Türk diLİ tariHİ Başlangıcından Yirminci Yüzyıla



Yüklə 4,22 Mb.
səhifə36/181
tarix13.10.2023
ölçüsü4,22 Mb.
#127472
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   181
0260-Turk Dili Tarihi-Bashlangicinda Yirminci Yuzyila(Ahmet B. Ercilasun)

1.4. TÜRGİŞLER
Çin tarafından tayin edilen Hu-şe-lo Kağan, Doğu Köktürklerinin baskı­sından yılarak Çin'e kaçınca U-çe-le, 690 yılında Batı Köktürklerinin kağanı oldu. Uçele'nin kağan olmasıyla Batı Köktürkleri bağımsız Türgiş devletini kurmuş oldular. Uçele kısa zamanda devletin sınırlarını doğuda Turfan'a,
TÜRK DİLİ TARİHİ 123
batıda Seyhun'a dek genişletti. Ancak Türgişlerin Kırgızlarla birlikte Çin ile ittifak yapmaları Bolçu savaşının çıkmasına yol açtı. 698 yılındaki savaşta Doğu Köktürkleri galip geldi ve 706'ya kadar Uçele, Doğu Köktürklerine bağlı olarak Türgişleri yönetti.
706-710 yılları arasında Türgiş kağanı, Uçele'nin oğlu Soko'dur. Soko'nun bağımsız davranışları ve Çin'le temasları üzerine Doğu Köktürkleri Türgişlere tekrar saldırdı. 710'daki ikinci Bolçu savaşında Soko öldürüldü; Türgişler yeniden Doğu'ya bağlandı; Bars Bey kağan yapıldı.
O sıralarda Emevîlerin Horasan valisi Kuteybe bin Müslim'in Mâverâünnehir'e hâkim olması üzerine Araplara isyan eden Soğdaklara yar­dıma giden ve Demir Kapı'ya ulaşan Köl Tigin, 712 yılında Kara Türgişlerin isyanı dolayısıyla geri dönmek zorunda kalmış ve Kara Türgiş isyanını bas­tırmıştı. İsyan sonunda Kara Türgişler bulundukları yerden daha batıya itil­diler. 710'ların ortalarında Kara Türgişler (Nuşepiler) ile Sarı Türgişler (Tulular), Çu ve Talaş ırmakları arasında sıkışıp oturmak zorunda kaldılar (Salman 1998: 37). Ancak 715'ten itibaren Doğu Köktürklerinin durumu da bozulmaya başladı; ülkenin her yanında isyanlar çıktı. Nuşepiler (Kara Türgişler), Sulu Çor etrafında birleştiler. Kapgan Kağan'ın Bayırkularca öldürülmesinden sonra, 716 yılının 8. ayında Sulu kendisini Türgişlerin ka­ğanı ilân etti (Salman 1998: 41).
716-737 yılları arasında 21 yıl Türgişleri idare eden Sulu Kağan, döne­minin en büyük hükümdarlarından biridir. Aynı yıl Doğu Köktürk kağanı olan Bilge, Sulu'nun yönetimindeki Türgişleri kendisine bağlayamamış; fakat kızını Sulu ile evlendirmişti. Sulu, Tibet kralının kızıyla da evlenmiş ve Çin'e tâbi olan Doğu Türkistan şehirlerine saldırmıştı. 717'de Aksu'yu ku­şattı; Çin'in "Dört Garnizon" olarak adlandırdığı Karaşar, Kuça, Kâşgar, Hotan şehirlerine akınlar düzenledi (Grousset 1980: 123). Çin bu akınlara doğrudan karşılık vermedi. Türgişleri, kendine tâbi olan Karluklarla karşı karşıya bıraktı. Çin'in bu politikasını Çin imparatorunun müşavirleri şöyle ifade ederler:
"Türgişler, Kartuklara karşı isyan ettiler. Burada birbirini yok edecek olan barbarlardır. Bu, imparatorluk sarayının bir meselesi gibi görünmüyor. En büyüğü yaralanacak, en küçüğü ise yok olacak ve bizim için her iki şık da avantajlıdır."
Bu sözler üzerine imparator, Dört Garnizon'a yardım için asker gön­derme kararından vazgeçti (Salman 1998: 44).
Sulu Kağan 719'da Tokmak'ı aldı. 722'de Çinliler, Batı Köktürklerinin kendilerine sığınmış kağanının kızı Kia-ho'yu prenses unvanıyla Sulu'ya eş
124 Ahmet B. ERCİLASUN
olarak gönderdiler (Salman 1998: 45). Böylece Çinliler ile Türgişler arasında barış yapıldı (Golden 2002: 114).
Sulu Kağan'ın bundan sonraki faaliyet alanı Mâverâünnehir oldu. Emevî valilerinin ilerleyişini, önce komutanlarından Köl Çor'u göndererek durdurdu. Ancak Köl Çor'un geri dönmesinden sonra, Emevîlerin Horasan valisi el-Haraşî, Türgişlere yardım eden yerli ahaliyi öldürtmeye başladı. Halk da canını kurtarmak için Türgişlere sığındı. Bunun üzerine Sulu Kağan Mâverâünnehir üzerine sefere çıktı. Horasan'ın yeni valisi Said el-Kilâbî de Fergana'ya doğru sefere çıkmıştı. Fergana'ya ulaşan el-Kilâbî, Sulu'nun geldiğini duyunca ric'ate başladı. Ancak sekiz günde Seyhun'a ulaşabildi. Fergana, Taşkent ve Türgiş orduları karşısında büyük kayıplar vererek Hocend'e çekildi. 724 yılında cereyan eden ve Arap tarihlerinde yevmü'l-atş (susuzluk günü) olarak adlandırılan bu muharebeden sonra Emevîlerin Türkistan'daki ilerleyişi durdu. Sulu Kağan karşısında tam 15 yıl savunmada kaldılar (Salman 1998: 49-50).
727''de Emevîlerce Horasan valiliğine tayin edilen Eşres bin Abdullah es-Sülemî, bütün Mâverâünnehir halkını Müslümanlaştırmaya niyetlendi. Müslüman olanlardan vergi alınmayacağına dair söz verdi. Sonra sözünden dönerek sadece "sünnet olan, İslâm'ın farzlarını yerine getiren ve Kur'an'dan bir sure okuyabilenlerin vergiden muaf tutulmalarını emretti." Bunun üzerine Mâverâünnehir halkı ayaklandı (Barthold 1990: 205-206). Türgiş ordularının da desteğiyle, Araplar Amuderya'dan çıkarıldılar. Amuderya'yı geçmeye çalışan Eşres, Türgiş ordusunun buna izin vermemesi yüzünden "üç ay yerinde çakılı kaldı." Daha sonra Arap orduları nehri geç­meyi başarınca Sulu Kağan, Semerkant yakınlarındaki Kemerce'yi kuşattı. 728 yılındaki kuşatma 58 gün sürdü. Bu kuşatmada Sulu'nun takip ettiği siyaset son derece ilgi çekicidir. Sulu Kağan önce, Sâsânî hanedanının vâ­rislerinden Yezdigerd'in oğlu Hüsrev'i göndererek şehrin teslim olmasını istedi. Hüsrev şehir halkına şöyle söyledi:
"Ey Arap cemaati, kendi kendinizi niçin öldürüyorsunuz? Memleketimi geri almak için hakanın yardımını ben istedim. Ben sizin için hakandan a-man isteyeceğim."
Bu çağrı etkisiz kalınca Sulu, mahallî bilginlerden Bazgrî'yi elçi gön­derdi. Bazgrî şehrin temsilcilerine şunları söyledi:
"Hakan beni size elçi olarak gönderdi. Hakan sizden maaşı 600 dirhem olanların maaşlarını 1000'e, 300 olanların maaşlarını 600'e çıkaracak, size ihsanlarda bulunacak."
Bu tekliften de sonuç alamayan Sulu, sonunda Kemercelilere şu haberi gönderdi:
TÜRK DİLİ TARİHİ 125
"Bir şehir üzerine yürüdüğümüz zaman o şehri fethetmeden veyahut a-halisini oradan çıkartmadan geri dönmek bizim âdetimiz değildir."
Bunun üzerine Kemerceliler, serbestçe şehirden ayrılmak şartıyla şehri teslim ettiler (Salman 1998: 53-56).
Burada Sulu'nun Sâsânî mirasına sahip çıkışı son derece ilgi çekicidir. Şehir halkının ekonomik durumlarını düzeltmeyi teklif etmesini ilgi çekici bir başka nokta olarak kaydetmeliyiz. Nihayet, Emevî valisinin şehre yardı­ma gelemeyişi de Sulu'nun gücünü göstermesi bakımından dikkate şayandır.
731 yılında Sulu, Semerkant'a yeni bir sefer düzenledi. Semerkant civa­rında Arap ordularıyla yapılan savaşta Araplar büyük zayiat vererek kurtul­mayı başardılar. Semerkant ve Buhara hariç bütün Mâverâünnehir Türklerin eline geçti (Barthold: 1990: 206; Salman 1998: 58-61). 736 sonlarına dek bölge, Türgişlere bağlı mahallî yöneticiler tarafından idare edildi.
Aslında Batı Türkistan ve Mâverâünnehir'deki yerli yöneticilerin büyük bir kısmı Türk idi. Bunlardan "Fergana Tarkanlığı, 627 sıralarından onun­cu asra kadar devam etti." "Yedinci ve sekizinci asırda Huttal ilinde tarkan ve bek unvanlı sülâleler" vardı. "Kara Tigin ilinde, bir Tarduş devleti 642 ile 758 tarihleri arasında kaynaklarda geçmektedir. Amuderya'nın kaynak çevresinde 656 ile 758 arasında bahsedilen Şikinân Türkleri de İslâmî bir hüviyete girerek, 875'te Humar Tigin idaresinde idiler. Toharistan yabgu sülâlesinin bir kolu, Amuderya kuzeyinde, Çaganiyan'da bulunuyordu (650-717 sıraları). Yine Amuderya kaynağı çevresi kuzeyinde, 630'dan önce ve sekizinci yüzyılın ortasına kadar, Oğuz neslinden sanılan iki Türk beyliği vardı. (Bugünkü Tokuzkale yakınında, Kafırnihan ırmağı vadisinde) Beşinci ilâ sekizinci asırlar arasında, Soğdak ilinde beylikleri olan İhşid unvanlı soy, aslen Türk veya Türkleşmiş Kengeres kavmından idiler. Altıncı ilâ sekizinci asırlarda mevcut Pencikent Tarkanları, Halaç Türklerinden idiler. Buhara ili altıncı asırdan beri, Köktürk sülâlesinin Kara Çurin Türk (belki Tardu Kağan) kolunun hâkimiyetinde idi. Bunların daha sonra Buhârhudât unva­nını aldığı anlaşılır. Taşkent Tudun Devleti (605- VIII. asır) İslâmdan son­ra, Abbasî hilâfeti valisi Sâmânîlere bağlı bir beylik olarak belirdi. Sayram -İspîcab Türk Beyliği de, ilk büyük İslâmî Türk merkezlerinden biri olarak onuncu asırda yerini aldı." (Esin 1987: 80-81).
737 yılında Sulu, Cüzcan bölgesinden ülkesine çekilirken saygı gördüğü yerli yöneticilerden biri "Usruşana hâkimi Kara Buğra" idi. Sulu'nun ölümünden sonra, onu öldüren Baga Tarkan'a yardım eden Taşkent hâkimi Bagatur Tudun, Keş hâkimi Se-kin-ti (Erkin ?) ad ve unvanlarını taşıyor­du (Salman 1998: 66, 71).
126 Ahmet B. ERCİLASUN
Batı Türkistan ve Mâverâünnehir'deki Türk yönetimlerinin başlangıcı Asya Hunları, Vusunlar ve özellikle Akhunlar dönemine kadar geri gider. Yukarıda sözü geçen yönetimlerden bazılarının, 7. yüzyılın ortalarında Batı Köktürklerinin bölgedeki hâkimiyetlerinin kaybolmasından sonra ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
734 yılında Hâris bin Sureyc "Allah'ın kitabı ve peygamberin sünneti adına siyah bayrak" açarak "Müslümanlardan haraç alınmayacağını ve hiç kimseye zulüm yapılmayacağını" vadetti (Barthold 1990: 206). Haris, Abba­sî taraftarıydı ve Sulu Kağan "Fârab şehrini kendisine ikametgâh olarak ve­rip" gelirini de ona tahsis etmişti. Hâris de "bütün maiyeti ile Türgişlerin emrine" girmişti (Salman 1998: 63-64). Emevîlerin yeni Horasan valisi Esed bin Abdullah, Hâris ve adamları üzerine yürüyünce Sulu Kağan 706'da tek­rar Mâverâünnehir seferine çıktı. Sulu, Arap ordularını önce geri püskürttüy-se de Cüzcan yakınlarında Esed'e yenildi. 737'de ülkesine çekilirken mahallî yöneticilerden büyük saygı gördü.
737 yılında Sulu Kağan, kendi adamlarından Köl Çor (Baga Tarkan) ta­rafından öldürüldü. Sulu'nun öldürülüşü, Çin kaynağı Çiu Tang-şu'da şöyle anlatılmaktadır:
"Sulu'nun karakteri çok cömertti. Her savaştan sonra ele geçirdiği ga­nimetin hepsini komutanları, askerleri ve boyları arasında paylaştırırdı. Em-rindekiler onu severdi ve onun için çok çalışırlardı. Gizlice Tibetlilere elçi gönderdi. Doğuda Göktürklere bağlıydı. Göktürklerin ve Tibetlilerin her ikisi de Sulu'ya kız verdiler. Böylece üç ülkeden kızı, katun ilân etti. Aynı zamanda birçok oğluna yabguluk verdi. Masraflar gittikçe arttı. Böylece stok kalmadı. Ömrünün son yıllarında ele geçirilen hazineyi kendine ayırdı ve paylaştırmadı. Ayrıca soğuk algınlığına yakalandığı için bir kolu felç oldu. Emri altındaki çeşitli boylar gittikçe ondan soğudular. Büyük lider Mo-hı Tarkan ve Tu-mo-tu iki boyun en güçlü önderleri idiler. Halkları da San ve Kara olarak ikiye ayrılmıştı. Birbirlerine karşı şüpheyle bakıyorlardı. 738 yılının yazında Mo-hı Tarkan askerlerinin başında geceleyin Sulu'ya saldı­rarak onu öldürdü." (Ercilasun 2002: 29).
Sulu Kağan'ın ganimeti paylaştırmaması sonucu kendi adamlarınca öl­dürülmesi ve halkının da Sarı ve Kara olarak ikiye ayrılması, Dede Korkut Kitabı'nın 12. boyu olan "İç Oğuz'a Dış Oğuz'un Asi Olduğu" boya (destanî hikâyeye) benzer. Dede Korkut Kitabı'nın asıl kahramanı olan Salur Kazan, büyük ihtimalle Sulu Kağandır.
Çin kaynağında geçen Sulu Kağan'ın cömertliği, Şecere-i Terâkime'de yer alan Salur Kazan'la ilgili şiirde şöyle anlatılır:
TÜRK DİLİ TARİHİ 127

Yüklə 4,22 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   181




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə