105
gerektiği söylemini sürdürdüler. Bu anlamda, Saddam Hüseyin‟in her Ģeye
rağmen ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasında baĢarılı olduğu gerçeği
dikkat
e alındığında, Körfez SavaĢının hemen sonrasında Batılı Devletler ve
ABD tarafından alternatifi oluĢturulmadan devrilmek istenmediği görüĢü ileri
sürülebilecektir.
Irak ekonomisi, Körfez SavaĢı öncesinde, sekiz yıl süren Ġran
-Irak
SavaĢı‟nda yeterince zayıflamıĢtı. SavaĢın ardından tam anlamıyla
toparlanamadan Kuveyt‟in iĢgali ve iĢgal sonrası yaĢanan Körfez SavaĢı ülke
ekonomisini çökme noktasına getirdi. Buna bir de BM tarafından uygulanan
yoğun ambargo ve ülkenin borçları sebebiyle petrol gelirlerinin ö
nemli bir
kısmının kesilmesi eklenince, ülke ekonomisi iyice zayıfladı.
Ġlerleyen dönemde, halkın yaĢadığı sıkıntılar, açlık ve salgın hastalıklar
sebebiyle, ambargonun hafifletilmesi de sorunlara çözüm getirmemiĢti.
Dünya kamuoyunun genel kanısı, Irak‟a uygulanan ambargonun amacını
aĢtığı, masum insanları cezalandıran bir mekanizma haline geldiği
Ģeklindeydi. Ayrıca, Saddam yönetiminin el altından petrol satarak gelir elde
ettiğine yönelik iddialar bulunmaktaydı. Sonuçta bu ambargolar, Irak halkını
giderek
fakirleĢtirirken, Irak hükümeti üzerinde fazla bir etki doğurmuyordu.
Bu durum, BM üyeleri üzerinde de görüĢ farklılıklarına sebep oluyordu.
GeliĢmeler ambargonun da delinmesine sebep olabiliyor; ambargonun
devamı konusunda tartıĢmalar yaĢanabiliyordu. Nitekim 2001 yılına
gelindiğinde, Irak‟a seyahat ambargosu fiilen kalkmıĢ durumdaydı (Arı, 2004:
490-492).
Askeri açıdan bakıldığında, Dünyanın en güçlü orduları arasında
gösterilen Irak ordusunun, önce Ġran
-
Irak SavaĢı ardından Körfez SavaĢı ile
büyük bir darbe aldığı ve çok sayıda kayıp vererek, gücünü önemli ölçüde
yitirdiği söylenebilecektir. Uzun süren savaĢlar sonrasında alınan ambargo
kararları ve Irak hava sahasının önemli bir bölümünün askeri uçuĢlara
yasaklanması ile Irak hava kuvvetleri de önemli ölçüde zayıflamıĢtı. Zira
elinde az sayıda uçak bulunuyordu ve eğitim imkânları kısıtlanan pilotların
106
baĢarı göstermesi beklenemezdi. Buradan yola çıkarak, Irak‟ın çevre ülkeler
ve Batılı Devletler açısından Körfez SavaĢı sonrasında ciddi konvansiyonel
bir tehdit sergilediği söylenemeyecektir.
b. Ġsrail
-
Irak Gerginliğinin GeliĢimi
Irak Ġsrail‟i diğer pek çok Arap ülkesi gibi halen tanımamıĢtır.
Dolayısıyla Irak ve Ġsrail arasında doğrudan bir diplomatik iliĢki kurulmamıĢtır.
Reich
‟a göre Ġsrail ve Irak, teknik olarak Birinci Arap
-
Ġsrail SavaĢı‟nda, Irak‟ın
Ġsrail‟e karĢı düĢmanca davranıĢlar içinde yer almasından beri savaĢ
halindedir. Irak, bu savaĢa katılanlar arasında, ateĢkes antlaĢması
imzalamayan tek devlettir
8
. Irak, ayrıca Ġsrail‟e karĢı Altı Gün SavaĢları ve
Yom Kippur SavaĢı‟nda da yer almıĢ, Enver Sedat‟ın 1977
-
1978‟de Ġsrail ile
barıĢ çabalarına karĢı çıkan Arap Devletlerine liderlik etmiĢ ve 1979‟da Mısır
-
Ġsrail BarıĢ AntlaĢmasına karĢı çıkmıĢtır. Irak, Filistinli terörist grupları
desteklemiĢ ve onlara barınma imkânı sağlamıĢtır (Reich, 2008: 158).
Irak‟ın Arap
-
Ġsrail savaĢlarında yer aldığı durumlarda Arap ülkelerine
desteği sembolik düzeyde kalmamıĢtır. 1973 SavaĢında Irak‟ın gücünün üçte
birini cepheye gönderdiği i
fade edilmektedir. Irak-
Ġsrail iliĢkileri, genel Arap
-
Ġsrail çatıĢması bağlamında değerlendirildiği gibi aynı zamanda, bazı iki
taraflı durumları da bünyesinde barındırması sebebiyle, ikili iliĢkiler
bağlamında da değerlendirilebilir. Zira Irak, Ġsrail‟e karĢı tek baĢına, bir
koalisyona gerek duymaksızın, düĢmanca davranıĢlar geliĢtiren tek devlettir
(Bengio, 1998: 33). Bunun örneği detayları ilerde anlatılacak olan Körfez
SavaĢında yaĢanmıĢ ve Irak, kendisine müdahalede bulunan güçler içinde
yer almasa da
Ġsrail‟e füze saldırısında bulunmuĢtur.
Irak, bulunduğu coğrafyada yalnızca Ġsrail‟e karĢı değil; diğer ülkelere
karĢı da saldırgan bir tutum içinde bulunmuĢtur. Bunda, Irak‟ın önemli bir
8
Irak, 1948 SavaĢı‟na katılan diğer devletlerden farklı olarak 1949 AteĢkes AntlaĢmasını
imzalam
amıĢ ve BM Genel Kurul kararlarından 242 ve 338‟i de kabul etmemiĢtir (Erdemli,
2000: 219).
107
petrol üreticisi olmasına rağmen denize çok küçük bir noktadan ulaĢıyor
olmasının da etkisi bulunduğunu ifade etmek mümkündür. Irak‟ın jeopolitik
konumu Irak‟a farklı bir avantaj daha sağlamıĢtır. Ġsrail‟e uzak bir konumda
oluĢu ve Ġsrail‟le ortak bir sınırının bulunmaması sebebiyle, hiçbir bedel
ödemeden, Ġsrail‟e karĢı
düĢmanca davranıĢlar içinde yer alabilmiĢtir. Irak,
neredeyse bütün Arap
-
Ġsrail savaĢlarında yer almıĢ olsa da, çatıĢma hiçbir
zaman kendi ülkesi üzerinde gerçekleĢmemiĢ ve Ġsrail‟e karĢı hiç toprak
kaybı yaĢamamıĢtır (Bengio,
1998: 33).
Buna göre
Ġsrai
l, Arap-
Ġsrail savaĢlarına katılan ve kendisine karĢı
düĢmanca faaliyetler içinde olan Irak‟a karĢı politikalarını oluĢtururken bu
realiteyi göz önüne almıĢtır. Ġsrail‟in bulunduğu coğrafya itibari ile pek çok
Arap ülkesinin saldırılarına hedef olabilecek konumda olması, tehdit algıladığı
ülkelere karĢı daha saldırgan bir tutum içine girmesine yol açmıĢtır. Ġsrail‟in
en çok çekindiği durumların baĢında Orta Doğu‟da bir nükleer savaĢın
çıkması ve kendisine karĢı bir kitle imha silahının kullanılması olasılığı
olmuĢtur.
1960‟lı yılların baĢından itibaren Orta Doğu, hızlı biçimde nükleer
faaliyetlere giriĢilen, diğer bir ifadeyle nükleerleĢen bir bölge konumuna
gelmeye baĢlamıĢtır. Bu tarihe kadarki süreçte, yeni devletlerin
bağımsızlığını kazanması, artan ulusal coĢku, Arap
-
Ġsrail çatıĢmasının
yarattığı silahlanma yarıĢı, bu bölgedeki nükleerleĢmenin temel nedenleri
arasında yer almaktadır. O dönem için, nükleer bir silaha sahip olmak, dünya
dengeleri ve bölgesel silahlanma yarıĢına doğrudan etki eden bir unsu
rdu ve
geliĢmekte olan bir ülke için modernliği temsil eden batı ülkeleri ile “eĢit güce
sahip olmayı” sembolize etmekteydi (Shaked, 1982: 184
-185). Bu durum
baĢlangıçta sadece geliĢmiĢ ve yeterli ekonomik imkânı bulunan ülkelere
nükleer teknolojiden yararlanma imkânı sağlarken, geliĢen teknoloji ile birlikte
küçük bir bütçeye sahip bir ülkenin bile nükleer tesis kurabilmesi mümkün
olabilmiĢtir. Bu noktada Ġsrail‟in özellikle Orta Doğu‟da kendisi aleyhine
geliĢebilecek nükleer faaliyetlerden çekindiği ve Orta Doğu‟da herhangi bir
Dostları ilə paylaş: |