Saçmalıklar Çağı



Yüklə 1,91 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə45/91
tarix15.03.2018
ölçüsü1,91 Mb.
#31994
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   91

bildiğim  eşim  bile  duygu  seline  kapıldı  ve  Kensington

Sarayı'nın önündeki çiçek dağına, duaya gitti. Ve eşim de söz

konusu  ölüme  getirilecek  herhangi  bir  perspektifi  reddetti.

Hayatımın en huzur kaçırıcı dönemlerinden biriydi. Bu olayda

duygular, yas tutmalar zararsızdı. Ama iyicil yanı, daha düşük

duyguların –panik, histeri, nefret, öfke– rasyonel bakışı aynı

şekilde silip atabileceğini hayal etmek hiç de zor değildi.

Bu  saydığım  duyguların  çoğu  korku  temellidir  ve  hazzın

kovalanması kadar ıstıraptan uzak durulmasıyla uğraşan hazcı

kültürler  her  daim  korku  doludur.  Batı  demokrasilerinin

vatandaşları  tarihte  hiçbir  zaman  bugünkü  kadar  sağlıklı  ve

emniyette olmamış ve kendilerini hiç bugünkü kadar sağlıksız

ve  emniyetten  uzak  görmemişlerdir.  Bugün  bizler

soluduğumuz  havadan,  yediğimiz  yemekten,  içtiğimiz  sudan,

çocuklarımıza 

gülümseyen 

insanlardan, 

yürüdüğümüz

sokaklardan,  işe  giderken  bindiğimiz  toplu  taşıtlardan  ve

çalıştığımız binalardan sinsice ve zehirle "hastalıklı" olabilirler

diye  korkuyoruz.  Tehdidin  görünürlüğü  ne  kadar  azalırsa

ürkütücülüğü o kadar artıyor.

Duygu  karşıtı  bir  argüman  öne  sürmüyorum.  Duygu

olmadan  ne  mutluluk  ne  de  şefkat  veya  sevgi  mümkündür.

Rasyonel  karar  almak  bile  imkânsızdır.  Ama  duygular,

düşünceyle dengelenmelidir. Ve olumsuz duygular olumlulara




göre  çok  daha  güçlü  olduklarından,  uzak  tutulmaları  sürekli

çaba ister.

Düşünmenin  alternatifi  duygular  değil,  düşünmemektir.

Düşünmeyi  başaramamak  makam  terk  etmenin  zararsız  bir

şekli gibi görünebilir. Yalnız Hannah Arendt, Kudüs'te Nazi

Eichmann'ın  mahkemesini  beklerken  bizlere  derin  bir  görüş

lütfetmiştir. Arendt,  adamın  yaptıklarının  ardında  yatan  itkiyi

kavramaya  çalışırken  kötülüğün  geleneksel  pozitif,  şeytani

güç  (ilk  günah  veya  Maniheist  açıklama  gibi)  tarifini

değerlendirmeye  almış  ama  reddetmek  zorunda  kalmıştı.

Ardından  derin  görüşe  ulaşmıştı:  Eichmann'ın  yaptıklarının

ardında  ideolojik  inancı  veya  kötülük  itkisi  değil,

düşünmemek 

yatıyordu. 

Eichmann, 

İsrail'deki

mahkemesinde  tıpkı  Almanya'da  yaptığı  gibi  gerçeği

saklayıcı, düşünme dikkatini gereksiz kılan klişe, basmakalıp

söylemlere  başvurmuştu.  Arendt'in  vardığı  sonuç  şuydu:

"Düşünme  eylemi,  gelen  geçen  veya  dikkat  çeken  her  şeyi

sonuçlara ve ilgili içeriğe bakmadan sınamak olabilir mi? İşbu

eylem  insanı  kötülük  yapmaktan  alıkoyan  hatta  insanı

kötülüğe karşı 'şartlandıran' şartlardan birisi olabilir mi?"

[184]


Belki de iyilikle kötülük arasındaki fark düşünmektir. Hatta

belki ölümle yaşam arasındaki farktır. Toplama kamplarından

kurtulanlardan  Primo  Levi,  sağ  kurtulmayı  başaranlar



arasındaki  tek  ortak  niteliğin  entelektüel  merak  olduğunu

yazmıştı.

[185]

 Kamplardaki aşırı ıstırap bile faal bir zihin için



inceleme  konusuydu  ve  bu  yapılanları  anlamaya  çalışmak

insana hayati bir kıymetlilik hissi sunuyordu. Sadece statü ve

mülkiyete  bel  bağlayan  burjuvalar  böyle  bir  kaynağa  sahip

değillerdi  ve  ilk  ölenler  bu  insanlardı.  Kısacası  merak  belki

kediyi öldürüyordu ama pek çok insanın canını kurtarmıştı.

Levi'nin  yaşadıkları,  anlamanın,  tıpkı  Stoacıların  ve

Varoluşçuların öğütledikleri gibi düşmanlığı sadece nasıl yok

edebileceğine 

değil, düşmanlıktan 

nasıl


yararlanılabileceğine  dair  de  örneklerden  sadece  biridir.

Kendine  acımaya,  öfkeye  ve  başkalarını  suçlamaya

kapılmamış  herkes  yaşadıklarını  avantaja  çevirebilir.  Istırap,

öğrenmeye niyet edene mükemmel bir öğretmendir.

Yalnız  Arendt  "düşünme  dikkati"  ve  "sonuçlara  ve  ilgili

içeriğe  bakmadan"  düşünmek  derken  genel  kavrayıştaki

gerçeği ortaya çıkarmak, karar almak veya bir dizi seçenek

arasından  seçim  yapmak  türü  amaçlı  düşünmeyi  değil,

yöneltilmemiş  bir  zihinsel  faaliyeti  kastetmekteydi.  Düşünme

dikkati,  düşünmenin  saf  haz  alınabilecek  bir  biçimidir. Ama

sıklıkla gerekmekle birlikte yönlü düşünme en baştan beri zor

olagelmiştir  ve  gittikçe  zorlaşmaktadır.  Bugünün  epistemik

görelilik  kültüründe  teoloji  veya  geleneksel  anlatılardan



destek  almadan  bir  şeyin  doğruluğu  nasıl  belirlenebilir?

Kısıtlamazsız  ve  neredeyse  sınırsız  bir  kişisel  özgürlük

kültüründe  can  alıcı  yaşamsal  kararlar  nasıl  alınabilir?  Öne

gelen  seçenek  yelpazesi  muazzamken  ve  sürekli  değişip

büyüyorken  herhangi  bir  konuda  nasıl  seçim  yapılabilir?

Seçimin  gerekliliğinde  ısrar  eden  Sartre,  aynı  zamanda

seçmenin "ıstırap" olduğunu da belirtmiştir. Özerkliğin bedeli,

seçmek eyleminin ıstırabıdır.

Psikolog Barry Schwartz seçim konusunu inceledi ve acıklı

sonuçlara  ulaştı.  Seçenekleri  sevdiğimize  hepimiz  inanırız  ve

mümkün  mertebe  çok  seçenek  isteriz  ama  aslında  seçmek

zorunda kalmaktan nefret ederiz. Mümkün en geniş seçenek

yelpazesini  talep  ederiz  ama  gerçekte  yelpaze  genişledikçe

seçim yapma uzar, bunaltıcı hale gelir ve nihai tatmin olasılığı

azalır.  Olasılık  tartmaktan  bitkin  düşeriz;  seçmediklerimizde

kaçırılan fırsatlar aklımıza takılır. Sıklıkla kafamız, artık seçim

yapma  isteğimiz  kalmayacak  ölçüde  karışır.  Tatil

lokantalarında  ilk  baktığı  mönüyle  heyecan  duyan,  ikincisi

dikkatini çeken, üçüncüsüne ilgi duyan ve onuncusunda iyice

şaşalayıp neyi seçeceğini bilemeyen hatta karar verene kadar

açlığı bile geçen turistin başına gelen budur. Ayrıca verdiğimiz

kararın  geri  dönülebilir  olmasını  tercih  ederiz  ama  gerçekte

kararlarımızı  nadiren  geri  döndürürüz  ve  geri  dönülebilen



Yüklə 1,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə