmek,  hareket  halinde  olmak  isteği  var.  Tıpkı

köpekbalıkları  gibi,  yaşamak  için  harekette  kalmak

durumundayız ve gene köpekbalıklarındaki gibi, yüzgeç sahte

ama  dişler  gerçek.  Bu  gitme  tapınması Amerikan  kültürüne

yeni kurtarıcı ve yenileyici olarak girdi. Her türlü başarısızlık

başka bir yere gitmek ve kişinin kendisini Muhteşem Gatsby

misali yeniden yaratmasıyla silinebiliyor. Gatsby usulü yeniden

doğuş  olmasa  bile  bizzat  hareket  canlandırıcıdır  çünkü

hareket, potansiyelin bedensel ifadesidir.

"Dinamik"  sözcüğünün  en  müthiş  övgülerden  birine

dönüşmesine  şaşmamak  gerek.  Dinamik  harikadır.  Öyleyse

binaların durdukları yere kök salmış hantal küpler olmak gibi

ciddi  bir  sorunu  var  demektir.  Günümüzün  mimarları  bu



sorunu hareket yanılsaması yaratan tasarımlarla aşıyorlar. En

seksi 


yeni 

binalar 


geriniyormuş, 

yaslanıyormuş,

bükülüyormuş,  dönüyormuş,  yıkılıyormuş,  yelkenler  açık

gitmek  üzereymiş,  havalanmak  üzereymiş,  zaten  uçuyormuş

hatta  Zaha  Halid'in  Dubai'deki,  bir  gece  kulübünde

Cumartesi geç saatlerde sarhoş salınan üç kişiyi andıran Dans

Eden Gökdelenleri misali dans ediyormuş gibi görünüyorlar.

Bunun ardından yanılsama yaratan değil, cidden hareket eden

binaların  geleceği  açık  ki  zaten  ismi  gayet  uygun  verilmiş

Dynamic Group'un Dubai'ye, insanların evlerinde TV izlerken

dahi  hareket  halinde  olmalarını  sağlayacak,  katları  eksenleri

etrafında dönen bir gökdelen önerdiği biliniyor.

Belki  tatil  çılgınlığı  aslında  sadece  hareket  bahanesidir.

Belki ikinci ev çılgınlığı da öyledir. İkinci ev konusunda, elde

birincinin  mülkiyeti  varken  serde  bakir  toprakları

kolonileştirme  hazzının  varlığı  elbette  doğrudur  ama

bilinçaltındaki  gerçek  haz  sebebinin  iki  ev  arasında  sürekli

hareket zorunluluğu olması hayli mümkündür. Ve günümüzün

yaygın mutlu yaşam kavrayışı daimi tatil ya da daha doğrusu,

art arda sonsuz tatiller dizisidir. Haliyle Seks Turizmi, Macera

Turizmi,  Eko-Turizm,  Uzay  Turizmi,  Uyuşturucu  Turizmi,

Gecekondu  Turizmi  derken  şimdi  de  Lonely  Planet  kılavuz

kitaplarının  "ölüm,  felaket  ve  yoksunlukla  ilintili  yerlere



seyahat"  diye  tanımladığı  Karanlık  Turizm  çıkmıştır.  Bugün

Karanlığın Kalbi Tur, müşterilerini Nazi toplama kamplarına,

Kamboçya'daki  ölüm  tarlalarına  ve  Batı  Afrika'nın  köle

zindanlarına götürmektedir.

Bir  de  "Gitmek  istiyorum"un  eşeyi  "Faal  olmak  istiyorum"

şiarını içeren "iş batıl inancı" var. Faaliyet, kaygıdan kurtuluş

sağlayıp  anlam  ve  önem  yanılsaması  yarattığı  için  amaca

dönüşen  bir  başka  araçtır.  Ama  düşünürler,  Cicero'nun

Cato'dan  yaptığı  "Bir  insan  asla  hiçbir  şey  yapmadığı

zamandan  daha  faal,  kendisiyle  baş  başa  kaldığı  zamandan

daha  az  yalnız  değildir"

[170]


  alıntısındaki  gibi  her  daim

faaliyetsizliğin  bolluğunu  yüceltmişlerdir.  Fikrin  çağdaş

Amerikalı  şair  Charles  Wright'ın  elinden  çıkma  tişört

versiyonu  yine  de  şaşırtıcıdır:  "Yapmayın  bir  şeyi  öylesine,

oturun oturduğunuz yerde."

[171]


Ve  insanlar  oturdukları  yerde  oturmaya  mecbur

kaldıklarında  bazen  bundan  hoşlanırlar.  Çağın  hayhuylu

sabırsızlığına  bakıldığında  bekleme  yerleri,  hastane  ve

havaalanları  gibi  bekleyişin  çok  uzayabileceği  yerler  dahi

sıklıkla  şaşırtıcı  ölçüde  sakindir.  Daha  da  cesaret  vericisi,

neredeyse kimse kaçınılmaz dev ekranlara bakmaz.

Ama  sessizliğin  bozulmasına  direnmek  daha  da  zordur.



Fransız  şair  Jules  Laforgue  ta  1880'lerde  umutsuzlukla

haykırmıştı: "Modern dünya sessizliğin yok edilmesine yönelik

bir  komplo  peşinde."

[172]


  Sürekli  müzik  çalınan  barlar,

lo k antalar, caféler, 

oteller, 

mağazalar, 

butikler,

süpermarketler,  otobüsler,  trenler,  fuayeler,  asansörler  ve

tuvaletlerle  dolu  bugünün  dünyasında  yaşasa  ne  yapardı

acaba? Şöyle sessizlik içinde işemenin keyfini çıkarmak bile

gittikçe  imkânsızlaşıyor.  Emin  yer  kalmadı  artık.  Yıllar  yılı

kapakları  yırtık  eski  dergilerden  başka  dikkat  dağıtacak

hiçbir  şey  bulundurmamış  dişçimin  muayenehanesine

gittiğimde resepsiyon bankosunun ardında bir müzik sistemi,

bekleme odasında bir televizyon ve muayene odasında çalan

bir  radyo  buluyorum.  Artık  hiçbir  sığınak  saldırıya  kapalı

değil. Okyanuslardaki balıklar bile delirtiliyor: "Okyanuslarda

sualtı  gürültüsü  1960'lardan  bugüne  on  kat  arttı"  – The

Journal of Acoustical Society of America.

Ama  garabetlerin  en  fecisi  kitapçılardaki  konserve

müzikler...  Yalıtık  dağ  doruklarındaki  sazdan  kulübelerinde

derin  düşüncelere  dalmış  münzevi  bilgelerle  ilgili  Çin  şiirini

araştırmaya  kalktığınızda  elinize  sadece  gürültülü  müzikten

kulak patlaması geçiyor. Artı, bu arka plan müziğinin doğası

da  değişiyor.  Eskiden  kamuya  açık  yerlerde  sadece  dikkat

çekmeyecek  tatlılıkta  tasarlanmış  muzak

[*7]

  ile  kimi




Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə