122
iktidar anlayışı yerleşmiştir. Bütün dernek ve komitelerin amacı halkı kendi
taraflarına çekebilmektir. Bolşevikler, Karakalpakistan’da parti örgütlerini kurmaya
başlamışlardır.
361
Bu partiler içerisinde göstermelik
de olsa yerli temsilciler de
bulundurulmuştur. Bolşeviklerin yürüttükleri bu faaliyetler kısa zamanda etkisini
göstermiştir. Çünkü yerli hükûmetler halkın ekonomik durumuna çare
bulamamıştır.
362
Ayrıca 1917 yılından arttırılan vergi miktarı da halkı yeni arayışlara
itmiştir. Böylece halk ayaklanmaları başlamıştır. İlk olarak Petro-Aleks ve Hive’deki
askerler ayaklanmıştır. Ayaklanmacı askerler daha çok özgürlük ve maaşlarındaki
farklılıkların düzeltilmesini istemişler ve yerli hükûmete hizmet etmeyi
reddetmişlerdir. Rusya’da meydana gelen Şubat İhtilâli’nden sonra askerî
yükümlülüklerde bulunanların kaçışları çoğalmıştır. Kaçanlar genelde fabrikalarda
ve demiryollarında çalışmaya başlamışlardır. Fabrikalarda çalışan Beyaz Rus,
Ukraynalı ve Rus işçilerinde etkisiyle her fırsatta hükûmete karşı ayaklanmışlardır.
363
Böylece 1917 Ekim İhtilâli’ne kadar geçen süre içerisinde hükûmet boşlukları
sebebiyle birçok ayaklanma çıkmış ve ülke tamamıyla bir karmaşa içine
sürüklenmiştir.
361
Ya. M. Dosumov, ayn. esr., s. 74; Borba trudyaşihsya Karakalpakii, s. 142.
362
Oçerki istorii Karakalpakskoy ASSR, Cilt 1, s. 357.
363
Borba trudyaşihsya Karakalpakii, s. 144–145.
123
İKİNCİ BÖLÜM
SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE KARAKALPAK TÜRKLERİ VE
KARAKALPAKİSTAN TARİHİ
(1917–1990)
A- 1917 Bolşevik İhtilâli ve Türkistan’da Sovyet Yönetimlerin Kurulması
1- Bolşevik İhtilâli
Rusya’da 12 Mart 1917’de başlayan ihtilâl başarıya ulaşmış ve çarlık rejimi
yıkılmıştır. Aslında Kasım 1917’de Rusya’da başlayan değişimin temelleri daha
önceden atılmıştır. Çarlık Rusyası’nda 1800’lerin sonlarında Avrupa’da olduğu gibi
toplum içindeki sınıflar arasında siyasal dengenin sağlanması çabaları, uzlaşmalar
yoluyla bir ölçüde başarılı olmuşsa da iki grup bu çaba ve arayışların dışında
kalmıştır. Bunlardan birincisi; Batı eğitimi görmüş, bulunduğu ortama yabancılaşan
Doğu Avrupa’nın okumuş kitlesidir. Toplumdan soyutlanma ve ondan uzak kalma,
Rusya gibi imparatorluklarda oluşmakta bulunan ihtilâl potansiyelini artırmaktaydı.
İkincisi, orta sınıfın siyasal önderliğini kabul etmeyen fabrika işçileridir. Fransız
İhtilâli’nin etkisi ile 1825 Aralık ayında çıkan Dekamberist Ayaklanması Rusya’da
büyük yankı uyandırmıştır. Ayaklanma kısa sürede bastırılmış, fakat işçilerin
kurtarıcısı olarak görülen Marksizm teorilerinin yayılmasına engel olunamamıştır.
Aydınlarda da bu gibi fikirler yayılmış, var olan otokratik düzenin yıkılması için
mücadele hareketlerine destek çoğalmıştır. Rusya’nın 4/5’ünü oluşturan köylüler,
toprak sahiplerinin kölesi durumundaydılar. 5 Mart 1861 tarihinde çıkarılan
“Kurtuluş Kanunu” ile serflik kurumu kaldırılmış ve ortaya bir işçi sınıfı çıkmıştır.
Köylüye yapılan toprak dağıtımındaki bozukluklar köylüleri tedirgin etmiş, onların
çeşitli hareketlere girişmelerine sebep olmuştur. 1870’lerde ortaya çıkan “Narodnik”
ve “Narodniçestro” hareketleri bunlardandır. “Halkçı Hareket” olarak adlandırılan
bu oluşum, hükûmetin baskısından dolayı başarı kazanamamış ve 1881 yılında Rus
Çarı II. Alexander’ın öldürülmesi üzerine taraftarları ülkeyi terk etmiştir. 19.
yüzyılda Rusya’da baş gösteren yoksulluk, halkın grevler düzenlemesine neden
olmuş; bunun sonucu olarak da sendikacılık faaliyetleri artmıştır. Bu ortamda
Marksist örgütler de çoğalmıştır. 1895 yılında Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin)
124
tarafından Marksist nitelikte “
İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği” ve daha
sonra 1898 yılında “Sosyal Demokrat İşçi Partisi” kurulmuştur. Sosyal Demokrat
İşçi Partisinin 1903 yılında yaptığı kongrede Rusya’da Marksist ihtilâlin
gerçekleştirilmesi ve bunun için de partinin nasıl bir nitelik kazanacağı sorunu,
partide görüş ayrılığına sebep olmuştur. Bu parti daha sonraları Bolşevik ve
Menşevik olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bolşevikler, küçük ve ihtilâlci bir elitin
denetiminde sıkı bir parti kurmak isterken Menşevikler daha geniş ve katılıma açık
bir örgüt kurmak istemiştir.
364
Rusya özellikle 1904 ve 1905 yılları arasında bir dizi iktisadî ve toplumsal
reformlar yapmıştır. Fakat devlette var olan geleneksel ve gerici güçler bu ilerleme
hamlesinin önünde ciddi engeller teşkil etmişlerdir. Sonuçta bu ikilik Rusya’daki
kurumların gerilemesine sebep olmuştur. Yeniliklere karşı direnen kurumlar, Birinci
Dünya Savaşı’nda savunmasız kalmışlardır. Rus Çarı II. Alexander (1881–1894)
döneminde çarın olumsuz ve inatçı otokrasisi nedeniyle yenilikler yapılamamıştır.
1905 yılındaki “Ekim Manifestosu” ile çarın yetkileri kısıtlanmış ve meclisli bir
yasama sistemi kabul edilmiştir. Bu tarihten itibaren yerel meclislere daha geniş
yönetim hakları tanınmıştır. Rusya’nın gelecekteki siyasal istikrarına dair
cesaretlendirici bir gösterge de anayasal demokratların genel olarak Ekimciler ve
ılımlı muhafazakârlar ile geniş bir uzlaşı içinde olmalarıydı. Bu evrimsel süreci
sekteye uğratmaya çalışan aşırı sağ (özellikle Rus Halk Birliği) ve aşırı soldan
(sosyal demokratlar dâhil) gelen girişimlere karşı çıkan geniş tabanlı bir birlik
sağlanmıştır. Fakat anayasal gelişmeler resmî muhafazakârlar tarafından
engellenmiştir. Bunların dayandığı nokta insanlığın sonsuz derecede yozlaşabilir
olduğu ve sürekli olarak yapılandırılmış bir toplum içinde istikrara ihtiyaç
duyulduğudur. Bu nedenle de parlamentarizmi zamanın en büyük yanlışlığı olarak
nitelendirmişlerdir.
365
Rusya, Çar II. Nikola döneminde de reformlara devam
etmiştir. Yapılan reformlar çerçevesinde 1906 yılında Kurumlar Kanunu ile temel
sendikal haklar verilmiş ve 1912 yılında sağlık sigortası tasarısı yürürlüğe girmiştir.
1900–1913 yılları arasında eğitime yapılan harcama dört kat artırılmıştır. Fakat
Batı’daki gelişmelerle karşılaştırıldığında bu reformlar yetersiz kalmıştır. Çarlık,
364
Stephen J. Lee,
Avrupa Tarihinden Kesitler (1789-1980), Dost yay., Ankara 2002, s. 184-203.
365
Ayn. esr., s. 184-186.